Türkiye, çocuğun cinsel istismarında kaynak ve transit ülke!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Türkiye, çocuğun cinsel istismarında kaynak ve transit ülke!
02-04-2021

25 Mart geldi geçti. Söyleyin Allah aşkına hangi yetkili çıkıp, “International Day of Remembrance of the Victims of Slavery and the Transatlantic Slave Trade / Uluslararası Kölelik Mağdurları ve Transatlantik Köle Ticareti Kurbanlarını Anma Günü”nün önemine değindi? 

21. yüzyılın modern kölelik sistemi olarak adlandırılan insan ticareti”, kendi içinde geliştirdiği çeşitli mekanizmalar ve sistemde bulduğu boşluklarla tıkır tıkır yürüyor. 

İnsan temel hak ve özgürlüklerine karşı işlenen bu ağır suçun, tahminlerin çok daha ötesinde sonuçları var. 

İnsan kaçakçılığı ticaretinin küresel organize suç örgütlerine kaynak tedariği amacıyla gerçekleştirildiği ortada. 

Dünyada her yıl 2.5 milyon çocuk kaçırılarak satılıyor…

Association of End Child Sexual Exploitation of Children ECPAT” adını duydunuz mu? 

1990 yılında çocuk fahişeliği/fuhuşu konulu uluslararası bir konferansta kurulan ECPAT'ın yaklaşık 70 ülkede ve Türkiye'de bir alt bölümleri, büroları kurulu. 

Ağustos 1996'da İsveç'te ilk kez 'Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü' adıyla ilk dünya kongresini gerçekleştiren örgütün çocuk istismarı ve haklarına yönelik aktivist girişimleri sürüyor. 

ECPAT (Çocuk Fuhuşu, Çocuk Pornografisi ve Cinsel Amaçlı Çocuk Ticaretine Son) çocuk fuhuşu, çocuk kaçakçılığı, çocuk ****grafisi gibi her yönden çocuk istismarını önlemek için kurulmuş

İşte bu örgütün, çocuğa yönelik cinsel sömürü eylemleri hakkında, dudak uçuklatan, vicdanları kanatan, Temmuz 2016'da yayınladığı Türkiye raporundan söz edelim. 

Seks ticareti, organ mafyası, dilencilik, suç örgütlerine teslim edilmek üzere dünyada her yıl 2.5 milyon çocuk kaçırılarak satılıyor ve bunların yarısı da kız çocuğu.

Çocukların karşı karşıya olduğu tehlike büyük. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada. Dünyada her yıl 2.5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığı ve bunun yarısının da kız çocuğu olduğu tahmin ediliyor. 

Bu çocuklar, seks ticaretinin yanı sıra dilencilik, silahlı soygun, hatta haşhaş-eroin trafiğinden başka organ tedarikinde acımasızca kullanılıyor. 

Organ ve çocuk seks ticaretinde yoksul, “sahipsiz” diyebileceğimiz, haklarının peşinde koşamayacağı düşünülen ailelerin çocukları tercih ediliyor. Maalesef sonuçta, her çocuk, bu suçlara maruz kalabiliyor.

Taciz, tecavüz, sömürü ekseninde çocuk fahişeler, cemaatleri rahatsız etmeli mi?

Türkiye'nin çocuklara yönelik cinsel sömürü karnesi berbat! Raporu okursanız işin acı tarafı ne biliyor musunuz? 

Şevvalde demokrat Ramazanda Müslüman, muhafazakâr demokrat” iktidara sahip Türkiye; çocuğun cinsel istismarında hem kaynak hem de transit ülke.

2014 Küresel Kölelik İndeksi'ne göre Avrupa'da ‘modern köleliğin' yani cinsel sömürü ve erken yaşta evliliğin en fazla olduğu ülke Türkiye. Hadi şimdi çıkıp “Huzur İslam’da” deyin. 

Türkiye, çocuklarına sahip çıkmıyor mu?

Türkiye, seks ticaretinde kullanılan çocuklar için transit ve kaynak sağlayan ülke konumunda. Türkiye'de seks ticaretine zorlanan grupların başını Moldovalılar çekerken, Rus ve Ukraynalı kurbanların yerine gelen Özbek ve Türkmenlerin sayısında artış  mevcut. Bunlara bir de Suriyeliler eklendi.

Türkiye vatandaşları, Almanya'da seks ticareti içinde yer alan “4. grup” olarak göze çarpıyor. Bu da Türkiye'den gelen çocukların, Almanya'da pazarlandığı bir ağ olduğuna işaret ediyor.

BM verileri, Türkiye'de yaşayan Suriyeli çocukların, yüzde 4,5 oranında evli olduğunu gösteriyor. Ürdün'deki Suriyelilerin başına gelenin Türkiye'deki kamplarda kalanların da başına gelmesinden korkuluyor: Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerindeki yaşlanmakta olan yabancı erkekler, Suriye krizini ergenlik çağındaki kızları gelin olarak ucuza almak için kullanıyor.

Suriye ile Türkiye arasında ‘çöpçatanlık' aracılığıyla çocuk ticareti yapıldığına dair kanıtlar var. Suriyeli kızlar, yaşlarına göre ‘sipariş' ediliyor. 12-16 yaş ‘fıstık', 17-20 yaş ‘kiraz', 20-22 yaş ‘elma' ve diğer yaş grupları ‘karpuz' olarak kategorilendiriliyor.

Bir resmi kurumun verilerine göre, internette 36 binden fazla çocuğun bulunduğu müstehcen fotoğraf dolaşımda. Araştırmaya göre bu sayının yüzde 42'si yedi yaş ve altı, yüzde 77'si ise dokuz yaş ve altı çocuklardan oluşuyor.

Türkiye'deçocuk seks turizmi” Karadeniz bölgesi kadar, İzmir, Kuşadası, Fethiye ve Antalya'da da görülüyor. “Turizm” adı altında memleketin çocuklarına sistematik tecavüz söz konusu, ne hikmetse ilgili kurumların gıkı çıkmıyor. 

Türkiye’de kaçırılan çocuk sayısının son 9 yılda üç kat arttığı söyleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Adli İstatistik verilerine göre, ülkemizde 2008-2016 yılları arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısı 104 bin 531. 

Vahim bir durumla karşı karşıyayız!.. Neden mi?

Çünkü  bazı çocuk hakları aktivistlerine göre 2016’dan sonraki kaybolan çocuklar kayıt altına alınmamış. Türkiye'de 'kayıp çocuk' vakalarının 8 yılda 100 bini aşmış. Verilere göre, sadece 2008-2016 yılları arasında 16 ülkenin nüfusundan fazla çocuk kaybolmuş. 

TÜİK verilerinde ürkütücü bir gerçek ortaya çıkıyor; kaybolan 11 bin 563 çocuğun yüzde 30.6’sı yani 3 bin 543’ü madde bağımlısı. 

2008 yılında 4 bin 517, 2009 yılında 5 bin 81, 2010 yılında ise 8 bin 81 çocuk kayboldu. Kayıp çocuk sayısının çift hanelere çıktığı 2011 yılında 10 bin 67, 2012 yılında 12 bin 474, 2013 yılında 16 bin 218, 2014 yılında 18 bin 696, 2015 yılında 17 bin 706 ve 2016 yılında ise 11 bin 691 çocuk kayıp olarak bildirildi.

2016'dan sonra veri yok! 

Türkiye'de neredeyse günlük “biber, patlıcan, hıyar, kabak” üretiminin istatistiğini tutanlar acaba hangi sebeple kayıp çocuklar konusunda bilgi karartma uyguluyorlar?

Avrupa’da durum ne?

2015’ten beri AB ülkelerinde kaybolan mülteci çocuk sayısı 96 bin.  2016’da refakatsiz şekilde Avrupa’ya ulaşan çocuk sayısı ise 63 bin civarında.

Bu çocukların nerede olduğu bilinmiyor. 

Avrupa’da yaşayan refakatsiz mülteci sayısı 170 bin. Bu çocukların en çok maruz kaldığı durumlar cinsel istismar, tecavüz, insan kaçakçılığı, şiddet, kölelik ve organ mafyası. Fransa’da ise kaydı bulunup kendisinden haber alınamayan çocuk sayısı bin.

Avrupa polis örgütü (Europol) verilerine göre 2016 yılında AB ülkelerinde kaybolan mülteci çocuk sayısı, Europol Genel Müdürü Brian Donald  tarafından 10 bin çocuk olarak açıklanmıştı. Almanya Federal Kriminal Dairesi (BKS) 2018 verilerine göre, ülkede 18 yaşından küçük 7 bin kayıp çocuktan yarısı mülteciydi.

Küçük çocukların kanından elde edilen “Adrenochrome” nedir?

Adrenochrome'un geçmişi 17. yüzyılda Elizabeth Bathory, bir diğer ismi ile Kanlı Kontes'in düzenlediği kan akıtma partilerine uzanıyor. 

Bu kan içen vampirler, çocukları iğneli fıçılarda öldürüyor, kanlarını içiyor, sonra da Avrupa gettolarında yaşayan Yahudileri bu çocukları öldürmekle suçluyordu.

Adrenochrome bir endokrin salgısıdır, korkuya bağlı olarak insanların böbreküstü bezlerinden elde edilen saf adrenalinden yapılır. Gerekli adrenalin hormonu, daha güçlü adrenalin sentezi yaptıkları için 0-9 yaş arasındaki çocukların kanından elde ediliyor.

Bu hormon, insanlarda en çok küçük yaştaki çocuklar ve ergenlik döneminde olanlarda daha güçlü salgılanıyor, bu yüzden de adrenochrome için “0 ile 9” yaş arasındaki çocuklar kurban seçiliyor. 

Kandaki adrenalin miktarına göre zenginleşen ve bağımlılık yaptığı için uyuşturucu olarak bilinen adrenochrome, tamamen çocukların kanlarının akıtılması ile gerçekleşiyor. 0 ile 9 yaş arasındaki çocuklara gerekli olan adrenalini sağlamaları için işkence edilerek boyunlarından kan alınıyor.

Hücre yenilemeyi sağlayarak yaşlanmayı yüzde 60 yavaşlatan Adrenochrome’u, Hillary Clinton'dan Tom Cruise'a kadar pek çok ünlü kullanıyor…

Bağımlılık yaptığı için uyuşturucu türü olarak kabul edilen adrenochrome düzenli kullanılmadığı taktirde kişiyi çok hızlı yaşlandırıyor ve halüsinasyonlara neden oluyor. 

Hatta pandemi döneminde de pek çok ünlünün adrenochrome'a ulaşamadığı, bu yüzden de ciltlerinde bariz farklılıkları olduğu konuşulmuştu.

Kaybolan çocuklardan elde edilen kanların, “PizzaGate” skandalındaki ile aynı şekilde internetten satışı yapıldığı düşünülüyor.

Wikileaks'ın sızdırdığı bilgilerde Bill Clinton ve Barack Obama'nın Pizzagate'den şifreli konuşmalarla küçük kız çocuğu siparişi verdiği iddia edilmiş, hatta Barack Obama'nın 60 bin dolar ödeme faturası, delil olarak sunulmuştu. Soru şu, im pizza için 60bin$ verir ki? 

Donald Trump döneminde, Adrenochrom yasaklandı. Yasal olarak üreten “3M” ilaç şirketinin suni Adrenochrom hazırlama patenti bile iptal edildi. Artık kan içici vampir ünlüler yaşam iksirlerine ulaşamıyorlar. 

Şimdi anladınız mı Amerika'da her yıl 450.000 çocuk, Birleşik Krallık’ta 111.844, Ispanya'da 18.000, Rusya'da 43.000, Hindistan'da 97.000, Almanya'da 98.000, Kanada'da 43.398, Avustralya'da 22.000, dünyada günde ortalama 2.500 çocuk neden kayboluyormuş? 

Sizlerle birlikte bu satırları okurken, bende oluşan kanaat ne biliyor musunuz?

"Türkiye'de Çocuklara Yönelik Koruyucu ve Önleyici Politikalar, Türkiye’de Çocuk Koruma Politikaları: Sosyal Ve Ekonomik Destek Hizmetinin Rolü, Korunma ve Bakım Altında Bulunan Refakatsiz Sığınmacı Çocukların Sunulan Hizmetlere İlişkin Değerlendirmeleri Beklentileri Ve Sorunları" gibi caf caflı laflara bakıp da sakın aldanmayın. 

Siyasiler ve politize olmuş bürokratları çıkar, bu işleri önemsediklerini söyler.  Ama inanın çoğunun derdi, bir gün daha fazladan saltanat sürmek.

Ha bir de “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” demelerine kulak falan asmayın. Hepsi tiyatro. Vallahi billahi tecrübe ile sabit. 

Sahi, Türkiye’nin kayıp çocuklarının peşine düşmeyen güvenlik, emniyet, kaçakçılıkla mücadele ve istihbarat kuruluşları ne iş yapar?

Pudracı Hamza”ları kim palazlandırır?  

85 milyon Türk halkının namusunun, can ve mal güvenliğinin, akıl ve beden sağlığının emanet edildiği iktidar partisinin genel merkezinde kokain partileri tertipleyen, **** tavşan kızları pazarlayan bu müptezeller, gücü kimden alıyor? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işi gerçekten zor. “Ya Allah Bismillah” deyip, etrafını kuşatan iblis tayfasının suratına, okkalı Osmanlı tokadını Yaradan’a sığınıp indirmeli. 

Yoksa milletçe vay halimize? Umduğumuz dağlara yağan karlar, bundan sonra nerelere yağar Ulu Tanrı bilir?

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Seçilmiş Kaynakça 

https://www.ecpat.org/

https://t.co/4V7YOrckjH

https://t.co/Yz7itQOzBO

https://t.co/eQmPlkpFso

https://tr.sputniknews.com/turkiye/201603071021339208-turkiye-cocuk-istismar/

https://insamer.com/tr/insan-ticareti-baglaminda-pedofili_3262.html

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bu-cocuklari-gordunuz-mu-93290

https://haber.sol.org.tr/toplum/turkiye-cocuklarin-cinsel-istismari-konusunda-transit-ve-kaynak-ulke-148235

https://www.kocaeli.bel.tr/tr/main/news/kultur/15/turkiyede-kacirilan-cocuklarin-sayisi-son-10-/33710

https://odatv4.com/kaybolan-cocuk-sayisi-dudak-ucuklatiyor-03081803.html

https://www.birgun.net/haber/kayip-cocuk-sayisinda-hizli-artis-8-yilda-104-bin-cocuk-kayboldu-221679

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
mete 4 yıl önce
Tekvir suresinin bir kaç katı durumlar yaşanırken, bu zorbalığı çözmek için bizim elimizden bir şey gelmiyorsa, Allah elinden yıkılsın bu sistem.
antisiyonist 4 yıl önce
Bu kan içen vampirler, çocukları iğneli fıçılarda öldürüyor, kanlarını içiyor, sonra da Avrupa gettolarında yaşayan Yahudileri bu çocukları öldürmekle suçluyordu. YAHUDİLERİ AKLIYORSUN
umutttt 4 yıl önce
kayıp çocuklar nerde? çabuk bulunsun