Ukrayna merkezli ‘Promete Hareketi’ bilinmeden, Türkiye-Ukrayna ilişkileri doğru dürüst anlaşılmayabilir. Değişen konjonktür de bu ilişkinin farklı bir zemine oturduğu sanılabilir. Sakın Kiev’in, Ankara - Moskova yakınlaşmasının gölgesi altında kaldığını düşünmeyin. Türkiye, küresel kuşatmaya rağmen, kendi çıkarlarının izini sürebilecek milli bir iradeye sahip.
Kabataslak bir şekilde Rusya - Ukrayna çatışmasını “kim haklı kim haksız kim yener kim döver?” boyutunda ele almanın Türkiye’nin bu süreçte nerede durduğunu anlamamıza katkı sunduğunu düşünmüyorum. Bugünü anlamanın yolu, dünü iyi bilmekten geçiyor. İkinci Dünya Savaşı’nda işgalci Mihver kuvvetlerine ve onların Hırvat işbirlikçilerine karşı direnen Çetnikler, Yugoslavya’nın eski devlet başkanı Josip Broz Tito’ya bağlı komünist gerilla hareketi Partizanlarla da savaştı.
1941 yılında Nuri Killigil, Ankara'daki Alman büyükelçisi Franz von Papen ile görüşmeye başladı ve Türkiye'de Turancı harekete gizli destek vererek Almanların müttefikliğini kazandı.
Nuri Paşa'nın görüşleri, Alman Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye işlerinden sorumlu müsteşarı Ernst Woermann tarafından rapor haline getirilip, Almanya'da Pan-Türkist SS Türkistan Lejyonu Alayı'nın kurulmasına öncülük etti.
Nazi rejimi ile görünürde işbirliği yapan Ankara, bir taraftan generaller, Nuri Killigil, Ali Fuad Erden ve Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet’i 1943 yılında Üçüncü Reich Welthauptstadt Germania /Dünya Başkenti Germania yani Berlin’deki Hitlerin savaş karargâhına gönderirken arka planda daha farklı bir yöntem izledi.
Türkler’in hazırlıkları, Avrupa ve Balkanları ezip geçen Alman ordusunu cephe gerisinde yıpratmaya dönüktü ve gayri nizami harp stratejisi üzerine geliştirilmişti.
İkinci Dünya Savaşı’nda faaliyet gösteren Sırp Çetnik hareketinin kurucusu Dragolyub Mihailoviç‘e her türlü silah ve mühimmat desteği verilmişti.
Yine İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler’e karşı Yunan direniş örgütlerini kim silahlandırdı sanıyorsunuz?
-En önde, Ali Fuad Erden, arkasında sivil kıyafetli Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet ve Doğu Cephesi hakkında bilgi veren Alman Subaylar-
Promete Hareketi…
Sovyet rejiminin takibinden Avrupa’ya kaçan Türk dünyasının muhalif isimleri, Sovyet karşıtı güçlerin birliği olan Promete Hareketi'nin oluşmasında öncül rol oynayarak Kafkasya Konfederasyonu'nun kurulması gibi önemli başarı elde ettiler. Sovyet karşıtı güçlerle işbirliği yapılması ve ortak düşmana karşı birlikte hareket edilmesi için oluşturulan siyasi kurum, birlik ve basın faaliyetlerinde Türk dünyasının siyasi muhacereti'nin başarısı, kendisini her şeyden önce Ruslara karşı olmakta tanımlayan Promete Hareketi'nin başarısı olmuştur.
Sovyetler Birliği ile siyasi ve ticari temelli ilişkiler oluşturan Türkiye Cumhuriyeti İstihbaratı, Moskova'nın dikkatini çekmeden, Avrupa ülkelerine dağılmış, Türk dünyasının siyasi muhacereti'nin isimleri üzerinden Promete örgütünü kontrolü altında tutuyordu.
Sovyet Rus karşıtı Promete yapılanmasını 1926’da kurulan Varşova merkezli anti-Sovyet birlik Promete yapılanması, Tahir Şakir Çağatay’ın ifade ettiği gibi, Promete Cephesi’ni oluşturan gruplar tek başlarına Sovyetlerle mücadele edebilecek güce sahip değillerdir. Dolayısıyla, söz konusu cephe, şartların getirdiği bir zorunluluktan başka bir şey değildir. Sovyetler Birliği içerisinde kalan milletler Ukraynalılar, Gürcüler, Kafkasyalılar, Azeriler, Kırımlılar, İdil-Urallılar ve Türkistanlılar Promete örgütlenmesine dahil olmuşlardı.
Promete Hareketi; 1925-1939 arasında varlığını sürdürmüş, kurucusu Polonyalı devlet adamı Mareşal Jozef Pilsudski olan siyasi bir hareket.
Polonya, Promete hareketinin babası olarak kabul edilen Mareşal Jozef Pilsudski’nin “Lehistan’ı ben kurtarmadım, ona kurtulma imkânını hazırladım. Lehistan ancak Rus emperyalizminin çökmesiyle, orada inleyen bütün mahkûm milletlerin kurtulmalarıyla kurtulacaktır.” sözü bu hareketin gerçek amacını ortaya koyması açısından önemlidir.
1924’de İstanbul’da, Polonya elçisi Arthur Knoll önderliğinde yapılan toplantıya Azerbaycan, Gürcistan ve Kuzey Kafkasya Milli Hareketi temsilcileri katılmış, çıkan karar ile Kafkasya İstiklal Komitesi kurulmuştu. Promete Hareketi’nin öncüsü Kafkasya İstiklal Komitesi’dir. Hareketin amacı; Sovyet karşıtı milletlerin müşterek bir muhalefet oluşturarak, Sovyet sisteminin verdiği zararları en aza indirip, iyileştirme çalışmaları yapmaktı.
Rus ya da Slav olmayan Kırım, Kafkasya, Orta Asya halklarının; Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde yaşanan karışıklıklardan kendilerini koruma amaçlı siyasi teşekküldü. Promete örgütünün merkezi yayını Varşova’da Şark Enstitüsü tarafından neşredilen Orient-Wschod isimli dergiydi. Promete şemsiyesi altında yayımlanan dergiler; Varşova’da Şark Enstitüsü denetimindeydi. Çünkü Şark Enstitüsü bizatihi Promete’nin yönetim merkeziydi.
Orient dergisinin editörü Wlodzimierz Baczkowski’nin görevi, bütün grup dergileri arasında koordinasyonu sağlamaktı. Baczkowski, Polonya Almanya tarafından işgal edilince ülkesini terk etmiş, mücadelesini ömrünün sonuna kadar sürdürmüş, savaştan sonra da Promete mensuplarıyla irtibatını koparmamıştı.
Promete desteği ile çıkan, Kurtuluş, Yaş Türkistan, Yana Millî Yol gibi dergilerin yanı sıra Mlody Prometeusz/Genç Promete dergisi de vardı. Türkiye’nin Promete hareketine Sovyetlerle gelişen ilişkileri çerçevesinde açık destekte bulunmadığı söylenebilir.
Nedenine gelince genç ve büyük sıkıntılarla mücadele eden devletin, Osmanlı dönemindeki ilişkilerin dışında artık sıkı bir ilişkisinin olmadığı Polonya’nın güdümündeki bir organizasyona açık destek vermesi söz konusu olamazdı.
Türkiye’nin dışında, Promete iştirakçisi Türk grupları dahi teşkilâtın işleyişi ve politikalarına karşı görünüşte tam destek vermelerine rağmen içeride ayrı bir blok oluşturmaya çalışmışlardı. Promete iştirakçisi Türklerin katılımıyla Türk İlleri Cephesi organize edilmişti.
Mareşal Jozef Pilsudski, müstevli Rusya’nın, Polonya’yı işgal ve istila edebileceğini, tek başlarına Rusya ile mücadele edecek güçte olmadıklarını öngörmüştü.
Rusya’nın istila ve sömürgesinden kurtulabilmek için Sovyet sisteminde yaşayan milletlerin bağımsızlıklarını kazanması gerektiği kanaatindeydi. Pilsudski, bu nedenle Rus emperyalizminin kıskacındaki ulusların bağımsızlık taleplerini Polonya Devleti’nin meselesine dönüştürmüştü.
Türkleri bu projeye dahil etmesi; onun Türk milletine sevgisinden değil tamamen siyasi çıkarlarını ön planda tutmasıyla ilgiliydi. Promete Hareketi, Sovyet mültecilerini kapsayan bir hareketti ve doğal olarak çoğunluk Türk ve Gürcü’ydü. Müslümanlardan oluşan askeri bir birliklerin Polonya Ordusu’nda görev alması kararlaştırıldı. Polonya Ordusu Kiev’e girerken, orduda Mustafa Ahmedov komutasındaki Azerbaycan Türkü ve Tatarlardan oluşan bir alay da vardı.
Polonya, bu savaşta başarılı oldu ve Riga Antlaşması ile ülke, II. Dünya Savaşı öncesinde son şeklini aldı. Promete Hareketi’ni yöneten merkez komite, 1926’da Varşova’da “Rus Esiri milletlerin Promete Ligi”ni kurdu.
Promete Birliği Başkanı Ukraynalı Prof. Roman Small Stotski, Azerbaycan Milli Merkezi Başkanı Mehmet Emin Resulzade, İdil-Ural Milli Merkezi Başkanı Ayaz İshaki, Şimali Kafkasya Hareketi Başkanı Sait Şamil, Kırım Milli Merkezi Başkanı Edige Kırımal, Gürcü Milli Hareketi Başkanı İmnayidszi bu ligde görev aldılar. İkinci Dünya Savaşında birlik yer altına indi. Halen devam edip etmediği Ukrayna’da yaşanan olaylardan anlaşılabilir.
Türk İstihbaratı, Ukrayna Savaşının neresinde?
Ukrayna’da yaşayan Türk vatandaşları ve yerleşik Ukraynalı Türkler, bu ülkede oldukça etkin. Eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç; 21 Kasım 2013’te AB’yle Ortaklık Anlaşması’nı imzalamaktan vazgeçince, AB yanlısı/hükümet karşıtı gösteriler başlamıştı.
“Meydan” olayları sonrası Ukrayna’da yönetim değişti. Hatta Fransız, Ukrayna ve Rus Basınında çıkan haberlerde Ukrayna’da devam eden Avrupa Birliği yanlısı gösterilerde “Türk İstihbaratının parmağı olduğu” iddia edildi.
Hatırlarsanız; Egalite et Réconciliation adlı Fransız haber sitesi; MİT’in Türkiye’de eğittiği ve Suriye’yi karıştırmak için bu ülkede kullandığı ayrılıkçı ve cihatçı Tatarları, Ukrayna’ya gönderdiğini, onlarca Kırımlı cihatçı Tatar’ın, 22 Kasım 2013’te MİT tarafından Suriye’den alınarak Türkiye üzerinden Türk Hava Yolları’nın İstanbul-Sivastopol uçağı ile Ukrayna’ya götürüldüğünü falan yazdı.
Kırım Tatar Türkü Mustafa Cemiloğlu’nun, 2013’te Ermeni soykırımının tanınmasına karşı Ukrayna’da kampanya yürüttüğü ve Türkiye’nin saygınlığını yitirmesine yol açacak bir adım atılması halinde devlete karşı ağır misillemede bulunacağı tehdidinde bulunduğu, 2013 sonu 2014 başı arasındaki Maidan (Meydan) darbesi sırasında darbeci hükümeti desteklediği yazılıp çizilmişti.
Suriye’ye cihat için giden genç Tatarların, Türk istihbaratı eliyle ulusalcı gruplara destek ve meydanda düzeni sağlamak için acilen Kiev’e getirildikleri, Yuliya Timoşenko’nun oluşturduğu bloğa katıldıkları ve Kırım’ın Rusya Federasyonu’na bağlanması için düzenlenen referanduma karşı çıktıkları belirtilmişti.
Mustafa Cemiloğlu’nun 1 Ağustos 2015’te Ankara’da Dünya Kırım Tatarları Kongresine başkanlık yaptığı, toplantıya yaklaşık 200 örgütü temsilen 700’den fazla kişi katıldığı, Mustafa Cemiloğlu’nun Kongre sonunda, Kırım’ın geri alınması için bir Uluslararası Müslüman Tugayının kuruluşunu duyurduğu, Tugayın merkezi, Kırım’ın sürgündeki geçici hükümetinin bulunduğu Kherson’da olmasının kararlaştırıldığı, Uluslararası Müslüman Tugayının Tataristan ve Çeçenistan (Rusya) Özbekistan, Azerbaycan ve Mesheti (Gürcistan) bölgesinden gelen gönüllülerin katılımıyla oluşturulacağı Avrupa basınında yayınlanmıştı.
Ukrayna İstihbaratının, Türk İstihbaratından öğreneceği çok şey var…
Ukrayna’da yaşayan Türk vatandaşlarının ve yerleşik Ukrayna vatandaşı Türklerin ülkede etkin oldukları söylenebilir. Ukrayna’da en az 40 bin civarında Gagauz yaşıyor. Gagauzlar, Ukrayna’nın yerli 13 halkından biri. Gagauzlar’ın Ukrayna’da yoğun olarak bulundukları yer, Odessa.
Burada Gagauzlar, 9 köyde yaşıyor ve bu köylerden 6’sının nüfusu, tamamen Gagauzlardan oluşuyor. Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine mensup olan Gagauz Türkleri’nin büyük çoğunluğu, Moldova’nın güneyindeki Gagauz Yeri Özerk Bölgesi’nde yaşıyor.
-Ukrayna Dış İstihbarat eski Başkanı Yehor Bojok-
Eylül 2017’de Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko tarafından Ukrayna Dış İstihbarat Başkanlığı görevine atanan Yehor Bojok, Gagauz Türklerindendi. Bojok veya Bozhoz olarak yazılan soyadı Türkiye Türkçesiyle ‘Bozok’. 14 Mart 2019'da Başkan Poroshenko, Bozhok'u Dış İstihbarat Teşkilatı Başkanlığından aldı ve Dışişleri Bakan Yardımcılığına atadı.
Onun yerine bir süre Korgeneral Viktor Hvozd baktı. SZRU başkanı Victor Ivanoviç Hvozd bu göreve geldikten sonra çok yaşamadı, 28 Mayıs 2021’de Mısır'ın Dahab kentindeki bir tatil beldesinde onlarca metre derinlikte yaptığı tüplü dalış sırasında 62 yaşında boğularak öldü. O tarihlerde Mısır - Türkiye ilişkileri limoniydi. Kahire fellahları, Güney Kıbrıs Rumları ve Yunanistan ile Güney Akdenizde doğalgaz anlaşması yaparak karşı blok oluşturmuştu.
Demek ki SZRU başkanı Victor Ivanoviç Hvozd yanlış zamanda yanlış yerde dalışa geçmiş.
Yeni Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy, Ukrayna Dış İstihbarat Teşkilatı (SZRU) başkanlığı görevine Valeriy Kondratyuk’u atadı. 1 Ocak 1970, Ukrayna’nın Kirovograd şehri doğumlu Valeriy Kondratyuk, 1991 yılında Kıyiv Yüksek Askeri Komutanlığı bünyesindeki Kızıl Bayrak M. V. Frunze Okulu’ndan mezun oldu.
Kondratyuk, Cumhurbaşkanı vekili Oleksander Turçinov’un 3 Mart 2014’de imzaladığı kararname ile Ukrayna İstihbarat Teşkilatı (SBU) Karşı istihbarat Dairesi Başkanı olarak atandı. 25 Mart 2015’te Kondratyuk’a korgeneral rütbesi verildi. 24 Temmuz 2015’te eski Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko tarafından, SBU Karşı istihbarat Daire Başkanlığı görevinden alındı. 28 Temmuz 2015’te Ukrayna Savunma Bakanlığı Ana İstihbarat Müdürlüğü Başkanı olarak atandı.
15 Ekim 2016’da Ukrayna Cumhurbaşkanı İdaresi Başkan Yardımcısı olarak atandı. 26 Şubat 2019’da istifasını eski Cumhurbaşkanı Poroşenko’ya sundu. Kondratyuk, istifası ile ilgili yaptığı açıklamada, Poroşenko’nun kendisini ülkenin tek savunucusu olarak görmesinden rahatsız olduğunu ifade etmiş ülkede barışı koruyan binlerce asker ve Ukrayna’nın iyiliğine hizmet eden yüzlerce diplomata haksızlık ediyor demişti.
Ukrayna'nın Dış İstihbarat şefi Valeriy Kondratyuk, Ağustos 2020'nin başlarında yayınlanan geniş kapsamlı bir makalede Rusya'nın hibrit saldırganlığının kapsamını özetledi. Kremlin'in stratejik hedeflerinin değişmediğini kaydetti. Bunlar, Ukrayna'nın Rus etki alanına geri dönmesini ve ayrı bir Ukrayna ulusal kimliğinin ortadan kaldırılmasını içeriyor. Kondratyuk tarafından Ukrayna'daki Rus saldırganlığına yönelik davranışlardan biri, Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin sözde bağımsız Moskova Patrikhanesi kisvesi altında Ukrayna'da faaliyet gösteren Rus Ortodoks Kilisesi'dir.
Kondratyuk'a göre, Rus Ortodoks Kilisesi, daha geniş bir "Rus Dünyası"nın bir parçası olarak Ukrayna'nın emperyal bir vizyonunu desteklemeye devam ediyor. Bu, 2014 yılında Kırım'ın ele geçirilmesinde ve Doğu Ukrayna'daki Rus saldırganlığının ilk aşamalarında Rus Ortodoks Kilisesi'nin oynadığı önemli rolün devamı niteliğindedir.
Kremlin, Rus Ortodoks Kilisesi ile yakın işbirliği içinde çalışırken, Ukrayna genelindeki Ortodoks dini topluluklar çerçevesinde Rus yanlısı “Kazak” paramiliter oluşumlar kurmaya ve onları yerel kamu düzeni sorumluluklarıyla güçlendirmeye çalışıyor. Kondratyuk, bu tür faaliyetlerin örneklerinin Kiev, Vinnitsa ve Zaporizhia oblastlarında tespit edildiğini söylüyor.
Bu Türkler de çok oluyor!..
Ukrayna’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanlığı, 10 yabancı ülke vatandaşına Lugansk pasaportu verildiğini, pasaport verilen kişiler arasında Türkiye, İtalya, İsrail, Hindistan, Sri Lanka, Filistin ve Gürcistan vatandaşları bulunduğunu açıklamıştı. Lugansk, yabancı ülke vatandaşlarına daha önce de pasaport vermişti. Kırım Tatar Taburu haricinde Ruslarla savaşan bağımsız Türk gruplarının olduğunu Rus gizli servisleri raporlamıştı.
Tek taraflı olarak Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan eden Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin istihbaratı, Donbass bölgesinde temas hattı yakınında, Ukrayna ordusu saflarında çatışan kiralık Türk askerlerinin yerini saptadıklarını açıklamış, Lugansk Halk Güçleri Sözcüsü Andrey Maroçko, “Alınan bilgiye göre, Bolotennoye yerleşim birinin doğusunda, bir özel eve ait alanda, 20’ye yakın silahlı kiralık Türk askeri tespit edildi” demişti.
Ayrıca Sizoye ve Bolotennoye yerleşim birimleri yakınlarında birkaç sabotajcı grubun da görüldüğünü kaydetmişti. 06.08.2016’da Ukrayna’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin lideri İgor Plotnitskiy’e bombalı saldırı düzenlenmişti.
Rusya Federasyon Konseyi Savunma Komitesi Başkan Yardımcısı Frants Klintseviç, Plotnitskiy’e düzenlenen saldırının ardında Ukrayna istihbaratının bulunduğunu belirtmişti. Uzun zamandır Lugansk Halk Cumhuriyeti karışık. Birkaç hafta önce aralarında Türklerin de bulunduğu Kiev yanlısı bazı güçler, darbe girişiminde bulunmuştu.
Ukrayna ve Rusya’nın kılcal damarlarında Türk “Beyaz Hayaletler” dolaşıyor. Rus gençleri İsyan Tetick'in “Ses ver Adana” şarkısını dinleyip kafa buluyor.
Demek ki Türkler de “subliminal mesaj” verebiliyor:
https://www.youtube.com/shorts/Y1roi-yOZBw
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
Ömer Özcan – Türk Yurdu Dergisi Temmuz 2003 Sayı 191 https://www.turkocaklari.org.tr/iz-birakanlar/mustafa-cokayoglu-3535
https://otukendergi.com/promete-hareketi-emre-kizir/
https://kafkassam.com/promete-hareketi-ve-ukrayna-luganskda-savasan-turkler.html
https://kafkassam.com/ukrayna-dis-istihbarat-baskani-yehor-bojok-bozok-turk-mu.html
https://euobserver.com/foreign/144072
https://www.pravda.com.ua/news/2021/05/28/7295280/
https://ukraynahaber.com/2020/06/05/zelenskiy-ukrayna-dis-istihbarat-teskilati-baskanini-degistirdi/
https://www.atlanticcouncil.org/blogs/ukrainealert/vladimir-putins-hybrid-war-against-ukraine-continues/