Vatanımız üzerinden dış güçler ve emperyalist ülkelerin emelleri, talepleri hiç eksik olmamış...
Bu istek ve emellerine ulaşmak için de içimizden kendi taraflarına çalışacak piyonları bularak ideallerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır.
Ülkemiz Türkiye'nin, kendi ayakları üstünde durmasını aynı amaç ve idealde olan kardeş ülkelerle işbirliğini geliştirmesini, komşularıyla ticaret yapmasını hiç istemezler. Hep kendilerine ihtiyaç duyulmasını ve isteklerinin bu yönde gerçekleşmesi için de devamlı ikazlarda bulunurlar. (!)
Burada yerli işbirlikçilerini devreye koyarak kendilerine göre, yapılmaması gereken işe, mani olmaları sağlanır...
Tarihimizde bu örnekler oldukça fazla...
Uzak tarihimizde, yakın tarihimizde,(!) hatta her on yılda bir, bu durumları hep yaşadık, gördük...
Hatta yakın vakitlerde de, “Bak ha!... hemencecik sopa geliyor” (!) tehditleri dillendirilmeye başlandı. Buna göre senaryo oluşturma peşine düştüler...
Meşru yollar dururken; tepeden inme, kolaya kaçma, baskı ve zulüm tercihleri onların, vazgeçilmezleridir... Alın teriyle gelmeleri pek mümkün olmuyor... (!)
Bu “istemezük” kesimindekiler, hep “postal”dan medet umarlar. (!)
Neden bu tehditlere maruz kalınıyor?
Çünkü ülkemiz, artık uluslararası oyun yöneten ve kuran, varlığını kabul ettiren, vurduğu yerden ses getiren, insanlığa sahip çıkan, dünyanın neresinde olursa olsun ihtiyaç sahiplerine kol kanat geren, düşmanlara geçit vermeyen konumlara gelmiştir.
20 sene, öncesi olduğu gibi IMF kapısı önünde; el-pençe, süklüm-büklüm bekleyen ülke değildir artık...
Eeee... Tabii ki... Böyle bir Türkiye'yi kim ne yapsın, değil mi? (!)...
Onlar, karşılarında güçlü-kuvvetli bir rakip istemezler; ekonomide, savunmada, üretimde, teknolojide ve sanayide hep kendilerine ihtiyaç duyulmasını isterler...
Bak ha!...
“Yalnız bu konularda kendi başına bir şeyler yapmaya kalkma” diye de aba altından sopa gösterirler...
Yerli şak şakçılar da kendilerine vazife bilip, bu durumu lehlerine çevirme yollarına baş vururlar...
Olmadık hayaller peşine sürükleniiirrrr, giderleeerrrrr...
İşte bu “postal” sevicilerin ülkemize ve insanlara ne kadar hizmet ettikleri(!) ortada; "28 Şubat balans" ayarının ekonomiye zararı 53,5 milyar dolar, "gezi eylemleri" ve "17-25 Aralık" sürecinin Türkiye'ye zararı ise, 156.8 milyar dolar oldu.
Öte taraftan, “Türkiye'ye ve insana hizmet”i öne çıkaran bakışla, huzur ve refah getirebilmek için çalışmalar, bütün hızıyla devam ediyor...
Bayram öncesi bir türbini hizmete giren Ilısu Barajı'nın ardından 28 Mayıs 2020 Perşembe günü de Siirt'te Dicle Nehri üzerinde yapılan Türkiye ve Avrupa'nın en büyük barajı olan Çetin Barajı'nda enerji üretimine başlandı. Barajın millî ekonomiye katkısı 500 milyon lira olacak.
Yapımı kısa sürede tamamlanan, ülkemizi sağlık üstü haline getiren biner yataklı pandemi hastanelerinden biri olan Sancaktepe Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi, 29 Mayıs 2020 Cuma günü hizmete girdi.
Yeşilköy, Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi'yle Hadımköy Dr. Niyazi Kurtulmuş Hastaneleri’nde kısa sürede muayene ve tedavilere başlanacak...
Bu arada, 27 Mayıs 1960 darbesinin acısı yıllarca dinmedi. Millet, bu vatan için çalışan hizmet erlerini minnetle yâd ederken; onlara zulüm edenleri ise, nefretle hatırlamak bile istemiyor...
Milletin büyük çoğunluğunun tercihiyle seçilen, hükümete geldiklerinden beri hizmet etme gayretinde bulunan üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes dahil, Demokrat Partili 592 siyasetçinin 15 ay boyunca hapis olarak tutulduğu ve sorgulamalarının yapıldığı Yassıada, yıllarca kendi haline bırakılmış durumdaydı.
15 Eylül günü idam kararları açıklanmış, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın 16 Eylül 1961’de, Adnan Menderes'in 17 Eylül’de idam edildiği Yassıada'da, dönüştürme çalışmaları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla 2015 yılında başlamıştı.
2013 senesinde, “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” olarak adı değiştirilmişti. Bugün yeni ismi ve konumuyla milletin gönlünde farklı bir şekilde yer alacak. Bolca yeşil alana sahip olan ada, yeni yüzüyle; cami, kongre salonu, müze ve kütüphane gibi yapılarıyla açık hava müzesi ve kültür merkezi haline getirilerek halka açıldı.
İşletmeciliğini Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin üstlendiği, günübirlik ziyaretlere de açık olacak “Demokrasi ve Özgürlükler Adası”na, ulaşım için İstanbul’un birçok noktasından düzenli olarak tekne seferleri düzenlenecek.
İşte bu hayırlı hizmetleri yapanlar, yıllarca minnetle yâd edilecek, dualar edilecek; lâkin darbeseverlerden ise nefretle söz edilecek...
ŞÜKÜRLER OLSUN!..
74 gün sonra ilk Cuma namazını, mesafeli durarak, 29 Mayıs'ta camilerimizde eda ettik. Allah kabul etsin! (Âmin...) İnşâellah koronavirüs salgını en yakın vakitte, ülkemizden bertaraf olup gider, bizler de saflarımızı daha sık tutarak cemaatle namazlarımızı kılarız, camilerimizi doldururuz...
.
Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com