Azizim!
"İnsanlar mantığı, kendi söyledikleri doğru görünsün diye icat etmişlerdir" der Aynalı Dede.
Ne kadar isabetli bir söz!
Mutlak doğrulardan bahsedemezken hangi mantık!..
Kime göre neye göre?
Bilmediğimiz öyle çok şey var ki!
"Allah'ü Teâlâ kuralları koymuş" dersiniz.
Ama kurallar da boyut boyut.
Sen hangi boyuttasın; O'ndan gayrı varlık yok ise!
Hırsıza, katile, uğursuza ne diyeceksin!..
İblis diyeceksin!
İblis ondan ayrı mıdır ki?
"Kâh iblise süleymanlık verir; Kâh karıncaya söz söyleme kudreti bağışlar"
Firavun sakalını tavana asar, sabaha dek yakarır; "beni, Musa'ya karşı mahcup etme" der.
Musa peygamberdir.
O'na yenilgiyi tattırır.
Aşk-meşki bir tarafa bırak da inandığımız Allah'ı ne kadar tanıyoruz!
Onu bir tartalım.
Kendi boyutumda, inandığım doğrularla hükmettim hayatıma.
Ama öyle zamanlar oldu ki; yanlış saydıklarımın, iradem dışında gizli bir el tarafından doğruymuşcasına hayata geçirildiğine şahit oldum.
Hani yanlıştı!
Rabbim!
İşin özeti şu; "Hikmet"
Rabbim bana hikmet ver, seni tanıyabilmeyi, bilebilmeyi nasip et...
*
"Sonsuzluğu bürüyen yalnız"
Öyle mi gerçekten?
Hangi mertebeden?
İki ölümsüz sevgili, biri sad, biri nun...
İkisinin arasında fark bulamazsın!
Sad, nun'u öyle sevmiştir ki; aşkından varlığından geçip nun olmuştur.
Nun da aşkından deli-divane olup, varlığından geçip sad olup aynileşmiştir.
"Fena hali" derler tasavvufta...
Aynileşmek olsa gerek Türkçede...
İkisini 1 görenler, adına tevhid demiştir...
Gören göze 2'de 1, 1'de 2...
Şirk midir?
Sofu 'şirk' der bu aşkın ahvaline?
Zahid bilmediğini bilmez, taklitten öteye de gidemez.
Oysa bu aşk ötelerde vurmuştur mührünü lamelif ile alfabeye!
Nerede kaldı ey sofu 'elif'in ahadiyeti?
Arif de sende!
Agâh da...
Aşk bu!
Olur mu hiç kendinden kendine?
.
Öz'ün İfadesi, dikGAZETE.com