"Mide bulandıran tipler" başlığı altındaki yazısında Emin Pazarcı, o tiplerden biri olarak örneklendirdiği ve PKK elebaşlarıyla muhabbetlerde bulunup, mağaralarda onlarla çekilen poz poz fotoğraflarını "Gazeteci" kisvesi ile yayınlayan Hasan Cemal ve "son acı"sına değinirken nedense bu tiplerin barış zamanlarında terör ve terörist sevicisi, onlara karşı bir harekâta girişildiğinde ise "Barış yanlısı" kesildiklerine dikkat çekti.
- Hasan Cemal'in, öldürüldüğü açıklandığında bir terörist başı için nasıl ağıt döşendiğini buradan görebilirsiniz: Hasan Cemal, 'Bahoz Erdal' kodlu teröriste gözyaşlarıyla ağıt niteliğinde yazı döşendi -
"Bütün dertleri ve düşmanlıkları yaşadıkları ülkeyle ilgilidir." diyen Emin Pazarcı, "Mide bulandıran tipler" yazısının ikinci bölümünde ise, yakın zamanda, Yönetmen Semih Kaplanoğlu'na karşı bir "sunucu" olarak ödül töreninde sahnede sergilediği terbiyesiz tutumla, daha önceleri de benzer çeşitli tavırlarıyla dikkat çekmeye çalışan Meltem Cumbul'a Atatürk'ün arkasına saklanmasının abesliğini ve neyin ne olduğunu hatırlattı.
İşte yazısı
:
Yine piyasaya çıktılar, yine “savaşa karşıyız, barış istiyoruz” diye bağırmaya başladılar. Çünkü fena sıkıştılar.
Bunlar zaten hep böyledir:
Normal zamanlarda insanlık düşmanı terör destekçisi, operasyon dönemlerinde “barış” yanlısıdır!
Ahlak yoksunudurlar…
İstediklerini söyledikleri “barış”, “demokrasi” ve “insan haklarının” ne olduğu da belli değildir.
Batının sergilediği insan hakları ihlallerini görmezler.
Amerika vururken kör, sağır ve dilsizdirler.
Terörden ve teröristten de genellikle rahatsızlık duymazlar.
Bütün dertleri ve düşmanlıkları yaşadıkları ülkeyle ilgilidir.
PKK'LILARLA YEDİĞİ NANELER ORTADA OLANIN "ÇARE"SİZLİĞİ...
Örnek mi istiyorsunuz?
Alın size Hasan Cemal…
“Evet, savaşa karşıyım” diye yazmış. Afrin Operasyonu içini acıtmış, öyle diyor.
Çare, “savaş değil barış” imiş! Çare “demokrasi” imiş!
Kim olduğunu, ne yaptığını bilmesek, bu adamı gerçekten demokrat sanacağız.
Oysa yediği naneler ortada: İnterneti açın, adını yazın ve karşınıza çıkanlara bakın.
Abdullah Öcalan, Murat Karayılan ve diğer PKK’lılarla fotoğraflarını göreceksiniz.
Bu katillerle yaptığı röportajları okuyacaksınız.
Hep onları arkalayan yazılarına ve değerlendirmelerine şahit olacaksınız.
Tabii ki “savaşa karşıyım” der…
ELBETTE İÇİ ACIR!.. RÖPORTAJLAR YAPTIĞI DOSTLARI TOPRAĞA GÖMÜLÜYOR...
Mehmetçik, dostlarının tepesine bindi.
İnsanlıktan nasibini almamış terör örgütü mensuplarını yok ediyor.
Kelle kesen DEAŞ’lılarla kol kola girip, Türkiye’ye kafa tutan canilere meydanı dar ediyor.
İçi acır elbette.
Hasan Cemal’in içi acımasın da kimin acısın?
Türkiye’nin düşmanları, O’nun ayaklarına kadar gidip röportajlar yaptığı dostları toprağa gömülüyor.
Problem, Hasan Cemal ve onun gibilerin içinin acıması değil.
Sıkıntı, içine girdikleri ikiyüzlü tavır!
“Vurmayın dostlarımı” dese, belki bu tipleri takdir bile ederiz. “Meşrebinin gereğini yerine getiriyor” der ve geçeriz.
Ama öyle yapmıyorlar.
Karşımıza geçip, hepimizle alay ediyorlar. “İnsan hakları, barış ve demokrasi” gibi kendilerine hiç yakışmayan maskelerin arkasına saklanıyorlar.
İnsanlık ve barış düşmanlarıyla demokratik yollar yerine eline silah almayı tercih edenleri aklamaya çalışıyorlar.
Kucağımızda oturup, sakalımızı yolmak istiyorlar.
Tarih boyunca insanlığa büyük acılar çektiren emperyalist güçlerin sözcülüğü ve taşeronluğunu yapıyorlar.
Ahlaki bir temele yaslandıkları görüntüsünü vererek, ahlaksızlığı savunuyorlar.
Hepimizin midesini bulandıran tipler bunlar!
***
ATATTÜRK'ÜN NE YAPTIĞINI BİLMEDEN SERGİLEDİĞİ REZİLLİĞE ATATÜRK'Ü ALET EDEN BİRİ...
Bu arada Meltem Cumbul adında biri ortaya çıkıp, sergilediği rezilliğe Atatürk’ü alet etmeye çalışıyor…
Bu ülkeden ve ülke insanından umudunu kesmiş olacak ki, dışarıya yaranmak için İngilizce yazıyor.
Mustafa Kemal Paşa’nın “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünü İngilizce olarak yazıp, paylaşıyor.
Belli ki, Atatürk konusundaki bilgisi sadece bu sözden ibaret!
Atatürk’ün ne yaptığı, neyi savunduğu ve hangi hedef peşinde koştuğundan habersiz! Cehalet, paçalarından akıyor…
Doğrudur, Atatürk bu sözü söylemiştir. Ama bir teslimiyet içinde olmamış, hedef olarak ortaya koymuştur.
O Atatürk, Hatay meselesinin çözümü sırasında üstelik hasta yatağındayken, batıya “Cumhurbaşkanlığı sıfatımdan sıyrılır, çizmelerimi giyer, sizlerle gerilla savaşına girişir ve orayı alırım.” demiştir.
O Atatürk, bugün Afrin Operasyonu’nun yapıldığı bölgeyi “Misak-ı Milli Sınırları” içine almıştır.
Yine O Atatürk, 1920’de TBMM’de yapılan bir görüşmede, Suriye ve Irak’ta Türkiye ile birleşmek isteyen güçlere, “Önce milli imkânlarınızla savaşıp bağımsızlığınızı kazanın, sonra birleşme konusunu görüşelim” mesajı verdiğini açıklamıştır.
En önemlisi de O Atatürk, bugün Afrin’de yapıldığı gibi bölücü güçlerin tepesine şahin gibi çökmüştür.
O yüzden yeter artık.
Susun ve daha fazla küçülmeyin.
Bu sergilediğiniz milletin kafasını ve bizim midemizi bulandırma faaliyetlerine son verin.
Ya da mertçe gidip, Afrin’deki YPG ve DEAŞ’lıların safına katılın.
Emin Pazarcı, Akşam -24 Ocak 2018, Çarşamba-
:
Yazıda, ilave bazı siyahlaştırma ve bazı paragraf ayırmalarla ara başlıklar bize aittir.
dikGAZETE.com