YEREL SEÇİMLERE DÂİR… DEĞERLENDİRME VE SONUÇLAR. ACİL TEKLİFLER…
“Millî Cephe dağıldı” mı diyelim yoksa her siyasi partide Millî insanlar var mı?
Siyaset toz-duman…
Kafalar hiç bu kadar allak bullak olmuş mudur geçmişte? Ya da Millî zemindeki insanlar oy kullanmaya gitmeyecek kadar ümitsiz ya da làkâyt olmuş mudur?
Tüm siyasi partilerde tanıdıklarımız var, arkadaşlarımız var, akrabalarımız var. Dostlarımız var. Dinliyoruz… Herkes çok haklı…
Ben bir süredir çıkar gruplarının siyaset eliyle devleti kendi menfaatleri için sürekli yaraladığını görüyor ve önüne geçilmesi gerektiğini ifade ediyordum.
Ama ne gâm?
“Boş tencere hükümet devirir.” Bu cümle idealsiz, hedefsiz toplumlar için geçerli. Azîz Milletimiz değerleri ile dirilmiştir. Peki, şimdi nasıl oldu da bu sonuçlar çıktı ortaya…
Muhalefet susarak oy topladı. İktidar, konuşarak oy kaybetti. FETÖ’nün belaltı alışkanlıkları artık yemiyor.
Türkiye eski Türkiye değil.
Güneydoğu’da İslâmî duyarlılığı yüksek insanların çoğu dahî bölücü ve ateist PKK ile birlikte hareket ediyor.
Tüm Ülkede tek başına Dindarlık’ın yeterli olmadığını görmeliyiz. Töre ve Millî Terbiye, Devlete Sadàkât, Vatanseverlik gibi diğer değerlerin de gündemde olması gerekmez mi?
Kemalizm diye küçümsediğimiz sistemin okullarında verilen Millî Değerler Bütünü ile bugün verilenleri lütfen vicdanınızla değerlendirin. Kaldırılan tektip önlük uygulamasının bile sosyal sonuçlarını birisi incelesin.
Birisi bizim nesildeki idealizm ile bugünün cemaat ve tarikatların dahi özgürce cirit attığı merdivenaltı okul, kurs vb. serbest olduğu eğitimini sonuçları ile düşünsün artık…
FETÖ’nün devlet kurumlarında yaptığı olumsuz düzenlemelerin hiçbiri yeniden düzenlenmedi. Hala onların kurduğu liyàkâtsiz yapı devam ediyor.
Savunma Bakanı başta olmak üzere kimse bunu görmüyor mu?
Kim yeniden düzenleyecek peki?
Devlet ile siyasetin faaliyet alanları ayrıdır. Cumhurbaşkanımızın siyasi balkon konuşmasını İletişim Başkanı mı duyurur, parti genel merkezi mi?
İletişim Başkanı “Sosyal medyada alan kaybettirmek yerine aslî görevin Psikolojik Harekâta kafa yorsana… Bak insanlarımız el değiştiriyor. 12 Eylül Öncesi Adıyamanlı Ülkücü’nün oğlu, bugün PKK ile. Dün PKK’nın katliam yaptığı köyler bugün PKK için nara atıyor.”
Tabii sizde cevap hazır!..
1990’larda asker polis dağa taşa “Ne mutlu Türküm diyene” yazdı böyle oldu değil mi?
Yahu “T.C.” ibaresini kaldıralı 15 sene oldu. Vicdan artık…
Muhalefet, yerel seçimleri çoklukla yerelden yönetti. Polatlı, Yozgat vd. Cumhur İttifâkı açısından acı örnekler... Daha önce de yaşanmadı mı benzer kayıplar?
O’nun yakın arkadaşı, bunun akrabası… Bu nedir Allah aşkına? Devlet, bir grup idrâksizin çiftliği mi?
Cumhurbaşkanımızın yakın çevresi olarak gördüğümüz insanlara yalvardık. Kendisine birkaç ayrı kanaldan bilgi gitmeli. Meselâ eski arkadaşlarından bir “MÜRACAAT VE İSTİŞÂRE KURULU” oluşturabilir. Cumhurbaşkanlığı’na danışman olarak da atayabilir bu insanları… Bu heyet, bazı CİMER Müracaatlarını da inceleyebilir.
Hâsılı Cumhurbaşkanımıza ulaşacak birden fazla kanal olmalı.
Mevcut kişilere AK PARTİ teşkilatları dahî güvenmiyor. Bunların başında da Hasan DOĞAN geliyor.
Millî insanların önünün kesilmesinde, makama ulaşamamada en baş sorumlu olarak bu kişi söyleniyor. Son zamanlarda da bir Haluk BAYRAKTAR sorunu var.
Biz “DÜŞMANIN OKU DOSTU GÖSTERİR” prensibince davranmaya devam edeceğiz.
Yeter mi?
Yetmez!..
Artık açık, özel Millî Menfaatlerin icâbını yapmaktan, Millî İnsanları bir araya getirmekten, maskeli, bir kısmı alenî münafık adamlara “DUR!” demekten başka çaremiz yoktur. Bunun için artık tevazu zannettiğimiz sünepelik ve müràilikten dönmeliyiz. Buraya kadar…
Cumhurbaşkanımız, mutlaka yeniden düzenleme yapar diye umuyorum. Bunun için öncelikle haber ve bilgi kaynaklarını çeşitlendirmelidir. Yoksa sahadan bilgilerin doğru gitmediğini sadece ben düşünmüyorum.
Bu menfaatperest gruplar her tür yalan ve iftira ile AK PARTİ’deki Millî, fedàkâr kişileri tasfiye edebilirler. Çünkü menfaatperest, liyàkâtsiz kişilerin ebedîlik hedefleri yok ki…
Ahiret İnancı zayıflamış kişilerin girdiği boya, aldatıcıdır.
“İtibardan tasarruf olmaz.” diyerek israflarını alenileştiren tüm kadrolar tasfiye edilmelidir. Yerlerine “Devlet malı, yetim malı..” diyen ve diyecek kadrolar getirilmelidir. Bir adamın beş yerden maaş vb. almasının önüne geçilmelidir.
Farklı kılıklara girmiş FETÖCÜ’leri himaye edenler de FETÖCÜ’lerle tespit edilip, tasfiye edilmelidir.
“Adamcılık” yerine devletimizin liyàkât, ehliyet, sadàkât sistemi oluşturulmalıdır.
Ekonomi nereden bozuldu?
Depremden çok önce bozulmuştu. Cumhurbaşkanımız gerekirse Ali BABACAN dâhil çalışma arkadaşlarını bir araya toplamalıdır.
Cemaat/Tarikât-Hükümet İlişkileri devletimize de Cumhurbaşkanımıza da zarar veriyor. Hele de bu yapıların, siyasete ve kamuya baskısı ve dahli toplumu özellikle FETÖ İhàneti’nden sonra çok rahatsız ediyor. Gerçekten de bu grupların tamamının oy oranı toplasanız ülke sathında yüzde 2 etmez. Sonra tüm mensupları emirle oy vermiyorlar.
Cumhurbaşkanımız mevcut Cumhur İttifâkı’nı genişletmelidir. Siyaset dışı kalan farklı siyasi partilerden insanlar var.
Akademisyenler var. Bürokratlar, medya mensupları var. Bu insanlar da davet edilmelidir.
Parti içi farklı şeyler söyleyenlere, muhalefet edenlere, farklı tekliflere Cumhurbaşkanımız kulak vermeli, değer vermelidir. Özellikle parti içi düşünce gruplarından yararlanılmalıdır.
Siyaset-Devlet İlişkisi yeniden tanzim edilmelidir.
Sosyal olarak durduğumuz yerin doğruluğu, bizi toplum nezdinde her manada haklı kılmaz.
“Nerede yanlış yaptık!” değil, “Nereyi düzeltelim!..” diyerek yola çıkılmalıdır.
Geçmişte siyasi olarak işe yarayan kaba tarafgirlik, iftira ve şahıslar üzerinden siyaset artık toplumumuza sevimsiz ve itici gelmektedir.
Çok konuşmak itici gelmektedir. Muhalefetin seçim sonrası konuşmalarında “Sevinç gösterisi vb. yapmayın!” ricası vardı.
Muhalefet, siyasetini çeşitlendirmiştir. Tüm bu mücadele şekil ve hareketleri de doğru analiz edilmelidir.
Türkiye’de yerel seçimlerle genel seçimlerin psikolojisi farklıdır. Genel seçimlerde Millî menfaatler ve bekâ kaygısı ile oy veren halkımız, yerel seçimlerde ders vermek gibi bir hesapla hareket etmektedir. Ancak her seçim sonucu ülkemizin uluslararası zemindeki pozisyonunu ve gücünü doğrudan etkilemektedir.
Dost ve düşman ülkelere bizden giden mesajdır seçim sonuçları… Bunu da gerek siyasilerin gerek halkımızın vicdanına arz ediyorum.
.
Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
Yazıyı, açıklamaları ile buradan izleyebilirsiniz:
halil 8 ay önce