USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Aidiyet, Dava, Dava Adamı mı? Grubun adamı mı?

09-03-2020

Dava” deyince mangalda kül bırakmadan hep bir ağızdan “Elbette İ’lây-ı Kelimetullah!” diyoruz. Yani, “Davamız, Allah’ın emirlerini, yaşamak, yaşatmak, yüceltmek ideali”. 

Kiminle peki? Kim omuzdaşlarımız? “Davamız İ’lây-ı Kelimetullah!” diyenler öncelikli olmak üzere, tüm Müslümanlar dava arkadaşlarımız, en azından Bedir’deki gibi İman kardeşlerimiz.

Öyleyse, aidiyetimiz kime ve hangi kuruma olmalı?

Öncelikle İman kardeşlerimize, Allah’ın emrini kabul edip, Gülümüz SAV’i rehber kabul eden İman kardeşlerimize aidiz.

Eğer “Davamız İ’lây-ı Kelimetullah” diyebiliyorsak, dert edinmişsek, bizimle aynı dertle dertlenenlere yani tüm “Davamız İ’lây-ı Kelimetullah” diyenlere aidiz. Böylece, iyi birer kul olma iddiasındayız demektir ki bu yönü ile Bedir’deki muharip sâhabeler gibi, Gülümüz SAV’in adamıyız.

Yetişmemize vesile olan mektepler, meşrepler, eğitim kurumları, kişiler?

İçinde bulunduğumuz organizasyonlar?

Bunların tamamı, “Davamız İ’lây-ı Kelimetullah” diyenlerle hâreket edebiliyor, bizi köleleştirmiyor, aklımıza, idrâkimize katkı sağlıyorlarsa doğru davranıyorlar demektir.

Bir de içinde bulunduğumuz düşünce gruplarının öncelikleri var. 

Biri “Turan” diyor, diğeri “Kudüs, Sudan”. 

Çok doğru! 

Her iki öncelik de helâl mütalaalar değil mi?

Evet helâl. 

Turan da Müslüman, Sudan da.. 

Öyleyse bu kavga ve küskünlük sebebi olabilir mi? 

Şer, küfür ve zulüm karşısında birlikte hâreket edersiniz, ülkenizde etkin olursunuz, seçimlerde “Davamız İ’lây-ı Kelimetullah” diyenler en az yüzde 60–65 oy alırsınız, sonrasında hassasiyetlerinizi ve önceliklerinizi tartışır, kim çoklukla çıkarsa diğerleri onların kararına uyar.

Suriye, Libya, Dolar, Bölücülük, FETÖ İhaneti vd. derken, Cumhurbaşkanımız’ın gayretleri ve dik duruşu ile çalışkanlığı ve ferâseti ile Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti, dünyada etkinleşti. 

Ümmet Coğrafyası, Türk Dünyası başta olmak üzere, gözünü yurdumuza çevirdi. 

Büyümek güzel. 

Yanında tâbii olarak sorumluluklarınız, sizden beklentiler de büyüyor.

Paralelinde “Davamız İ’lây-ı Kelimetullah” diyen omuzdaşların çözüm ve hâl tarzları da farklılıklar oluşturuyor. 

Bu kavga, çatışma sebebi olabilir mi? 

Hayır!.. 

İstişare, duruma göre, farzdır, vaciptir, sünnettir, müstehâbdır. 

Bilin ki fitne karşısında istişare farzdır.

İstişare neye göre yapılır?

Silahlı Kuvvetler’de, “Durum Muhakemesi” vardır, bir de söz vardır. “Talimnameler kanla ve tecrübe ile yazılmıştır” diye. 

Beşerin geldiği birçok nokta, emr-i ilâhi ile uyumludur. 

Tâbii içinde vicdan, idrâk varsa, menfaat yoksa.. 

"Komutan Harekât Durum Muhakemesi" ana maddeleri şöyledir; 

- Durum, 

- Vazife, 

- Düşman İmkân Kabiliyetleri, 

- Kendi hâreket tarzlarımız, 

- Her iki tarafın muhtemel hâreket tarzları ve tahlili, 

- Her iki tarafın hâreket tarzlarının mukâyesesi, 

- Değerlendirme ve Sonuç. 

Özellikle “Düşman İmkân Kabiliyetleri”nin bilinmesi çok önemlidir.

2 bin 500 yıl önce Sun-Tzu; "Hem kendini hem düşmanı biliyorsan zafer kazanırsın, kendini biliyor düşmanı bilmiyorsan başarın yarıdan azdır, hem düşmanı hem de kendini bilmiyorsan mağlubiyet kaçınılmazdır" diyor.

Eski Alman Talimnameleri’nde: “Yöneten ile yönetilenin birbirine güven duyması, her başarının koşulu, zor durumlarda ve tehlike anında bütünlüğü koruyabilmenin temelidir. Yönetme becerisi gösteren, bilgili, ölçülü, adil, sabırlı, gerçekçi ve kendisine saygısı olan ve birliği ile ilgilenen, güven kazanır.” “Kendi güçlerine, silahlarına ve komuta heyetine duyulan güven birliğe üstünlük duygusu verir. Ancak, bir birliğin savaşma azmi ve morali, bir parçası oldukları halkın savunmaya/taarruza hazır olmasına bağlıdır” der.

Yukarıdaki Durum Muhakemesi, İstişare için iyi bir örnektir. 

Hepimizin içinde olduğu organizasyonlar vardır. 

Buralarda yöneticiler de var. İstişare etmek, istişareye herkesi dâhil etmek esastır. 

Sonucunda verilecek helâl karara itâat etmek esastır.

Organizasyonlarda kişi, kurum, toplum ilişkisi çok önemlidir.

“Davamız İ’lây-ı Kelimetullah” diyen kişiler, Dava Adamı’dır. 

Dava adamlarından, kurum, zümre, cemaat, parti, kurum, teşkilat adamı olmasını istemek doğru değildir. 

Fikri Hür, İrfânı Hür, Vicdanı Hür, Aklı Hür olursa kişiler davalarına da kurumlarına da katkı sağlarlar. 

Herkesin çözüm ve hâl tarzlarının aynı olduğu bir kurumda tekâmül olur mu? Elbette farklı düşünce fitne ve harama sebep de olmamalıdır.

Organizasyonlarımız olacak. 

Büyük “İ’lây-ı Kelimetullah” davamıza hizmet edecek. 

Mensuplarının önceliği, emr-i ilâhi ile şekillenen duruş, töre ve terbiyemiz olacak. 

Millilik, yerlilik ve ahlâkımızın da özü bu değil mi!..

Organizasyonlarımız var. 

Hasbî mensupları ve liderleri de var; ancak, bir araya gelmezler, camilerde farklı farklı cemaat olurlar, birbirinin arkasından namaz kılmazlar, birbirleri ile ilgili gıybet, hatta iftiralarda bulunurlar. 

Bunu da “Mensûbiyet… Allah Rızası…” deyip yaparlar.. 

Kim ya da kimler bu fitne ve haramaDUR!” diyecek? 

Yine içinde olduğumuz yapılara mensubuz; ancak kölecilik neden? Düşünmeye konulan engel neden?

Gülümüz SAV’in örnekliği nerede?

Biz aidiz; Allah’ın emrine, Gülümüz SAV’in rehberliğine tabîyiz. Önceliklerimiz elbette var. Bunlar tarihin süzgecinden, içinde bulunduğumuz coğrafyada ve Milletimiz ile çıkardığımız sonuçlar ve dersler. 

Çeçenistan’ın Şehid Cumhurbaşkanı Dudayev;Türkiye hem Türk Dünyası’nın, hem de İslâm Âlemi’nin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslâm Âlemi’nin, hem de Türk Dünyası’nın karanlığa gömülmesi demektir.” 

Bu gerçeğe göre hareket etmek önceliğimizdir. 

Yine büyük şehid; “Türkleri çok seviyorum. Tarih boyunca kahramanlıklarıyla, cesâret ve atılganlıklarıyla kendilerini kabul ettirmişlerdir. Milli ve manevi değerlerine bağlıdırlar. Dostluklarına güvenilir, düşmanlıklarından korkulur...” 

“Tarih boyunca İslâm Âlemi Türklerden faydalanmıştır. Türkler güçlü oldukça İslam Âlemi rahat ve huzur içinde olmuştur, zayıfladıkça, İslam Âlemi ezilmiş ve horlanmıştır. Türkler İslam'ın koruyucu gücü olmuşlardır.

“Ancak ne yazık ki, bazı İslâm Ülkeleri, emperyalist güçlerin oyununa gelerek Türkler’e ihanet etmişlerdir. Türklere ihanet ederek arkadan vuranlar belâsını bulmuştur. Bugün bazı İslâm ülkelerindeki çıkmazlar ve sıkıntılar, bu tarihi hatanın bedelidir.” diyor ve ekliyor; 

“Şimdi gururla söylemek istiyorum ki, Çeçenler tarih boyunca Türkler’e bağlı kalmışlar ve tarihin hiçbir döneminde ihanet etmemişlerdir.”

Büyük şehidin bu sözleri, “Türk Milletine iltifattır doğru ancak, hâmasete değil, sorumluluğa davet etmektedir” demek ırkçılık mıdır?

Suriye’de gelinen noktada, başlangıçta barış şartlarını ve İdlip’te rejim güçlerinin işgal ettiği topraklarda kalıyor olmasından dolayı Moskova’da varılan mütâbakatı eksik bulmuştum; ancak, Cumhurbaşkanımız Cuma günü, camide cemaate; Temennimiz odur ki bu sürer ve böylece Müslüman’ın Müslüman’la böyle bir savaşı yapması da bitmiş olur dedi.

Titredim bir anda.. 

Evet, rejim askerleri de Müslüman.. 

İran doğru yapmıyor. 

Haklısınız.. 

Keşke, İran’dan, Türkiye’den, Arap ülkelerinden samimi “Davamız İ’lây-ı Kelimetullah” diyen yiğit insanlar Suriye’ye “Barış ve Kardeşlik Yürüyüşü” başlatsalardı, başlatsaydık..  

Barışta katkımız olsaydı? 

Ağlayan, yetim kalan bir çocuğun evinde kalabilmesine vesile olabilseydik. 

Hamdolsun. Aidiz. 

Allah’ın emrini rehber edip, Gülümüz SAV’i önder kabul edenlere ait olmak azmindeyiz.

Ecdadımız gibi uykusuz, aç, susuz kalsak dâhi mücadele etmek azmindeyiz.

İmanımız, aklımız, terbiye ve töremizle 15 bin yıllık, 1.400 yıl önce yeniden istikâmet verilmiş yürüyüşümüze devam edeceğiz.

Gülümüz SAV’e, Hoca Ahmed Yesevi babamıza, Fatih Muhammed, Alpaslan, Abdulhamid Han dedelerimize, Hz. Hamza’ya, İmam Ali Kv’e, Sudanlı Musa’ya, cümle şûhedaya lâyık olacağız. 

Hizmet için organizasyonlarda, teşkilatlarda olunmalıdır. 

“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diyor atalarımız.

Dedemiz Oğuz Kağan, “Bir ok gibi olursanız kırılırsınız, bir araya ok destesi gibi gelirseniz, kimsenin gücü size yetmez diyor. Bunu idrâk ediyoruz. 

Aklımızı kiralamak isteyen büyüklerimiz, lütfen emr-i ilâhiyi esas alın. Köleleştirdiğiniz kardeşlerinizden daha çok, hür kardeşleriniz size faydalı olacaklardır. Biliniz. 

.

Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?