Hayat işte… Tüketilmiş ömürler dokunuş arıyor. “Yeniden dokun!” der gibi… Yine aylardan Eylül…
Munzur Ağa’nın vurduğu makas, saçlarımı birer birer yere savuruyor. Üç numaralı saça doğru.
“Munzur” kirvemin lakabıydı: Kral.
Bugün Munzur Ağa’nın gözü, bir aynada bir de bende…. Sanki geçmişiyle beraber…
Asker tıraşıydı benimkisi, delikanlının tıraşı… “Sıhhatler olsun evlat!..” demesiyle koltuktan kalktım. Ama şunu hala unutamıyorum ki….
Sanki olduğum tıraş, Munzur Ağa’da hiçbir tıraşta olmadığı kadar karşılık bulmuştu.
Oturduk, dalgındı kirvem…
Soru işaretleri o sıra başımı dolandırdı.
Sordum, ama keskin bir jilet gibi Munzur Ağa’ya, berber, kirvem Munzur Ağa’ya…
“Ağam…” dedim, “Bugün bu can sıkıntısı nedir?” diye.
“Evlat” dedi… “Benim adım nereden gelir bilir misin?”
“Bilmem ağam!..” dedim.
- Sana anlatayım o vakit. Dağlar vardır, sert, dik ve çok asil dağlar… Babam ciddi bir insan olsun diye, dik duruşlu bir erkek olsun diye ve yürüdüğünde asaleti yürüsün diye koymuş adımı. O yüzden de “dağ gibi adam” dendi, lakabım “Kral” oldu. Ta ki….
- Ta ki kirvem!.. Anlat kirvem…
Bir süre sustu, ardından gözyaşları döküldü. Dağ gibi adam, dağ gibi adam ağladı…
Bugün sanki bir şeyler tekrar ona acılarla birlikte dokunup geçmişti.
Gözyaşlarını sildi ve söze tekrar girdi:
“Asalet benim adımla başlar! Yüreğimin acısıyla biter” dedi…
- Sayıyorum evlat, sayıyorum yıllardır eksiltemediğim takvim yapraklarını sayıyorum. Yüreğimdeki kutsallık, yitirilmiş sokaklarda yankılanıyor evlat…
Evlat, gecelerin sabaha karıştığı İstanbul bana diyor ki:
Olsun, Bu da Geçer!..
Kentin bakımsız sokakları onla süsleniyor gibi evlat, her yürüdüğüm sokakta…
Onsuz geçen ama hep onla olan gönlümle…
Benim gözüm görmez, onsuz yeryüzü yalın bir bakışla kaldı. Göz devrimdi, gözümdeki beni bensiz bıraktı.
Evlat, her yıl tükenmiş hayatıma diyorum ki:
Tutun artık Allah aşkına Munzur, Koca Munzur!..
Ağam anlattıkça dertlendim, ama soru işaretleri iyice arttı. Sordum ona:
“Ağam bu ateş nedir?” diye.
“Evlat…” dedi, “Yine aylardan Eylül, ben askere gitmeye hazırlanan delikanlı ama sevdalı bir delikanlı…”
- Ben kraldım, benim kraliçem de vardı. Ama onu yine;
Nisan yüzlü sevgilimi, sevdamı…
Ben askere gittikten sonra….
Yine bir Eylül ayı aldı, götürdü. Uzak diyarlara….
O yüzden evlat:
Eylül’de yaşamak da, Eylül’de ölmek de zordur evlat!..
.
Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com
Seyran doğancılı 6 yıl önce
Necdet Çelikdönmez 6 yıl önce