MOSKOVA
Ukrayna’nın yakın dönem tarihine baktığımızda iç politik çekişmeler, batılı ülkelerin etkisi altında kalan yöneticiler ve yasa dışı oluşumların emperyalist güçlere hizmet etmesiyle ilgili çok karmaşık dönemleri görebiliriz.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Ukrayna’da bağımsızlık ilanı duyurulmuş o dönem Rusya Federasyonu liderliği, Ukrayna’nın nükleer silah bulundurmaması ve Rusya’ya karşı tehdit oluşturacak askeri hamlelere girişmemesi şartıyla bu bağımsızlık kabul edilmişti.
Buna o dönem hem Ukrayna hem de Rusya liderlerinin büyük törenlerle resmi anlaşmayı imzaladığı anlar da hafızalarımızda.
Ancak Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri, Sovyetler Birliği’nden sonra Rusya’yı tehdit olarak görmüş, önce Doğu Avrupa ardından Rusya’nın sınır komşularını etkisi altına alarak Rusya’ya karşı kışkırtmıştı.
Sovyetler Birliği’nin son dönemlerine gittiğimizde Ukrayna’da karşımıza çıkan ilk yapılanma, ırkçı grupların oluşturduğu FK Metalist Harkiv etrafında kurulan “Sect 82” isimli beyazların üstünlüğünü savunan taraftar grubu çıkıyor.
Elbette Sovyetler Birliği’nin yıkılması için bu coğrafyada desteklenen birçok ırkçı gruplar gibi “Sect 82” isimli “Ultras” taraftar grubu da batılılar tarafından desteklenmiş.
Ukrayna’daki iç savaşa geri döndüğümüzde ise yine karşımıza temeli “Sect 82” olan Neo-Nazi Azov taburu çıkıyor.
Ülkedeki iç savaşın ardından zaten illegal olan Azov taburu, Şubat 2014’te öncelikle Harkov Bölgesi’nde yerel yönetim binasını işgal etti ve Azov taburunun ilk ifşası burada başladı.
Rusya’ya karşı Ukrayna’daki karanlık yapılar, geçmişte de Ukraynalı batı yanlısı politikacılar tarafından desteklenirken hali hazırda ifşa olan Azov taburu, 13 Nisan 2014'te İçişleri Bakanı Arsen Avakov’un imzaladığı kararname ile meşrulaştırıldı.
12 bin kişiye kadar yeni paramiliter güçler, Ukrayna İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak çalışabilecekti.
5 Mayıs 2014’te resmi olarak kuruluşu ilan edilen Azak taburu, Özel Görevler Devriye Polisinin bir birimi olarak göreve başladı.
Eylül 2014’te, Ukrayna Ulusal Muhafızları birliğine dahil edilen Azov taburu, bu dönemden sonra hem Ukrayna yöneticilerinin hem de Ukrayna halkının başına bela oldu.
Kırım, Donetsk ve Luhansk Bölgeleri’nde çıkan iç savaşlarda, halkı Rusya’ya karşı kışkırtan ancak başarısız olunca terör yöntemleriyle Rus ordusuna karşı silahlı harekete geçen Azov taburu, batılı ülkeler tarafından da silahlandırılınca daha da güçlendi.
Ukrayna yasalarına kadar 12 bin personel bulundurulması gereken taburun şu dönemde bile bu rakamı çok çok aştığı aşikar.
Ukrayna’daki “Sağ Sektör” tarafından kurulan Azov taburu aynı zamanda Rusya’ya karşı olmayan Ukrayna halkına karşı da çoğu kez silahlı tehditlerde de bulundu.
Dönem dönem Ukrayna’nın en üst düzeydeki yöneticileri için de tehdit oluşturan Azov taburu, kritik dönemlerde Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’i de tehdit etmekten geri kalmadı.
Örneğin, Rusya’nın Ukrayna’daki özel askeri operasyonlarında kritik öneme sahip Mariupol kuşatmasında Zelenskiy ve onun müzakere heyeti hem aracı ülkelerin temsilcileri ile hem de Rusya ile Mariupol’den sivil tahliyelerin gerçekleşmesi konusunda anlaşmaya razı geldi.
Ancak 9 Mayıs 2022 tarihinde Azov taburunun liderlerinden Illya Samoilenko ile komutan yardımcısı Svyatoslav Palamar, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’e karşı geldi.
Samoilenko, yetkililerin son sekiz yıldır Ukrayna'nın savunmasını sabote ettiğini savundu.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Rusya’nın askeri operasyonları sırasında Azov taburuna karşı her zaman mesafeli oldu.
Baskı altında olduğu dönemlerde Avrupa ülkelerini etkilemek için parlamentolara çevrimiçi bağlantılarla katılan Zelenskiy, Azov taburunun da bazı liderlerinin katılım sağlamasına engel olmadı.
Örneğin Yunanistan parlamentosuna yapılan bağlantıda Azov taburundan liderlerin de bulunması Yunanistan’daki sol düşünceli siyasi partilerin ve vekillerin tepkisine neden oldu.
Zelenskiy, halen ülkesinde devam eden çatışmalarda oldukça zor dönemler geçirmeye devam ediyor. Çünkü batılı ülkelerin maşası konumundaki Azov taburu, Ukrayna yöneticileri için büyük tepki oluşturmaya devam ederken batılı ülkelerdeki faşizm karşıtı siyasi partilerden çekinen Zelenskiy de Azov taburunu artık propaganda aracı olarak kullanamıyor.
Söylemlerinde Azov taburundan hiç bahsetmeyen Zelenskiy, Avrupa’da ve dünyada daha kapsayıcı söylemlere dikkat etmeye çalışıyor. Ancak her durumda karşısında Azov taburunun olacağının da farkında olarak adımlarını buna göre atıyor.
Zelenskiy ne Azov taburundan vazgeçebiliyor ne de batılı ülkelerden.
Azov taburunu desteklemeye devam ettiği sürece batılı ülkelerdeki kısıtlı politikacılardan ve halktan destek görebileceğini biliyor.
Azov taburunu tasfiye etmeye giriştiği anda batılı ülkelerin tamamından destek görebilir. Ancak zaten Rusya’nın istediği de Ukrayna’daki Neo-Nazi hareketlerinin lağv edilmesiyse zaten ortada askeri bir çatışma da kalmayacak.
Azov taburu lağv edilirse ne olur;
Batılı ülkelerden yükselen seslere göre Azov taburu artık ağırlıklı olarak destek görmüyor.
Artık bazı batılı gruplar ve siyasi partiler de Azov taburunu “terörist” olarak görmeye devam ediyor.
Şu an ABD ve Avrupa’daki bazı hükümetler, Azov taburunu desteklemeye devam ediyor.
Ukrayna liderliği tarafından gözden çıkarılması durumunda Azov taburu, doğrudan kendisine destek olan AB ve bazı batılı ülke hükümetlerinin desteği ile Ukrayna’da meşru hükümete karşı “darbe” girişiminde bulunabilir.
Öncelikle bunun için elinde güçler oluşmuş durumda. Özellikle Donbass Bölgesi ve Ukrayna’nın güneyindeki bazı kentlerde Kiev yönetiminden bağımsız olarak Azov taburu, kontrolü elinde tutmakta.
Ukrayna’da şu anda Suriye’nin kuzeyindekine benzer bir durum yaşanıyor.
Ülkede Kiev rejimi bazı kentleri, Azov taburu da bazı kentleri kontrol etmeye çalışıyor.
Rusya’nın, Ukrayna’dan çekilmesi durumunda 2 güç arasında büyük bir çatışma olasılığı da var.
Azov taburu kontrolü altındaki kentlerden çekilmek istemeyecek, Kiev rejimi de tüm kentlerde devlet kontrolü sağlamak isteyecektir. Bu durumda da Ukrayna’da yeni bir iç savaş kaçınılmaz olur.
Oldukça güçlenen Azov taburunun böylesi bir durumda Zelenskiy’e darbe yapması da kaçınılmaz olacaktır.
Faşist batılı hükümetlere sadakatinden vazgeçmeyen Azov taburu, olası Rusya – Kiev barışının karşısında duracaktır.
Bu çatışmaların sonlanmasını istemeyen bir grup varsa mutlaka o da Azov taburudur.
Bu nedenle Kiev rejiminin elinde 2 seçenek bulunuyor;
Ya halkı arkasına alarak Azov taburunu acilen yok edecek veya batılı ülkelerin kontrolündeki Azov’a teslim olup Ukrayna halkının acılarını sürdürecek.
İlk seçeneği uygularsa Kiev, bu işten daha avantajlı sıyrılacaktır. Çünkü Ukrayna halkının büyük bir kesimi hala Azov taburuna karşı durmaya devam ediyor.
Eğer Kiev rejimi, Ukrayna halkını arkasına alırsa Azov’dan kurtulabilir.
Ancak Kiev rejimi, bunu denemezse ortada ne Kiev rejimi ne de Azov taburu kalacaktır. Çünkü; Rus ordusu, Neo-Nazi gruplarına ve onları destekleyen hükümetlere karşı tavır sergilemeyi sürdürüyor.
.
Erhan Altıparmak, dikGAZETE.com