Aşk ki ruhumuza verilmiş bir idraktir.
Kabul et, rahat uyu…
Her şeye aşkla bak, aşkla oku.
Nefesin tükenene dek…
Aşka benze.
Aşk ki…
Yerinden edilmiş otobüs yolcusu…
Küçücük kalmış izmaritten son bir nefes daha çekme hali, ölçüsü alınmadan dikilmiş giysi…
Bunu da aldık, nere koysak yakışmadı biblosu…
Aşk ki biraz un biraz su…
Uzadıkça uzayan sakız.
Yerkürede bir tek o varmış gibi dolaşmaya çıkmak…
Unutmak evin yolunu…
Biraz süreya biraz aysel…
Çokça rıza…
Aşk ki ufalanıp dökülmeden önce yaldızına…
Sararıp solmadan önce buketine…
Kulisten sonra rujuna…
Gece çorbasına…
Aşk ki kırbaç yemiş kaplanın, anahtar deliğinden geçmesine…
Şekeri erise de karıştırılan çaya…
Sade kahveye benzer.
Aşk ki gece rüyana girecek diye…
Diken üstünde...
Uyanınca karşında…
Duvarla hemhal bakışlardadır.
Aşk acıdadır.
Kesilmiş etler, yolunmuş saçlar…
Seni çoşkun naralar atan meczuba acıtan.
Yaptığının doğru olduğunu söyleyen içindeki sestir.
Tüm insan nefretine rağmen insanlığa inandığında…
Alnın toprakla buluştuğunda…
Herkes yok olup bir o kaldığında…
Gönlündeki huzurdur.
Acıyı ruhumuz çeker.
Delirmememiz için bedenimiz vardır…
Kesilen ettir sonuçta, yolunan saçtır…
Canımızın yandığı yer, idrakimizin yetmediği yerdir.
Canımızın yandığı yer, oturup kalmamız, iyice bir bakmamız, sadede gelmemiz gereken;
Çırılçıplak bir gözle, baştan sona giyinmemiz içindir.
Acını sev...
Aşka benze…
Kabul et...
Huzura er.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com