Biri Şehir Hastanesinde gördüğüm hizmet…
Diğeri...
Hastaneden Fatih’e giderken gittiğim yolların rahatlığı...
Diğeri Taksim Cami…
Yazıya başlarken…
İki teşekkürle başlamıştım. Yazıyı bitirmeden Taksim Cami açılışı yapıldı.
Yazının rötuşlarını yaparken Çamlıca Kulesi’nin de açılışı yapıldı.
Cumhurbaşkanımızın hızına yetişmek mümkün değil.
Artık başlığı değiştirmeden “üç teşekkür” diyorum.
ÇAM VE SAKURA HASTANESİ…
Başakşehir’de geçen yıl hizmete giren Çam ve Sakura Hastanesi
1 milyon metrekarelik bir alana kurulu…
2 bin 682 yataklı, gerçekten de şanına yakışır şekilde.. Şehir büyüklüğünde bir hastanedir Çam ve Sakura Hastanesi.
Bu kadar büyük bir alana kurulduğu için poliklinik ve diğer birimleri bulmada zorlanacağınızı sanırsınız!..
Ama öyle değil.
OTOPARK…
Hastenede sistem o kadar güzel kurulmuş ki,
Adımınızı attığınız andan itibaren yön levhaları ile birlikte, otopark görevlileri de size yardımcı olduğu için sorunsuz bir şekilde arabanızı park edip, gideceğiniz birimi bulabiliyorsunuz.
Hastanenin, kapalı çok geniş 3 katlı bir otoparkı var.
Eski devlet hastanelerinde, otopark parası ödediğiniz halde park yeri bulma sorunu burada yok ve aynen alacağınız diğer hizmetler gibi otopark da bedava…
SAAT GİBİ İŞLEYEN SİSTEM…
Asansör veya yürüyen merdiveni kullanarak zemin kata çıktığınızda
Görevliler yine sizi karşılıyor ve gideceğiniz birimi tarif ediyor.
Eskiden…
Gideceğimiz yeri öğrenmek için gelen geçenin gözünün içine bakar sizinle kimse ilgilenmezdi.
Şimdi öyle değil.
Pandeminin yoğun olduğu bu günlerde bile sıra numarası aldıktan 3-5 dakika sonra sıranız gelip muayene olabiliyorsunuz.
Bu arada…
Tomografi, tahlil vs. gibi lazım gelen tüm hizmetler…
Adeta ışık hızıyla çözülüyor.
Ve siz diyelim ki, tomografiyi çekip doktorunuza dönmeden sonuçlar doktorun önüne geliyor.
Tek kişilik odada tedavi…
Yapılan korona testleri…
Tomografiler, tahliller, röntgenler vs. vs. vs. hepsi bedava.
ÜCRET ÖDESEYDİK, NE KADAR ÖDEMİŞ OLURDUK!..
Peki,
Böyle basit bir şekilde “Bedava!” deyip geçiyorum ya.
Verilen hizmetlerin ucuz olduğu sanılmasın.
Bunun için iki tane örnek vermek istiyorum:
Arkadaşım ve aynı zamanda hemşehrim olan bir iş adamı koronaya yakalanıyor.
Devlet hastanesinde yer bulamadığından mıdır başka bir sebepten dolayı mıdır bilmiyorum (o günlerde korona salgını yoğunlaşmıştı) özel bir hastaneye gidiyor.
Tedavi masrafları olarak; günlük 7 bin lira bir yatış ücreti alacaklarını söylerler.
Koronaya yakalananların, bilhassa 8-9-10’uncu günlerde ne kadar büyük acı çektiklerini bilen bilir.
Bu hemşehrimin maddi imkanı da yeterli olduğu için naçar “Tamam!” diyor. (Demese ne olacak? O acıya dayanılır mı?)
Tedavisi tamamlanıp hastaneden çıkınca, tedavi ve yatış masrafları olarak 120 bin liralık bir fatura çıkartırlar.
Zaten kendisi de o hesabı yapmış..
Yakınları ödeme yapmak için hazırlıklı gelmişler.
Ancak…
CHP’Lİ AİLE…
Ancak…
Hastane yetkilileri bu sırada hükumetin çıkardığı bir yönetmelikle korona hastalarından ücret alınmadığını…
Binaenaleyh…
Herhangi bir borçları olmadığını söylerler.
Arkadaşımız ve ailesi şok olur.
Çünkü…
Tüm aile koyu CHP’li.
Kendisi de AK Partili olmasa da akrabaları gibi AK Parti’ye atıp-tutmuyor, yani çok muhalif biri değil.
Bu olaydan sonra artık ne düşünürler bilmiyorum.
BAŞKA BİR ÖRNEK…
Yine başka bir tanıdık, hanımı ile kendisi koronaya yakalanıyor. Onların maddi durumu yukarıda bahsettiğim hemşehrimden çok daha iyi.
Şuur altımızda kalan “Devlet hastanelerinde hizmet iyi değildir” anlayışı ile onlar direkt İstanbul’un meşhur özel hastanelerinden birine giderler.
Çıkarken…
Kendisi için 50 bin.. Eşi için de 40 bin lira toplam 90 bin liralık fatura çıkarırlar.
İTİRAZ…
Hükumetin, korona hastasından özel hastanede yatsa dahi ücret alınmayacağını bilmedikleri için ödemeyi yaparlar.
Öğrendikten sonra, elemanları vasıtasıyla parayı geri talep ettiklerinde hastane yatkilileri; “Zaten sizden tedavi masrafını almadık.. Bu aldığımız sadece yatak parasıdır” derler.
İş inada binince şikayetçi olurlar.
Netice ne oldu bilmiyorum.
Bu arada, aldıkları hizmeti sordum.
Detaya girmeden şu kadarını söyleyeyim:
Şehir Hastaneleri 5 yıldız ise kaldıkları meşhur hastane, Şehir Hastanesinin yanında ancak 3 yıldız alır; 4 yıldız alamaz!..
HASTA YATIŞ KATLARI…
Odalar tek kişilik ve gayet geniş.
Beş yıldızlı otellerde böyle geniş oda yok..
Olsa da böyle yüksek tavanlı ferah oda bulamazsınız.
Yerler, banyo, lavabo, çarşaflar hepsi pırıl pırıl.
Kan alırken çarşafa bir-iki damla kan damladı..
Hemen çarşafı değiştirdiler.
Bir de bir ‘pike’ daha verdiler ki, sakız gibi temiz ve beyaz…
Hasta yatağı son model hidrolikli bir yatak…
Doktorlar, hemşireler gayet hassas ve özenle işlerini yapıyor. Hastaya nazik ve kibar bir şekilde hitap ediyorlar.
Eski Türkiye hastanelerini bilenler bilir…
Hasta olmak adeta suçtu.
Dr. bağırır, hemşire surat asar, temizlikçiler oflayıp - puflar, hastane kapıcısı zaten hastanenin kralı…
Cebinizde “Mallboro”, “Samsun” gibi sigara paketi olmadan hastanızı boşuna ziyaret gitmeyin.
Bu anlattıklarımı “Z kuşağı” okumasın.
Çünkü…
Söylediklerimden bir şey anlayamazlar.
BAKIM…
Tedavi-temizlik-bakım hizmetleri
Arka arkaya 24 saat 7 gün hiç durmadan devam ediyor.
Hemşireler…
Tansiyon, şeker, ateş ve kandaki oksijen oranına bakmak için ellerinde “yürüteç” gibi portatif bir araba ile gelir, raporlarını tutar giderler.
Arada başka bir hemşire, serum, iğne ve hapları vermek, gerektiğinde damar yolu açmak için gelir.
Bu işlemler, hastanın durumuna göre gece-gündüz olmak üzere 3-5 kere tekrar eder.
Bu arada, röntgen çekmek gerekiyorsa başka bir eleman, uzay aracı gibi bir aletle gelir röntgeni çeker.
Bu da hastalık boyunca 3-4 kere tekrarlandı.
Temizlik elemanları her sabah genel temizlik.. İki kere de çöp almaya gelirler.
Yemek hizmeti verenler (Özel ve profesyonel bir firmaya benziyor. Elemanları papyon kravatlı, şık bir kıyafetle hizmet ediyorlar) günde 3 kere ana yemek, 3 kere de ara öğün (meyve, yoğurt, süt vb. gibi) olmak üzere günde 6 kere odaya uğruyorlar.
Dr. günde bir bazen iki.. Eğer değerler iyiye doğru gidiyorsa iki günde bir uğruyor
Ama…
Belli ki, bir sistemle hastayı takip ediyor.
Zaten “e-nabız” ile biz de değerleri takip edebiliyoruz.
Bütün bunları üst üste koyduğunuzda:
Oda servisinin gün ve gece boyunca devam ettiğini görürsünüz.
Mesela;
Dün gece sabaha doğru 04.30 civarında hasta, yatağında röntgen filmi çekildi.
Ancak…
Değerler iyiye doğru gittiğinde gece tedavisi saat 24.00’ten sonra kesilerek hastanın istirahat etmesi sağlanır.
İLK DEFA GÖRDÜĞÜM ALETLER…
Anında!..
Ateş ölçen aleti görmüştüm…
Ama…
Anında kan şekerini ölçen cihazı burada gördüm.
Yine…
Hastayı yatağından kaldırmadan röntgen çekildiğini burada gördüm.
Açıldığında deveboynu gibi uzayan, kapandığında servis arabası olan uzay aracı gibi bir alet, bu dediğim seyyar röntgen cihazı.
Bütün tedavi ve hizmetler, hasta odadan dışarı çıkarılmadan yapıldı.
ALLAH, DEVLETE - MİLLETE ZEVAL VERMESİN!..
Peki,
Bu kadar anlattığım hizmetlerin bedeli ne kadar olur bir tahmin yapamadım.
Serum bitiyor, hortumu poşeti iğnesi vakumlu aparatı vs.si ile birlikte çöpe…
Günde kaç tane serum veriliyor sayamadım. Çünkü bazen aynı anda ikişer hatta üçerli olarak veriliyordu serumlar.
İğne yapılıyor, enjektörü ile çöpe…
Yemek…
Kapalı kaplar içinde geliyor.. Kaşığı - çatalı, suyu yine aynı şekilde kapalı.. Onlar da işi bitince çöpe.
Bu şekilde çöp kovası günde iki defa doluyor.
Odada biri banyoda, biri tıbbi atıklar için olmak üzere dört adet çöp kovası var.
Ve daha burada sayamadığım birçok sarf malzemesini de hesap ederseniz sadece bir hasta için ne kadar bir masraf çıkar bu sektörden; anlamadığım için bilmiyorum.
Ancak…
Bir tahmin yapabiliyorum.
O da; yukarıda verdiğim iki örnekte talep edilen ücretten yaklaşık bir rakama ulaşabiliriz.
Bir kişiden tedavi ve yatak masrafı olarak 120 bin lira istendiğini yazmıştım.
Sadece…
Çam ve Sakura hastanesi 2 bin 682 yataklı.
Bunun içinde Onkoloji bölümü var ki, o hastaların tedavisi daha pahalı…
Ama…
Biz, 15 gün yatan bir hastanın devlete ortalama maliyetini 120 bin TL kabul edelim. Bunu 2 bin 682 yatak ve sonra bir yıllık maliyeti bulmak için 12 x 2 = 24 ile çarpmak lazım.
Bu da yaklaşık 8 milyar TL yapıyor.
Hastane tam kapasite ile çalıştığında
Ayakta tedavi, poliklinikler vs. ile birlikte
32 bin 700 hastaya hizmet verecek.
O zaman tahminen bu 8 milyara bir 8 milyar TL daha eklemek gerekecek.
Birçok hastanın bu maliyetlerin altından kalkması imkânsız…
Zamanında, kansere yakalananların evini tarlasını vs. sattığını biliyoruz.
Bugün…
Bu hizmetlerin hepsini bedava alıyoruz.
Cumhurbaşkanımıza
Birinci teşekkürüm bunun içindi.
Yazı uzadığı için
Diğer iki teşekkürümün sebebini yazamadım.
Onları da daha sonra
İnşallah…
.
Emin Batur, dikGAZETE.com