Şen olasın Halep şehri

Ramazan Topraklı
Ramazan Topraklı
Şen olasın Halep şehri
14-11-2022

R.1- Halep kalesi-2006

ŞEN OLASIN HALEP ŞEHRİ

ÖZET

Makalenin amacı çok büyük lâflarla tanıtımı yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına armağan edilen Türk Devletleri Tarih ve Kültür Atlası adlı kitap, kitaptaki İpek Yolu ile Çaka, Tanrıbermiş, Menteşe, Aydın, Saruhan, Hamid, İnanç ve Osmanlı beylikleri hakkında görüş belirtmektir. Maalesef, bu beyliklerin başlangıç bilgileri ile İpek Yolu’nun Türkiye güzergâhı külliyen yanlış olduğu gibi, Çaka ve Tanrıbermiş adlarında da bir beylik de yoktur.

Anahtar kelimeler: Türk Devletleri Tarih ve Kültür Atlası, Anadolu beylikleri, İpek Yolu, Menteşe, Osmanlı.

GİRİŞ

Göller Bölgesi’ndeki Türkmenler, 1074-1075’de Süleyman-şah ile birlikte Halep üzerinden gelen Türkmenlerin ahfâdıdır. 1261 yılında Hülagü’den sancak alan Mehmet Beye tâbi Türkmenler de. Şeh Menteş veya Menteş-şah da denilen Mehmet Bey, Hamid, Aydın ve Mesut’un ataları, Saruhan’ın amcası; Tuğrul-şah Beyin (Ertuğrul Gâzî) metbûudur. Şeh Menteş, 1262 yılında Şarkîkaraağaç’ta haksız yere katledildikten sonra beyliğin başına Eğirdir, yâni Denizli merkezli olmak üzere damadı Ali Bey geçmiştir. Ama Beyşehir, Şarkîkaraağaç, Gelendost ve Uluborlu bölgesinde, Şeh Menteş’in çocukları Hamid, Aydın ve Mesut ile Ertuğrul Beyler hâkim idiler. Hamid Bey (Amorios), 1282’de tam imparator olan Mihail ile anlaşarak Söğüt civarından toprak satın almış ve bu toprakların idaresini oğlu İlyas’a (Ales Amorios) vermiştir. Ali Bey, 1279’da Afyonkarahisar’da hapsedildi; çocukları bilâhare beylik merkezini Denizli’den (Eğirdir) Toñuzluk’a (Denizli) taşıdı. Öte yandan Sultan II. Mesut’un hastalığı artmış ve kardeşi Ebû’l Muzaffer Melik Rükneddin Kılıçaslan Keyümers, 1305’te sultanlığını ilânla Hamid Bey ile yedi oğlunu biat için davet etmiş, ancak Hamid Bey ile altı oğlunu Konya’da katletmiştir. Katliamdan mucize eseri kurtulan İlyas Bey, önce Sultan Hanı’na sığınmış, oradan kurtulmuş ve Kılıçaslan’ı meydana davetle teke tek yapılan düğüşte Kılıçaslan’ı öldürmüş (yıl 1308) ve böylece Selçuklu sükût etmiştir. Mehmet (Menteş-şah) Beyin çocukları ve yeğeni ile Osman Bey, Batı Anadolu’yu aralarında bölüşmüş; Menteşe, Aydın, Saruhan ve Osmanlı beyliklerini kurmuşlardır.

Kapsamlı içerik, alanında ilk olma, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Nata Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından desteklenme, üç yılda hazırlanma, alanlarının uzmanı gibi çok büyük lâfları görünce 15.08.22 tarihli dikGazete’de “Uyarı-Remark” adlı bir makale yazmış ve tarihçileri yeni gelişmeler hakkında uyarmıştım. Ve “Millî Düşünce sitesi yazarı Kâmil Engin’in överek tanıttığı söz konusu kitabın, pek öyle ciddî olmadığı anlaşılmaktadır” demiştim.

Cezmi adlı bir beyefendi, görmediğin makaleleri nasıl eleştiriyorsun diye makaleme bir yorum yazdı. Hâlbuki ben, böyle övülen bir eserde bir hata ve yanlış bulunmaması için uyarıda bulunmuştum.

Kitap 1250 TL’den satışa çıktı ve TTK Kütüphanesine geldi (20 Ekim). İlk işim, İpek Yolu ile Menteşe, Hamid, İnanç, Aydın, Saruhan ve Osmanlı beyliklerine bakmak oldu. Çaka ve Tanrıbermiş adlı beylikleri görünce hayret ettim. İçindekiler kısmında Muharrem Kesik yazdı gösterilen İpek Yolu adlı makale Ahmet Taşağıl’a aitti. Daha önce de tahmin ettiğim gibi kitabın ciddî olmadığını ve alelacele yazıldığını anladım. Millî kelimesinin içini boşaltmıştık. Ne zaman ki, Millî kelimesi gördüm; -elimde değil- İsmail Çetin’in “Millî Görüş değil, Millî Kuruş” benzetmesi aklıma gelir. 1985’li yıllardaki bu sözünden dolayı İsmail Hocaya ne kadar da kızmıştık.

Kitabın baskısı ve tanzimi başarılı ve tek kelimeye şahaneydi, ama kullanışlı değildi. Keşke içindeki bilgiler ile kitap kapağı da öyle olsaydı ve kitap adı, Pîrî Reis haritasının üzerine turkuaz zemin atılmadan yazılabilseydi.

Makale sahipleri, 17. Asır başlarında Göller Bölgesi’nde vukûbulan coğrafî değişime hiç aldırış etmemiş, eski fikirlerini tekrarla Pîrî Reis’in (1470?-1553) Eğirdir Gölü ile Kâtip Çelebi’nin (1609-1657) Göller Bölgesi haritalarını görmezden gelmişlerdir (bk. Har.1 ve 2). Hatta Emecen’in, İlk Osmanlılar-İstanbul 2012 eserinde, Saruhan Beyliği kurucusunun Harezmşahlar ile ilgisi olmadığını ispat etmesine rağmen, ona bile aldırış etmemişlerdir.

Refik Bey, 2010’da “sen bilmezsin bizim tarih camiası çok bağnazdır” demiş de inanamamıştım. Çünkü biz mühendisler, meseleleri tartışmaktan hiç çekinmeyiz. Ben herkesi de öyle sanırdım. Bu konuda dert yandığım bir tarihçi, “üzülme, Asırlar boyunca insanlar Güneş, Dünya’nın etrafında dönüyor diye bildiler” dedi.

.

Har.1. Pîrî Reis: Eğirdir Gölü ve göle kuzeyden karışan ırmak.

Har.2. Kâtip Çelebi: Suğla, Beyşehir, Kıreli, Eğirdir ve Burdur Gölleri.

1. İPEK YOLU: Ahmet Taşağıl (106-110)

Ahmet Bey, MÖ II. yy sonlarından itibaren var olan ticaret yoluna, K. Vitfogel tarafından 1876 yılında İpek Yolu denildiğini söyler. Hâlbuki Herodotos’un (MÖ 486-425) söz ettiği Kıral Yolu da Anadolu’daki ilk Ana Ticaret Yolu olup, Sardes veya Efes (Selçuk) ile İran’ın Susa (Persepolis) şehirlerini veya diğer bir deyişle Adalar Denizi ile Hint Denizini birbirlerine bağlar. Bu yol için Taberî, Tarikü’l-Cadde, Lâtin kaynakları ise via regia derler.

Apameya, Küçük Asya’nın büyük bir ticaret merkezidir ve bu kent Efes’ten sonra ikinci gelir; burası hem İtalya, hem de Hellas’tan gelen ticaret eşyasının genel ambarıdır (Strabon, XII. 8/15). Şimdi sen, İpek Yolu’nu Apameya ve Selçuk’a uğratma; esamisi bile okunmayan Kayseri, Konya, Afyon ve Bursa’ya uğrat; işte bu olmaz (kitap, s.108). Herodotos’un tarifini verdiği Ana Ticaret Yolu veya Anayol, Selçuk, Sardes, Alaşehir, Denizli, Dinar, Uluborlu, Kemer Boğazı (Kelene, Apameya), Şarkîkaraağaç, Beyşehir, Akise, Tahtalı, Dinek (Güneysınır), Karaman, Ayrancı, Ulukışla, Pozantı, Tarsus üzerinden şarka devam eder. 

2. ÇAKA VE TANRIVERMİŞ BEYLİKLERİ: Fahameddin Başar (194-95)

Böyle iki beylik olmadığı gibi, Çaka ve Tanrıvermiş ve Barak Beyler, Süleymanşah’ın beyleridir. Süleymanşah 1084 yılında Antakya’yı fethe giderken ülkesini beylerine emanet etti. Oldu olacak Barak, Muhammet İlhan, Kundan, Monolikos (Alp Kara) ve Yalavaç Beylere de birer beylik kurdursaydınız. Bunların hepsi de Eğirdir Gölü çevresinin beyleridir: Çaka (belki Suka), Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile ikisi arasındaki ırmak civarı, Barak ve Tanrıvermiş Beyler Afşar ovası, İlhan Uluborlu-Senirkent ovası, Kundan Bey Kundanlı veya Hoyran ovası, Alp Kara Eğirdir ovası ve Yalavaç Bey ise Yalavaç ovasının beyleridir (bk. İkinci bir İzmir, Edremit, Bergama ve Abidos için Har.5).

Har.5: Eğirdir ve Beyşehir Göllerinin eski halleri, Tarihi Yollar, İzmir, Ainos, Abidos, Edremit ve Bergama vs.

TÜRKMEN AYAKLANMALARI

1240 Babai isyanı, Anadolu’da huzurun bozulduğuna dair ilk işaret fişeğiydi. 1243 Kösedağ bozgunuyla da Selçuklu, Moğolların boyunduruğu altına girdi; halktan daha çok vergi alınmaya başlandı. Selçuklu Moğolların vergi tahsildarı durumuna düştü. Bu da Ek’de verdiğimiz gibi kısa zamanda Uc’ta ayaklanmaları davet etti ve 1261 yılında da Hülagü Han, Uc Gazisi Mehmet Beyin (Muhammed veya Menteş-şah) beyliğini tanıdı.

3. İLK UC BEYLİĞİ: MENTEŞE (1261-1424)

Mehmet veya Menteşşah’ın kurduğu beyliğinin hudutları Denizli, Honaz ve Dalaman değil, Eğirdir (Denizli), Honas (Konya Hüyük-Göçeri) ve Dalayman (Derebucak-Çamlık) (bk. Har.3) olup, beyliğin adı Menteşe Beyliği’dir.

Uc Beyi Mehmet Beyin Türklükten gelen adı Şah/Şeh Menteş, Menteş’in aslı ise Bintaş olup, (b-m) değişimi ile Menteş olmuştur. Menteşe ise Menteşşah’ın Menteşşe gibi değişimiyle oluşmuştur. Şarkîkaraağaç Şeh Menteş türbesinde yatan Mehmet Bey, Hamid, Aydın, Mesut’un babaları, Saruhan’ın amcası, Tuğrul-şah Beyin metbûudur.

Mehmet Bey, damadı Ali Beyin gizlice Moğol safına geçmesi üzerine 1262 yılında Beyşehir civarında yapılan savaşı kaybetti; İlyas ve Salur Beyler öldürüldü; damadının ihanetini öğrenince aman diledi, aman verildi, teslim oldu ve İslâm’a aykırı olarak haksız yere Şarkîkaraağaç’ta katledildi. Bunun üzerine Menteşe ve Selçuklu aileleri arasında 1308 yılında Selçuklu’nun yıkılışıyla son bulacak, uzun bir kan davası başladı. Ali Bey, Eğirdir (Denizli) merkez olmak üzere Atabey ve çevresine hâkim olurken, Mehmet Beyin çocukları (Menteşe oğulları) ve Ertuğrul Gâzî’nin, Uluborlu, Gelendost, Beyşehir, Ermenek ve Eski Antalya (Side) taraflarına hâkim oldukları anlaşılıyor.

Hamid Bey (Amorios), 1282’de tam İmparator olan Mihail ile antlaşarak, Söğüt ve Sakarya civarından toprak satın aldı ve Türkmenleri buraya yerleştirdi; idaresini de oğlu İlyas’a (Hales) verdi ki, buraya Halizones denildi.

Ertuğrul’un 669’da Barla’yı aldığı, Eğirdir Gölü’nde denizcilik yaptığı, 1282’den sonra Söğüt civarına gittiği; Osman’ın 1302’de İznik/İlegüp ve Yalvaç’a saldırdığı, 1310’da Can Ada’yı (Rodos/Gülistan) kuşattığı biliniyor.

Hamid, Denizli, Menteşe, Aydın, Saruhan ve Osmanlı beylikleri, Menteşe Beyliği’nin devamı oldukları için kanaatimce kuruluşları da 1261 olarak başlatılmalıdır. Şeh veya Şah Menteş Beyin 1262 yılında katlinden sonra beyliğin adına Menteşe oğulları denilmiş; diğer kardeşler ile Ertuğrul Gâzî, Hamid (Amorios) Bey ile oğulları İlyas ve Dündar Beylere tâbi olmuşlardır. Dündar Beyin Aralık 1326 tarihinde katliyle de bağımsız kalmışlardır.

Menteş Bey, Menteşe oğulları Hamid, Aydın ve Mes’ûd ile İlyas ve Dündar Beye ait başarılar bilâhare tarihçi tarafından Ertuğrul ve Osman Beylere mâl edilmiştir.

Har.3: 1261’de Kurulan Mehmet Beye ait Menteşe Beyliğinin Hudutlarını Gösterir Harita. Tarihçiler, beylik hududunun 1 nu. Bölge olduğunu söyledi. Eğirdir’in bir adının da Lâdık olduğunu görünce, 2 nu. Bölgenin daha mantıklı olabileceğini düşündüm. Ancak Mehmet Beye tâbi Türkmenlerin, Hoca Mecdeddin’e ait kervanı, Antalya (Eski Antalya: Side) ile Konya arasındaki yolda soymaları ve İzzeddin’in ordusunu Eski Antalya-Alâiye arasında yenmiş olmaları, beni, yeni bir Dalaman aramaya sevk etti ve Talamani’nin Derebucak-Dalayman (Çamlık) olduğunu gördüm. Gelendost-Eğirdir arasında (Khoniates, 1995: 136, Honas) ve Konya-Hüyük-Göçeri köyünde Honas Tepe olmak üzere iki Honas daha buldum ve fermanda geçen Honas’ın Göçeri-Honas ve Mehmet Beyin istediği hududun da 4 nu. Bölge olması gerektiğini anladım. Honigmann, Talamani’nin Uluborlu-Alaiye Yolu üzerinde ve Pamfilya’da bulunduğunu söyler ki, Dalayman, her iki şartı da sağlamaktadır. Dalayman, 937/1530 tarih ve 166 Nu. MVAD’ne göre Manavgat kazasına tâbi Kirli (Durak) karyesinin 10 bm kadar güneyindedir.

TÜRK DEVLETLERİ TARİH VE KÜLTÜR ATLASI (Haziran 2022 İstanbul)

İpek Yolu, Çaka, Hamid, Aydın, Saruhan, Menteşe, İnanç oğulları ve Osmanlı Devleti maddelerini yazan değerli hocalar, Md.3 ve Ek’de bahsettiğimiz hususlara aldırış etmeden yanlış ve eksik, eski ezberlerini tekrar etmişlerdir. İşte sahasında ilk diye övülen eser budur. Bu kitap, bu bilgiler ışığında okunmalıdır. Kitabı yayınlayan vakıf ve değerli hocalar maalesef, tarih önünde mahcup olmaktan hiç çekinmemişlerdir.

4. İNANÇOĞULLARI BEYLİĞİ: Selim Kaya (232-33)

İnançoğulları denilen beylik, Ali Beye ait Eğirdir/Denizli merkezli beyliktir. 1262 yılında Menteş’in katli üzerine beyliğin başına geçmiş, ancak beyliğin Eğirdir ve Atabey havâlisine hâkim olabilmiş, diğer bölgelere Menteş Bey ile kardeşi İlyas Beyin çocukları ve Ertuğrul-şah Bey hâkim olmuşlardır. 669 yılında henüz Ali Bey sağken (öl. Haz. 1279), Fuke ülkesi emiri Menteşe (Sâhil Beyi Aydın Reis), Eski Trall, yâni Barla’yı zaptetti ki, Ali Bey, Eski Eğirdir Gölü’nün kuzeyine hâkim değildir. Beyliğin asıl adı Denizli Beyliği olup, bu ad bile beyliğin Eğirdir’de kurulduğunu gösterir. Eğirdir Gölü’ne deniz denir; Denizli’de deniz yoktur. Beyliğin kuruluşu ve ilk bulunduğu bölgeyle ilgili kitapta verilen bilgiler külliyen yanlıştır. Denizli’ye Denizli adını veren “Türkmeno de mar”  ve Denizli (Eğirdir) Beyliği idi.

“İnanç Beyin babası ve Mehmet Beyin damadı Ali Bey olduğuna dikkat edilmemiş, başka bir Ali Bey ve böylece İnanç oğulları diye yeni bir beylik sanılmıştır” (Turan, 1998: 517). Bu kitap, O. Turan’dan da geri kalmıştır.

Bu beylik bilâhare Denizli bölgesine göçmüştür. Uzunçarşılı, Atabey’in 1270 tarihli Ertokuş vakfiyesine göre 13 ile bilâhare eklenen 08 mahallenin isimlerini verir; H.11 ve 12. Asırlarda vakit vakit zuhur eden hastalık, kıtlık ve eşkıya yüzünden ahali dağılmıştır der (Uzunçarşılı, 1347/1929: 221 Kitabeler). Hâlbuki Atabey 1530 yılında bile Kâfir, Medrese, Onaç ve Zımmiyan olmak üzere dört mahalledir (438 Nu. MVAD I). Atabey, H. 11 ve 12. Asırlardan önce boşalmış demektir. Sinan ve Duman (Çomakçı: M. Kıyıcı) Mahalle adları ilginç. İbn-i Battuta’nın 1332’deki Denizli’yi ziyaretinde zikrettiği Sinan ve Duman adlı ahiler, boşalmanın 1332’den önce ve Denizli Beyliği, Eğirdir’den Toñuzluk’a göçerken vukû bulduğunu hatırlatıyor. Bu iki ahi, zikredilen bu iki mahalleyi kurmuş olabilirler.

5. MENTEŞE, SARUHAN VE AYDINOĞLU BEYLİKLERİ: Aydın Usta (236-38, 244-45, 246-48)

Bizde bir adet var; ana-baba en küçük oğlunun yanında veya en küçük oğul ana-baba ile birlikte eski hanede kalırlar. Sanki burada da Menteşe Beyliğinin adını Mesut devam ettirmiş gibidir. Beylik şeması, buna ve Mehmet, yâni Menteş Beyin ataları, Eblistan (?) ve Kuru (Kara?) Beylere de işaret etmektedir (Uzunçarşılı, 2011: 83).

Barla, tekrar elden çıkmış ki, güçlü biri olan Salpakis (Sâhil Beyi Aydın), yâni Menteş Bey, 1282 yılında çok sayıdaki adamıyla bu şehri zaptetmişti (Pahimeris, 2009: 59-60). Bilâhare Aydın Bey ölmüş ve onun yerini damadı Sasa almıştır. Ek’deki gibi 1296’da A. Flantrop, Barla’yı tekrar ele geçirdi ve Aydın Beyin dul karısı hazinesini alarak, Mitiylene Mah. Melanudion yakınındaki bir kaleye çıktı (Vittek, 1999: 40; Uzunçarşılı, 2011: 71; Remsi, 1960: 119).

Menteşe 1282’de kuruldu demek doğru değil, çünkü Menteşe 1277 Konya zaptında bile var. Burada zikredilen Menteşe ve 1291 yılında Geyhatu’nun saldırısında zikredilen Menteşe, Gelendost Şarkîkaraağaç civarıdır. Burada zikredilen Denizli, yâni Lâdik, Eğirdir’dir. 1296 yılında A. Filantrop’un zaptettiği Tralleis Aydın değil, Barla’dır.

Aydın Usta, Eğirdir Gölü civarındaki olayları Muğla, Aydın, İzmir taraflarına götürür ki, külliyen yanlıştır.

Aydın Reis Muhammed Beg oğludur ve sevâhil gemilerinin reisidir. Saruhan ve Karasi, (II.) Mes’ûd’un nökerleridir (Vittek, 1999: 34). Aydın oğlu Mehmet Bey, 1310-11’de (eniştesi) Sasa Beyi öldürdü (Vittek, 1999: 39).

Bu bilgi Aydın Beyin, Şeh Menteş’in oğlu olduğunu ve bizim doğru düşündüğümüzü göstermektedir.

Karasi, II. Mes’ûd’un nökeri olabilir, ama Saruhan olamaz. Çünkü beylik şemasındaki isimlere göre Saruhan Beyliği, Menteşe Beyliğinin bir koludur. Kanaatimce Alpağı, Şeh Menteş’in kardeşi İlyas Beyin sıfatıdır ve Alp Ağa, yâni büyük alp demektir; zira Saruhan Bey, oğluna babasının adı İlyas’ı koymuştur (Uzunçarşılı, 2011: 91).

6. HAMİDOĞULLARI BEYLİĞİ: Sait Kofoğlu (249-51)

Togan’ın dediği gibi Hülagü’den sancak alan Mehmet Bey, Hamid Beyin babasıdır. Sait Kofoğlu, Eğirdir ve Beyşehir Göllerindeki değişimi; Lâdik, yâni Denizli’nin Eğirdir; Hamid Beyin, Amorios ve Şeh Menteş oğlu olduğunu bilmiyor. Başlangıç bilgileri külliyen yanlıştır. Tutturmuş bir “Yomut” gidiyor. Beyliğin kuruluşu daha önce de dediğim gibi 1261’dir. Alanında ilk olduğu iddia edilen Türk Devletleri Tarih ve Kültür Atası, işte böyle bir şeydir.

Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan 11 hükümeti, o tarihte henüz hayatta olan tarihçi Merrakeşî bir-bir sayar ve “1. Anadolu hükümeti ki, Hızır ile Dündar yahut Yunus’a tâbidir. Burada Afsaka kenti vardır. Hamideli hükümetinin kuzeyinde deniz kenarındadır” der [Deguignes, 1976: 1158, Marakeşî (İbn Battuta?)].

Asıl metin şöyledir: Le Royaume d’Anotolie, possédé par Hadhar, fils de Dandar, ou d’Younis, où l’on trouve la ville d’Afsaka. Il eft fitué ou bord de la mer, au Nord du Royaume d’Amidli. Tercüme: Dündar oğlu Hızır veya Yunus'un sahibi olduğu Anadolu hükümeti ki, burada Afsaka şehri vardır. Hamideli hükümetinin kuzeyinde, deniz kenarında yer almaktadır (Deguignes, 1756: 77).

Marakeşî, Hamid oğullarının Antalya koluna Hamideli hükümeti diyor. Esas Hamid oğulları, Antalya kolunun kuzeyinde ve deniz kenarındadır. Buradaki deniz, Eski Eğirdir Gölü’dür. Daha doğru ifadeyle “Anadolu hükümeti, Antalya hükümetinin kuzeyinde ve deniz kenarında olup, Afsaka şehri bu denizin kıyısındadır” olmalıdır.

“Et-Tarif, zamanımızda buranın sahibinin adı Dündar olup, Antalya hâkimi Yunus’un kardeşidir. Bu sıralarda Antalya Hamid iline dâhildir”. “Derbentler sahibinin donanması Antalya’da durur. Sahibi, Türkmen meliklerinden Hamidoğulları’ndan birisidir. Et-Tarif’e göre Yunus oğlu Hızır. Mesaliki’l-Ebsar, benim zamanımda Dündar oğlu Hızır olup, Menteşe evlâdındandır” der (Kopraman, 2015: 87, 88 “Beylikler Hakkında Kaynaklardaki Bilgiler”).

Anadolu hükümeti, Hamidoğulları beyliğidir ve Anadolu’dan kasıt Asya Eyaleti ya da Anatolia Eyaletidir. Asya Eyaleti coğrafî olarak, Eğirdir Gölü ile Çarşamba çayı arasıdır, ancak idarî olarak buraya Uluborlu (Uluborlu, Senirkent) da dâhildir. Çünkü Anadolu Eyaletinin başşehri eski adı Amorion veya Ammûriye olan Uluborlu’dur (Topraklı, 2013: 144). Afsaka adı ise, büyük ihtimal Eflâk olup, Eğirdir’dir. Eflâk, Felek’in çoğuludur. Reşidü’d-Din’de Eğirdir, Felekiyye zikredilir. Eğirtmeç (kirman) denilen alete Arapça “felek” denir. Felek döner, gölde suyun dönerek yeraltına gittiği çok sayıda düden (katabatara) vardır. Düden’in Türkçe karşılığı eğrim’dir. Eğirdir’in tarihî metinlerde en çok geçen adı Lâdik (Laodikya) olup, Kadı Necmeddin Lâdikî ile Ahmet Eflâkî Eğirdirli olmalılar.

7. OSMANLI DEVLETİ: Azmi Özcan (326-27)

Azmi Bey de Eğirdir ve Beyşehir Göllerindeki değişimi, Ertuğrul Beyin Alanya, Yalvaç ve Eğirdir sahilleri ile Barla’yı ele geçirdiğini, babası Kaya ve oğlu Osman Beyler dâhil, Eğirdir Gölü ve ırmaklar üzerinde askerî ve siyasî faaliyette bulunduklarını, Menteşe Beylerine ve bilhassa Hamid Beye (Amorios) tâbi olduklarını bilmiyor. İthal kuşe kağıt, büyük paradır. Hâl böyleyken yanlış bilginin yayınlanmasıyla iki kere vebale girilmiştir.

8. SONUÇ

Tarihçi, Türkmenlerle ilgili verdiğim bilgiler üzerinde iyi durmamış ve yanlış yorumlar yapmıştır. Barbara Flemming’in açıklamasından -ki, ben de aynı kanaatteyim- Uc Türkmenleri, baştan beri (1075 yılı) Uc’tadırlar. Çaka, Yalavaç, Tanrıvermiş, Barak, Alp Kara, Kundan, Rahman (Raman) ve Süleyman (Solymas) beyler, kanaatimce bu Türkmenlerin beyleridir. Çaka, Yalavaç ve Kundan gibi isimler bu beylerin idare ettikleri bölgelerin adı olup, gerçek adları belli değildir. Monolykos, Alp Kara’nın nisbesidir. Kundan Bey, Yalvaç-Kundanlı köyü adında 910 yıldır hâlâ yaşıyor. Kundanoğlu Devlethan Bey, diğer adı Halepoğlu olan ve şimdi Kötürnek köyü arazisinde kalan Senitli köyünü, Yalvaç-Yaka (Devlethan) camisinin hafızlarına vakfetmişti. Bu Türkmenler Uc’ta bulunurken, Moğolların önünden kaçan Türkmenlerin bunlara baş olması bana mantıksız gelmektedir. Bu konuda daha ayrıntılı malûmat, Ek. UC TÜRKMENLERİ (Eğirdir Gölü civarı) başlığı altına verilmiştir.

Mezar-ı Türk, Anadolu Selçuklu devletinin bânisi Süleyman-şah’a aittir. Ertuğrul Gâzî’nin atasına ait denilen, Davutoğlu’nun kaçırttığı içi boş sanduka uydurmadır; bizi bağlamaz. Şimdilik Caber kalesindeki Mezar-ı Türk, baraj suları altında ve emin ellerdedir. Baraj işlevini yitirip, türbe tekrar ortaya çıkacak ve Süleyman-şah’ın canı ve kanının sindiği bu toprak, tarihin bir anısı olarak ilelebet Mezar-ı Türk adıyla kalacaktır. Suriye halkı Süleyman-şah’a, düne kadar sahip çıktığı gibi ilelebet sahip çıkacaktır. Süleyman-şah’ın Halep şehrindeki na’şı da onlara emanet. Halep ve Suriye’yi yıkanlar, iki dünya bedbahtlarıdır. İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri”.

Bir mesele de, 29 Nis. 1091’de Eski Eğirdir Gölü şimal kıyısında yapılan Lebunion harbinde zikredilen 40 bin Kuman ve bir o kadar Peçenek ile Jan Vatas’ın Mendires vadisinde hududa yerleştirdiği 10 bin çadır Kuman’a ne olduğudur? Bu çok kalabalık Türklere ne oldu? Müslüman mı oldular, yoksa 1925’te Yunanistan’a mı göçtüler?

Tarihî metinler coğrafyayla yüzleştirilmeden, tarihî yollar bugünkü mevcut yollar, tarihte zikredilen yer adları da bugünkü yer adları sanılarak, masa başı kes-yapıştır makale ve kitap yazılmaktadır. Ne acıdır ki, bu tür yayınlar TTK tarafından basılıp yayınlanmaktadır. Aynı yanlış yollarda yürüyen akademisyenler birbirlerine hakem olmakta ve birbirlerini tezkiye etmektedirler. Umarım bu eleştiri, bir gurur-kibir meselesi yapılmaz (1).

(1): “En büyük tehlike atom bombası değil, kibirdir” (Tosun Bekir Bayraktaroğlu, Halvetî-Cerrahî tarikatı şeyhi, ABD, öl.2018).

*

Kaynak ve Tetkik Eserler

TC Kültür ve Turizm Bakanlığı, Nata Vakfı ve Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından desteklenen, A. Özcan ve F. Başar tarafından Yay. Haz., Türk Kültürüne Hizmet Vakfınca Haziran 2022’de İstanbul’da yayınlanan Türk Devletleri Tarih ve Kültür Atlası adlı kitaptaki Aydın Usta, Azmi Özcan, Fahameddin Başar, Sait Kofoğlu ve Selim Kaya’ya ait ilgili makaleler. (tkhv@org.tr)

Topraklı, Ramazan (2021-16): “Şeh Menteş, Denizli Beyliği veya Büyük Uc Beyliği ve Dalları”, Cappadocia Journal of History and Social Sciences (DOI: 10.29228/cahij.51443), s.231-251.

Topraklı, R.-Bilgin, K.U. (2021): “Eğirdir Gölü Coğrafî Değişimi Öncesi Kemerli Kamusal Önder Aziz Trifon”, UTAD, s.301-318.

Topraklı, Ramazan (2021): Miryokefalon’un Yeri Isparta, 3. Baskı, Isparta Belediyesi, Sistem Ofset, Ankara.

Ek. UC TÜRKMENLERİ (Eğirdir Gölü civarı)

Anadolu tarihini anlayabilmek için Eğirdir ve Beyşehir göllerinin eski hâlleri bilmek gerekir. Eğirdir Gölü, Eğirdir ve Hoyran olmak üzere iki parça idi. İkisi arasında bir ova ve bu ovada suları Hoyran’dan Eğirdir’e veya kuzeyden güneye akan 14-15 km uzunluğunda Mendires, Sangarios, el-Battal, Kaystros, Halis, Tearos ve daha başka adları olan derin ve suyu bol bir ırmak vardı. Bu ırmağa yine birçok adları kaydedilen Marsiyas ve Orgas gibi iki ırmak karışmaktaydı. Müslümanlar bu bölgeye ilk kez MS 645’li yıllarda gelmeye başlamışlardı.

Battal Gâzî, 705’li yıllarda Kemer Boğazı civarına gelmiş ve buradaki nehir kıyısında büyük kahramanlıklar göstermiş; onun için iki göl arasındaki nehre, büyük-derin el-Battal; nehrin geçtiği ovaya Hüseyin ovası denmiş ve (Ebû’l-) Hüseyin b. Müslim el-Antakî’ye nispet edilmişti (el-Belâzurî, 2002: 244). Buna göre Battal Gâzî Antakyalı, babasının adı Müslim, künyesi de Ebû’l-Hüseyin idi. Bu bölgede 30 yılı aşkın gazâ eden Battal Gâzî, 740 yılında Çay-Geneli (Çayıryazı) köyünde şehit oldu; höyük üzerindeki Hüseyin Dede mezarı O’na aittir. O’nun şehadetinden 468 yıl sonra dünyaya gelen Simbad, metruk Miryokefalon kalesini metruk Meltinis (Malatyalı: Battal Gâzî) kalesi kaydetmekle el-Battal’ı Malatyalı yapmıştı. Bu defa el-Battal’ın şehadetinden 539 yıl sonra, 37 gün tahtta kalan Sultan Alâeddin Siyavuş (Cimri) aynı yerde (Geneli-Pınarbaşı mevkiinde) şehit edildi. Köreke (büyük mezar) dağı adını, O’nun 4 m x 11.30 m ebadındaki büyük mezarından alır. Abbas b. Velid, 713 yılında Antakya’yı yakmış (Antakya el-Muhterika) ve bilâhare Türkler, Muhterika adını Yalav-aç, benzer şekilde Rabaz adını Banarga (Manarga), Kelidonia çayının adını Kırlangıç çayı, Ayazma adını da Yum-geldi Pınarı yapmışlardı.

02 Nisan 838’de Samarra’dan yola çıkan Halife el-Mu’tasım, Kıral Yolunu (Tarikü’l-Cadde) takiple Tarsus, Gülek Boğazı, Karaman ve Suğla Gölü kıyısındaki Ankara’dan geçerek 02 Ağustos 838’de Uluborlu (Ammûriye) önüne geldi; şehri zaptetti; dönüşte ise Bozdurmuşbeli ve Akşehir’den geçerek 55 gün sonra Tarsus’a indi. (Har.4)

1071 Malazgirt Zaferini takiben 1073 yılında Artuk Beyin para karşılığında Bizans’a yardım etmek için Kemer Boğazı ve Bozdurmuşbeli’ni geçerek İzmit yakınlarında âsi Russel’i esir aldığını ve aynı yoldan dönerek Yukarı Firikya’ya (Gelendost ve Şarkîkaraağaç civarı) geldiğini görüyoruz.

1075 yılında Kutalmış oğlu Süleyman-şah, yanında çok sayıda Türkmen’le birlikte Halep civarından gelerek, Bizans’a verdiği yardıma karşılık bir antlaşmayla Uluborlu ve şarkını fethetti. Senirkent-İznik’i başkent yaptı. 1080 yılında da Bursa-İznik’i fethederek başkentini buraya taşıdı. 1078 yılında Bizans’a esir düşen Çaka Beyi de, destek verdiği Küçük İznikli (Lampe) olan yeni imparator Botaniyates’e havale etti. 1081 yılında Aleksios Komnenos’un imparator olmasıyla Çaka Beyin görevine son verildi; Çaka, aşiretinin yanına döndü ve imparator Aleksios’tan öç almaya çalıştı. 1097 Haçlı seferine göre Süleymanşah’ın Barla, Eğirdir, Yalvaç, Beyşehir ve Konya’yı, hatta 1084’de Beyşehir-Side (Eski Antalya) yolunu kullandığına göre Side’yi (Eski Antalya) de aldığı anlaşılmaktadır.

1084 Kemer Boğazı civarında sadece Çaka Beye tâbi 8-10 bin Türkmen savaşçı vardı. Melikşah’ın ölmesiyle serbest kalan Süleymanşah’ın iki oğlu ve karısı, Kıral Yolu’nu takiple 1093 Şubat-Mart aylarında Kemer Boğazı’na geldiler. Çaka ve diğer beylerden asker alarak, Bizans Askerî yolunu takiple Bursa-İznik’e gelen genç Kılıçaslan, Selçuklu tahtına çıktı ve Kemer Boğazı’nda tanıştığı Çaka Beyin kızıyla da evlendi. 1098 Tanrıvermiş ve Barak Beylere tâbi çok sayıda Türkmen vardı (Anna). 1105 Lampe (İlegüp) ovasında çok sayıda Türkmen vardı (Anna). 1114’de Asya (Eyaleti) ve Karme’de (Gele-germi?) çok sayıda Türkmen vardı (Anna, 1996: 461-462). 1143, 1146, 1155’ler, 1159 ve 1172-73’de Uc Beyi Süleyman’a tâbi çok sayıda Türkmen vardı. 1176 Miryokefalon savaşında Gelendost civarında 30 binden çok savaşçı çıkaracak Türkmen vardı. Süryâni Mihail 50 bin kadar olduğunu söyler. 1190’da yine aynı şekilde Uc’ta Üçüncü Haçlı seferinde 30 binden çok savaşçı çıkaracak Türkmen vardı.

1245’ler yanına 20 bin savaşçı Türkmen toplayan Koterinus (Kötürnekli) Ahmet Uc’ta (Kötürnek) ayaklandı. 1250 Oğuz Melik, 1254’de ise Afşar boyundan İslâm Bey Uc’ta ayaklandı. Afşar, bugün Gelendost’un bir köyüdür, ancak 1530’da kaza merkezi, 1930 yılı öncesine kadar da Gelendost’un tâbi olduğu nahiye merkezi idi.

Türkmenler, Moğol istilâsı önünde Anadolu’ya kaçtılar. Bunlar arasında en kuvvetlileri Denizli/Lâdik, Honas ve Dalaman havâlisinde beğlik kuran göçebelerdi. Bunların başlarında kahraman ve “Uc Gâzisi” sıfatlarını taşıyan Mehmed Bey, kardeşi İlyas, damadı Ali ile Sevinç ve Salur beyler vardı (Turan, 1998: 514). Togan’ın Mahmud, Turan’ın Mehmed dediği kişi, Türk adı Bintaş/Menteş olan Muhammed veya Mehmet idi (Turan, 1998: 493).

1246 yılında fethedilen Bragana (Prakana/İbradı) kalesini, 1248’de Ermeniler işgal etti (Turan, 1998: 476). Bu yer (İbradı) Türklerde iken, 1143 Adana dönüşü genç Manuel zaptetti; 1144 Sultan Mes’ûd tekrar aldı. Bunu bahane eden İmparator Manuel 1146’da Konya’yı kuşattı. II. Haçlı seferine karşı Manuel ile Mes’ûd anlaştı. İbradı (Brakena) ile bazı yerler (Senirkent ile Kemer Boğazı arası), Bizans’a verildi (Turan, 1998: 182).

Selçuklu tahtı 1249’da Kılıç Arslan’a intikal etti. Şemseddin İsfahânî bu durum karşısında İzzeddin’i alıp deniz kenarında bir kaleye (Antalya / Alâiye) götürerek isyan etmek istiyordu, ama Karatay, üç kardeşi bir tahtta oturmayı başardı (Turan, 1998: 465). Turan, deniz deyince hep Akdeniz’i anlamıştır. Hâlbuki deniz, Eski Eğirdir Gölü idi.

Mehmet Bey, Kaya Beye Kıyı nâmında olan diyarı verdi (Şikârî, 2005: 192). Burada zikredilen Mehmet Bey, Karamanoğlu Mehmet değil, Uc Beyi Mehmet, Kaya Bey Ertuğrul’un babası, kıyı ise Eğirdir Gölü sahili olmalıdır.

1254 Alaşehir (Philadelphia) çok büyük bir kenttir ve halkı pek kalabalıktır; bunlar silâh taşımak durumundadır ve hatta yayla ok atmakta tâlimlidirler. Çünkü kent Selçuklu Türkleri ile aradaki sınırın yakınındadır. Yeni İmparator Sultana elçi göndermek için orada kısa bir süre kaldıktan sonra Bitinya’ya ve o yörenin yönetim merkezi olan İznik’e gitti (Akropolites, 2008. 104). Umar, burada Rum devletinin başkentinin İznik değil, Nimfe olduğunu açıklar. İşte bu Nimfe Nif değil, diğer adları Küçük İznik ve Lampe olan Senirkent İlegüp (Uluğbey), Alaşehir ise Yalvaç’tır.

Mihail, Türkmenlerin yaşadığı bölgeye ulaştı (yıl 1256); bunlar, Rum Selçuklu devletinin sınırlarında yaşayan ve Rumlardan ölesiye nefret eden bir ulustur (Akropolites, 2008: 131-132). Bu olay Pahimeris’te; Mihail, “yanına birkaç dostunu alarak Sakarya ırmağını aştı ve kuvvetleriyle beraber Türklerin ülkesine ulaştı ve kendisini sultana tanıttı” diye verilir (2009: 31).  Zikredilen Sakarya, Türk-Rum hududu olan iki göl arasındaki ırmak olup, Pahimeris’te; Mendires, Skamandros ve Boğaz’daki Asya ırmağı, Anna’da Euros, Aksarayî’de İstanbul sınırı, Akropolites’te Ebros (Evro) ve Mendires; Yalvaç ise Mendires Antakya’sı ve Alaşehir zikredilir.

1256 Sultan İzzeddin, Uc ve kenar bölgelerinden, Bozkır dağlarından, Bulgar, Gülnar ve diğer havalilerden sayısız asker topladı (İbn Bibi, 2014: 574; Flemming, 2018: 33; Turan, 1998: 479). Vittek ve Flemming’in Krateia okudukları kelimeyi Mürsel Öztürk “kenar” okumuştur; kanaatimce doğrusu kenardır. Sultan İzzeddin, Konya’dan Antalya (Side) ve Alâiye’ye vardı; sığındı (Turan, 1998: 480, yıl 1256). Uc Gâzîsi Mehmet Bey ile İzzeddin’in dayıları arasında Alanya-Side arasındaki savaş, İzzeddin’in Antalya’ya ilk çekilişinde (1256) oldu (Turan, 1998: 515). Fakat altta verdiğim gibi Flemming, bu savaşın 1261 yılında vuku bulduğunu yazmaktadır.

Uc’ta böyle kalabalık bir Türkmen topluluğu varken, Moğolların önünden kaçtığı ifade edilen Türkmenlerin, Uc Türkmenlerine baş veya bey olmaları mantıklı değildir. Ayrıca Türkmenlerde Bey olmak için güçten ziyade asalet gereklidir. Altta Flemming’in de dediği gibi, beylerin adları, Moğol işgalinden sonra anılmaya başlamıştır.

1261-1262 yılları Türk Anadolu’sunun yapısında önemli değişiklikler meydana getirdi. Kardeşinin kaçışından sonra geriye tek sultan olarak Kılıç Arslan kaldı. Onun bu bağımlı durumu Moğolların, Selçuklu topraklarının sahibi olduğu anlamına gelmekteydi. O zamana kadar kaynaklarda –genellikle isimsiz- bozguncu olarak bahsedilen sınır (Uc) Türkmenleri, o andan itibaren beylerinin isimleriyle anılmaya başladı. 1261’de İzzeddin’in birliklerini (Alanya- Antalya/Side arasında) yenen Mehmet Bey emrindeki Uc Türkmenleri, yönetim alanları Denizli (Tonguzlu), Honaz ve Talamani için bir bayrak, atama belgesi ve bir Moğol şıhne talep etmek suretiyle, onun egemenliği altına girme teklifiyle aynı yıl doğrudan Hülagü’ye yöneldiler. Mehmet Bey bir emir olarak Moğollardan istediği beylik onayını aldı. Söz konusu Türkmen hükümranlığı için bir Denizli Beyliği’nden bahsedilebilir. Togan’ın Giriş, s. 311’de verdiği bilgi doğru değildir. Hamidoğulları söz konusudur (Flemming, 2018: 40, 43, açık. 207, bk. Har.3).

Karamanoğlu Mehmed Bey önce Aksaray’ı kuşattı, vakit geçirmeden Eşref ve Menteşe beylerini yanına alarak Konya üzerine yürüdü. Yanlarında İzzeddin’in oğlu Alâeddin Siyavuş da vardı; akın halinde sûrlardan şehre girdiler. “Bundan sonra divân, dergâh, bargâh, meclis ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktı” (yıl 1277) (Turan, 1998: 560-62). Menteşe beyleri, Mehmet Bey, yâni Şah Menteş’in çocukları olup, içlerinde Ertuğrul ve oğlu Osman da olmalıydı. Bu sırada Menteşe Beyliği henüz Gelendost-Şarkîkaraağaç bölgesindeydi.

Togan’ın verdiği ve alta aldığım bilgi tam doğrudur. Flemming, coğrafî değişimi bilmediği için yanılmaktadır.

Bunlar (Karamanoğlu ve Eşrefoğlu) ve diğer Uc Türkmenleri Hamid-oğulları, daha Hülagü Han (1256-65) yeni geldiği sıralarda Selçukluların itaatinden çıkarak Hülagü’ye elçi göndermiş, ondan sancak istemişler. Reisleri Mahmud Bey ve kardeşi İlyas ve yakınlarından Sevinç Bey, Mısır tarihlerinde Selçuklulara karşı Moğollarla birleşen ve onlardan sancak alan beyler sıfatıyla zikrediliyorlar” (Togan, 1946: 311, Kalkaşandi ve İbn Haldun).

Bunların en kuvvetlisi Menteşe Bey ile Mehmet Bey idi (Yinanç, 2014: 312). Hâlbuki ikisi de aynı kişidir.

Menteşe oğulları ve Tuğrul-şah Bey, Antakya, Alâiye ve Lazkiye sâhillerine zorla hâkim oldular (Kazvinî, 2018: 383). İlhanlılardan çok Sultan Mes'ûd aleyhine ayaklanan Antalya, Alâiye ve Lâdıkiye'yi idare eden Tuğrulşah Bey, Aksaray ve Ilgın’da Eşrefoğlu, Ermenek'te Karamanoğlu gibilerin hareketlerinin başına geçmek istedi. Bu hareketi şehzade Hülacu ile Keyhatu tenkil etti (51). Rükneddin Kılıçaslan Keyümers isim ve lâkaplarını taşıyan zata, İbrahim isminde bir bey atalık ve baş müşavirlik yapıyordu (Togan, 1981: 325-326). (51) Târih-i Güzîda, matbu nüsha, 482 Aksara, Kedek, Karaman, Ermenak isimleri bozuk yazılmış, Tugrulşah hakkında Ermenişah oğlu Tugrulşah denilmiştir. Kanaatimce Aksara okunan kelime Aksaray değil, Akşar (Akşehir) olmalıdır.

Bu kaydı, Ermenek’te Menteşe oğlu bulunur (Turan, 1998: 477) ve Kazvinî’nin kayıtlarıyla birlikte düşünmek gerekir. Tuğrul-şah Bey, Ertuğrul Gâzî olup, Menteş-şah ve oğullarına tâbidir. Bu fikri, 669 yılında Eski Tralleis’in Fuke ülkesi Emiri (Sahil Beyi) Menteşe tarafından alınması olayını, Halkokondiles’in Ertuğrul, Toroslarda muhkem bir kaleyi zaptetti demesi ve Ertuğrul oğlu Osman’ın Amorios’a tâbi olmasından istidlal ettim. Tarihî metinler iyi okunursa Sahil Beyi Menteşe’nin Menteş-şah (Mehmet Bey) oğlu Aydın Reis, Amorios’un ise Menteş-şah oğlu Hamid Bey olduğu görülecektir. Deguignes, Eski Tralleis’i alan Türklerin daha sonra Sakarya nehrine doğru geldiğini, Mesâliki’l-Ebsâr ise Dündar Beyin Menteşe evlâdı olduğunu söyleyerek bizi tasdik etmiştir. Tugrulşah için Ermenişah oğlu denilmesini de, Ermeni (Ermenek) bölgesi Beyinin oğlu diye anlamalıdır. Buna göre Ermeni Bölgesi beyi Kaya Bey olup, daha sonra Şikârî’nin dediği gibi Mehmet Bey (Menteş-şah), Kaya Beye kıyı nâmında olan diyarı (Eğirdir Gölü kıyılarını) vermiştir. Burada kullandığımız bazı kaynaklar şöyledir:

1304’de Efes’i yağmalayan Sasa, Menteşe adlı birinin damadıdır. 1296’da Aleksios Flantrop, Bizans idaresini Karia’da yeniden tesis etmeyi denediği sırada Salpakis Menteşe çoktan ölmüştü. Onun dul karısı hazinesini alarak, Melanudion yakınındaki bir kaleye çıkmıştı (Vittek, 1999: 40); terk ettiği kale Trall idi (Uzunçarşılı, 2011: 71). Bu sâhilde Melanudion adında bir yer ve yanında Didymion adlı bir kale vardı (Remsi, 1960: 119). Burada zikredilen Efes Gelendost Efes, Menteşe Aydın Reis, Karia Eski Eğirdir Gölü kuzey ve doğu sahilleri, Trall Barla, Melanudion Asya Eyaletinde ve Yenice Sivrisi yanı bir yer, Didymion adlı kale ise Yenice Sivrisi üzerindeki kale idi.

Osman, Amurios’a tâbi idi (Turan, 1998: 613). Menteşe, Aydın, Saruhan ve Osman, Dündar Beye tâbi idiler (Sümer, 1970: 88). Zaten 1314 yılında Karanbük kışlağına, bunların hepsinin yerine Dündar Bey çağrılmıştı.

Amorionlu Ali (Günal, 1998: 291). Ali (İlyas) Amorionlu (Uluborlu) ise, babası da Uluborlu hâkimi Hamid olur.

Aydınoğlu (2.) Umur, Menteşe İlyas’a, “Amca, Cüneyt topraklarımızı elimizden aldı” der (Dukas, 1956: 49).

Derbentler Sahibinin donanması Antalya’da durur. Sahibi, Türkmen meliklerinden Hamid oğullarından biridir. Mesâliki’l-Ebsâr: Benim zamanında Dündar oğlu Hızır olup Menteşe evlâdıdır (Kopraman, 2015: 87-88, 93).

Timur, Yıldırım’a, “Senin gerçek kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” der (Arundel, 2013: 35).

Dukas ve Kopraman’dan Aydın, Menteşe ve Hamid oğullarının aynı aileden oldukları, Arundel’den de Ertuğrul Gâzî, babası Kaya Bey ve oğlu Osman’ın denizci oldukları anlaşılmaktadır. Halkokondiles de bunu tasdik eder.

Ertuğrul, Ege Denizi’ndeki Asya ve Avrupa’ya yakın adaları yağmalamak için gemiler inşa etti. Yunanistan düzlüklerine akınlar yaptı. Donanmasını Tearos nehrinin Ainos şehri yanındaki ağzına getirip nehrin kaynağına doğru uzun süre ilerledi. Avrupa’da Peleponnes, Euboia ve Attika şehirlerine ulaştı. Ertuğrul gözünü Asya’daki yerlere çevirdi. Acele bir ordu kurdu ve hemen komşu Yunanlılara ve orada yaşayan insanlara hücum etti; Alâeddin tarafından takdir gördü (Halkokondiles, 2014: 17). Bu Alâeddin, 37 gün tahtta kalan Alâeddin Siyavuş’tur.

Türkler, Mendires civarındaki bütün yerlere yayılmışlardı. Andronik Eski Trall kentini tamir ettirerek buna Andronikopolis adını verdi. Fuke ülkesi emiri Menteşe burasını derhal ele geçirdi. Bu Türkler sonra Sakarya nehrine doğru geldi. Bu da Mişel Paleolog’u o yöne doğru yürümeğe mecbur etti (669 /1270-71) (Deguignes, 1976: 1155).

Osman’ın idaresi altında sekiz bin Türk, Hellespont’tan Avrupa’ya geçti ve Çersonen’de bir Yunan kalesini kuşattı. Trakya’da Tuna’ya kadar gittiler. Gittikleri yerleri yağmaladılar. Bu esnada büyük bir İskit birliği Rusya’dan Tuna’ya ilerledi ve Trakya’da onlarla savaştı. Ve onları, Trakya’da öldürdüler. Sağ kalanlar, Gelibolu’ya sığındı; oradan Asya’ya geçtiler. Bir daha dönmediler. Ertuğrul oğlu Osman, Asya’daki birçok Yunan arazisini fethettikten sonra İznik ve Filâdelfiya’ya hücum etti, fakat ele geçiremedi (Halkokondiles, 2014: 23, 29, 31).

Osman, İznik bölgesinden ayrılmış ve vadileri geçerek Halizones topraklarına doğru ilerlemeye hazır hâle gelmişti. Bu durum Mouzalon’u harekete geçirdi. Tüm bu gelişmeler üzerine Osman, kendisi ilerlemeden önce yüz kişilik bir öncü kuvvet gönderdi ve bunlar Telemeya’da ansızın ortaya çıktılar. (…) Cesur biri olan Osman iyice yüreklenmişti. Çevredeki Türk ordusu Mendires bölgesinden gelenlerle iyice kalabalıklaştı. Bu durum Amourios’un da ikna olmasına sebep oldu (Pahimeris, 2009: 74-75, tarih 27 Temmuz 1302).

Deguignes, Halkokondiles ve Pahimeris’te zikredilen Mendires iki göl arasındaki ırmak, Eski Trall Barla, Fuke ülkesi emiri Menteşe Aydın Reis, Hellespont Kemer Boğazı, Avrupa Kemer Boğazı’nın batısı, Trakya Senirkent ovası, Tuna Papa çayı, İskit birliği Sarmat Türkleri, Rusya eserin aslında Sarmatia olup Şuhut güneyidir. Gelibolu Kemer Boğazı batı kıyısı, Asya Kemer Boğazı şarkı, İznik Senirkent Uluğbey, Filâdelfiya Yalvaç, Halizones Sakarya çevresindeki Hales, yâni İlyas’a ait bölgedir. İznik’in Bursa-İznik ile ilgisi yoktur. Zacharidou’nun yayına hazırladığı Halil İnalcık’ın “Osmanlı Beyliği (1300-1389)” makalesi ve Bafeus savaşı bu bilgiler ışığında okunmalıdır.

Pol Vittek’in Menteşe Beyliği şöyle okunmalıdır: John Makri değil, John Makarrı olup, bu yer John Komnen’in 1142’de ordugâh kurduğu göldeki Can Ada’dır. John adı Jan/Can olmuştur. İmparator, Can Ada’dan Yeşilada’daki Peçeneklere saldırmıştı. el-Battal nehri, Dalamançay değil, Eski Eğirdir Gölü’ne dökülen iki göl arasındaki ırmaktır (Har.1). Chliara, Pergamon ve Adramyttion Hoyran ovasındaki üç şehir (Har.5). O, Adramyttion’u bugünkü Edremit sanarak Türkleri hatalı olarak Adalar Denizi sâhillerine kadar götürür. Jan Vatas’ın 10 bin Kuman’ı getirdiği Trakya, bugünkü Trakya değil, Eğirdir Gölü civarındaki Thrakesia temi olmalıdır. Amurius adı Şark kaynaklarında Hamid olarak geçmektedir. Karia, Eski Eğirdir Gölü’nün kuzeyidir; Strobilos, Stadia ve Trachia buradadır. Sultan es-sevâhil yazılı kitabe, Hamid veya Aydın Beye aittir. Çünkü 1303 tarihli bir belgede Hamid Beyden, iki karanın ve iki denizin sultanı olarak bahsedilir. Aydın Reis, Şah Menteş’in oğludur ve Eğirdir Gölü sâhillerindeki gemilerin reisi; Saruhan, İlyas Beyin (Alp Ağa: Büyük Alp) oğlu olmalıdır. Aydın oğlu Mehmet, Germiyan-oğlunun Subaşısı olamaz. Sasa’nın aldığı Tire ve Efes, Eğirdir Gölü kuzeyinde, Birgiy ise Uluborlu olmalıdır. Deniz Türkmenleri (Türkmeno de mar), Şah Menteş veya Damat Ali Beye tâbi Türkmenler olup, bunların ataları Kürt olamaz.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

R.2-Halep’te bir tatlıcı, 2006

R.3-Hama, 2006

Har.4: Derebucak-Kirli yanındaki Dalayman’ın (Çamlık) Uluborlu-Alâiye yolu üzerinde bulunduğunu gösterir harita (Honigmann, 1939: 686). 937/1530 tarih ve 166 Nu. Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (MVAD), s.156’ya göre Kirli karyesi, Pamfilya’daki Manavgat kazasına tâbidir.

R.1- Halep ve Halep Kalesi, 2006 (Süleymanşah’ın Na’şı, 1086)

R.4- Caber Kalesi, Mezar-ı Türk (1086-). Süleymanşah’ın Canı ve İç Organları.

Ramazan Topraklı
Ramazan Topraklı

Ramazan Topraklı kimdir?

1944 Isparta Gelendos İlçesi Kötürnek doğumlu. 1968 İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi Mezunu.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Halil Korkmaz 2 yıl önce
Bir inceleme yazımda Taşağıl ve kitabı hak ettiğinin çok gerisinde ama benim edep ve terbiye anlayışıma göre çok ağır sözler sarf etmiştim.
Sizin bu yazınızı okuyunca yalnız olmadığımı anladım ve biraz rahatladım.
Evet, bunlar akademisyen, araştırmacı filan değil, beş yıldızlı otellerde yatıp kalkan, yazılarını asistanlarına yazdıran harcırahlı turist.
https://1000kitap.com/gonderi/78217805