Bu yazım; aktüaliteden uzak gibi görünse de güncel sayılabilecek ilişkiler ve olaylarla yakından ilgilidir. Sizlerin bir çırpıda okuyacağınız bu satırlar, birkaç ay süren tafsilatlı bir araştırmamın ürünü olarak sizlerle paylaşılıyor. O nedenle “uzundu, kısaydı!..” gibi değerlendirmelerinizi lütfen şimdilik tedavülden kaldırın.
Masonluk hakkında kısa ve öz bilgi…
Türkiye’de gelenekselleşmiş Mason karşıtlığının Vatikan merkezli Papalık projelerinin eseri olduğunu çoğu kimse bilmez. Maalesef Türkiye’de; “Yahudilik eşittir Siyonizm eşittir Masonluk” gibi bir algı var ve bu algı, cehaletten besleniyor.
Oysa Masonluk birinci derecede İslam düşmanı değil Vatikan odaklı şirk diyebileceğimiz putperestlikten izler taşıyan tahrip edilmiş, her papanın veya konsülün bir şeyler eklediği insan yapımı dinin karşıtı.
Masonlar Teslis’e (Üçleme: baba/oğul/kutsal ruh) değil tek bir yaratıcıya inanırlar ve Tevhidi bir akaide sahiptirler. İşte o nedenle Masonluğa Kkbul edilmek için ilk şart bir ‘Büyük Yaradan’a inanmaktır. O’na evreni inşa eden manasında “Ulu Mimar” derler.
Mason, “taş ustası” demek.
Mason kelimesi, İngilizcedeki freemason kelimesinden türemiştir ve “hür duvar işçisi” anlamındadır. Masonluğun inanç ve kültürel ritüellerinin geçmişini; Çin’den Ortadoğu'ya, Eski Yunan’dan Şaman rahiplerine, eski Mısır’dan Avrupa’nın şövalye tarikatlarına kadar dünyanın çeşitli yer ve topluluklarla ilişkilendirmek mümkün. Çünkü Masonik ritüellere bakıldığında bu kadim öğretilerin tamamının etkileri görülebiliyor.
Masonluk ve Masonlara yönelik suçlamaların merkezinde “gizlilik ilkesi” var.
Masonlar kendilerine yönelik ‘çok gizli bir örgüt’ suçlanmalarının nedenini gördükleri baskı ve katliamlara bağlıyor. En son yaşadıkları Nazi kıyımdan dolayı gizli faaliyet gösterdiklerini söylüyorlar.
Ellerindeki belgelerde 1930’larda Nazilerin Avrupa’da gerçekleştirdiği kıyım sırasında 80 ve 200 bin arası hür masonun çalışma kamplarına mahkûm edildiğine dair kayıtlar mevcut. Bu nedenle Mason localarının gizlilik esasıyla çalıştığı söylenebilir.
Masonlar yatıp kalksın Atatürk'e dua etsin!..
Atatürk, mason localarını kapatmak istiyordu. Kapatma görevini ise dönemin Mason İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya verdi. Şükrü Kaya, Atatürk’e uzun süre direnmeye çalıştıysa da başarılı olamadı.
Anadolu Ajansı 10 Ekim 1935 tarihinde gazetelerin merkezlerine şu önemli haberi geçiyordu: “Türkiye Mason cemiyeti, memleketimizin sosyal tekamülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibare alarak faaliyetlerine nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halkevlerine teberrüü muvaffak görülmüştür.”
Türkiye Masonluğu, ne olmuştu da 27 yıl aradan sonra kendini yok etme kararı almıştı. 4 gün sonra gerçek ortaya çıkmıştı. Masonlar kendilerini feshetmemiş, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından mason locaları kapatılmıştı.
14 Ekim 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin “Türkiye’de Mason Locaları Bir Emirle Kapatıldı” başlıklı haberinde, olayın perde arkası şu şekilde aktarılıyordu: “İçişleri Bakanlığı’ndan verilen bir emir üzerine Türkiye Mason Localarının faaliyetlerine nihayet verilmiştir. Yüksek makamın emri ile Türkiye masonluğunun İstanbul, Ankara, İzmir, Edirne, Muğla, Gaziantep ve Adana’da bulunan Müteaddid locaları kapanmış, bunların emlaki hükümete intikal etmiştir."
Bu habere kimse bir anlam verememişti. Çünkü Türkiye masonluğu tarihinin en rahat dönemini yaşıyordu. TBMM Başkanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Ankara Valisi, İstanbul Valisi üst düzey aktif masondu. Devlet yönetiminin köşe başları masonlar tarafından tutulmuştu.
Atatürk; Avrupa'nın yeni bir dünya savaşına adım adım gittiğini görüyordu. 1934’ün başlarında, Nazi Partisi Mahkeme Sisteminin başkanı, 30 Ocak 1933’ten önce localarını terk etmeyen masonların, Nazi Partisine katılamayacağına karar verdi.
Aynı ay, Prusya İçişleri Bakanı Hermann Goering, locaları ‘gönüllü olarak’ feshetmeye çağıran, ancak bu tür gönüllü eylemlerin onayı için kendisine sunulmasını gerektiren bir kararname yayınladı.
Ayrıca, Almanya’nın çeşitli şehirlerindeki localar ve şubeleri, terör merkezi olarak yönlendirilmemiş gibi görünse de, yerel SS ve SA birimlerinin keyfi şiddetine maruz kaldılar, tutuklandılar ve Yahudi oldukları tespit edilenler Nazi toplama kamplarında can verdiler.
Türkiye’de ise locaların kapatılması ve localara ait mal varlıklarının Halkevleri'ne devredilmesi ile ucuz kurtuldular.
Masonluğun yurdu İskoçya…
Masonluk, İskoçya’dan tüm İngiltere’ye yayılıyor. İrlanda ve İskoçya’nın Büyük Locası 1725 ve 1736 yıllarında peş peşe kuruldu. Masonluk 1730’lu yıllarda Gelenekçiler ve Modernler tarafından Kuzey Amerika’daki İngiliz kolonilerine ihraç edildi.
Ayrıca, İrlanda ve İskoçya Büyük Locaları pek çok bölgesel büyük localar altında organize olan kardeş localar kurdu. Amerikan Devrimi’nden sonra eyaletlerde bağımsız ABD Büyük Locaları oluştu. Bugün bildiğimiz Masonluk, İskoçya kökenlidir.
İngiltere’nin Büyük Locası 1717’de kurulduktan sonra İskoçya etkisi azalmaya başladı. Masonluğun İskoç geçmişi ve etkisi yavaş yavaş unutuldu.
Papalık ile Masonluk fırsat bulsalar birbirlerini bir bardak suda boğarlar
Kamuoyundaki algının tam tersine Vatikan ile Mason Localarının arası limoni. Her iki taraf da ellerine fırsat geçse birbirlerini bir kaşık suda boğar.
Bu kinleşme yeni değil yüzyıllar öncesine uzanıyor. 1738’de Papa, masonluğu suçladı ve aforoz etti. 1782’de ise Kral 2. George’un oğlu Cumberland dükü büyük üstat oldu. Galler prensi (sonradan kral 4. George) ve kardeşi (sonradan kral 4. William) 1787’de mason oldular. Kraliçe Elizabeth ise (grand patroness) unvanı ile masonluğun koruyuculuğunu üstlenmişti. Bu dönemde, eski muhafazakâr işçi loncaları, yeni mason locaları haline dönüştürülüyor ve Katolik prensiplerden uzaklaştırılıyor, bir ölçüde dinsizleştiriliyordu.
Masonluğun merkezi İngiltere görülse de İngiliz kamuoyu Masonluk konusunda endişeli. Masonlar da yerleşik sistemin kendileriyle uğraştığını düşünüyor. İngiliz basınında yer alan bazı haberlerde organize suç örgütlerinin Mason locaları aracılığıyla ülkenin yargı sistemine ‘görevini kötüye kullanan yetkililer’ yerleştirdikleri belirtiliyor.
Masonlarla Vatikan yani Papalık arasındaki güçler mücadelesinde taraf seçme gibi bir lüksümüz var mı bilemiyorum?
Ya İslam dünyasına düzenlenen Haçlı Seferleri ile milyonlarca insanın kanına giren, İslam Coğrafyasını tarumar eden etmekte olan Vatikan’ı tercih edeceksiniz ya da ülkemiz başta olmak üzere İslam aleminde her türlü musibetin kaynağı olduğu propagandası yapılan Masonlarla iyi geçineceksiniz?
Kırk katır mı kırk satır mı? Kararı sizler verin!
Masonların İslam Öğretisinden etkilenmesi söz konusu mu?
Masonluğun da farklı ritüelleri, loca anlayışları ve ilkeleri mevcut. Örneğin ABD’de halen faaliyet gösteren 1870’de ABD’de kurulan Shriners Mason topluluğu da bunlardan biri.
Kurucuları, Osmanlı ülkesinde kullanılan fes giyiyor, alınlarına “İslam” (Moslem) yazılıyor. Bu Mason Locasının adı; ‘Mecca Shriners’. Türkçeye “Mekke Türbedarları” anlamında çevirmek mümkün.
Türkçe adlandırmayla bu Mekke Türbedarlarına ‘Mecca Shriners’, her ne kadar masonluğun Arap temasının belirgin olduğu bir kolu denilse de, uluslararası yönetim organının adı temalarına uygun olarak “imperial divan” olarak geçse de kafalarına fes taksalar, birbirlerini selamlarken “es selamu aleykum” deseler de hatta ve hatta söylemlerinde İslam ve tasavvuf ön planda olsa da, tasavvufun Bektaşi akımından etkilenseler de, New Hampshire’deki merkezlerine Bektash Shriners denilse de, bu Mason Locasının gerçek kimliğini tespit etmek gerçekten zor, neredeyse mümkün değil.
Neden mi?
FBI’ın başında tam 48 yıl kalmayı başaran Edgar J. Hoover‘ın kafasına giydiği ve ay yıldızlı ve üstünde “Almas” yazısı bulunan fesli fotoğrafı büyük merak uyandırmıştı. Tam 140 yıl boyunca ABD’de aralarında ABD başkanları, FBI Başkanı, üst düzey bürokratlar, Kongre üyeleri, yargıçlar, gazeteciler, işadamları ve sair birçok etkili ve yetkili barındırmış bir garip tarikatın üyeleriydi bunlar.
Mekke, Elmas, El Kuran, El Melaike, Ömer, Bektaş, Ali ve benzeri isimler verdikleri mabedlerinde başlarına fesler takıp, sarıklar bağlayıp Müslümanlar gibi selamlaşıyorlardı. Peki kimdi bu adamlar?
Kendileri “Shriners” diye anılıyor. “Shrine” İngilizce “mabed” demek. Ancient Arabic Order of the Nobles of the Mystic Shrine. Türkçesi; ‘Gizemli Mabedin Soylularının Kadim Arabi Tarikatı / Soylu Mistik Türbedarların Eski Arabistan Düzeni’.
13 Ağustos 1870 günü kurulan tarikatın ilk yılında iki kurucusu dışında 11 üyesi olur.
İlk mekan New York’ta Mekke Mabedi (Mecca Temple) adıyla kurulur. Bildiğimiz anlamda bir cami değil, Mason mekânıydı burası. 'Shriner’lar en azından ilk yıllarda toplandıkları yerleri, “temple (mabed)” olarak değil, “mosque (cami)” olarak adlandırıyordu.
Fred Van Deventer’in 1959 yılında yayınladığı “Parade to Glory: Shriners History” adlı kitabında anlattığına göre, yıllık büyük Shriner konseyi için toplanan Shriner Masonlar, 23 Mayıs 1900 günü Beyaz Saray’ın önünde resmi geçit töreni yaptılar. Yürüyüş kortejindeki 3 bin Shriner masonun en arkasında yürüyen emperyal üstad John Atwood, Beyaz Saray’ın balkonundan korteji selamlayan “mason biraderleri” ABD Başkanı William McKinley’e, “Selamun aleykum” diye yüksek sesle selam verdi.
Böylece McKinley, kamuoyuna açık şekilde Müslüman selamlaşması yapan ilk ABD Başkanı oldu. Washington Post gazetesinin o günkü nüshasında yayınlanan haberde, Washington esnafından, o gün yürüyüşe katılan masonlara satış yapabilmek için dükkanının önüne cami maketleri koyanlar bile olmuştu.
Korteje eşlik eden Deniz Piyadeleri (Marine Corps) Askeri Bandosu Shriner’lara jest olsun diye o gün üniforma yerine Arap elbiseleri giymişti. Üstad John Atwood, konseyin açılış toplantısını, “Müslümanların Mekke’ye toplanması gibi, kıtanın her yerinden bugün buraya toplandık” sözleriyle açmıştı.
ABD’deki üye sayıları yüzbinleri bulmuştu. Bunların arasında, Harding’in yanı sıra, Truman, Franklin Delanor Roosevelet, Gerald Ford gibi ABD Başkanları da, mareşal Omar Bradley ve mareşal Douglas MacArthur gibi genelkurmay başkanları da, FBI Başkanı Hoover gibi üst düzey bürokratları da vardı. Shrinerların içinde sadece politikacılar yoktu.
Astronot Buzz Aldrin’den, rüzgarla giden aktör Clark Gable’a, kasabamızın şerifi John Wayne’den, kulak pası ilacı Nat King Cole’a, Irving Berlin’den, Johnny Cash’a kadar birçok ünlü isim de Shriner üyesiydi.
ABD’nin en kudretli adamlarının üyesi olduğu bu mason tarikatının mabetleri de, İslami mimari (özellikle de Endülüs) örneklerine göre inşa ediliyordu ki çok önemli bir kısmı bugün bile ayakta.
***Oğluna Atatürk ismini verecek kadar Atatürk hayranı Aleister Crowley...
Edward Aleister Crowley kimdir derseniz, belki çok az kimse onun için “Bilgi Ağacı'nın meyveleriyle insanı baştan çıkaran kadim Yılan'dır” diyebilir. Aleister Crowley; hiç şüphesiz yaşadığı çağın en ilginç ve aykırı kişilerinden biri olsa gerek. Çünkü şair, dağcı, maceracı, satranç ustası, ressam, astrolog, büyücü, mistik, zındık, gizli örgüt başkanı, din kurucusu birisi için böyle düşünmemizi gerektirecek birçok şey var.
Ozzy Osbourne ünlü şarkısı Mr. Crowley'i Aleister Crowley adına yazmıştır. Oğluna, Atatürk ismini vermesi de ilginçti. Din ve bilimin kapsamı dışında kalan doğaüstü inançlar ve uygulamalar ilgilenen Aleister Crowley; 12 Ekim 1875 yılında İngiltere'nin Batı Midlands bölgesinde yer alan Warwickshire'de doğdu.
Babası Edward Crowley, bira fabrikası işletmiş ve Aleister doğduğunda emekliye ayrılmıştı. Kökleri Devon ve Somerset ailelerine dayanan annesi Emily Bertha Bishop ve babası Protestanlığın en uç kanadı olan ve Exclusive Brethren olarak bilinen Ayrıcalıklı Kardeşler, genel olarak Plymouth Kardeşleri olarak tanımlanan Hıristiyan evanjelik hareketinin bir alt kümesi, John Nelson Darby’in lideri olduğu Darbyte'nin üyesiydiler. John Nelson Darby Yunanca ve İbranice biliyordu, Kutsal Yazıları İngilizce, Almanca ve Fransızcaya tercüme etmişti.
Crowley, 8 yaşındayken HT Habershon'un Hastings'deki Evanjelik Hıristiyan yatılı okuluna ve ardından Cambridge'de Rahip Henry d'Arcy Champney tarafından yönetilen bir hazırlık okuluna gitti.
Crowley; babasının 11 yaşında ölümünden sonra, Hıristiyanlığa karşı giderek daha şüpheci olmaya başladı. 1895 yılında Trinity Kolejine gitti. Burada felsefe,psikoloji ve ekonomi alanında eğitim aldı.
Okul dönemlerinde cinsel aktivitelere katıldı. İsyankâr hareketleri ve günaha eğiliminden dolayı annesi Emily Bertha Bishop'un oğluyla gergin bir ilişkisi vardı ve oğlu Crowley’e Deccal diyordu.
Cinsel tercihlerindeki genel ahlaki kabullerin dışında sınır tanımayan marjinal ilişkileri vardı. Uyuşturucu bağımlılığı, ister sihir/büyü, ister tıbbi amaçlarla olsun, Crowley'in hayatında önemli bir faktördü. Crowley her türlü uyuşturucu maddeyi deneyimlemişti.
Öyle ki afyon, kokain, esrar, esrar, alkol, eter, Peyote kaktüsünün başlıca aktif uyuşturucu maddesinden elde edilen meskalin, morfin ve eroin bağımlısıydı.
Crowley, ölmeden önce günde 13 doz uyuşturucu alacak kadar bağımlı durumdaydı. Eşinin anlattığına göre ise Crowley’e morfin vermeyi reddeden doktoru, Crowley ağır şekilde lanetmiş ve doktor 24 saat sonra esrarengiz şekilde hayatını kaybetmişti.
Hayatı boyunca hapisten ve yargılanmaktan, düşmanı olan kişilerin esrarengiz ölümleri sayesinde kurtulmuştu. Crowley, 1947 yılında İngiltere’de öldü.
Crowley'in hayatı boyunca birbiriyle çelişen birçok manevi ve dini inancı vardı. Bir Hıristiyan olarak doğdu ama sonunda Hıristiyanlığın temsil ettiği her şeyi küçümsemeye başladı. Crowley'in bir keresinde şöyle dediği aktarılmıştı: “Eğer biri İncil'i ciddiye alırsa delirir. Ancak İncil'i ciddiye almak için kişinin zaten deli olması gerekir.”
Hıristiyanlara ve onların inançlarına tamamen saygısızlığının arka planında Masonik öğretinin etkisi var denilebilir.
Yetişkinliğe ulaştıktan sonra Crowley, 20. yüzyılın başında kurulmuş gizli bir okült topluluk ve hermetik büyücü organizasyon Ordo Templi Orientis ve okültizm, mistisizm ve büyücülük ile uğraşan Altın Şafak cemiyeti aracılığıyla büyü ve büyüye giden yolu izledi. Crowley'in sihire olan sabit fikri ve tutkulu inancı, 'sihir yeteneğini geliştirmek' ve o zamanlar güçlü bir şekilde inanılan eylemlerinin dini sonuçlarını görmezden gelmek için onu çeşitli uyuşturucu bağımlılığına yöneltti. Crowley, 'ne istersen onu yap' felsefesiyle ilgili çeşitli yorumlarda bulundu ve sıklıkla şeytan/ iblis/ Lucifer'ın oyunculuğunun kendisine ilham kaynağı olduğunu belirtti.
Crowley'in dini inançlarını anlamak oldukça zordur ve sonuçta kimse Crowley'in gerçekte neye inandığını bilemez.
İlk eşi Rose Crowley ile birlikte çıktığı bir Mısır gezisinde bir ses duyduğunu iddia ederek üç günlük bir sürede bu sesin söylediği her şeyi kâğıda döktü. Bu eseri, Yasa Kitabı, daha sonra kuracağı Thelema isimli dinin kaynağı oldu. Crowley ömrünün kalanını Thelema öğretilerini yaymakla geçirdi. Eylemlerinden dolayı hem sağlığında hem de öldükten sonra dünyanın en kötü üne sahip adamı ilan edilmişti.
1896 yılında kendini okültizm ve mistisizme verdi. Ay Çocuk isimli romanında Hıristiyanlığı sert bir şekilde suçlar ama yine aynı kitabında Müslümanlığı öven satırlar vardır. Aleister Crowley, II. Abdülhamid’in ’Britanya Şeyhülislamı’ ilan ettiği İngiliz Abdullah Quilliam’ın yakın arkadaşı olduğu söylenir.
Her ikisinin ortak hususiyeti Birleşik Krallık halkının yerleşik dini değerleri ile sorunlarının olmasının yanı sıra Kelt soyundan gelmeleridir. Aleister Crowley, Hitler'in Yahudi medyumu Erik Jan Hanussen ve Britanya Şeyhülislamı Abdullah Quilliam /William Henry gibi birçok okültist İstanbul'a gelerek Mevlevi veya Bektaşi tekkelerine kabul edildiler.
II. Abdülhamid'in İngiltere Şeyhülislamı William Henry/ Abdullah Quilliam ve Aleister Crowley yakın arkadaştılar…
William Henry Quilliam, 1856'da Liverpool'da doğdu ve Man Adası'nda büyüdü. Liverpool Enstitüsü ve Manx King William's College'da eğitim gördü. 1878'de ceza hukuku alanında uzmanlaşmış bir avukat oldu ve Liverpool, Church Street'teki ofislerde çalıştı. Birçok yüksek profilli cinayet davasında şüphelileri savundu. 1879'da Hannah Johnstone ile evlendi. 1887'de Quilliam, bir hastalıktan kurtulmak için Fas'a yaptığı ziyaretin ardından Müslüman oldu. Daha sonra binaların bir kısmını camiye, okula ve yetimhaneye dönüştürmek için bazı binaları satın aldı.
Komplekste ayrıca bir laboratuvar ve müze de bulunuyordu. Caminin açılmasından kısa bir süre sonra 26. Osmanlı Halifesi Sultan II. Abdülhamid, Quilliam'a, İslam biliminin önde gelen alimlerine verilen onursal bir unvan olan Britanya Adaları Şeyhülislam unvanını verdi. Aynı zamanda Afganistan Emiri tarafından İngiltere'deki Müslümanların Şeyhi ve Liverpool'daki Pers Konsolos Yardımcısı olarak tanındı.
Çok seyahat etti ve İslam dünyasının liderlerinden pek çok ödül aldı. Quilliam'ın kariyeri ve referansları onu Masonluk için ideal bir aday haline getirdi ve 15 Temmuz 1879'da Liverpool'da toplanan Alliance Lodge No. 667'ye kabul edildi. 21 Ekim 1879'da usta mason oldu. 1883 yılına kadar locanın üyesiydi.
1885'te Londra'da Red Lion Meydanı'nda toplanan 2128 numaralı United Northern Counties Locası'na katıldı. 1887'de sicil kayıtları 'ödeme yapılmaması nedeniyle silindi'. Haziran 1899'da Birkenhead'deki West Kirby Lodge No. 2690'a katıldı. Quilliams'ın iki oğlu Robert Ahmed ve Walter da locaya kabul edildi. Babaları Mart 1901'de West Kirby locasından istifa etti. Temmuz 1901'de William Quilliam, Liverpool Lodge No. 1547'ye katıldı ve Aralık 1907'deki istifasına kadar locada kaldı.
Eylül 1901'de Quilliam, Birkenhead'de toplanan 2876 No'lu Temperance Lodge'un kurucu üyesi oldu. 1906'da onun Muhterem Üstadı oldu. Quilliam'ın Üstat koltuğuna ulaştığı tek loca burası gibi görünüyor. Usta olarak görev yaptığı süre boyunca, 26 Eylül 1906'da oğlu William Henry Billal Quilliam'ı Masonluğa kabul ettirdi. Usta olarak geçirdiği yılın ardından üyelik kaydı 1909'da 'ülkeden ayrıldığını' kaydediyor.
Katıldığı bir diğer loca ise 1907'de üye olduğu 3236 No'lu Lilley Ellis Locası'ydı. Bu kez üyelik kütüğünde Quilliam'ın 'kaçtığı' yazıyor. Quilliam'ın laik ve Masonik kariyeri, Hukuk Cemiyeti'nden ayrılmak üzereyken ülkeyi terk etmek zorunda kalmasıyla aniden sona erdi. Bunun nedeni, zulüm ve zina nedeniyle boşanma gerekçesiyle mahkemelere başvuran bir kadın için üzerinde çalıştığı bir davaydı.
Quilliam'ın bu davada sahte ifade verdiği ve daha fazla soruşturmadan kaçınmak için yurtdışına gittiği ortaya çıktı. Daha sonra İngiltere'ye William Henry Quilliam olarak değil, Profesör Henri Marcel Leon olarak gelecekti. Bu William Henry Quilliam'ın hayatında yeni bir bölümün başlangıcıydı.
Quilliam'ın bir Mason olduğu ve din değiştirmeden önce ve sonra birçok locanın üyesi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, Sultan II. Abdülhamid'in talimatıyla İmtiyaz Nişanı ile ödüllendirilen eski ve kabul edilmiş İskoç Riti'nin 33°li Büyük Üstadı ve Liverpool Belediye Başkanı, Protestan kardeşlik örgütü Orange Order'ın da üyesi olan John Houlding ile de yakın ilişkiler içindeydi.
Osmanlı'nın önde gelen devlet adamlarından ve ileri gelenlerinden bazıları, saray siyasetinde, entrikalarda ve krallık kurmada önemli rol oynayan masonlardı. Quilliam'ın İstanbul'daki Masonlukla olan bağlarının niteliği belirsizdir.
Quilliam, genç bir adam olarak Müslüman oldu ve Britanya'daki Müslüman siyasi yaşamında etkili bir figür haline geldi. Uluslararası bir Müslüman kardeşliğin yaratılmasına inanan Quilliam, Britanya İmparatorluğu yönetimindeki Müslümanların hakları için propaganda yaptı ve yaşadığı dönemde Britanya'da kötü bir imaja sahip olan İslam'a karşı önyargıyı ortadan kaldırmaya çalıştı.
Bunun yanı sıra, İngiltere'deki ilk camiyi, İslami eğitim merkezini ve İslam literatürünü yaymak için bir yayınevi kurdu.
Faaliyetleri, kendisini Britanya Adaları'na Şeyhülislam olarak atayan ve çalışmalarının bir kısmını finanse eden Osmanlı İmparatorluğu'nun dikkatini çekti. Quilliam aynı zamanda hem normal Masonlukta hem de Sat Bhai (Hindu mistisizmi tarafından etkilenen) ve İsveçborg Riti'nin 'uç' Masonik toplumlarında aktifti. Daha da önemlisi Quilliam, Masonik Zanaat Ritüelinin yapısını ve firavun Mısır'ının sembolizmini benimseyen Antik Zuzimi Tarikatı'nın kurucusuydu.
Quilliam Müslüman olup İslamiyet’e yaptığı hizmetlerden dolayı, 1893 yılında Padişah 2. Abdülhamid tarafından Britanya Adaları Şeyhülislam’ı olarak atandı. 1893-1908 yılları arasında haftalık “Crescent” (Hilal) gazetesini yayınlamaya başladı. Bu gazete 80'den fazla Müslüman topluluğa ulaştırıldı.
Bu yayınlarda Osmanlı hilafetine bağlılığa ve Müslümanların sorunlarına değiniliyordu.
Quilliam 23 Nisan 1932'de vefat etti, Kur'an-ı Kerim’i İngilizceye çeviren iki önemli İngiliz-Müslüman Abdullah Yusuf Ali ve Muhammed Marmaduke Pickthall'in yanına isimsiz olarak defnedildi.
Abdullah Quilliam (1856-1932) Londra ve Woking Müslümanlar topluluğuna I. Dünya Savaşı başlamadan önce İngiltere’ye döndükten sonra Henri de Leon olarak katılmıştır. Orada Marmaduke Pickthall ve Lord Headley ile birlikte önemli bir sima olarak ortaya çıkar.
Osmanlı Hilafetinin uzun vadeli bir destekçisi olarak, Pickthall ile Hilafet Hareketi, Anglo-Osmanlı Topluluğu’nun üyeliği ve Müslüman dünyasındaki reform, modernist eğilimlere olan sempatileri ile temas kurmuştur. Quilliam, gençlik yıllarından itibaren sosyal adalete olan ilgisi, ABD’deki siyahilerin haklarının korunması ve göçmen haklarının korunması gibi çeşitli konularda kendisini göstermiştir.
Quilliam ve Pickthall, 1912’de Ottoman Committee kurulmasında ilk hareket edenlerdir. Her biri Anglo-Ottoman Society’de ya başkan ya yardımcısı ya da sekreter olarak yüksek görevler üstlenmişlerdi.
Bunların amacı, Osmanlının toprak bütünlüğünü korumak ve İngiltere ile Osmanlı arasında samimi ilişkiler kurmaktır. Bu cemiyet, İngiltere’nin çıkarlarının Osmanlı Devleti’ni Rus genişlemesine karşı bir kalkan olarak korumak olduğunu savunur.
Anglo-Osmanlı Cemiyeti Başkan Yardımcısı Quilliam ek olarak, en büyük oğlu Robert Ahmed Quilliam da bu derneğin üyeleri arasındadır. Ailecek bu topluluğun içinde yer alan Quilliam’ın bazı grup üyelerinden farklı olarak ittihatçıları pek sevdiği söylenemez.
Quilliam, savaş öncesi, savaş dönemi ve savaş sonrası dönemlerin hepsinde de Osmanlı’yı savunmaktan geri kalmamıştır. 1919’daki savaştan sonra sadece Anglo-Osmanlı Topluluğu’nun üyeliğine geri dönerek bir kez daha İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu korumak için uzun vadeli stratejik çıkarları yattığına olan inancını tekrar ederek sözlerine sadık kalır.
Okültist ve ezoterik bilimlere meraklı olan Quilliam, çok yakın arkadaşı olan Aleister Crowley ise 33. dereceden mason ve Altın Şafak Hermetik Cemiyeti adlı gizli teşkilatın kurucusudur.
Abdulhamid Han, tüm bu bilgilere sahip olmasına rağmen, Quilliam’ı siyaseten Şeyhülislam yapmıştır. Quilliam ile birlikte çok defa Türkiye’ye seyahat etmiştir. Quilliam’ın oğlu Galatasaray Lisesi’nde eğitim görmüştü.
Aleister Crowley’in oğlu Atatürk Crowley…
1934'te, o zamanlar 58 yaşında olan Crowley, Patricia Doherty adında 19 yaşındaki Newlyn'li bir kızla tanıştırıldı. Üç yıl sonra, Crowley'nin oğlu ve varisi olarak kabul ettiği, Aleister Atatürk lakaplı Randall Gair Doherty doğdu.
Ataturk Crowley veya Aleister MacAlpine Crowley veya babasının verdiği ünvanla, Kont Charles Edward D’Arquires; Aleister Crowley ve Phyllis Marian Gotch ile Richard Ernest Edward Biggs Doherty çiftinin çocuğu olarak 16 Mart 1915'te doğan ve 22 Ağustos 1992'de İngiltere'nin Devon kentinde ölen Deidre Patricia MacLellan’ın oğlu olarak 2 Mayıs 1937 yılında Newcastle İngiltere’de doğdu.
Babası ünlü okültist Aleister Crowley, Atatürk’ü küçük yaşlarda eğitmeye başladı. Annesi Deidre’nin dedesi olan New English Art Club kurucularından, ünlü ressam Thomas Cooper Gotch’un, 1910 yılında Cornwall’ın batısındaki balıkçı köyü Newlyn’de yaptırdığı eve taşındılar.
Henüz 10 yaşındayken babasının ölümünden sonra annesi ile yaşamaya başlayan Atatürk, babasının şöhretiyle kıyaslanmayacak bir hayat sürmeye başlar. Atatürk Crowley babasını kaybettikten sonra, Annesinin doğduğu yer olan Cornwall’e taşınır. Crowley babasının yakın arkadaşlarından eğitim almaya devam etti. Crowley’nin halefi, Frater Saturnus olarak da bilinen Karl Johannes Germer, Aleister Atatürk’ü evlatlık edinmeyi planlar ve onu Amerika’ya getirtir. Aleister Atatürk genç bir çocuk olarak Güney Kaliforniya’daki çiftliğinde Agape Locasının eski üyeleriyle bir süre kalır.
Mütevazı bir hayat süren Atatürk Crowley, aldığı eğitimi daha ileri seviyeye taşımıştı. Hermetizm, okültizm, gnostisizm, simya, maji gibi alanlarda kendini geliştiren Crowley’i, Newlyn’de tanıyanlar, nazik, enksantrik ve zararsız bir fantazist olarak tanımlıyorlar.
Rusya, Ortaasya, Ortadoğu ve Türkiye’ye pek çok defa seyahatler gerçekleştiren Crowley, doğu mistizmi ile Hristiyanlık öğretilerini harmanladı. Crowley, otuzlu yaşlarının sonuna geldiğinde öğretilerini başkalarına aktarmanın vakti geldiğini düşünerek bir tarikat kurmuştu Tarikat merkezi olarak Madron’u seçer. Burayı seçmesi rastlantı değildir çünkü Madron ve Morvah arasında çok sayıda Keltler’in ayin yaptıkları antik taşlar buradadır. Yerel halktan gizli yapılan bu ayinler Kelt ve pagan inancının yanı sıra Hristiyan, İslam ve Yahudi kabalası motifleri taşımaktaydı.
Mason mu değil mi?
Daha çok doğaüstü olaylar ve bu gücü kullanmak isteyen para-masonik organizasyonlara üyedir.
Crowley'nin Altın Şafak Neofiti derecesine inisiyasyonu yani kabulü 26 Kasım 1898'de Great Queen Caddesi'ndeki Mark Mason Salonu'nda gerçekleşmişti. Bu Loca, genellikle ve özellikle ezoterik eğilimli masonlardan oluşuyordu. Crowley 20. yüzyılın başlarında ezoterik Masonluk okulunun en tanınmış, entelektüel bir tutkunu olarak hatırlanır.
Crowley'nin Masonluğa ilgisi de Kilisenin insanı köleleştiren dini öğretisine başkaldırmak fikrinden kaynaklanmıştı. İnsanlara bir dizi kural uğruna özgür düşüncelerinden vazgeçmeyi öğreten Hıristiyanlığa kıyasıya karşıydı. Çünkü Crowley bir toplumsal devrimciydi ve mevcut otokratik yapılardan pek hoşlanmıyordu.
Büyük Locası'ndan, masonluğun sadece 'Alcyone/ Greek mitolojisindeki dul kadın’ kültünün maskesi gördüğü için istifa etmiştir. Bununla birlikte İngiltere Büyük Locası'nın ilkelerine tam bağlılığını ifade etmiştir. "The Builder" da dahil olmak üzere çeşitli Mason dergilerinde bir dizi makale yayınladı. 1800'lerin sonlarından 1900'lerin başlarına kadar Aleister Crowley, içinde Masonik sembolizm bulunan büyü ritüelleri uygulamıştır. Lakin 1920'den 1947'deki yaşamının sonuna kadar Crowley'ın, Masonluğa kişisel olarak dâhil olmadığı anlaşılmaktadır.
Crowley, Masonlukla ilişkilendirilmesi Masonluk karşıtı çevrelerin; Masonluğu onun ismi üzerinden yıpratma çabası olduğuna dair iddialar söz konusu. Böylece Masonları büyüyle uğraşan, farklı boyutlardaki varlıklarla iletişim halinde olan kişiler olarak göstermek için çabalayıp durmuşlar. Referansları da hep Mr. Crowley olmuş. Bununla birlikte Masonların bazı ritüellerinin büyüyü andırması söz konusu.
Oysa pek çok kişi, onu kötü ya da şeytani biri olarak göstermeye çalışsa da bu Aleister Crowley için doğru değildi. Aleister Crowley'in oldukça olumlu özellikleri vardı.
Örneğin, çoğu zaman tamamen yabancılara yardım ederdi ve hatta cebindeki tüm parayı, kendisinden daha fazla ihtiyaç duyduğu bir durumda başka birine verirdi. Hangi Şeytan ruhlu bunu yapar ki?
Kafa karıştıran olay: Crowley, oğlunun ismini neden Atatürk koydu?
Atatürk, Mason Localarını faaliyetten men eden isim olmasına rağmen kendisinin de bir mason olduğuna dair, Şevket Süreyya Aydemir, Falih Rıfkı Atay ve Aytunç Altındal'ın beyanları mevcuttur. 38 gün sonra, 6 Eylül 1932’de Uluslararası Mason Birliği İstanbul'da Atatürk'ün izni toplanmıştı.
Konvan’ın M. Kemal Atatürk’ün tam kontrolündeki İstanbul’da toplanması anlamlıdır. O toplantıda dünyanın en üst kademe masonlarının Türk Cumhurbaşkanı M. Kemal’e gönderdikleri 'bağlılık' mesajları dikkat çekmektedir.
Crowley kendisi gibi Masonluk geçmişi olan Atatürk'ün hayranı olduğu için oğlunun ismini Atatürk koymuştur. Atatürk, İngilizleri yenen ilk kişi olduğu için oğluna bu ismi vermiştir gibi tahminler söz konusu. Ancak kimse tam olarak nedenini ve nasılını açıklayamıyor. Atatürk ismini verdiği çocuğun hayatı boyunca üç kere isim değiştirdiği ve kaçarak bir hayat yaşadığı söyleniyor. Ancak kimse neden sorusuna cevap veremiyor.
Aleister Crowley sömürgeci İngiltere'den ve yerleşik kraliyet kültünün değerlerinden nefret ediyordu. Mustafa Kemal Atatürk ise kendi çağında Birleşik Krallık ordularını yenilgiye uğratan ilk başarılı komutan olarak tarihe geçmişti.
Kimine göre Atatürk hem masonlar hem İngiltere ile mücadele etmiş ve kazanmıştır. Bu da Crowley'de büyük hayranlık ve müttefik olma düşüncesi yaratmıştır. İşte bu nedenle ‘gone are the ghosts and gods/gidenler hayaletler ve tanrılardır' adlı şiirini Mustafa Kemal Atatürk’e ithaf etmiştir.
Atatürk hayranı Mr. Crowley'in Atatürk'e ithaf ettiği Şiir…
Orflame adlı şiir kitabında Ataturk’e ithaf ettiği bir şiir var: “Gone are the ghosts and gods/Gidenler hayaletler ve tanrılar". Şiir şöyle bitiyor:
“To the memory of
Mustapha Kemal Pasha Ataturk:
For my old friend and pupil,
majör-general John Charles
Frederick Füller
And my son Aleister Ataturk.”
“Hatırına
Mustafa Kemal Paşa Atatürk:
Eski dostum ve öğrencim için,
tümgeneral John Charles
Frederick Füller
Ve oğlum Aleister Atatürk.”
Yani, “Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına, eski dostum ve öğrencim (gözbebeğim) J.C.F. Füller’e ve oğlum Aleister Ataturk’e.”
Oğlu Aleister Atatürk Crowley, daha sonra üç kere isim değiştiriyor, Randall Gair Doherty, Aleister Macalpine, Charles Edward D'Arquires. Gözlerden uzak gizli bir şekilde annesinin ve babasının dostlarının gözetiminde büyütülüyor. O nedenle kamuoyunda kimse nedir ne değildir bilmiyor?
“Bu dünyaca ünlü adam, okültistlerin, gizemcilerin, hermetiklerin tapındığı adam, oğluna neden Ataturk ismini verdi?” sorusu halen cevaplanmayı bekliyor.
1960'larda Atatürk, Newlyn'deki Chywoone Tepesi'nin tepesindeki annesinin evi Wheal Betsy'nin arazisinde bir karavanda yaşıyordu. Daha sonra 1838'de inşa edilen ve 400 mahkumu barındırması amaçlanan görkemli eski Madron Workouse'da yaşadı. Atatürk, orada yaşarken bir aile kurdu ve kendisine gençken babasının verdiği bir unvan olan Kont Charles Edward D'Arquires (veya Darquies) adını verdi. Cornishman gazetesi, 1976'da icra memurları tarafından mülkü terk etmesinin istendiğini yazmıştı.
Atatürk, İngiltere tahtını istiyor!
Babasının, Kont Charles Edward D'Arquires ünvanı verdiği Atatürk Crowley, bir süre sonra İngiltere tahtının varisi olarak kendini lanse etmeye başlar. 1976 yılında 'Büyük Britanya Yüksek Konseyi'ni kurdu.
Bu tarihten üç yıl önce 1973'te gerçek Atatürk, Mustafa Kemal Paşa’nın kurduğu Türkiye Cumhuriyeti 50. Kuruluş Yıldönümünü kutlamış, bir yıl sonra da 1974'te sömürgeci Birleşik Krallığın işgal ettiği Kıbrıs adasına askeri harekat düzenlemiş ve Kıbrıs’ın yarısını ele geçirmişti.
Crowley, Kelt soylu bir aileden geliyordu. 8. Yüzyıl'da Mercia kralı olarak tahta çıkan Offa, ilk İngiltere kralı ünvanı alarak taç giymişti. Offa, Kelt asıllıydı. O da kendisinin bu soylu aileden geldiğini söylüyordu.
Atatürk Crowley, İngiltere tahtına oturma ve yönetimi devralma konusunda oldukça ciddiydi. Bu kapsamda Londra'ya kadar gitmişti. Çünkü Randall Gair Doherty diğer ismi ile Atatürk Crowley, kendisini Büyük Britanya Yüksek Konseyi'nin Hakimi olarak görüyordu.
Atatürk, İngiltere hükümetini ikna yoluyla devralma konusunda çok ciddiydi.
Bu konuda kendisine babasından tevarüs eden sihir/büyü güçlerine güveniyordu. Ayrıca aile köklerinin Kral soylu olmasının avantaj olduğunu düşünüyordu. Muhtemelen babasının okulundan takipçileri de onda bu vasfı ve kudreti görüyorlardı.
Başbakan Harold Wilson ile görüştü, adamı görevden aldılar!..
1976'da, Yüksek Konsey flamalarıyla dolu lüks bir limuzin kiraladı ve yanında, Yüksek Konsey Genel Sekreteri Peter Bishop’la birlikte Londra'ya gitti. Her zaman kıyafeti ile dikkatleri çeken Atatürk Crowley genellikle yaşadığı Batı Cornwall'da genellikle binicilerin tercih ettiği jodhpurs tipi pantolon l, binici botları ve güneş gözlükleriyle görülüyordu.
Ancak bu Londra temasları öncesinde, altın süslemeli, apoletli ve kadife pelerinli bir üniforma giymişti. Crowley'e iltifat gösterenler de az değildi. Meydanlara çıkıp, ateşli söylemlerde bulundu. Altın süslemeli, apoletli pelerinli üniforması ve çizmeleriyle oldukça sıra dışı bir görüntü çiziyordu. İşçi Partili Başbakan Harold Wilson'ı Yüksek Konseylerine katılmaya ikna etmek için Downing Caddesi'ne gittiler. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Başbakan, onları dinledi, kendisi de müesses nizam ile bağları koparma vaadiyle iktidara gelmişti.
Ancak evdeki pazarlık çarşıya uymadı. MI5 onu Sovyet casusu olabileceği iddiası ile Kraliçe’ye şikayet etmişti. Eski MI5 görevlisi Peter Wright, 1980'lerde 'Spycatcher' adlı otobiyografisini yayınlamıştı. Kitapta, Wilson'ı istifaya zorlayacak bir komplo girişiminde bulunan MI5 ekibinde yer aldığını, zira onun komünist ajanı olduğuna inandıklarını yazmıştı.
Atatürk ve Piskopos yine Dorchester Oteli'nde kaldılar. Ama Harold Wilson'ın bu görüşmeden kısa bir sonra 1976'da ani istifa ile görevinden ayrılmasına ne demeli?
Atatürk Crowley'in bedduası tuttu diyenler mutlaka olmuştur. Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra Harold Wilson, milletvekilliğine 1983'e kadar devam etti. Daha sonra Lordlar Kamarasına kendisi için oluşturulan soyluluk unvanı ile Rievaulx Lordu Wilson 1995'te ölümüne kadar bu görevde bulundu.
Girişimleri başarısız kalan Crowley, uzun sürecek bir inziva hayatı yaşamaya başlar. Öğrencileri dışında kimseyle görüşmez. Kendini sosyal hayattan tamamen soyutlar. Çevresi ve akrabaları onun aklını kaçırdığına inanıyorlardı. Eski arkadaşlarıyla karşılaştığında onlara hükümetinde bakanlık teklif ediyordu
Baba Aleister Crowley’in Türkiye’ye geldiği bilinse de Atatürk ile görüşüp görüşmediği bilinmiyor. Oğluna “Atatürk’ ismi veren Kelt asıllı bir İngiliz’in Atatürk’ü görmemiş ve etkilenmemiş olması mümkün görünmüyor.
Şoförlü Austin Princess ile Fransızlarla buluşmayı planladığı Londra'ya doğru yola çıkarken, bir kalabalık onun tam bir kıyafetle ayrıldığını görmek için toplandı. büyükelçisi "granit mirasımızın kurtarılıp kurtarılamayacağını görmek" için görevlendirildi.
Mavi gözlü, sarı saçlı Atatürk Crowley, 20 Kasım 2002 yılında, 65 yaşındayken, Buckinghamshire’daki Chalfont St, Peter'da bir araba kazasında öldü.
Randall Gair Doherty, Aleister Atatürk [Crowley], Aleister Macalpine, Charles Edward D'Arquires adlarını taşıyan bu mavi gözlü sarı saçlı adam, dünyanın en gizemli insanlarından biri olan babası gibi gizli bir yaşam sürdü ve gitti.
Onun trafik kazası süsü verilen ölümünde tıpkı Prenses Diana’nınkinde olduğu gibi İngiliz Derin Devleti’nin parmağı olduğu düşünüldü.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
http://perturabo.ru/magus/
https://turkrock.com/konu/50484/
https://plymouthbrethren.org/article/3182
https://freemasonry.bcy.ca/aqc/crowley.html
https://www.wikitree.com/wiki/Doherty-2059
https://www.bbc.com/turkce/vert-tra-38320127
https://kargalar.org/konular/aliester-crowley.142/
https://kidega.com/yazar/aleister-crowley-002025/
http://www.mason-mahfili.org.tr/ombl/evrensel-bildirge/
https://www.britannica.com/biography/Aleister-Crowley
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50826215.amp
https://masonicfind.com/was-aleister-crowley-a-freemason
https://eksisozluk1923.com/aleister-ataturk-crowley--706652
https://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=16600.0
https://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=12289.0
http://aleistercrowleythepoet.weebly.com/the-life-of-crowley.html
https://www.basair.net/book-review-islam-in-victorian-liverpool/
https://turkthelemit.wordpress.com/tag/charles-edward-darquires/
https://www.salom.com.tr/haber/122580/nazi-rejiminde-masonluk
https://jonturk.tv/ataturku-ingiliz-derin-devleti-mi-oldurdu/#google_vignette
https://www.hunturk.net/forum/mason-localarini-ataturk-kapatti-4093.html
https://www.turkhackteam.org/konular/a-crowleyin-ataturk-hayranligi.305242/
http://www.artcornwall.org/features/Aleister_Crowley_Ataturk_McAlpine.htm
http://emoshhh.blogspot.com/2011/10/yasams-en-gizemli-adam-oglunun-adn.html
http://rickontheater.blogspot.com/2019/10/the-wickedest-man-in-world-aleister_13.html
https://www.everydaymuslim.org/blog/william-henry-quilliam-freemason-and-esoteric/
https://www.sesgazetesi.com.tr/makale/2828664/huseyin-baris-ozsoy/bilinmeyen-tarih-3
https://www.quora.com/Do-Masonry-and-the-occult-have-any-views-on-Aleister-Crowley
https://kafkassam.com/papalik-masonluk-savasinda-ingiliz-masonlarinin-vatikan-karsitligi.html
https://turkthelemit.wordpress.com/2021/04/14/crowleynin-evlatlari-1-aleister-ataturk-macalpine/
http://www.midnightfreemasons.org/2011/01/william-mckinley-true-and-upright-mason_05.html
https://tr.sputniknews.com/avrupa/201801051031695956-ingiltere-masonlari-ayrimciliga-ugruyoruz/
https://www.dunyabulteni.net/avrupa/ingiliz-parlamentosunda-mason-locasi-tartismasi-h416346.html
https://www.cornwalllive.com/news/cornwall-news/legendary-occultist-aleister-crowleys-son-4243093
https://www.haberturk.com/gizli-el-sikismalardan-defilelere-ingiltere-de-masonlugun-300-yili-1679517#
https://twitter.com/KutlukOzguven/status/1684565251088601089?t=nYXJ17suwQ2UDE2FoLD4Og&s=09
https://www.cornwalllive.com/news/cornwall-news/legendary-occultist-aleister-crowleys-son-4243093
https://www.newdawnmagazine.com/articles/the-compass-the-crescent-secret-societies-of-the-muslim-freemasons
https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/seyh-abdullah-quilliam-britanya-da-islam-i-savunan-ingiliz-musluman-/1800949
https://www.lashtal.com/forums/people/to-mega-therions-son-aleister-ataturk-crowley-and-his-young-cornish-mistress/
https://www.yeniakit.com.tr/haber/aleister-cowley-kimdir-aleister-cowley-nerelidir-aleister-cowley-cocuklari-1552517.html
https://www.kizlarsoruyor.com/kultur-sanat/a85676-dunyanin-en-kotu-adami-seytanla-anlasma-yapmis-kisi-aleister-crowley
Muhammed Sarı, I.Dünya Harbi Öncesi İngiltere'de Kurulan Türkofil Bir Dernek: The Anglo-Ottoman Society, https://belleten. gov.tr/tam-metin/387/tur
https://www.dikgazete.com/yazi/abdde-musluman-gorunumlu-masonlar-iste-gizli-mason-musluman-olan-ve-cami-de-oldurulen-abd-baskani-makale,767.html-767.html
Cemal Tunçdemir/ Bir zamanlar ABD’yi yöneten İslamcı Masonlar!/ http://amerikabulteni.com/2015/08/25/bir-zamanlar-abdyi-yoneten-islamci-masonlar/
İsmail Akgöz 6 ay önce
33.derece İskoç Riti 1 yıl önce
Yusufiyeli 1 yıl önce
Mark Spain 1 yıl önce
Smitth 1 yıl önce