USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Aklın sırları ve sınırları

Aklın sırları ve sınırları
01-07-2024

AKLIN SIRLARI VE SINIRLARI

Ruh, Akıl, Kalp-Gönül, Beyin, Zihin, Zeka, Düşünce, Şuur, İdrak, Mantık, Yetenek, Dahilik, Delilik, İçgüdü, Duygu, Duyu, Algı, Kavrayış, Feraset

Bugün itibarı ile hiçbiri tam olarak anlaşılamamış olan bu kavramların hepsi “soyut” kavramlar. Bunların varlığını, insan davranışlarının sonuçları itibarı ile gözlemleyebiliyoruz.

Büyük Mütefekkir Gazali, İhyâ-u Ulûm-id-Dîn isimli muhteşem eserinde Kalbi, Ruhun da içinde bulunduğu bir hükümdar, Aklı da onun yardımcısı olarak değerlendiriyor ve sahih hadislere dayanarak, yaratılmışlar içinde en kıymetli şeyin Akıl olduğunu belirtiyor.

Akıl konusunda güzel bir fıkra dinlemiştim:

Ruhun varlığına inanmayan materyalist bir beyin cerrahı, yine bir beyin cerrahı olan ve daha önce kendisini de ameliyat etmiş olan inançlı bir arkadaşına, şaka yollu takılarak şöyle der:

“O kadar beyin ameliyatı yaptım fakat neşterimin ucuna hiç ‘ruh’ takılmadı.” Bunun üzerine arkadaşı taşı gediğine koyar: “Ben de seni ameliyat ettiğimde çok şaşırmıştım, neşterime hiç ‘akıl’ takılmamıştı.”

Bu fıkradan yola çıkarak şunları sorgulamak yerinde olacaktır:

1- Akıl nedir? O kadar okumuş, beyin cerrahı olabilmiş bir insan akılsız olabilir mi?

2- Zekâ ile akıl arasında fark var mı?

3- Deli, aklı hiç olmayana, Ahmak, aklı olup da kullanmayana mı deniyor?

4- İnsanın aklının olması fakat kullanmaması yani “akletmemesi” ne demektir?

Öncelikle eski dilde “us” (uslanmıyorsun, uslu ol vbg.) olarak da kullanılan aklın bir tanımını yapmak yerinde olacaktır. Bu konuda onlarca tanım yapılmış. Klasik felsefede, İnsan ruhunu veya nefsini yanıltıcı bilgiden koruyan, algıları düzenleyen ve bilinçli düşünme işlevinin kaynağı olan yeti.” olarak tanımlanmış. Benim, üzerinde durmak istediğim tanım ise şöyle:

- Akıl, davranışları düzenleyen, muhkeme gücü ile yargılayabilen, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, gerçeği yalandan, emniyeti tehlikeden, barışı savaştan, kazancı kayıptan ayırma kabiliyet ve dirayetini gösteren bir yetidir.

Zekâ ile akıl arasındaki fark ise çok önemli. İngilizcede zekâintelligence”, akıl ise “mind” olarak kullanılıyor. Akıl, zekayı da kapsıyor fakat zekâ, aklı kapsamıyor. Yapay Zekaya (artificial intelligence) bu açıdan da bakmakta fayda var.

Zeki bir insan mantık yürütebiliyor. Hızlı öğrenebiliyor. Çok okuyup çok bilgi sahibi olabiliyor. En zor matematik problemlerini çözebiliyor. Bir holdingde ‘CEO’ olabiliyor, çok önemli mevkilere gelebiliyor fakat bütün bunlar onun kesin olarak akıllı bir insan olduğunu göstermiyor. Akıllı insan, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, barışı savaştan, gerçeği yalandan ayırabilmesi gerekirken, buna uygun davranmayan bir insan, hangi mevkide olursa olsun akıllı bir insan sayılmıyor.

Çok bilindik fakat konuya çok yakışan bir hikâye var:

Saygısızlıkta ve üslup hatasında ısrar eden oğluna “sen adam olmazsın” diyen yaşlı adamı, bir zaman sonra vali olan oğlu, yardımcısını göndererek makamına getirtir ve ona “gördün mü bak, bir de bana ‘sen adam olmazsın’ diyordun” diyerek sitem eder. Babasının ona verdiği cevap muhteşemdir: “Ben sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim. Adam olsaydın beni ayağına getirtmez, sen beni ziyaret ederdin

Sonuç olarak bir insan zeki olmasına rağmen akıllı olmayabilir. Akıllı olması ve aklını geliştirebilmesi için öncelikle iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edebilmesi çok önemli. Bu durum, bizi çok ilginç bir sonuca götürmekte: Güzel ahlâk, insanın aklını geliştiriyor. Aklı geliştikçe de güzel ahlâkı tamamlanıyor.

Bu yüzden, ahlaksız bilim insanları, ahlaksız doktorlar, avukatlar, eğitimciler, ebeveynler, ahlaksız müteahhitler, ahlaksız siyasetçiler, ahlaksız ‘CEO’lar, çok büyük şirketlerin ve ülkelerin ahlaksız üst düzey yöneticileri olabiliyor. Konuştuklarında onlardan daha haklısı ve bilgilisi yok. Barışı değil savaşı, iyiyi değil kötüyü, doğruyu değil yanlışı, gerçeği değil yalanı seçmelerini iyi şeylermiş ve bizlerin iyiliği içinmiş gibi gösterebiliyorlar. Fakat bütün bunlar onların akıllı olduklarını değil bilakis akletmediklerini gösteriyor.

Bunun yanında geçmişe takılı kalanlar ve duyguları ile fevri hareket edenler, bağlandıklarına körü körüne bağlananlar, taraftarlıkta aşırıya kaçanlar, makam ve mevki hırsından vazgeçemeyenler ve parayı birinci sıraya koyanlar da aklını geliştirememek, hatta akıl seviyesinde gerileme yaşamak gibi bir tehlike ile karşı karşıyalar. Üstelik bu hırs ve tutkular onları asla mutluluğa götüremiyor.

Oysa akıllı insanın;

1- Başarısız olmak ve mutsuz olmak gibi sorunları yoktur.

2- Çalışkandır. Gelişime ve değişime açıktır.

3- Bilgi sahibidir. Fakat bu bilgiler arasında bağlantılar kurabilir ve bu sayede hem kendini bilir hem haddini bilir.

4- Bilimsel çalışmalarını “Bir dirhem ilim bin okka ahlak” düsturu ile yapar.

5- Güzel ahlak sahibidir. Hem kendisine hem çevresine hem ülkesine hem insanlığa faydalı bir insandır. Vicdan sahibidir.

6- Sağlığına dikkat eder, bedenine zarar vermez. Sigara ve alkol dahil yasaklı ve uyuşturucu maddeler kullanmaz.

7- Konuştuğuna dikkat eder. Güzel söz söyler, konuşurken bile fayda üretir.

8- Hem kendi haklarına hem başkalarının haklarına karşı sorumluluk sahibidir.

Elbette aklın da sınırları var. Onun kendiliğinden bilemeyeceği, bulamayacağı, anlayamayacağı konular var. Evrenin ve insanın niçin yaratıldığı, ölüm ve ötesi, insanın dünyadaki vazife ve sorumlulukları bu konuların en başında geliyor. Akıl bu konuları açıklamakta yetersiz kalıyor.

Bu nedenle Muhyiddin İbn Arabi (1165) sorunu çözmüş ve bilgiye ulaşmanın üç yolunu şöyle sıralamış: Akıl, Vahiy ve Keşif. Ondan 650 yıl sonra doğan Danimarkalı din bilgini ve filozof Soren Kierkegaard ise “Kırdaki Zambak ve Gökteki Kuş” isimli ünlü kitabında, hala aynı soruyu sormaya devam etmiş: Tanrı, benimle ne kast etmiş olabilir?

Aklın tanımında yer alan “iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, gerçeği yalandan, emniyeti tehlikeden, barışı savaştan, kazancı kayıptan ayırabilmeye yarar” ifadesini okuduğumda aklıma şu sorular takılıyor:

- Henüz Aids, Kanser, Alzheimer gibi hastalıklara çare bulunamamışken ve seri şekilde ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkları, yoksulluğu, açlığı ve soykırımları önleyemiyorken, 3. Dünya Savaşının ve nükleer silah kullanılmasının ihtimal dahilinde olması akıl ile izah edilebilir mi?

- Böyle bir ihtimalde yüz milyonlarca insanın ölecek olması ve çok daha fazlasının kanser ve veya çok hasar veren genetik hastalıklara yakalanacak olması, dünyamızı yöneten liderlerin aklından zoru olduğunu mu gösteriyor?

Sizin de aklınıza takılan bu ve bunun gibi sorular var mı?  Yoksa siz hala “Tanrı benimle ne kast etmiş olabilir” sorusunda mısınız?

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Kadiryuksel
Kadiryuksel 2 ay önce
Rabbimizin bizden kastı; peygamberimizin kendi ifadesiyle güzel ahlakı tamamlamak olduğunu düşünüyorum. Şüphesiz ki o güzel ahlakı tamamladı ve biz insanlığa bunu kıyamete kadar yaşatmak üzere teslim etti. Güzel ahlak bileşenlerine yazarımız eksiksiz değinmiştir. Fiziksel bedenimize hükmeden aklımızın ve ruhumuzla birlikte tüm bedenimize hükmeden kalbimizin bu alanda işbirliği yapmasının elzem olduğunu önemle ifade etmiştir.
Rabbim efendimizin emeğine sahip çıkabilmeyi ve bu sorumluluk bilinciyle yaşayabilmeyi bizlere nasip eylesin. Bu bilinç üzerine yaşamamız gerektiğini vurgulayan yazarımıza da daha kıymetli eserler yazabilmeyi nasip etsin.
Teşekkür ederim.
Nazan
Nazan 2 ay önce
Güzel ahlaklı ve akıllı insanlarla bir arada yaşamamız dileğiyle...
Feridun
Feridun 2 ay önce
Hüseyin bey , emeklerinize sağlık çok önemli bir konuyu kaleminize almışsınız ( AKIL) . Rabbim doğru yoldan ayırmasın AKIL versin inşaALLAH...
İbrahim berk
İbrahim berk 3 ay önce
Harika bir yazı olmuş emeğinize sağlık Hüseyin bey
Mesut İsen
Mesut İsen 3 ay önce
İnsan yaradılışı itibariyle aslında arayış içerisinde bir detektif gibi.
Yaradanın alem içine gizlediklerini keşfetmeye çalışıyor.
Onun için dir ki Kur'an Kerim'de sıkça akletmezmisiniz buyruluyor.
Rabb'im akleden kullarından olmayı cümlemize nasıl eylesin.
Selametle
Nurullah şahin
Nurullah şahin 3 ay önce
Elinize sağlık Müdürüm yine farklı bakma yetisini veren bir yazı olmuş.
Nuray kıyan
Nuray kıyan 3 ay önce
MaşaAllah yine çok değerli bir yazı olmuş. Rabbimiz de Kur'an ı Kerim'de davete icabet etmeyenleri kör, sağır ve dilsiz olarak nitelendir" ve çünkü akıllarını kullanmazlar" buyurur... İman edip Salih amel işlemek ve Rabbimizin hoşnutlugunu kazanma gayesi de akıllı olmanın sonucu...
Haleti Ruhiye
Haleti Ruhiye 3 ay önce
Akıl ve zekanın kontrol mekanizması ahlak. Bir insanda ahlâk olmadıktan sonra çok akıllı çok zeki olması büyük facialara yol açabilir. Aklaklı bir birey yetiştirmekte en büyük rol aileye düşüyor. Ama maalesef günümüzde aile ve ahlak üzerine büyük oyunlar oynanıyor. Düşman nereden vuracağını biliyor.
İsmail
İsmail 3 ay önce
Kaleminize sağlık ????????????????
Münzevi
Münzevi 3 ay önce
Akıl ve kalp bir arada yaşamalı ki bunları taşıyan insan olsun.Harika bir yazı.Yüreğinize,kaleminize sağlık.
Yıldıray Yıldız
Yıldıray Yıldız 3 ay önce
Her hafta farklı konu ve yazılarınızla bizlere farklı düşünme, eleştiri yapma ve vay be dedirtmeye devam ediyorsunuz
Tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim
Lütfü
Lütfü 3 ay önce
Rabbim akıl fikir versin derken işte hem akıl hem de zeka kastedilmiş olsa gerek :)
Nigar Özel
Nigar Özel 3 ay önce
Konuyu çok farklı açılardan ele alan çok güzel bir yazı olmuş tebrikler
 Nihat ince
Nihat ince 3 ay önce
Yazi dusundurucu hani insanin instegramda begendiklerini kaydettigi gibi kaydedesi geliyor. Cunku bazen yazdiklarimizi da okuduklarimizida hangi akil ve hangi zeka ile yirumladigimiza bagli mesela Ibn Arabi ile Danimarkali soren mukayesesinde oldugu gibi yani nafile bir kisir dongu girdap bence????