AFFET BİZİ MADIMAK
Asil Türk Milleti’nin önünde saygıyla eğiliyorum.
2 Temmuz 2023, Sivas’taki Madımak Oteli’nde, aralarında yazar ve aydınların da bulunduğu, 33’ü misafir, 2’si otel çalışanı, toplam 35 insan evladının yakılarak katledildiği, utanç verici bir insanlık suçunun 30’uncu yıldönümü idi.
Kadın-erkek, yaşlı-genç 35 kişinin yakılarak öldürüldüğü bu katliamın üzerinden tam 29 yıl geçti. Aradan geçen bunca süreye rağmen, tek bir fail yakalanıp cezalandırılamadı.
Böylesine hunharca işlenmiş bir suçun Türk Ceza Kanunu’na göre yatarı, ağırlaştırılmış müebbet hapis.
1 yıl sonra yani 2 Temmuz 2024’de yine Türk Ceza Hukuku’na göre 30 yıllık zamanaşımı gerçekleşecek ve mahkemeler nezdinde bu vahşet, hiç yaşanmamış sayılacak.
Olayın gelişimine, nasıl yaşandığına ilişkin detaylara hiç girmek istemiyoruz. Ancak tarihimizde benzer trajediler her daim yenilenmeye maalesef devam ediyor.
Bizim de asıl odaklanmak istediğimiz konu bu.
Öyle ya da böyle, Sivas’taki Madımak Otel’de, 35 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, yanarak veya dumandan zehirlenerek yaşamını yitirdi.
Şimdi gelelim sadede.
Yüce dinimiz İslam’ın, 4 büyük mezhebinden biri olan Hanefi mezhebine bağlı Sünni bir Müslüman olduğumu bilsem de (zira bana öyle söylediler, öyle öğrettiler yani) Şiiliğin ne olduğunu, Aleviliğin ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyorum.
Benim gibi milyonlarca kişi de bize söyleneni, bize öğretileni benimsedik.
Yine bize dayatıldığı biçimde, “karşı taraf” kimdir, nedir, nasıl bir şeydir diye hiç düşünmedik bile. Doğru tarafta olmak, doğru tarafta olduğumuza inanmak kolayımıza geldi sanırım.
İyi de devletimiz aynı Türkiye Cumhuriyeti, bayrağımız aynı Türk Bayrağı, milletimiz aynı Türk Milleti olduğu halde, aynı bütünün parçaları olduğumuz halde,
Nasıl oluyor da sırf manevi düşünce farklılıkları üzerinden kendi insanımızı düşman görüyor, kendi vatandaşımıza kin güdüyor, milli gücümüzü bu kadar hassas ve kırılgan bir hale getirebiliyoruz?
Ne güzel özetlemiş bu toprakların evladı Aşık Veysel.
Aynı vardan var olmuşken, aynı yolun yoldaşı iken, nasıl oluyor da birimiz altın birimiz tunç, birimiz kalem birimiz uç, birimiz tok birimiz aç olabiliyoruz ki?
Bu basit çıkış noktası karşısında, herhangi bir mezhebin bir diğerine karşı üstünlüğü ya da birbirine karşı ezikliği söz konusu olabilir mi?
Aynı Yaradan’a inandığı halde mezhepler arası ayrımcılık yaratanlara, aynı Peygamber’e biat ettiği halde, Müslümanlar arasında fark gözetenlere yazıklar olsun.
Dini bakış açısını bir kenara bırakarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kapsamında konuyu biraz daha netleştirelim.
Bu ülke yani Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da vatan için can verenlerin hangi mezhepten olduğuna bakanlara yazıklar olsun.
Sünni’nin Alevi’den daha fazla vatansever, daha fazla bayrak sevdalısı olduğuna inanana, bunu dile getirene yazıklar olsun.
Alevi’nin Sünni’den daha az cumhuriyetçi, daha az Türk Milliyetçisi olduğuna inanana, bunu dile getirene yazıklar olsun.
Eğer insan isek, eğer adam isek 30’uncu yılda dile getirmemiz gereken çok önemli bir şeyi söylemenin şimdi tam zamanı.
Şahsım olarak, Bağımsızlık Partisi olarak, bizim gibi düşünen milyonlar adına sesleniyorum.
Bundan tam 29 yıl önce, Sivas’ta koca bir hiç uğruna katledilen 33 vatan evladından, ailelerinden, sevdiklerinden ve işin aslı mensubu oldukları alevi cemaatinden,
Bütün samimiyetimizle özür diliyoruz. Lütfen bizi affedin. Mahcubuz, utanıyoruz ve çok üzgünüz.
Yaradan, benzer bir utançtan hepimizi korusun.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti,
Var olsun Türk Milleti.
.
Yener Bozkurt, dikGAZETE.com
-Bağımsızlık Partisi Genel Başkanı-
.