Sadece Suriyeliler ile sınırlı değil! Göçmen sorunu ve Türkiye ve Batı ve diğerleri…

Osman Atalay
Osman Atalay
Sadece Suriyeliler ile sınırlı değil! Göçmen sorunu ve Türkiye ve Batı ve diğerleri…
26-04-2022

Göçü, bu sorunu ortadan kaldırmak için yasal, düzenli bir süreç haline getirmeliyiz, daha fazla cezalandırmamalıyız Jose Serrano (Eski ABD Temsilciler Meclisi üyesi)

Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ı mülteci konumunda, siyasi çözümsüzlük nedeniyle halk, ağır mağduriyetler yaşamaya devam etmektedir.

Yaşanan iç savaş nedeniyle yaklaşık 7 milyon Suriyeli, ülke içinde yer değiştirirken, en az 6,6 milyon Suriyeli de başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır.

Bu durumun psikososyal etkileri aileleri dağıtmış, neredeyse bütün siviller bu koşullardan bir şekilde etkilenmiştir.

Türkiye’de 11 yılını dolduran Suriyeli sığınmacılara karşı toplumun bir kesiminin sağduyu ve hoş görüsünü kaybetmek üzere olduğunu görüyoruz.

Savaşın ilk yıllarında tolere edilen Suriyeli sığınmacılar, artık ülkelerine geri gönderilmesi gereken, zamanı dolmuş bir göçmen topluluğu olarak görülüyor.

Suriyeli göçmenlerin geri dönüşü, her seçim arifesinde muhalefetin iktidara karşı kullandığı en belirgin siyasal bir argüman haline geldi.

Ekonomik kriz, işsizlik sorunu, elektrik-doğalgaz faturası ve market fiyatlarının yanında ‘Suriyeli göçmen’ kavramının da altı çizilmektedir.

Suriyeliler sorunu…

Maalesef muhalefet tarafından iktidara karşı her seçim arifesinde gündeme taşınması, tehlikeli bir şekilde toplumsal alanda kutuplaşmayı ve barışı tehdit eder hale geliyor.

Yeni bir seçimin arifesinde bir kez daha Türkiye’de Suriyelilerin geri gönderilmesini konuşuyoruz.

Bu sorun Batı ve Türkiye için yorucu bir problem haline gelmiştir. Sorunun en gerçekçi çözümü, BM ve Uluslararası insan hakları örgütlerinin gözetiminde, güvenliği garanti altına alınacak şehirlerin oluşturulması ile sağlanabilir.

Yaklaşık son 8 senedir sığınmacı Suriyeliler, muhalif siyasi partilerin yöneticileri ve tabanı tarafından artık “istenmeyen yabancı bir topluluk” olarak görülmektedir.

Türkiye’de bulunan 4 -5 milyon Suriyelinin vatandaşlık sorunu ayrı bir tartışma konusudur.

Resmî açıklamalara göre; 2021 sonu itibarıyla geçici statü ile Türkiye'ye gelenlere verilen vatandaşlık sayısı 192 bindir. Bunların çoğu Suriyeli iş insanları, zanaatkârlar, öğretim üyeleri, doktor ve mühendislerden oluşmaktadır.

Son 5 yıldır özellikle Afrika, Afganistan, Pakistan, Irak, Libya, Mısır, Yemen, Orta Asya, Ukrayna ve Rusya üzerinden gelen sayıları yüzbinler ile ifade edilen ciddi bir yabancı göç dalgası ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçek.

Yabancı karşıtlığı doğal olarak en fazla nüfusa sahip Suriyeliler üzerinden gündeme gelmektedir.

Onurlu ve gönüllü bir geri dönüş planı…

Geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğanonurlu ve gönüllü bir geri dönüş planı”ndan ve onların güvenli bölgelere gönderilmesi için çalışmalar yapıldığından bahsetti.

MHP Genel Başkanı Bahçeli ise; 

Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır. Yakalananlar derhal ülkelerine gönderilmelidir. Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden kopuşlarını sağlayan ağır şartlar ortadan kalkar kalkmaz ülkelerine gönderilmeleri şaşmaz talebimizdir.

Misafirliğin süresi sınırlıdır. Demografik istikbalimizi düşünmek zorundayız. Suriyeli sığınmacıları bahane eden görevli provokatörler devrededir. Oyun sinsidir, oyun tehlikelidir.

Türkiye'de geçici koruma statüsünde bulunuyorken asayişi kim bozuyorsa gözünün yaşına bakılmadan sınır dışı edilmelidir.” sözleri ile ilk kez “Cumhur İttifakı”, Suriyeli göçmen sorunu ile ilgili net bir geri dönüş planı açıklamasında bulunmuş oldu.

Şimdi en çok merak edilen konu, bu geri dönüşün nasıl bir politika çerçevesinde gerçekleşeceğidir.

İç savaş ve çatışmanın taraflarından hangisinin kontrolünde olduğuna bakılmaksızın Suriye, şu anda ülkede yaşayan ve geri gönderilecek tüm insanlar için hayati tehlike arz eden ve can güvenliği açısından ciddi riskler barındıran bir ülke konumundadır.

Dolayısıyla mülteci olarak Avrupa ülkelerinde yaşayan Suriye vatandaşlarının, Esed hükümeti kontrolünde bulunan ve güvenli olduğu iddia edilen Şam ve diğer şehirlere gönderilmeleri, gönderen ülkelere hem 1951 tarihli “Mültecilerin Hukuki Statüsü”ne dair Cenevre Sözleşmesi kapsamında hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında sorumluluk yükleyecektir.

Bugüne kadar 490 binin üzerindeki Suriyeli, güvenli hale getirilen sınır bölgelerine geri döndüler, bundan sonra da ilk sırada ekonomik durumu iyi olmayan insanlar, mecbur olarak dönmeye devam edecekler.

 

Suriye sınır bölgesinde 1,5 milyon insan hala çadırlarda yaşamını sürdürürken son 4 yıldır yapımına hız verilen briket evlerde yaşamını sürdüren 2 milyon insanın barınma ve gıda ihtiyaçlarının hala sivil toplum kuruluşları tarafından karşılanıyor olması ayrı bir sorun.

Geri dönüşün cazip hale getirilmesi için sınır bölgelerinde prefabrik dışındaki şehirlerin güvenlikli alana dönüşümü için uluslararası mekanizmaların harekete geçirilmesi gerekiyor.

Bölge insanının günlük yaşamını sürdürecek tarım, hayvancılık ve ticaret ortamının desteklenmesi çok önem taşıyor.

Devletin geri dönüş programı çerçevesinde Suriye sınır bölgesinde sivil toplum kuruluşlarımızın da katkıları ile gerçekleştirilen briket evler, sadece barınma projesi olarak yeterli görülmüyor. Sadece dar alandaki sınır bölgesinin yüzbinlerce göçmenin barınmasına elverişli olmadığı biliniyor.

Geri dönüşün alt yapısının ciddi maliyetleri olacaktır!..

Suriyeli göçmenlerin geri gönderilmesi konusunu öteden beri savunan CHP’nin, soruna gerçekçi bir katkı sunması gerekiyor.

Şam rejiminin Suriye halkına karşı sorumlu olduğu güvenlik ve insan hakları sorununun garantörlüğünü kim ve nasıl sağlayacaktır.

Suriyeli göçmenlerin maddi-manevi işgal, gasp ve tahrip edilmiş varlıklarının iadesi için küresel hukuk mücadelesinin Şam hükümetine karşı verilmesi gerekiyor.

Halep, Hama, Humus, Şam’da güvenlik endişesi ile evini toprağını terk etmiş milyonları, bu şehirlere nasıl geri göndereceğiz.

Burada uluslararası yaptırımın Şam rejimi üzerindeki rolü baskısı olmadan geri dönüş çok zor olacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanınınonurlu geri dönüş” ilkesinin yürürlüğe girmesi için uluslararası mekanizmalarca Şam-Beşar yönetiminin üstleneceği rolün belirlenmesi gerekiyor.

Suriyeli göçmenler sorunu sadece Türkiye’nin değil Avrupa, Lübnan, Ürdün, Mısır, Irak, Libya ülkelerinin de kronikleşmiş bir sorunudur.

Bu konuda Danimarka ve Almanya, Suriyeli mültecileri geri gönderme kararı, Suriye topraklarının terörizm faaliyetlerinden arındırıldığı ve artık güvenli olduğu tezi üzerine gerçekleştirilmiştir.

Türkiye’nin göçmen sorunu ile mücadelesi sadece Suriyeliler ile sınırlı değil…

Türkiye'ye girmek isteyen yaklaşık 2,5 milyon kaçak göçmen engellenmiş. Türkiye'de mükerrerler hariç 1 milyon 100 bini aşkın kaçak göçmen yakalanmış. 330 bine yakın kaçak göçmen buradaki geri gönderme merkezlerinde uluslararası anlaşmalar ve kurallar çerçevesinde ülkelerine geri gönderilmiş. Yaklaşık 700 bine yakın kaçak göçmen ise son 5 yılda Türkiye'den Avrupa'ya geçmeyi başarmış.

Sığınmacı, göçmen ve mülteci politikalarımızda yetersizlik ve hukuki alanda birikmiş, çözüm bekleyen sorunlarımızın varlığını inkâr edemeyiz.

Fakat bu sorunun siyasal cephede toplumun, sokağın öfke ve duygusallığına indirgenmesi kontrol dışı önü alınamaz trajedilere sebep olabilir.

Suriye’nin tamamı dikkate alındığında, ülkedeki mevcut siyasi, sosyal ve ekonomik koşulların onurlu bir yaşam için uygun olmadığı görülmektedir.

Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler dışında kalan Suriye şehirlerinde can güvenliği halen yoktur.

Mevcut durum, savaştan canını kurtarmaya çalışan siviller açısından bu bölgelerin tehlikeli statüsünü değiştirmemiştir.

Türkiye’nin göçmenler ile ilgili sorunlarına, tüm bakanlıkların çatısı altında ortak bir eğitim, kültür, ekonomi, ticaret, sanat politikaları çerçevesinde hızlandırılmış uyum ve entegrasyon politikalarına ihtiyacı var.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onurlu ve gönüllü geri dönüş fikrinin hayata geçirilmesi kısa-orta vadeli bir gereklilik haline geldiğini görmek gerekiyor.

Suriye göçmenleri sadece Türkiye değil tüm batı ve bölge ülkeleri için artık çözülmesi gereken acil bir durum olarak görülmeye başlandı.

Rusya’nın Ukrayna’daki askeri başarısızlığı, kısa sürede toparlanacak gibi görünmüyor.

Rusya’nın Suriye rejimini ayakta tutan dinamikleri ciddi bir zafiyet sürecine girebilir,

Hafta sonu Türkiye’nin; "Rusya'nın askeri uçaklarına, hatta sivil Suriye'ye giden uçaklarına hava sahasını kapatması” yeni bir sürecin işaretleridir.

NATO, AB ve ABD’nin Rusya üzerindeki uygulamaya koyduğu yaptırımların Suriye’de yansımaları da olacak gibi görünüyor.

Suriyeli göçmenlerin ülkelerine gönüllü dönüşü ne zaman mümkün olacak” sorusu, önümüzdeki günlerde daha çok konuşulacak gibi.

Bu dönüşün, Şam rejiminin karşılaşacağı uluslararası baskılar çerçevesinde gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu yeni bir sürece evrilmeye başladığını görebiliriz.

Son söz olarak MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’nin Suriyeli sığınmacıları bahane eden görevli provokatörler devrededir. Oyun sinsidir, oyun tehlikelidir.” sözünün altını çizmek gerekiyor.

.

Osman Atalay, dikGAZETE.com

Osman Atalay
Osman Atalay

Osman Atalay kimdir?

İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli üyesi, AID Uluslararası Doktorlar Birliği, UMHD Uluslararası Mülteci Hakları Derneği... Araştırmacı-Yazar

İstanbul, 1963 doğumlu Osman Atalay, aslen Elazığlı’dır.

İHH Uluslararası İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi olan Atalay, dünyanın 50 ülkesinde insani yardım temelli kuraklık, savaş, doğal afet, sağlık, eğitim ve kültür projelerinde görev aldı.

Araştırmalarına, “İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi” (İNSAMER) ve “Stratejik Düşünce Enstitüsü” (SDE) bünyesinde devam eden Atalay, UMHD Uluslararası Mülteci Hakları Derneği’nin kurucu üyeleri arasında yer alıyor.

Osman Atalay, Ortadoğu, Balkanlar, Afrika, Asya ve Latin Amerika’da göç, yoksulluk, açlık, savaş, mülteci sorunları ve uyuşturucu madde bağımlılığı konuları ile ilgili saha araştırmalarında bulunuyor.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?