Zarif, sessiz, sakin iyilikler kişiliği ve dayanışmayı güçlü kılar!

Osman Atalay
Osman Atalay
Zarif, sessiz, sakin iyilikler kişiliği ve dayanışmayı güçlü kılar!
21-04-2021

"Yalnız iyilik yapmak yetmez, iyiliği zarafetle yapmak da lazımdır” Denis Diderot.

Ramazan merhamet ve İyiliklerin sosyal yaşamda öne çıkarıldığı bir ay.

Merhamet duygusu, kendi içerisinde hikmeti, ahlakı, adaleti barındıran Müslüman kimliğin tüm insanlığa canlı cansız tüm varlıklara olan duyarlılığının sembolüdür.

Merhamet, sözlüklerde “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma hissi” olarak tanımlanmakta olup, neo-spiritüalist terminolojide kullanılan terimlerden biridir.

Sinema tarihinin en ünlü komedyeni Charlie Chaplin, bir röportajında şöyle der:

Küçük bir çocukken babamla bir sirk şovunu izlemeye gittik. 

Bilet sırasında uzun bir kuyruk vardı ve önümüzde anne-baba ve 6 çocuktan oluşan bir aile vardı. Fakirlik hallerinden belliydi, elbiseleri eski ama temizdi. 

Çocuklar sirkten bahsederken çok mutlu görünüyordu. 

Onların sırası gelince, babaları gişeye geçti ve bilet fiyatını sordu. Gişe çalışanı ona bilet fiyatını söyleyince adam kekelemeye başladı ve dönüp karısının kulağına bir şeyler fısıldadı. 

Mahcubiyet, yüzünden kolayca okunuyordu. Birden babam cebinden 20 dolar çıkardı ve yere attı. 

Sonra da eğilip yerden aldı ve adamın omzuna dokunarak şöyle dedi: ‘Paranız düştü beyefendi.’ 

Adam babama baktı ve gözleri dolarak ‘Teşekkür ederim efendim’ dedi. 

Onlar içeri girdikten sonra babam beni elimden çekti ve kuyruktan çıktı. Çünkü babamın adama verdiği 20 dolardan başka parası yoktu. 

O günden beri babamla gurur duyuyorum ve o iki dakika benim hayatımda izlediğim en güzel şovdu. 

O gün izleyemediğim sirk şovundan eminim daha güzeldi.” 

Tatlı Kaçık” oyununun yönetmeni Naşit Özcan, “Opal” adlı karakteri şöyle anlatıyor:

İnsanların birbirinden hızla uzaklaştığı, kazanmak uğruna her şeyin yapıldığı, kıran kırana bir rekabetin gözleri kör ettiği ve tüm insani değerlerin ayaklar altına alındığı günümüz dünyasına yani iyilik tek başına meydan okur. 

O tıpkı adını aldığı değerli taş gibi eşsiz ve kıymetlidir. Korunup kollanması, üzerine titrenmesi gerekir; çünkü hırsın, paranın ve kötülüğün egemen olduğu bir dünyada bizi ancak iyilik kurtaracaktır.

Ramazan ayı geldiğinde bir ay boyunca iyilik ve merhamet anlatıları, eylemlerini paylaşıyoruz.

Artık, iyiliğin felsefesini, yöntemini yeniden ele almak durumundayız.

İnsani yardımı, bireysel ve kurumsal olarak 11 ay sürdürebilir bir şekilde canlı tutmanın alışkanlığını edinmek zorundayız.

Aslında, “kimin için iyilik yapıyoruz ve nasıl yapmalıyız” sorusunu yeniden sormalıyız.

Modern küresel çağ, tüm ulusal - yerel kültürleri yerle bir ederken dinsel ve ideolojik değer yargılarının da çözülmeye başladığına şahit oluyoruz.

Doğuştan var olan ahlaki ölçüler, ciddi manada yıpranıyor.

Teknolojinin, dijital çağın baş döndürücü gelişimi karşısında dinler ve ideolojilerin taraftarlarının da sessiz travmalar yaşadığına şahit oluyoruz.

Artık, insanın kendi bireysel ve toplumsal kişiliği  ile hesaplaşması ve ruhsal manevi bir restorasyona olan ihtiyacının tartışılması kaçınılmaz bir hal almıştır.

Modern insanın çıkmazı iki şekilde tezahür ediyor.

Modernizmin anaforuna kapılmış çaresiz insan, bir diğeri de modernizmin deforme ettiği hasta haline getirdiği insan.

Modernizm öncesi toplumsal ahlaki değerler bu geçiş döneminde bizi sanki kendisine çağırıyor.

Lokman Hekîm, oğluna tavsiyesinde diyor ki:

Oğlum, hayatında üç şeyden tâviz verme;

Bir: En iyi yemeği yemekten,

İki: En konforlu yatakta uyumaktan,

Üç: En lüks evde oturmaktan...

Oğlu, “Babacığım, biz fakîriz, peki ben bunu nasıl gerçekleştireceğim?” deyince, Hekîm şöyle cevapladı:

- Sadece acıktığında yemek yersen, en iyi yemeği yemiş olursun,

Çok çalışıp, yorgun vaziyette uyursan, en konforlu yatakta yatmış olursun,

- İnsanlara iyi muâmele yaparsan, onların kalbinde yer edersin, böylece de en lüks evde oturmuş olursun.”

İyi düşünmek, iyilik yapmak tüm dinlerin ve ideolojilerin temel öğretisidir.

Günümüzde psikologlar, iyilik yapma düşüncesinin insan ruhu ve metabolizması üzerinde olumlu etkileri olduğunu insanlara anlatmaya çalışıyor.

Ramazan ayının manevi, ahlaki, bütüncül iyilik eyleminin endüstriyel, siyasi, sosyal kurumsal şekilcilik formatına dönüşmesi iyilik kavramını da deforme etmektedir. 

Yardım eylemini yaparken, iyilik kavramını rencide etmemeye çok dikkat edelim.

Biz muhtaç, miskin, yoksul, yetim, göçmen ve yaşlı insanlara yardım ederken, aslında kendi ruhsal dünyamızın buna ihtiyacı olduğu için bu iyiliği yaptığımızın farkında olalım.

İyilik eylemi, modern bireyin inanç ve değerler dünyasındaki karmaşasını dengeleyen önemli bir unsurdur.

Aslında başkasına yaptığımız her iyiliğin kendi eksikliğimizi onaran bir yanı vardır.

Tüm iyilikler antidepresan özellik içerir. Sadece iyilik eyleminin tarzı ve dozajını dikkatli ayarlamak gerekiyor.

Paracelsus'un zehiri tanımlarken kullandığı “Her madde zehirdir. Zehir olmayan madde yoktur; zehir ile ilacı ayıran dozdur” sözünü hatırlamakta fayda vardır.

Sosyal medya ağlarında iyilikleri sunarken, tüketim malzemesine dönüştürmemeye dikkat etmeliyiz.

Teknoloji aletlerinden sunulan insani yardım paylaşımlarının, yardım paketinden daha çok, insanın mağduriyetinin öne çıkarılması, iyilik kavramını da tahrip ediyor.

Bilim insanı, filozof İbn-i Sina der ki;

- İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemeli, sürekli olmalı ve yerini bulmalı.

Milat’tan önce 1. yüzyılda yaşamış olan ünlü bir Hint yazarı olan Beydebâ ise “İnsan, dört özelliğiyle hayvanlardan ayrılır” der:

Hikmet, iffet, akıl ve adalet.

HİKMET

Bilgi, edep ve kabiliyet.

İFFET

Hayâ, geniş gönüllülük ve şahsiyetlilik.

AKIL 

Benliğe hakim olma, sabır ve vakar.

ADALET

Doğruluk, iyilik, nefis murakabesi ve güzel ahlaktır.

İyilik eylemlerimizi, endüstriyel çağın barkodlanmış şov-paket programlarına lütfen dönüştürmeyelim.

Zarif, sessiz ve sakin iyilikler hem kişiliğimizi hem de toplumsal dayanışmamızı güçlü kılar.

İyiliği ve iyiliğe ihtiyaç duyanları incitmeden nezaket ile yaşamımızın her anında onlarla iç içe olmanın sessiz mutluluğunu yaşamalıyız. 

İnsani yardım paketleri evlerin kapısına bırakılmalı, yardım alan erkek - kadın ve çocuk -yüzleri, fotoğrafı- çekilmemelidir. İnsanların mahalle, işyeri ve okulda, sosyal hayatın içerisindeki ruh hallerini de düşünmek lazım.

Sadece yardım ve gıda kolilerinin görüntülenmesi veya yardım alanları arka cepheden fotoğraflamak yeterlidir.

Muhakkak ki iyilik, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alacaklara bir hatırlatmadır.” (Hûd Suresi, 114.Ayet)

Yoksulları sevindiren, yaşatan iyilikler değil, yoksulluğu ortadan kaldıracak iyiliklerin hikayesini yazmak dileğiyle.

.

Osman Atalay, dikGAZETE.com

Osman Atalay
Osman Atalay

Osman Atalay kimdir?

İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli üyesi, AID Uluslararası Doktorlar Birliği, UMHD Uluslararası Mülteci Hakları Derneği... Araştırmacı-Yazar

İstanbul, 1963 doğumlu Osman Atalay, aslen Elazığlı’dır.

İHH Uluslararası İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi olan Atalay, dünyanın 50 ülkesinde insani yardım temelli kuraklık, savaş, doğal afet, sağlık, eğitim ve kültür projelerinde görev aldı.

Araştırmalarına, “İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi” (İNSAMER) ve “Stratejik Düşünce Enstitüsü” (SDE) bünyesinde devam eden Atalay, UMHD Uluslararası Mülteci Hakları Derneği’nin kurucu üyeleri arasında yer alıyor.

Osman Atalay, Ortadoğu, Balkanlar, Afrika, Asya ve Latin Amerika’da göç, yoksulluk, açlık, savaş, mülteci sorunları ve uyuşturucu madde bağımlılığı konuları ile ilgili saha araştırmalarında bulunuyor.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?