Fotoğraf: Film karesi, Türkan Şoray, Birleşen Yollar...
Aile Yılı’na ithafen...
Bir ilahiyatçı beyefendi, sayfasında bir kadının yazısını paylaşmış.
Bir beyfendi de şu yorumu yazmış: “Feministler çöreklenmesin”. Gönderi sahibi de “buyursunlar” demiş.
Çok üzülerek ve böyle çirkin bir ithamla muhatap olmayı göze alarak, gerçekleri yazmaktan kendimi men edemedim.
“Yazıyı yazan bir kadın.
Kadınların bu hallerinin en büyük sebebi, Müslüman kadınların vahiy sürecindeki örnek mücadelelerini anlayamayan kadınlardır.
Halbuki, münafıkların iftirasına maruz kalan, müminlerin susuşu ile üzülüp, anne babasının yanına giden, Allah'ın ayetle akladığı Hz. Ayşe'nin anne babasının, ‘Peygamber olan eşine teşekkür et’ demelerine ‘vallahi ben, beni aklayan Allah'a hamd ederim’ diyen kadınların olduğu;
Bırakın dayağı-şiddeti, eşine sinirlenen adamın en fazla ‘bana anamın sırtı gibisin’ dediği ve eşinin mücadelesi ile Allah'ın müdahale ederek büyük bir kefaretle dediğine pişman edildiği;
Müslüman olmaya karar verince bizzat Peygambere, kocası cimri ise ondan habersiz para alan kadının hırsız olup olmadığı hükmünün sorulmasının yadırganmadığı;
Kadınların, mihri yüksek tutmasından dolayı erkeklerin en fazla yaptığı dönemin halifesine gidip, kadınları uyarması için ricada bulunduğu, halifenin bu talebine ‘Allah ve Rasulünün koymadığı yasakları sen koyamazsın’ diyen kadına ‘Vallahi kadın doğru söyledi’ dedirten mücadeleci kadınlar hep görmezden gelindi.
Allah’ın kadına verdiği değeri doğru yorumlamak için Kur’an’da anlatılan kıssalara bakmak da yeterli olacaktı.
Hz. Adem ile başlayalım; tahrif edilmiş Tevrat’ta söylenenlerin aksine, cennetten kovulmaya sebep Havva'nın şeytan tarafından kandırılıp, sonra da eşini kandırması değildir. Suçları da ortak ve eşittir, yaşamları gibi...
Hz. Nuh; ateist eşi, oğlu da. ‘Çocuğu da kendine benzettin’ deyip, kızmıyor eşine. Sabırla sürdürüyor evliliğini, peygamberliği gibi...
Hz. İbrahim; evli, çocukları çok seven biri fakat baba olamıyor. Sare, eşi için çok üzülüyor ve Hacer’le evlenmesine müsaade ediyor. Oğlu İsmail doğunca da yine çok sevdiği için çok kıskanıyor eşini ve ‘al bunları götür, gözüm görmesin’ diyor. ‘Kalbim mutmain olsun, öldükten sonra nasıl dirileceğim?’ diye Allah'tan delil isteyen Hz. İbrahim, itiraz etmiyor, tartışmıyor, anlıyor eşini.
Hz. Süleyman; Sebe Melikesi Belkıs'tan haber alınca ona elçiler göndermiş, beraberinde çeşit çeşit hediyelerle. Belkıs'ı sarayına davet ettiğinde, ona sürpriz yapmak, gücünün ihtişamını göstermek için binlerce kilometre uzaklıktaki tahtını ışınlattırmış; sarayın camdan zemininin altındaki suyu fark eden Belkıs'ın eteklerini ıslanmasın diye topladığını görünce gülümsemiştir.
Süleyman bir yerde daha gülümser, ordusuyla savaşa giderken bir karıncanın diğerlerine ‘çabuk yuvalarınıza girin, yoksa Süleyman ordusu sizi ezer’ deyişine…
Süleyman'ı Sultan yapan bir kadının şaşkınlıkla eteklerini toplamasındaki zarafetinden tutun da bir karıncanın, panikle yuvalara davetine kadar hissettirdiği gücün sahibi, Allah'ı unutmadan gülümsemesiydi belki de…
Hz. Lokman; oğluna öğüt veren bir baba. Çocuk eğitiminden sadece anneyi sorumlu tutan geleneğe meydan okurcasına bize örnek bir baba. ‘Oğulcuğum’ diye söze başlayan müşfik bir baba...
Hz. Musa; hayatının en kritik üç döneminde ilahi yardımın kadın eliyle dokunduğu Musa. Firavunun askerlerinden kurtaran Annesi, Nil nehrinde onu bulup büyüten Asiye, sarayı terk edip, çöle sığındığında en çaresiz anında karşılaştığı iki genç kız...
Hz. Meryem; annesi, kendisine hamileyken erkek olacağı umuduyla Allah'a adanmış bir kız Meryem. Kızı olduğunu öğrenince üzülen annesine bir ders verircesine, bakire Meryem’e İsa'yı veren Allah; Meryem'in iffetini konuşanları beşikteki bebekle susturan Allah...
Konu, kadının iffeti ise beşikteki bebek dile gelir, Meryem aklanır...
Konu, kadının iffeti ise Cebrail bir hışımla gelir, Aişe aklanır...
Konu, adalet ise Allah, hakkı savunan kimseye çöreklenmiş yılan gibi iğrenç benzetmeler yapmaz!
Ebedî hitabıyla zarif dokunuşları ölümsüzleştiren Allah muhteşemdir...
Tüm bunları göz önünde bulundurursak şimdi bunları söyleyenlere ‘çöreklenmiş yılan’ diyen, anlamaktan düşünmekten aciz, fehmetmesi kıt erkekler, vahiy döneminde yaşasaydı, şöyle derdi muhtemelen:
- Nisa adında sure ha!
- Evlenirken kadınlara mihr mi verecekmişiz!
- Mirastan da pay alacaklarmış, kesin bunlar parayı görünce kolayca boşanır, yıkılır yuvalar!
- Aile elden gitti desenize!
- Adet görmenin bir eza olduğunu, o günlerde onlara anlayışla yaklaşmamız gerektiğine kadar hükme bağlandı yahu!
- Nee, boşanırken nafaka da mı vereceğim, iddet müddetince? Üstelik hamile ise çocuk doğana kadar bakacağım ona. Çocuğumu emzirmek isterse iki sene daha bakacağım. Bana kadınlık yapmayan kadına nereden baksan üç sene bakacağım!
- Zıhara da çok ağır ceza geldi! Geçenlerde Havle binti Salebe'ye kocası zıhar yaptı diye ayetler indi! Adama ağır cezalar verildi!
- Sonra, sonra ne oldu biliyor musunuz? Sınırsız evlilik hakkımız dörde düşürüldü! Üstelik tek eş daha hayırlı dendi.
- Boşanma hakkı bile verildi kadınlara! Evet evet yanlış duymadınız, boşanma hakkı!
- Boşanmak isterlerse güzellikle konuşup, olmadı bir süre yalnız bırakacağız. Evliliği sürdürmek istemezlerse ne yapalım ayrılacağız güzellikle...
- Yine geçenlerde iffetli bir kadına bir münafık iftira atmaya kalkıştı da ayetler geldi, hepimizi azarladı.
- “O öyle bir şey yapmaz, şahitlerinizi getirin, ya da kapayın çenenizi demeniz gerekmez miydi" diye hepimizi azarladı Allah!..
Velhasıl;
Kur’an'da kadına bakış her dönem için cinsiyet menşeli değil şahsiyet menşelidir; Takva ve adalet menşelidir.
Ancak Kur’an'a bakış ve Kur’an'ı yorumlama, tümüyle erkek gözüyle olduğu için Allah’ın ne yapmaya çalıştığı doğru ve tam olarak anlaşılamamıştır.
Müslüman kadınlar hem istedikleri yaşa kadar eğitim almak hem de mutlu bir yuvada, mutlu bir evlilik yapmak istiyorlar. Eğitimli ve ekonomik özgürlüğü olmanın kendileri için bir güç vesilesi değil mutluluk vesilesi olmasını istiyorlar.
Ev işi de maaşı da ortak bir evlilikte mutlu ebeveynler olup, mutlu nesiller yetiştirmek istiyorlar.”
.
Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com