Almanya, Ukrayna’ya olan desteğini kesiyor mu?
MOSKOVA
Almanya'nın merkez sağ muhalefeti Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU/CSU) grubunu temsil eden Alman şansölye adayı Friedrich Merz, sıradışı bir açıklama yaptı: Ukrayna silahlı kuvvetlerinin durumunu eleştirdi ve Kiev’in cephedeki durumu, Ukrayna lehine kökten değiştirebilecek silahlarının olmadığını savundu. Bu açıklama, özellikle son dönemde Moskova'ya yönelik tehditlerinin arka planında Merz'in Ukrayna'ya Taurus füzelerinin sevkiyatını aktif bir şekilde savunurken yaptığı açıklamalarla karşılaştırıldığında kafa karıştıracak ölçüde büyük bir çelişki uyandırıyor. Peki ne oldu da Merz, söylemini bu kadar keskin bir şekilde değiştirdi?
Tüm bu yaşananlar insanın aklına, acaba Almanya ve belki de Avrupa, Ukrayna’ya olan desteğini kesiyor mu, sorusunu getiriyor.
Açıkçası, bu tür beyanlar bir askeri analizden ziyade iyi düşünülmüş siyasi bir hamledir. Merz, -malum- askeri bir uzman değil ve cephedeki durumla ilgili vardığı sonuçlar da pek “yoğun” stratejik analizlere dayanmıyor. Kiev'e yaptığı ziyaret sırasında bazı verilere ulaşmış ya da yaşanan çatışmaların etkilerini yerinde tecrübe etmiş olsa bile, bu durum Merz'in kamuoyu önündeki tutumunda böylesine “keskin” bir değişikliğe gitmesini yine de pek açıklamıyor. Naçizane, Merz’in bu söylemini Almanya'nın siyasi durumuna, seçim gerçeklerine ve uluslararası ortama adapte etme girişimi olarak nitelendiriyorum.
Tecrübeli bir politikacı olan Merz için Alman seçmenlerin içinde bulunduğu ruh halini göz önünde bulundurmak son derece önemli. Malum, Doğu Avrupa'da süren uzun ve maliyetli “Ukrayna desteği”nden ötürü Almanya toplumunda oluşan “yorgunluk” giderek artıyor. Birçok Alman vatandaşı, özellikle ülke içindeki ekonomik ve sosyal sorunlar nedeniyle Ukrayna'ya daha fazla askeri yardım yapılmasının doğru olup olmadığını sorgulamaya başladı bile. Böyle bir durumda Merz'in açıklamaları, çatışmanın bir an önce çözülmesinden ve mevcut politikaların gözden geçirilmesinden yana olan kesimin dikkatini çekmeyi amaçlıyor gibi görünüyor.
Merz'in cephe hattındaki durumun “kritik” olduğuna ve savaşın gidişatını silah zoruyla tersine çevirmenin olanaksızlığına ilişkin sözleri, çatışmanın çözümü için -sanırım- diplomatik kanallar aracılığıyla alternatif yollar bulunması gerektiğine dair bir sinyal olarak değerlendirilebilir.
Bir diğer önemli husus ise dış politikadaki gelişmelerdir. Avrupa'daki birçok siyasetçi, Donald Trump'ın yeniden iktidara gelme perspektifine göre gündemlerini tasarlamaya başlamış durumda. Öyle ki, Trump, -Kiev'in hoşuna gitmeyecek- şartlarda bile olsa Ukrayna ile Rusya arasında barış arayışına girmeye “istekli” olduğunu defalarca dile getirmişti. Bu süreci yakından izleyen usta siyasetçi Friedrich Merz, yakın gelecekte Amerikan yönetiminin izleyeceği rotaya -haliyle- uygun bir pozisyon almaya çalışmaktadır. Bu siyasi hamlesini oldukça pragmatik değerleniyorum; zira Trump, Beyaz Saray'a döndüğünde Almanya, ABD'nin Ukrayna krizine yönelik yeni yaklaşımına uyum sağlamak zorunda kalacak ve bu durum Merz’i “potansiyel” siyasi değişikliklerin “tam merkezine” yeniden “konumlandırma” ihtimalini güçlendirecektir.
Merz'in iç politikadaki hedefleri de dikkate alınmaya değer. Yaptığı açıklamalar bir sonraki seçimler öncesinde CDU/CSU'nun konumunu güçlendirmeyi amaçlıyor da olabilir. Haliyle, Ukrayna krizine yönelik mevcut tavrı eleştirmek, kendisini iktidardaki koalisyonla karşı karşıya getirmenin ve daha “ağırbaşlı” ve “vizyoner” bir lider olarak göstermenin iyi bir yolu! Bu yaklaşım, Şansölye Olaf Scholz'un izlediği politikalardan hayal kırıklığına uğrayanlar da dahil olmak üzere geniş bir kitleye hitap etmesini sağlamaktadır.
Friedrich Merz'in Ukrayna Ordusu'nun “zayıf” durumuyla ilgili sözleri, askeri durumla ilgili bir tespitten ziyade iyi hesaplanmış siyasi bir hamledir. Merz, Alman seçmenlerin ruh halini, uluslararası durumu ve asıl müttefikleriyle iş birliği beklentilerini “akıllıca” hesaba katmıştır. Bu çerçevede, söylemindeki bu “keskin” değişiklik, cephedeki “gerçek” değişikliklerin bir yansımasından ziyade bir nevi “stratejik esnekliğin” ve “pragmatizmin” göstergesidir.
.
Hasan Enes Karahan, dikGAZETE.com