Bizler her şeyin bir enerjisi (frekansı) olduğunu biliyoruz ama her şeyin ENERJİDEN OLUŞTUĞUNU biliyor muyduk...
Beş duyu organımızla algıladığımız veya beş duyu organımızla algılayamadığımız her şey enerjiden oluşmuştur.
“Nasıl yani” diyenler var gibi…
Mesela bedenimizi inceleyelim;
Kandan, etten, kemikten oluşuyor; bunları detaylı incelediğimizde her birinin en küçük parçasının ‘hücre’ olduğu görünüyor. Milyonlarca hücre bir araya gelerek mesela derimizi oluşturuyor…
Hücrenin en küçük yapı birimine baktığımızda “atom” olduğunu, ‘atom’u da parçalarına böldüğümüzde ‘elektron’, ‘nötron’ ve ‘proton’dan oluştuğunu görüyoruz.
Elektronların daha ufağını bilim henüz bilmiyor; “sabit element” olarak kabul edilmiş ama proton ve nötronun kendinden daha ufak parçalara bölündüğünü görmüştür…
Demek ki “etten - kemikten” oluşan bedenimizi incelediğimizde özünde enerji varmış...
Her şey bir enerjiden oluşuyor; belki de sadece titreşimleri farklı olduğu için “2 boyutlu”, “3 boyutlu”, “4 boyutlu”, “5. boyutta” gibi boyutları ve durdukları, göründükleri yer ile algılanışları değişiyor.
Mesela şimdi de kendimizi bir dairenin ortasında hayal edelim.
Dairenin kenarlarında ise bir yol var; yolun üzerinden bir araç hareket ediyor.
“1 saatte 50 km/h” ile giden bir aracın, rengini şeklini, bize yakınlık uzaklık mesafesi olarak ne hayal edebiliriz. Araç biraz daha hızlandığında 120 kilometre hızla gittiğinde belki aracı takip etmemiz zorlaşabilir.
Aracı biraz daha hızlandırıp “250 km/h” yaptığımızda aracı, dairenin etrafındaki bir şerit halinde görebiliriz.
Aracı daha da fazla hızlandırıp ışık hızına getirdiğimizde yani “300.000km/sn” hıza getirdiğimizde artık o aracı göremediğimizi gözlemleriz.
Fakat bu, içinde bulunduğumuz dairenin çevresinde “ışık hızında giden bir araba” olmadığı anlamına gelmez!..
Bunun gibi belki de gözümüzle göremediğimiz ama hızını yakalasak, demir - çelikten yapılmış “örnekteki araç” gibi somut şekilde algılayabileceğimiz binlerce varlık vardır…
BAZI VARLIKLARI GÖRMEMEMİZ, ONLARIN YOK OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ!..
Bu örnekte, enerji boyutunun ya da titreşimlerin, varlıkların tanımlanmasındaki rolünün önemini gördük…
Her şey bir enerjiye sahiptir, sadece titreşimleri farklıdır.
Metafizikten oluşan bu kainat aleminde insan olarak hem madde olarak yaratılmışız hem de madde ötesi. Fakat materyalist felsefe gibi çeşitli görüşlerle madde ötesini bizlere unutturdular.
Bizler ise metafizik durumlarımızı ayrı, maddi durumlarımızı ayrı algıladık…
Sanki birini taşırken diğerini taşımıyor gibi...
Sanki ruh, sevgi, nefis, huzur, sezgi gücümüz, auramız, çakralarımız, zihin ve fonksiyonları vb. hallerimiz farklı; beynimiz, beden gücümüz, kalbimiz, ayaklarımız, ellerimiz, ciğerlerimiz farklı gibi...
Oysa ki her ikisi de birbirinin tamamlayıcısı durumundadır..
Mesela “B12” vitamini eksikliği “sinir sistemi ve beyinde ciddi sorunlara yol açar; odaklanma, depresyon, bilinç kaybı, dengesiz ruh halleri…” gibi sorunlarla karşılaşır insanlar...
Balık, süt, peynir gibi ürünleri yediğimiz zaman B12 vitamini dengede olur ve biz yukarıda saydığım madde ötesi bazı sorunlardan uzak kalırız…
Veya magnezyum eksikliği olan birinde “bacaklarda huzursuzluk, kas krampları, psikolojik dengede bozukluklar…” oluşur. Ve biz magnezyum içeren ürünler yediğimizde bu sorunlarımız ortadan kalkar.
Veya elimize bir diken battığında canımız yanar; yanma hissi bedenimizde oluşur ama ‘ruhumuzu’ da rahatsız eden bu durum, bizi stres haline sevk eder..
Başı ağrıyan birine masaj yapıldığında bedenine uygulanan hareketler sonucunda ruhu da huzura kavuşur...
Ya çok sevdiğimiz birisi nahoş ifadeler kullandığı zaman kalbimizde bir acı bir ritim değişmesi olur veya kanser hastası birisiyle pozitif düşüncelerle yakınlaşıp, ruhunu pozitif bir şekilde beslediğimizde o kişi, hiç değilse ruh sağlığına kavuşur kanser hücreleri de bu etkiyle bir bir yok olur…
Bedenimizde olan bu değişmelerin metafizik yanımızı etkilemesi, ikisinin birbirini tamamlayan bir bütün olduğunun kanıtıdır. “vice versa”…
Nasıl ki sağlıklı beslenip, spor-egzersiz ile bedenimizi, maddi yanımızı korumaya çalışıyorsak manevi yanlarımız olduğunu da bilip, oraları da sağlıklı bir şekilde besleyip doyurmak gerekir.
Nasıl ki bir insan sağlıksız beslenip spor ve egzersiz yapmadan suni veya kimyasal yiyecek - içecekler ile beslenirse bedeni sağlığını ve sıhhatini kaybederse manevi yanlarımız olan ruh, akıl, kalp-gönül gibi yanlarımızı da onlara zarar vermeyen, onları daha yüksek frekanslara çıkartan taşıyan enerjilerle beslenmeliyiz…
Yüksek frekanslı enerjilerin en önemlisi sevgi enerjisidir...
Sevgi enerjisi bütün hastalıkları yok eder.
Sevgi enerjisi ile dokunduğunuz her yer çiçek açar ve huzur gelir... Enerji seviyelerinin en yükseği sevgi frekansıdır...
Sevgi ile kalın…
.
Gamze Erol, dikGAZETE.com
Muhammed Numan Çolak 3 yıl önce