MOSKOVA
Seçimlerden önce iki kafadar arabaya atlayıp, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan uzun bir karayolu seyahati yaptık.
4000 Km boyunca ilerlerken, telefonumun çektiği yerlerde Rus gazeteci arkadaşlar bana ulaşıp “Seçim ne olur, Kılıçdaroğlu seçimi ilk turda alır mı” sorularını soruyorlardı.
Rusların bu yoğun merakını ilk önce anlamamıştım, taa ki Litvanyalı gazeteci arkadaşımın Kılıçdaroğlu'nun, Muharrem İnce’ye yapılan iğrençlikten ötürü, Rusya’yı sorumlu tutmasını bana söylemesine kadar.
Hepsine “1. Tur’da Kılıçdaroğlu'nun kazanamayacağını” söyledim, her biri nasıl emin olduğumu sordu haliyle.
Daha önce yazdığım "İnternet fenomenlerinin izlenme balonu ve asıl gerçekler” başlıklı köşe yazısını okuyanlar görecektir ki, pek çok parti, Türkiye gerçeklerinden uzak bir şekilde, internet fenomenlerinin videolarında büyük izlenmeler alarak, sanki seçim kazanacakları balonunu şişirdiler.
Bu balon, birinci turda patladı kaçınılmaz olarak, çünkü o yazımda gerçeğin ta kendisini size sunmuştum, izlenme sayıları milyon olan videolar önemli değil, önemli olan “o videolara insanların kaç dakika ayırdığı”dır.
Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ticaret, 2022 Ocak-Ekim döneminde 56 milyar 552 milyon dolar seviyesine ulaştı, böyle bir ticaret hacmi olan devleti, çok basit bir şekilde suçlayan Kılıçdaroğlu, iyi niyetli olan Rus ayısının önündeki suyu bulandırarak, aklı başında olan, hamaset ve fanatizmden uzak bütün seçmenleri korkuttu.
Öyle ki günümüzde her türlü dijital veri, manipüle edilerek internete servis ediliyor, kaldı ki Muharrem İnce’nin malum “Deepfake videoları” da Rusya’dan servis edilmiş gibi gösterilebilir.
Burada en önemlisi, Kemal Kılıçdaroğlu’na benim size anlattığım yukarıda yapılacak manipüle edici unsurlar analiz edilip, bütün olasılıkları hesaplayacak insanların bunu yapmayıp, sayın Kılıçdaroğlu’nun Rusya’ya karşı çok tehlikeli açıklamalar yapmasına yol açmaktır.
İşin garip tarafı, eğitimli seçmen kitlesi olan CHP’nin bunu ABD’ye seçim öncesi göz kırpma olarak algılayacağını da hesap etmemesi, belki de göz kırpıyor bunu bilemeyiz.
Rusya, haliyle bu açıklamalar sonrası “kanıtınız var mı” diye soruyor fakat CHP Genel Merkezi, kulağının üstüne yatarak ayının önündeki suyu bulandırmaya devam ediyor.
En kritik soru ise şu;
- Rusya, düşmanı olduğu bilinen Zelensky için bile böyle videolar yapmazken, Muharrem İnce’yi neden hedef alsın?
Ya bunu ABD yaptıysa ve her zamanki gibi suçu Rusya’nın üstüne attı ise?
Örneğin ben de bir “Deepfake” yapıp, Türkiye’ye yollar ve bunu “Türkiye’de yapılmış” gibi gösterebilirim.
Kısacası bu konuda CHP çok büyük yanlış yaptı.
Milyonlarca Rus turisti, Sultanımız Erdoğan sayesinde, Tunus ve Mısır’a kaptırdığımız zamanları (Rus Uçağı krizi 2015) unutan Kılıçdaroğlu ve ekibi yüzde yüz eminim ki Rusya’yı tanımıyor.
Tanımak için de hiçbir şey yapmıyor, çünkü Türkiye’de Rusya’yı tanımaya ve ülkemize tanıtmaya, anlatmaya çalışanlar genelde dişinden tırnağından arttırdıkları ile buraya gelen gariban akademisyenlerimiz oluyor.
“Kılıçdaroğlu iktidara gelirse ne olur” sorusunu burada çok soruyorlar bana, benim de cevabım şu oluyor; Erdoğan seçilmeden evvel ABD’ye gitmişti, keza Kılıçdaroğlu da gitti, muhtemelen Rusya ile soğuk bir ilişki başlayacak ve yönünü batıya yöneltecek.
Mesela “Kılıçdaroğlu neden ABD’ye gitti de, Rusya’ya gitmedi” sorusunu kendine soran kaç kişi var aramızda?
Rusya, Kılıçdaroğlu'nu muhtemelen Erdoğan gibi zor yoldan kendisi ile ilişki kurmaya zorlayacak, çünkü son 20 yıla baktığımızda, Ruslar ile ilişkilerimiz ateş çemberinden geçmiş ve Türkiye’nin canı yana yana Rusya ile iyi bir ilişki yakaladı.
Adamların Büyükelçisi, “Türk Polisi” kimliğini taşıyan biri tarafından sırtından vurularak Ankara’da öldürüldü; Rusya’ya “FETÖ üyesi o polis…” dendi, Rusya “bize ne, o sizin probleminiz, bizi ilgilendirmez” demedi.
“Adamların düşmanına, Erdoğan'ın damadı silah satıyor” deniliyor, Rusya gözünü kapatıyor, çünkü ambargoyu bizim üstümüzden deliyorlar.
Aslında 20 yıl içinde Türkiye-Rusya ilişkileri, stratejik bir noktaya ulaşmışken, Atlantik güçlerini korkutan bu diyalog, belki Kılıçdaroğlu tarafından değil ama onun Batıcı danışmanları tarafından baltalanıyor olabilir.
FETÖ’nün darbesini yiyip, NATO’nun karargahlarında çalışmış, Atatürk aşığı emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’i bile “Avrasyacı” diye itham edenler, “Benjamin”i alıp, Rusya’yı Türkiyede kötüleyip, akılcı konuşanları “Avrasyacı” olarak itham etmeye devam edeceklerdir tabii, fakat ülkemizin kuzeyinde olan savaşa bizi çektikleri vakit, Amerika’dan aldıkları “Benjaminler”, onları sokaklarda savaştan kaçan Ukraynalı erkeklerden ayırt etmeyecek.
Ez cümle; Rusya, artık o eski gariban, köhne Rusya değil, çıkarları doğrultusunda bir eli Suriye'de, bir eli Libya’da, bir eli Ermenistan da, bir eli ise Ukrayna ve Belarus üzerindeki bir Rusya.
Yakın tarihte Çin ile girdiği savaşı bile unutan bu ülke, Türkiye ile seve seve işbirliği yapıp, birlikte teknoloji üretebilir, tıpkı Cumhuriyetimizin ilk yıllarında olduğu gibi.
Ama bütün bunlar için Kılıçdaroğlu’nun sağlam, inandırıcı ve yüzeysel olmayan bir dış politik söylem geliştirmesi gerekiyor!
Peki var mı böyle bir söylemi?
Aylardır CHP, Zafer ve Memleket partilerine röportaj talebi iletiyorum, hatta normalde gazetecilerin yapmadığı bir şeyi yapıp, sorularımı da önden gönderiyorum; korkmasınlar diye.
Soracağım soru ise net!
- Amerika, Rusya, İran, Suriye, Yunanistan, bu dört ülke ile ilişkilerimiz nasıl ve hangi şartlarda, hangi düzeyde olacak?
Altı aydır çıktıkları programlarda hep iç politika üzerinden siyaset yapan bu kişiler, bir gün bile detaylandırarak dış siyaset konularını konuşmadı, nedeni ise sığ bakış açısı ve dış politika hakkında fikirleri olmaması!
Zaten fikri olan siyasetçi, daha seçilmeden Rusya’ya karşı, “biz Erdoğan gibi kapılarda beklemeyeceğiz” diyerek, Rusya’ya karşı tavrını bu kadar açık ve düşüncesiz bir şekilde belli etmezdi.
Nükleer santral ile uzun yıllar çalışmak zorunda olduğun, milyarlarca dolarlık enerji satın aldığın, Antalya’da yetişen her bir şeyi ihraç ettiğin bir ülkeye bunların söylenmesi, tabiri caizse ya “bekara karı boşamak”tır, ya da “biz artık sizle değil Batı ile ilişki kuracağız” demektir.
Fakat Kılıçdaroğlu'nun aday olduğu günden bu yana duymadığımız bir konu var!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı her daim Ege’de bulunan 18 ada konusunda sıkıştıran Kılıçdaroğlu, Yunanistan konusunu hiç açmıyor, işte bu da Ruslara verdiğim cevabı kanıtlıyor.
Ne mi o?
Olası bir CHP zaferi olursa şayet siz bekleyin, çünkü 20 yıllık enkaz alacak yeni Başkan ve bakanlar kayıkçı kavgasına başlayıp, birbirlerini suçlayacak, yapılacak ilk seçimde ise Erdoğan düşüncesi ve eski yapısı tekrar başa gelecek.
Ya da çok güzel bir söz var, “Taç giyen baş akıllanır”.
Demokratik yaşama geçen Türkiye’nin tarihi bize her zaman şunu göstermiştir; kılavuzu Amerika ve Avrupa olan Türkiye’nin doğusu hiçbir zaman problemden kurtulamamıştır.
İnsanlar iç siyaset ve kamu düzeni yüzünden “Kılıçdaroğlu’nu zorlu bir süreç bekliyor” zannetse de asıl en büyük problem Türkiye’nin dış siyasetidir.
Yıllardır muhalefet olmanın vermiş olduğu rahatlıkla aslan gibi kükreyenler, Yunanistan, Ukrayna, Rusya, İran, Amerika, Libya, Suriye ve neredeyse topraklarımızın en kıymetli yerlerini alan Arap dünyası ile nasıl başa çıkacak göreceğiz, çünkü AK Parti, iktidarı bırakırken geriye hiç bilmediğimiz, ülkenin çok da çıkarına olmayan anlaşmalar bırakarak solcuları, muhafazakar kesime 4 yıl içerisinde tekrar ezdirecektir.
Kabul etmeliyiz ki, Türkiye, AK Parti iktidarları tarafından adeta “kayıtsız-kuyutsuz” bir şekilde uzun yıllar yönetilerek, ancak kendilerinin çözümleyeceği problemler yaratmıştır, dolayısı ile gelecek yeni iktidar, bu problemleri halledemez ise, AK Parti, 4 yılın sonunda, hızla iktidara koşar.
Peki Ruslar, Kılıçdaroğlu’na nasıl bakıyor?
Aslında Ruslar da CHP gibi!
Erdoğan’a o kadar alışmışlar ki, Türk muhalefetini ve onun “dansöz kıvraklığındaki” geçişlerini bilmiyorlar.
Bu yüzden Ruslar, şu anda Kılıçdaroğlu’nu “Amerika'nın ve Avrupa’nın güdümünde çalışacak bir lider” olarak görüyor.
Biz nasıl ABD’nin iç siyasetini ve senato ile meclisin işleyişini iyi biliyorsak, Rus siyasetçiler de iyi biliyor, fakat birbirine yakın olan iki ülke meclisi, halen birbirlerinin iç siyasetlerinden, meclis işleyişlerinden bihaberler.
Çok benziyoruz birbirimize fakat saadeti uzaklarda arıyoruz.
.
Cem Kıran, dikGAZETE.com