ARJANTİN’İN GELECEĞİ
Ticari ilişkilerimiz sebebi ile Güney Amerika’yı sık sık ziyaret etmek imkânı bulunmaktayız. Gerek Arjantin gerek Brezilya gerekse Kolombiya, sık sık ziyaret ettiğimiz ülkeler arsında yer almakla beraber, yazı içinde okuduğunuz zaman fark edeceğiniz üzere dikkatinizi çekebilecek birtakım tespitlerimiz mevcut.
Malumunuz yakın zamanda Arjantin’de bir devlet başkanı değişikliği oldu, bildiğiniz üzere de adı Javier Milei.
Kendisinin metodolojik bireyciliğe (toplumsal olayların bireylerin motivasyonları ve eylemlerinden kaynaklandığı kavramı) dayanan, heterodoks bir ekonomik düşünce yapısına sahip oluğunu belirtiyor.
Bireyselliğin ön plana çıktığı noktaya dikkat, zira burası devlet gibi kamusal yarar için düzenlenmiş ve oturmuş yapıdan ziyade bireysellik adı altında oynak yani fay hattına zemin olabilecek düzlemler sunmakta.
Diğer taraftan yeni başkan Avusturalya Okulu savunucusu. Avustralya Okulu; matematiğin temel alındığı bir okul olarak bilinir.
Hukukçu ve İktisatçı olanlar tarafından kurulmuş olan bu okul, liberal bir ekonomik düşünce yapısı ve Agnostik inanç temeli çevresine mensuptur. “Agnostik” konusunu aklınızda tutmanızı rica ediyoruz, zira fay hatlarından biri burası.
Javier Milei, sıkı bir Donald Trump takipçisi.
Fikirleri, seçim kampanyasındaki düşünceleri neredeyse Donald Trump’ı hatırlattı. Fikirlerin sıra dışı bir şekilde dile getirilmesi zaten ekonomiden bunalan halk oyları için işe yaramış; dikkat çekme ve yeni bir soluk temelli seçim kazanma metodu olarak görünüyor.
Bunun bazı örneklerini başkanlık seçiminden hemen sonra yeni başkanın halka yaptığı konuşmasında da gördük, kulağa çılgınca gelse de daha akıl donduran olay ise halkın, bu söylemleri çılgınca alkışlaması oldu. Örnek; organ satışını serbest bırakmak, merkez bankasını ve Arjantin para birimi olan ‘peso’yu yok edip Amerikan dolarına geçiş yapmak; en ilginç olanı ise, kendisinin de sevdiği ‘toplu sex’i halka da tavsiye etmek bu akıl almaz fikirlerden bazıları. (Kendisinin İntihal yaptığı iddiaları akademik camiada çok konuşulan önemli bir husus).
Kaba bir toparlama yapılacak olunursa, devlet başına özellikle de Güney Amerika gibi bir bölgeden çıkan kişinin milli değerlere sahip çıkan biri olması gerekirken tam tersine; Katolik ağırlıklı bölgenin agnostizm ile uyuşturulması, suni gündemler ile halkın uyutulması, pezo gibi milli bir duruşun geçersiz olması, gayri ahlaki tarzdaki bağımlılık ve şantaj için çok kolay zemin hazırlayacak ve nitelik gerektirmeyen cinselliğin ön plana çıkartılması, organ satışı gibi gayri insani düşünceye geçit vermesi ve Yahudiliğe olan bağlılığı üzerinden gizli propaganda yapılması zaten düşündürücü ama en vahimi bu üstü kapalı Yahudi propagandası altından 2. Dünya Savaşı sonunda Mengele gibi savaş suçlusu Nazilerin bölgeye gizlice nüfuz etmesidir.
Zamanında Nazilerin baş destekleyicisinin Dede Bush olduğu hatırlanacak olursa burada hepimize tebessüm ettirecek bir ihtimal de doğuyor.
Kaldı ki kendisi Çin, Brezilya, Rusya’yı Komünist olarak tanımlamakta ve ABD ile tam uluslararası uyumu tamamen destekliyor. İkinci fay hattı burası, zira silah, ilaç ve gıda sektörlerinin iş yapabilmeleri cepheleşen ve saran bir düşmana ihtiyaç duyar.
Üçüncü fay hattı; sol Güney Amerika’nın dibine sağcı bir Arjantin’in yerleştirilerek Arjantin ve Brezilya başta olmak üzere, ikili ilişkilerin mümkün olduğunca aşındırılarak daha kolay bir bölgesel yönetim senaryosuna yeltenilmesidir.
Arjantin’in başkanının aslında kim olduğu önemli değil ama bunun alenen yapılması ise apaçık bir hem bölgesel hem küresel duruşa bir meydan okuma.
Arjantin’in yakın zamanda ABD’nin arka bahçesi olacağı ve bu bahçede maalesef birçok sıkıntılı olayların döneceği düşünesindeyiz.
Tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi Arjantin’in, geleceğin Kolombiya’sı olması muhtemel. Zira halkın ekonomik kıskaç altında inlemesi yanında futbolundaki tutkudan da anlaşılacağı üzere zaten ateşli bir kültüre sahip.
Bu durum, arayış içindeki halka resmen çanak tutuyor.
Diğer yandan paralı asker ve saha çalışmaları konusunda Arjantin’in ABD tarafından bir laboratuvar ve paralı askerlerin eğitim kampı olarak kullanmasının da pek muhtemel olacağının önemli işaretleri var.
Bilindiği üzere Lula’nın bir önceki başkanlık döneminde, Lula’ya yönelik Petrobras yolsuzluğu ile başlayan ABD destekli operason başarıya ulaşsa da Başkan Lula, yüzlerce duruşmadan aklanıp, tekrar başkan olmayı başardı, şu anki Arjantin Başkanı’nın seçilmesi, Kolombiya ve Meksika kartellerinin de Brezilya amazon sınırından geçip, Brezilya topraklarında kurduğu yeni üretim laboratuarları, ABD’nin ileriye dönük Brezilya’ya yönelik planlarına işaret ediyor.
Bu neden önemli derseniz, “uyuşturucu en rahat üniforma altında taşınır” gerçeğidir.
Afganistan’da olan kısaca buydu.
ABD hayaliyle yollara düşenlerin, bir zamanlar Irak’a yollarının düşmesi gibi Arjantin ve daha sonrasında İsrail ve Çin yolculukları olması pek muhtemel gibi görülüyor.
Biraz Hasan Sabbah kokan yeni bir Wagner tipi yapılanma olacak görünüyor.
Yakın zamanda Brezilya’ya gelen Çin kolonilerin günümüzde Brezilya ithalat ve ihracat sektöründeki gücü de küçümsenemeyecek kadar çok. Tabii bu husus, ABD’nin dikkatinden kaçmıyor.
Brezilya, ekonomik olarak kendisini kalkındırmak için Çin ve Rusya dostluğuna yönelse de halk sokakta Kolombiyalıları ve karteli yavaş yavaş görmeye başladı; yine örnek verecek olursak, parlamentoda yükselen muhalif vekillerin ve halkın büyük bir bölümü Kolombiya’dan ve Meksika’dan gelen kartellerin Brezilya’daki suç örgütlerini yönetmeye başlamasıdır. Brezilya parlamentosunda defaten dile getirtilen bu Kolombiyalı ve Meksikalı kartel sorununun temelinde Başkan Lula’nın Rusya ve Çin dostluğu olduğu belirtiliyor.
Brezilya’daki bu sorunun yakın zamanda başta Arjantin olmak üzere, Kolombiya, Meksika ve diğer sınır komşuları ile ciddi sorunlar yaşayacağını ve Arjantin - Brezilya - Kolombiya üçgeninde ciddi sorun olacağı konuşulan konular arasında.
Brezilya-Kolombiya arasındaki Amazon nehrinin uyuşturucu sevkiyatındaki önemi bilinmekte ve FARC üyesi gruplar ile Brezilyalı çetelerin ortaklık yapmaya başladığı, Brezilya’ya silahların girmeye başladığı raporlarda ortaya çıkmakta (1)
ABD güvenlik çemberini, uzak çevreden alan ve güvenliğini kıtanın uzağında kurma planına sahip bir güvenlik stratejisi uygulamaya çalışsa da Rusya ve Çin, Brezilya’ya gelerek bu çemberi ciddi derecede daraltmış durumda.
Bu da ABD için güvenlik ve çıkarları açısından ciddi sorun yaratmakta.
ABD’nin bu çemberi genişletmek ve uzaklaştırmak için elinden geleni yapacağı görülüyor. Zira ABD’nin askeri stratejisi, savaşların hep kendinden uzak düşmanlar ile yürütülmesi idi. Buradaki dördüncü fay hattı, ABD’nin toplam borcunun tolere edilemeyecek limitlere yaklaşması yanında ABD Senatosundaki Cumhuriyetçi ve Demokratlar arasındaki savaşın, bu bölgede de yaşanması ve alınacak bir yenilginin iç siyasette belirleyici olması yanında cadı avını başlatabilmesidir.
Buradan doğacak güç boşluğunun Dünya’da nasıl bir yeniden yapılanmaya sebep olacağına siz karar verin…
Beşinci fay hattı ise özellikle Katolik orijinli din unsurudur. Bildiğiniz üzere Haçlı Seferlerinin pek çok sebebi vardır ama belki de en önemli sebebi krallığın başındaki en büyük erkek evlada, krallık ve mal varlığı kalırken diğer evlatların böyle bir şansı kalmıyordu; bu sebeple böyle seferler düzenlenerek hem siyasi baskı kurulmuş hem yağma ile gelir elde edilmiş hem de evlatlar arasında bir iç kavga önlemiş oldu.
O zamanın birleştirici unsuru Katoliklik idi, bugün Vatikan o gücünden ve birleştiriciliğinden hayli uzak.
Nisan 2023'te Fransa'da yapılan bir araştırmaya göre, yaşlı nesillerin Tanrı'ya inancı daha fazla olduğunda, genç neslin inançsız olma ihtimali daha yüksekti. Gerçekten de 18-24 yaş grubundaki Fransız katılımcıların yalnızca yüzde 36'sı Tanrı'ya inandıklarını doğrularken, 65 yaş ve üzeri grupta yüzde 50'si kendilerinin inanan olduğunu beyan ediyor. (2)
Yine Ağustos 2023 itibarıyla Büyük Britanya'daki insanların yaklaşık yüzde 29'u bir Tanrı'ya/Tanrılara inandığını söylerken, yüzde 37'sinin Tanrı'ya/Tanrılara hiç inancı yok. (3)
Avrupa’da din inancının azaldığı muhtemelen artık önemli kurumlarda da tartışılıyor ki; Papa Francis, trans Katoliklere yönelik bir yemek veriyor ve Orta Amerikalı 120 LGBT’li bireyi ağırlıyor (4).
Güney Amerika coğrafyası gibi Katolik ağırlıklı bir cepheye karşı bölgedeki Yahudi sermayesi güdümlü agnostik bir yapılanma herkesin beklediği 3. Mabet yapılması için gerekli kaos ortamını yaratacak birlik ve kuvvetin ayağına sıkacağı gibi AB içindeki çözülmeyi de tetikleyecektir.
Bu sebeple Hristiyan toplumların kendi aralarında çıkan çatışmalar, arabuluculuğa olan ihtiyacı ve akabinde olan yeni vizyon arayışını da muhtemelen perçinleyecektir. Zira Osmanlı birleştiriciliğindeki adil bir İslam, Rusya-Ukrayna arasında diplomasi yürüten Türkiye’ye arabulucu etkin bir pozisyon sağlayacak ortamın oluşmasını beklemekte ve/veya Venezuella üzerinden aşağı inmeyi gözlemektedir.
.
Tolga Eşref Göktürk, dikGAZETE.com
örnek video Federal polisin yaptığı operasyonlardan biri sadece
- https://noticias.uol.com.br/cotidiano/ultimas-noticias/2023/11/06/rota-do-trafico-da-colombia-para-o-brasil-amazonia.htm
- https://www.statista.com/statistics/998128/people-belief-in-god-by-age-france/#:~:text=Share%20of%20people%20believing%20in%20God%20in%20France%202023%2C%20by%20age&text=Indeed%2C%20only%2036%20percent%20of,group%20declared%20themselves%20as%20believers.
- 3-https://www.statista.com/statistics/1415267/uk-belief-in-god/#:~:text=As%20of%20August%202023%2C%20approximately,in%20God%20%2F%20Gods%20at%20all.
- 4- https://apnews.com/article/vatican-transgender-lgbtq-b3d67868504ba701cce09da9ecc94de0
Arif Pala 12 ay önce