Gerçeğe sadık kalarak yorum yapabilme yetisini kaybeden medya mensubu arkadaşların temel sorunu, bir davalarının olmamasıyla açıklanabilir diye düşünüyorum.
Sahi neden yazıyorlar ki?
-Patron, bazen kendime neden bu gazetede yazdığımı soruyorum!
-Eşşek yüküyle para sayıyorum da ondan, hayırdır?..
Bu yüzden 'traş arasında' iyi ki de yazarlığı bırakıp berber olmuşum diye ılık duygular geçer içimden, içtenlikle uzanırım usturaya.
Yastığa da huzurla.
'Söz' ün namusu hakkındaki muhafazakar tutumum bir zamanlar beraber çalıştığım ve traşa gelen medya mensubu arkadaşların umurunda bile değil.
-Hiç değişmeyeceksin ağbi sen ya...
İktidarların direnç noktalarıyla da ilintili olan bu durumu tartışacak olsak, ne yapalım ağbi, ekmek parası...
Algısız olmuyormuş...
Hele bir kısmı var ki...
Evet, Kürtlerden kız alıp verdiğimiz doğru, fakat pkk terör örgütüyle birlikte çoğalmak isteyecekleri aklımın ucundan bile geçmezdi.
'Görücü usulü' Kandil'e mi çıktılar, flört mü, dost tavsiyesi mi? Anlamak mümkün değil.
Terörle akrabalık bağını güçlendirmek, yardımlaşmak dayanışmak, kısaca ülkeye karşı bir terör örgütünden medet ummak ne demek?
Olur şey değildi, oldu!
Liberal, paralel, havuz: Ev sahibini bastırır yavuz.
Algı operasyonlarından edindikleri tecrübe ile maşallah gerçeği el çabukluğuyla değiştirip sindirme konusunda hepsi de birbirinden merdane.
Kadim dostlarım arasında bir yarış ki sorma gitsin.
Bu yarışta burnunun ucunu göremeyen bazı dostların yüz yıllık tahlillere girişmeleri yok mu...
Güncel deyimle, kopuyorum.
-Çırak: Neden gülüyorsun, hayırdır usta?
-Yok bir şey, İşine bak, süpür!..
Bir alaylı olarak meslekten bilirim, gelişecek olan her toplumsal olay henüz niyet halindeyken önce doğan medya grubuna uğrar.
Gezi, Çağlayan'da olduğu gibi, önce olayların zarafet konsepti belirlenir. Makyajı, takısı, objesi derken...
Simgeler kazınır hafızalara.
Kırmızılı kadın, piyano konseri vb.
Duruma göre, ölümler dahi trajik zarafetle sunulur.
Ekmek ve Berkin Elvan...
Ölümün soğukluğu sevimli gösterilir bir çocuk üzerinden.
Amaç, insan aklının gözlerini boyamak.
Algı yani.
Şimdi bu algıyı oluşturan grup, kendisinden duyulan kuşkunun üzerini bir açık mektupla örtmeye çalışıyor.
Zamanlaması manidar olan bu olgunun altında yatan gerçek elbette görünen kısmı değil.
Yani bunun halkın iradesini hiçe saymakla AK Parti'nin tek başına iktidar olmasıyla açıklanamayacak kadar derin sebepleri olduğu gerçeğini de görmek gerek.
Mesele, "Bükemediğin bileği öpeceksin" mesabesinden öte dış konjöktürel nedenlere dayanmakta olup "Sürecin koordinatlarını temin"le alakalıdır.
Bu minvalde Hürriyet'in mektubu, olayların bundan böyle aleyhine gelişmemesi için stratejik duruşunu ifade etmektedir.
Zerdüşt böyle buyurdu: İç tehdit bitti!
Entelektüel dilencilikten bıkıp usanan bir kısım liberal arkadaşım Merkel'e, ABD'ye, Batı'ya, dış basına veryansın edip satışa geldiğini düşünüyor.
"Dolmaya getireyim" derken satışa gelmek...
Evet, ABD ve Batı, iktidarın yanında! Siz neredesiniz?
Kendinizi, "Zor günlerin başlangıcı"ndaymış gibi hissediyorsanız...
Ilımlı algılar üzerine traşa beklerim.
Not:
Kandil'in çapsızlığı cesaretlendirerek "Öz-yönetim" seçeneği sunmasına ağzı sulanan, sallanıp efelenen bilumum arkadaşıma sesleniyorum.
1 Kasım sonrası traşı ertelediğinizi müşahede ediyorum.
Söz veriyorum, bu konuyu açmayacağım magazinsel takılırız, imaj önemlidir!.. Tıraşa bekliyorum.
MEDYA BERBERİ
Ahmet Beyaz dikGAZETE.com için yazdı