Atatürk ve 1. Tarih Kurultayı delegeleri verilen ziyafetten sonra, Marmara Köşkü'nde
19. TÜRK TARİH KURULTAYI
19 uncu Türk Tarih Kurultayı 03-07 Ekim 2022 Pazartesi-Cuma günlerinde Ankara YHT GARI yanındaki otelde toplanıyor.
İlk Türk Tarih Kurultayı 02-11 Temmuz 1932 tarihlerinde, memleketin dört bir yanından koşup gelen tarih öğretmelerinin katılımıyla Ankara’da toplanmıştı. Aradan tam 90 yıl geçti.
Bu kurultayın yoğun geçeceği görünüyor: İlk gün, yani Pazartesi açılış merasimleriyle geçiyor. Sabah saat 09.00 da başlayan toplantılar, saat 17.00 ye kadar sürüyor. Her bildiri için 15 dakika süre veriliyor.
Salı 95, Çarşamba 49 ve Perşembe 88 olmak üzere toplam 232 bildiri sunulacak. Bunun için EGE, KARADENİZ, MARMARA, RUMELİ, ANADOLU ve AKDENİZ adlarında 6 (altı) salon ayarlanmış. 232 adet bildirinin 68 kadarını Türkiye dışından gelen bilim adamları sunuyor. 17 bildiri, Eskiçağ tarihiyle ilgili.
Tarih, coğrafya üzerine oturur, yani coğrafya olmadan tarih olmaz derler, ama 232 bildiri içinde sadece bir yerde coğrafya adının geçtiğini gördüm. O da “Yunus Emre’nin Yaşadığı Coğrafyaya Dair Yeni Belge ve Bilgiler” adlı tebliğ olup, Yunus Emre’nin yaşadığı yeri tesbit edip edemeyeceğimiz henüz belli değil.
Mühim bir mesele de Türk Tarih Kurultayı’na katılabilmek için doktora yapmış olma şartının getirilmesidir. Benim gibiler, birilerinin yanlış ezberlerini bozdukları için mi bu şart getirilmiştir?
Ben, 18. Türk Tarih Kongresinde tebliğ sunduğum hâlde şimdi sunamıyorum. Benim gibi tebliğ sunacakların sayısı 10’u geçmez. 232 bildiri yerine 240 olsa ne değişirdi?
Bildirilerin dertlerimize çare, yaralarımıza merhem olacak konulardan seçilmesinin iyi olacağını düşünüyorum.
Türk Tarih Kurumu, YÖK, TÜBİTAK ve TÜBA gibi, “öncelikli alanlar” belirlemeli ve tarihçi olacak gençleri bu alanlara yönlendirmek için de çalışmalıdır.
Yeni TTK Başkanımızın bu konuda hassas olduğunu biliyorum. Ayrıca bugüne kadar çözüme kavuşturulamamış olan tartışmalı konuların çözümü için de gençler teşvik edilmedir.
Misal olması bakımından 90, hatta 132 yıldır Miryokefalon Savaşı’nın yeri tartışılır.
Benzer şekilde Sultan Abdülaziz öldü mü, öldürüldü mü; Caber Kalesi’ndeki Mezar-ı Türk, Ertuğrul Gâzî’nin atasına mı aittir, yoksa Anadolu Selçuklu devletinin banisi Süleyman Şah’a mı ait, hâlâ tartışılmaktadır.
Hâlbuki bunlar, öyle uzatılacak meseleler olmayıp, bir veya iki toplantıda çözülebilecek meselelerimizdir.
Meseleleri halının altına süpürmek çok yanlıştır ve çözüm değildir. Meselelerimizi çözüp, yeni işlere odaklanmalıyız.
Buna benzer Tarihî Coğrafya alanında çok sayıda tartışmalı konu bulunmaktadır.
Üniversitelerimizin, YÖK ve Türk Tarih Kurumu’nun dikkatlerini bilhassa bu konulara çekmek istiyorum. Aksi hâlde, bunları çözemeyen bilim adamlarımız ve kurumlarımız, halkımız nazarında itibar kaybedeceklerdir.
Herodotos’un bahsettiği Kıral Yolu’nun güzergâhını bile hâlâ çözebilmiş değiliz.
Bu kurultayı tertip eden Türk Tarih Kurumu’nu ve değerli başkanını tebrik ediyor, çözüm bekleyen konuların masaya yatırılmasını diliyorum.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com