Türkiye, İran, Rusya!.. Tahran Zirvesi ile Misak-ı Milli Sınırları onaylanıyor!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Türkiye, İran, Rusya!.. Tahran Zirvesi ile Misak-ı Milli Sınırları onaylanıyor!
07-09-2018

Ekim 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Jeffrey FeltmanSuriye’deki çatışma karşısında izlenecek tavra ilişkin örgüte bağlı tüm ajanslara yönelik gizli talimatlar yazdı. 

Ancak örgüte üye devletler, hatta Güvenlik Konseyi üyeleri bile hiçbir zaman bu talimatların varlığı konusunda bilgilendirilmediler.

Ta ki Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bunları ifşa edene kadar.

‘Feltman Planı’ adıyla bilinen bir dizi belgede küresel güçlerin özellikle ABD emperyalizminin Suriye’ye yönelik gerçek amacını dile getirilmiştir.

Bu talimatlarda Irak’ta olduğu gibi, Suriye halkının egemenliğinin tasfiyesini ve yerine bir yabancı yönetiminin kurulması önerilmekteydi. (1) 

Dolayısıyla Suriye’de olup biteni bu perspektiften okumak gerekir.

Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın Ankara temasları her ne kadar Almanya - Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesiyle ilgili lanse edilse de Almanyaİdlip’teki savaş sonrası Türkiye’nin, göçü nasıl kontrol edebileceğini öğrenmek istiyor.

Almanların merak ettiği bir diğer konu da İran - Rusya ve Türkiyeliderleri arasında gerçekleştirilecek Tahran Zirvesi'nde nelerin konuşulacağı? 

Çünkü Tahran Zirvesi’nde masadaki en önemli konu İdlib’le ilgilianlaşma zemini oluşmazsa kaçınılmaz savaş ortamında Türkiye’nin kontrol edemeyeceği bir göç dalgasının yaşanması.

Göç dalgası, radikal unsurlarla birlikte, önce Türkiye’ye sonra da Türkiye üzerinden Avrupa’ya yayılabilir ve Almanya açık hedefe dönüşür.

ASTANA SÜRECİNİN GARANTÖR ÜLKELERİ...

Rusya destekli Suriye hükümetinin İdlib’i geri almaya yönelik adımları, Moskova, Ankara ve Tahran arasındaki yoğun bir diplomatik görüşme trafiğinin ortasında gelişiyor. 

Üç devletin liderleri Vladimir Putin, Recep Tayyip Erdoğan ve Hasan Ruhaniİdlib sorununa odaklanacak görüşmeler için 7 Eylül Cuma günü (bugün) Tahran’da bir araya geliyor.

Türkiye, İran ve Rusya; Suriye’de çatışmasızlık bölgelerinin kurulması ve muhalif gruplar ile Suriye hükümeti arasında müzakerelerin yürütülmesini öngören Astana Süreci’nin de garantör ülkeleri. 

PutinTahran ziyaretinin en önemli kısmında Erdoğan ile baş başa görüşme yapacak. 

“Suriye’de çözümün tüm yönleri” ele alınacak. 

Garantörler arasındaki işbirliği ihtiyacı giderek azalmış görünse de bugünkü konjonktürde gerek Rusya’nın Türkiye’ye olan ihtiyacı, gerekse Türkiye’nin Rusya’ya olan ihtiyacı sonlanmadı. 

Sebebine gelince; Suriye’deAstana Protokolü’nün garantör imtiyazı verdiği devletlerin çıkar ve işbirliği alanları sadece Suriye’yle sınırlı değil, bu ortak çıkar ve işbirliği pek çok alanda sürdürülebilir nitelikte. 

Dolayısıyla tarafların kazanılmış ve sürdürülebilir çıkar ve işbirliğini sekteye uğratabilecek, adımlar atması beklenemez. 

Bir diğer husus da ABD’nin, İran kuşatmasında Tahran’daki “Velayeti Fakih” rejiminin Türkiye’nin her türlü yarımına muhtaç olması. 

Mollalar, Suriye konusunda Ankara’yı kızdıracak bir karar çıkmasını istemeyecektir. 

Yoksa rejim ellerinden kayar gider.

Suriye’deki İslamcı milislerin bir kısmını destekleyen ve sınırından yeni bir sığınmacı akışını önlemesiyle ilgili ciddi kaygılar taşıyan Türkiye, “ılımlı” asilerin El Kaide çekirdeğinden ayrılabileceğinde ısrar ederek, saldırının önüne geçmeye çalışıyor. 

Çünkü bu grupların Türkiye’nin başına bela olması yüksek ihtimal.

Gerekirse Türk askerine silah doğrulmaktan kaçınmayacakları tecrübe ile sabit. 

Erdoğan hükümeti, ayrıca, Türkiye’ye doğru yeni bir Suriyeli göçhareketini engellemek amacıyla, Türkiye sınırı yakınındaki İdlibiçinde bulunan mevzilere asker ve tank gönderdi. 

Trump’a bakılırsa Pentagon, Suriye rejimine nefes aldırmamalı.

Zaten herkesin bildiği gibi Washington, müdahale tehdidini, herhangi bir insani kaygıdan dolayı yapmıyor. 

Birbirini izleyen ABD yönetimleri, bölgede, Irak’taki saldırı savaşından Libya ile Suriye’deki rejim değişikliği operasyonlarına ve Yemen’e karşı soykırım içeren ABD - Suudi savaşına kadar, milyonlarca hayata mal olan ve tüm toplumları kırıp geçiren kanlı müdahaleler gerçekleştirmiştir. 

Eğer ABD, Suriye’de yeni bir saldırı eylemine girişirse, bu, Washington ile onun Batılı ve bölgesel müttefiklerinin 2011’deki vekil savaşının başından beri milyarlarca dolar değerinde para ve silah akıtarak desteklediği El Kaide önderliğindeki “asiler”i kurtarmak; ABD’nin Ortadoğu’ya egemen olma ve İran ile Rusya’nın hem Suriye’deki hem de genel olarak bölgedeki etkisini zayıflatma biçimindeki jeostratejik çıkarlarını ilerletmek için olacaktır.

WashingtonSuriye’de El Kaide’yi açıkça savunarak, 17 yıllık “terörle küresel mücadele”yi, ABD ulusal güvenlik belgelerinin ABD egemenliğine meydan okuyan “değişim yanlısı devletler”olarak tanımladığı Rusya ve Çin ile askeri çatışma hazırlıkları lehine gayrı resmi bir şekilde terk ediyor. 

Suriye’deki gelişmelerin daha geniş ve çok daha tehlikeli bir çatışmaya dönüşmesi tehlikesi ortada. 

Rusya, 26 savaş gemisini ve aralarında stratejik bombardıman uçaklarının bulunduğu 36 uçağı Akdeniz’e göndermiş durumda.

Bu arada, ABD de, bölgeye, azımsanmayacak güçler yerleştirdi.

Pentagon, 56 güdümlü füze taşıyan USS Sullivans’ı yeniden Basra Körfezi’ne sevk etti ve B-1B stratejik bombardıman uçaklarını Katar’daki El Udeyd Hava Üssü’ne yeniden konuşlandırdı. (2)

ABD’NİN SURİYE REJİMİNE KARŞI TERÖR EYLEMLERİNİ YÜRÜTÜP, KUŞ UÇURTMADIĞI BÖLGE...

Suriye Ordusu, İdlip’teki sorunun çözümünden sonra ABD’nin 2016’da Ürdün ve Irak sınırları yakınındaki çöl bölgesine kurduğu Tanf’taki askeri üsse yönelecektir. 

Çünkü bu üste Megavir el Tavra savaşçıları, Amerikan askerleri tarafından eğitiliyor ve Suriye rejimine karşı terör eylemlerini buradan yürütüyor. 

Bu üssün stratejik önemi de Şam - Bağdat karayolu yakınlarını kontrol eden coğrafi konumda bulunması. 

ABD birlikleri burada kuş uçurtmuyor, karayolunu kullanmaya ve üsse yaklaşmaya çalışanlara derhal ateş açıyor. 

Doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye’yi İdlib’ten çok Membiç’teki ABD’nin başını çektiği koalisyonun destekli PKK/YPG/ SDG rahatsız ediyor. 

Türkiye, Amerikalı yetkililere her fırsatta bu rahatsızlığını en üst perdeden dile getirdi. 

ABD’nin desteğindeki YPG, 2014’te bölgeye ilerleyen IŞİD ile mücadele bahanesiyle diğer silahlı gruplarla birleşti. 

ABD ve müttefiklerinin yardım ettiği Kürt ve Arap milisleri SuriyeDemokratik Güçleri (SDG) adı altında toplandı. 

SDG, 2016 yılında Fırat’ın batısındaki Menbiç’e de girdi. 

TürkiyePKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG’nin Fırat’ın batısına geçmesine göz yumulmayacağını açıklamıştı. 

SDG ile bağlantılı yerel milisin elindeki Menbiç’in durumu, Türkiyeile ABD arasındaki görüşmelerin gündeminde de yer alıyor. (3)

Türkiye, 2016 ve 2018 yıllarında Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalıoperasyonlarıyla muhalif gruplara destek amacıyla iki kez Suriye’de operasyon gerçekleştirmiş ve batıda Afrin’den doğuda Fırat Nehri’ne kadar uzanan bir güvenlik kuşağı oluşturmuştu.

Son söz, Tahran Zirvesinden çıkacak karar, Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarını onaylayan bir karar olacaktır.

Bakınız:
1- http://www.voltairenet.org/article202752.html
2- http://www.wsws.org/tr/articles/2018/09/06/syri-s06.html
3- https://www.dw.com/tr/suriyede-kim-nereyi-kontrol-ediyor/a-45364918

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter: @oc32oc39

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?