MOSKOVA
Özbekistan'ın Semerkand kentinde gerçekleşen Şangay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) 22. Liderler Zirvesi gerçekleşti. Tabii bu zirve uluslararası arenada oldukça büyük ses getirdi.
Peki nedir bu ŞİÖ?
Öncelikle Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından Avrasya'da küresel bir boşluk görüldü. Dünyada stratejik bir öneme sahip olan Avrasya'daki bu boşluğu ABD ve müttefikleri NATO ve Avrupa Birliği ile doldurmaya çalıştı.
Bölge ülkelerine gözünü diken batılı ülkeler özellikle Doğu Avrupa ülkelerini hem AB'ye hem de NATO'ya dahil etme çalıştı. Avrasya'nın batısında başarılı olan batılı ülkeler, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra yalnızlaşan Rusya Federasyonu'na karşı da önemli bir tehdit olmaya başladı.
Ancak Sovyetler Birliği döneminden büyük tecrübeleri olan Rusya Federasyonu yönetimi, 1990'larda küresel atılım içerisine giren Çin ile birlikte önemli bir adım attı. Bölgesel güvenlik alanında oluşabilecek sorunlara yönelik böyle bir adım atıldı.
1996'da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından "Şanghay Beşlisi" kuruldu. Ancak 2001 yılında Özbekistan'ın da katılımıyla "Şangay Beşlisi" adı "Şangay İşbirliği Örgütü" olarak isim değiştirdi. Çünkü artık bu örgütte 6 ülke vardı.
Sessiz sedasız örgütlenmelerine devam eden ŞİÖ'ye 2005 yılında Hindistan ve Pakistan "Gözlemci ülkeler" statüsünde katılım gösterdi. Her iki ülke, 2017 yılında ŞİÖ'ye tam üye olunca örgütün üye sayısı 8'e yükseldi.
Toplantılara ŞİÖ üyesi ülkelerin yanı sıra gözlemci ve diyalog ortağı ülkeler de katılım sağlıyor.
İran'ın ŞİÖ'ye tam üyeliği onaylandı. Prosedürler tamamlanınca İran, önümüzdeki Nisan ayında ŞİÖ'ye tam üye olacak. Belarus'un tam üyeliği de üye ülkeler tarafından onaylandı.
Böylelikle İran ve Belarus gözlemci ülkeler statüsünden üye ülkeler statüsüne yükselecek.
Moğolistan ve Afganistan örgütün gözlemci üyeleri statüsünde bulunuyor. Sri Lanka, Türkiye, Kamboçya, Azerbaycan, Ermenistan, Nepal, Mısır ve Katar diyalog ortağı ülkeler arasında bulunuyor.
ABD'nin, ŞİÖ'ye 2005'te "Gözlemci ülke" başvurusu, örgüt tarafından reddedilmişti. Elbette ABD, ŞİÖ'deki yükselen potansiyelin içine dahil olmak istemişti. Ancak ŞİÖ, asıl kendisine tehdit oluşturan bir ülkenin içinde barınmasına zaten izin vermezdi.
Ancak ŞİÖ'nün sessizce genişlemesinin yanı sıra ABD ve batılı ülkeler, AB ve NATO ile Avrasya'da tehdit oluşturmayı sürdürdü. Gürcistan'daki darbe, Gürcistan'ın NATO ve AB'ye katılım süreçleri, Gürcistan'ın batının da desteğiyle Abhazya ve Güney Osetya'ya saldırıları, Ukrayna'daki batı yanlısı darbe ve ardından Kiev rejiminin Donbass Bölgesi'deki sivil halka yönelik silahlı saldırıları, Ermenistan'daki siyasi çatışmalar, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan gibi ülkelerde de batılıların kışkırttığı ayaklanmalar ve daha niceleri. AB ve NATO'nun sızma girişiminde bulunduğu her noktada kaos hakim oldu.
ŞİÖ üyesi ülkelerin toplam nüfusu dünya nüfusunun yüzde 40'ndan fazlasını oluşturuyor. Bu, örgüt için önemli bir detay.
ŞİÖ genelde güvenlik alanında işbirliği öngörüyor.
Karşılaştırmak gerekirse kuruluş amaçları açısından NATO ve ŞİÖ'nün benzer özellikleri var. Ancak ŞİÖ yolun henüz başında.
ŞİÖ, Avrupa Birliği'nin alternatifi diyemeyiz. Ancak Avrupa Birliği'nin alternatifi olarak Avrasya Ekonomik Birliği'ni görebiliriz.
Türkiye'nin, ŞİÖ ile yakınlaşmasına da ayrı bir parantez açmak gerekir.
Türkiye'nin ŞİÖ'ye üye olması neredeyse imkansız. Çünkü Türkiye, hem ABD müttefiki hem NATO üyesi. Dolayısıyla ŞİÖ üyeleri için bu durum üyelik için engel faktörlerden. Ancak Türkiye'nin Avrasya Ekonomik Birliği'ne üyeliği konusunda herhangi bir engel yok. Zaten 2014 yılında Kazakistan'ın o dönemki Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Türkiye'yi, Avrasya Ekonomik Birliği üyeliğine davet etmişti.
Cumhurbaşkanı, yaptığı son açıklamada ŞİÖ'ye tam üyelik konusunda oldukça istekli ifadeler kullandı.
Türkiye'nin ŞİÖ'ye dahil olması bu konjonktürde elbette zor. Ancak ŞİÖ üyelerinin NATO üyesi olan Türkiye'ye karşı yumuşak tavır sergilemesi ve Türkiye'nin de NATO'dan ayrılma gibi en ufak çabaları Türkiye'nin doğrudan ŞİÖ'ye üye olmasının önünü açabilir.
Yani Türkiye'nin, ŞİÖ'ye üye olması ne kadar zor görünse de atılacak adımlar bu amacın gerçekleşmesine neden olabilir. Bunu da elbette gelecekte göreceğiz.
Ancak Türkiye'nin ŞİÖ'nün diyalog ortağı ülkeler arasında yer alması bile örgütün ne kadar önemli ve güçlü olduğunu bir kez daha gösteriyor. Çünkü Türkiye, her zaman kendi güvenlik garantileri açısında güçlü müttefikler edinmiştir.
NATO'nun günümüze kadar Türkiye'ye güven vermemesi, Türkiye'nin ŞİÖ'ye katılım taleplerinin en büyük nedenlerinden biri.
ŞİÖ'nün bu kadar güçlenmesi, dünyada yankı uyandıracak adımlar atması, bölgesel güvenlik ve dünyadaki istikrar konusundaki çabaları, elbette batı tarafından yakından takip ediliyor. Çünkü örgütün en büyük dinamikleri olan Çin, Rusya, Hindistan ve Pakistan askeri anlamda dünyanın güçlü orduları arasında bulunuyor. Elbette ki önümüzdeki dönemlerde kendilerini koruma altına almak isteyen birçok ülke de güçlü orduları olan ülkelerin örgütlendiği bir oluşumda yer almak olacaktır. Bu nedenle birçok ülke, artık tehditlere karşı NATO'ya değil ŞİÖ'ye katılım yönünde adımlar atabilir.
ŞİÖ'nün, NATO gibi tehdit oluşturan bir yapısı olmaması birçok ülkeye de güven verebilir.
Neticede NATO, içinde barındırdığı birçok ülke arasında bile adil olmayan yönde yaklaşımlar sergileyebiliyor. Örneğin hem Yunanistan hem de Türkiye, NATO üyesiyken bu ülkeler arasında yaşanan gerilimlerde NATO, objektif bir duruş sergileyemiyor.
Bunun gibi birçok örnekler de mevcut…
Bu nedenle NATO'nun varlığı hala tartışılıyor.
Tüm bu nedenlerle Batı, artık Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in de dediği gibi "Tek kutuplu dünya düzeni" talep edemez. Artık karşılarında dünyanın neredeyse yarısını oluşturan bir örgüt var.
Hem iç dinamikleri hem ordu hem de ekonomik gücü oldukça yüksek olan bu ülkeler ortak manevralar ile kendi güvenliklerini sağlayabilir.
Batı, işte tam da bundan çekiniyor.
Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından meydanı boş bulan batılı ülkelerin tek kaygısı, istediği gibi at koşturamamak olacak.
Bundan sonraki NATO zirvelerinde de ŞİÖ'nin tüm hamleleri ayrıca değerlendirilecek NATO'ya tehdit olarak sadece Rusya ve Çin gösterilmeyecek ŞİÖ'nün de kendilerine küresel tehdit olarak gösterileceğini düşünüyorum.
Çünkü artık batılı ülkeler, kendilerini ŞİÖ tarafından çevrelenmiş olarak tanımlayacak.
Kısacası Rusya, NATO'nun Ukrayna'yı içine alma girişimleri sırasında güvenlik garantileri önerilerinde bulunmuştu. Tabii ABD ve NATO tarafından bu talep reddedilmişti.
Belki de ŞİÖ'nün daha da güçlenmesinden sonra batılı ülkeler de ŞİÖ'nün sınırlarına kadar yaklaşmasından rahatsız olup bu yönde güvenlik garantileri çağrıları yapar.
.
Erhan Altıparmak, dikGAZETE.com