PKK/YPG’nin Trump suikastı ve Ankara-Şam görüşme muammasına etkisi!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
PKK/YPG’nin Trump suikastı ve Ankara-Şam görüşme muammasına etkisi!
16-07-2024

PKK/YPG’nin Trump suikastı ve Ankara-Şam görüşme muammasına etkisi!

Trump’a son düzenlenenle birlikte, bu yıl içinde toplam 6 suikast gerçekleştirilmiş. Bu saaten sonra Trump’ı kimse ‘Beyaz Saray’a oturmaktan men edemez.

Son suikast ile birlikte Donald Trump’ın 22 Kasım 1963 tarihinde Dallas'ta Lee Harvey Oswald’ın öldürdüğü 35. Başkan John Fitzgerald Kennedy gibi ABD halkının nezdinde aziz ilan edilmek üzeredir.

Trump’ın konuşma yaptığı sırada silahı ateşleyen ismin Thomas Matthew Crooks olduğu açıklandı. Benim kafamı karıştıran husus 20 yaşındaki Crooks’un Gizli Servis üyesi keskin nişancı tarafından olay yerinde vurularak öldürülmesi. Madem gizli servis olay yerindeydi neden suikast öncesi etkisizleştirmedi?

Crooks, olay anında kimlik taşımıyordu. Soruşturmayı yürütenler, DNA'sını kullanarak kimliğini belirlemişler. Crooks, Pennsylvania'da saldırının gerçekleştiği Butler bölgesine 70 km mesafedeki Bethel Park'ta yaşıyormuş, 2022'de Bethel Park Lisesi'nden mezun olmuş.

Suikastın gizli kalmış yönü ANTİFA ve PKK / YPG ilişkisi!..

FBI, şüpheli Thomas Matthew Crooks hakkında çok fazla açıklama yapmadı ancak yıllığındaki fotoğrafı ve lise deneyimleri gibi ayrıntılar yüzeye çıkmaya başlıyor ve onun Pennsylvania'daki Bethel Park'taki geçmişine ışık tutuyor.

Trump'a suikast düzenleyen Cumhuriyetçi, 20 yaşındaki Thomas Matthew Crooks'un terör örgütü YPG/PKK'ya desteğiyle bilinen ANTIFA üyeliğinin ortaya çıkması, suikastın analiz seyrini değiştirdi.

Bazı haberlere göre Kuzey Suriye'de YPG tarafından eğitilmiş. Kullandığı silah ABD’de milyondan fazla insanda yasal olarak bulunan dürbünlü tüfek. ABD’de her vatandaş yasal olarak sahip olabilir.

Eyalet seçmen kayıtlarına göre Crooks, kayıtlı bir Cumhuriyetçi ve Trump’ın partisinden. Crook 17 yaşındayken sol eğilimli ve Demokrat politikacılar için para toplayan ActBlue'ya 15 dolar bağış yapmış.

Donald Trump'a yönelik suikast girişiminin ardından, tetikçiyi tartışmalı bir anti-faşist hareket olan Antifa ile ilişkilendiren komplo teorileri ortaya çıktı.

Trump'ın başkanlığı başladığından bu yana Antifa, siyasi söylemin odak noktası oldu; Cumhuriyetçiler onları organize teröristler olarak etiketliyor, Demokratlar ise bunun bir örgütten çok bir ideoloji olduğunu savunuyor.

ANTİFA küresel bir örgüt...

Antifa kelimesi, anti faşistlerin kısaltılmasından türetilmiş bir isim. “Faşizm karşıtı, aşırı solcu aktivist ağı” olarak bilinen Antifa'nın belirli bir lideri ve hiyerarşik yapısı ve üyelik tanımı bulunmuyor.

Daha belirli filozofi ve taktikleri benimsemiş birbirleri ile zayıf bağlantıları olan aktivist hareketi olarak biliniyor. 1920’lerden 40’lara kadar etkin İtalyan, Yahudi ve Alman kökenli Amerikalıların oluşturduğu anti-faşist gruplanmaların başlangıç noktası.

Antifa üyeleri kendilerini ilk olarak 2017 yılında Charlottesville'de neo-nazi ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunanlar tarafından organize edilen Sağı Birleştir (Unite The Right) yürüyüşüne karşı başlatılan protestolarda duyurdu.

Antifa ile yakınlık deklare eden birimlerin özerk olduğu, daha ziyade aşırı sol küçük örgütlerin kendilerine bu “Antifa markası” üzerinden meşruiyet sağladığı da söylenebilir.

Fakat federal hükümetin kanunen yabancı organizasyonlarda yaptığı gibi tamamen yurt içinde kurulmuş bir organizasyonu terörist olarak ilan etme yetkisi bulunmuyor. Ayrıca Antifa'nın tam bir organizasyon olarak görülmeyen yapısı da bunun önünde bir engel gibi duruyor.

Antifa üyeleri kimlerden oluşuyor?

Grup üyeleri protestolar sırasında taktıkları maskelerle kimliklerini polisten ya da protesto ettikleri kişilerden gizliyorlar. Bu gizleme ritüeli işin hikayesi. Örgüt mensuplarının sayısı hakkında kesin bir rakam yok.

Takipçileri, hareketin gizli bir yapısı olduğu ve resmi liderleri olmadığını belirtiyor. Ülke geneline yayılmış hücrelerin çoğu zaman birbirinden bağımsız hareket ettiği sanılıyor.

ANTİFA/ PKK-YPG ilişkisi konusunda Göktuğ Sönmez’in 9 Haziran 2020’de Fikir Turu’nda yayınlanan “ANTİFA nedir, ne değildir? Bunun Türkiye ile ilgisi ne?” başlıklı makalesi önemli.

ANTİFA, sol terörist gruplarla işbirliğinde küresel eylemlilik peşinde!..

Black Lives Matter ve Occupy Movement protestolarıyla ABD içinde adını duyuran hareketin, küresel görünürlüğü Ukrayna’da Antifa varlığına dair haberlerle ve özellikle Suriye’de YPG saflarında savaşan Batılıların kırmızı ve siyah bayraktan oluşan Antifa logosunu kullanmasıyla arttı.

Benzer biçimde özellikle Avrupa’da aşırı sol eylemlerde Antifa sembolleri ve PKK, YPG sembolleri de bir arada görülüyor. Sosyal medyada ANTIFA International ve yerel bazlı Antifa hesaplarının Türkiye karşıtı ve YPG taraftarı pek çok paylaşım yapması da dikkat çekiyor.

İş birlikleri sadece semboller, logolar ve mesajlarla da kalmamış. YPG’ye katılan batılılardan bazıları Antifa üyesi.  Buna bakılarak Antifa’nın bazı gizli servislerin paravan yan kuruluşu olduğu söylenebilir.

YPG saflarına katılan Batılılar, ülkelerine döndüklerinde de eski bir asker İngiliz Jim Matthews vakası hariç herhangi bir yaptırıma uğramamış. Şimdiye kadar bu konu, ABD’de özellikle Cumhuriyetçilerden önemli bazı eleştiriler alsa da genel bir hukuki ceza kapsamında değildi.

Bu kişilerin geçmişte YPG saflarına katılmalarında “The Lions of Rojava internet sayfasının bir geçiş noktası işlevi görmüş. Çatışmalarda hayatını kaybeden Batılılara dair haberler, “The Lions of Rojava” sitesinde yayınlanmıştı.

Trump Suikasti hakkında bazı önemli ayrıntılar

Öldürülen suikastçi bazılarına göre 5 mermi atmış. Suikast görüntüleri izlenildiğinde 3 mermi sesi duyuluyor.  Görgü tanıklarının ifadesi ve olay yeri inceleme birimlerinin raporlarına göre Trump, eğer yüzünü konuşma sırasında biraz çevirmeseymiş suikast silahından ateşlenen mermi, Trump’ın alnı çatına isabet edebilirmiş.

2’nci mermi ise Trump’ın göğsüne gelmiş ve kurşun geçirmez yelekten seken mermi Trump’ı izleyen bir ABD vatandaşının ölümüne sebebiyet vermiş. Ayrıca 2 dinleyici de ağır yaralanmış. Tüm ABD medyası, güvenlik açığından bahsediyor ve ABD Gizli Servisini suçluyor.

Bu servis, sadece başkanları yabancı heyetleri ve önemli kişileri korumak için kurulmuş olup FBI, CIA veya Homeland Security örgütlerine emir verebilen, milyar dolardan fazla bütçesi olan 50 bin kişilik, kimseye hesap vermeyen en üst kuruluş.

Çagdaş bir Robin Hood Trump!..

Uzmanlar Trump'a bu sene yapılan 6’ncı suikast girişimi ve en tehlikelisi olduğunda hemfikir. Sonuçta suikastın Trump’ı devre dışı bırakmak isteyen Küreselci odakların işi olduğu söylenebilir.

Çünkü Trump, ABD halkı tarafından özellikle gerçek Amerikalılar tarafından çok sevilen; göçmen karşıtı, yatırımların yurt dışında ve Çin'de değil Amerika'da olmasını isteyen, orta ve alt tabaka Amerikalıların vergi limitini azaltıp, zenginlerin vergi limitini yükselten, Amerika'nın dünya muhafızlığından çıkmasını isteyen bir lider. O nedenle halkının gözünde o çağdaş bir Robin Hood.

Zaten açık açık ABD’nin küresel sermayenin bekçiliği yapmaması gerektiğini söylüyor. Bu yönüyle Globalleşmeye karşı, derin devlet organizasyonların lobileri ve ultra zenginleri karşısına alan bir şahsiyet.

Küreselcilerin hedefi olması doğal. Seçim kampanyası sırasında seçmenlerine iktidara geldiğinde tüm derin devlet organizasyonlarını kaldıracağı sözünü veriyor.

Böylesi bir durum da üst makamlarda yer alan en az 100 bin üst derece kişinin mahkemelerde yargılanması demek. Kimse kusura bakmasın ama Türkiye'de olduğu gibi ABD yargısında FETÖ borsası yok.

NATO zirvesinde alınan terörizm kararı…

12 Temmuz’daNATO Zirvesinde Türkiye istediğini aldı mı? başlıklı yazımdan dolayı bazıları beni anlamadan dinlemeden goygoyculukla itham etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington’daki zirve kapsamında gerçekleştirdiği toplantı ve ikili görüşmelerde “dünyada artan terör tehlikesi”ne dikkat çektiğinden söz etmiştim.

Ayrıca Türkiye'nin zirvenin gündemine taşıdığı terörizmle mücadele konusunun, NATO'nun karşılaştığı ikinci büyük tehdit olarak kayda geçtiğini, bunun Türkiye için çok mühim olduğunu, çünkü Türkiye’nin Kuzey Irak, Suriye ve Libya'da terörizmle mücadele kapsamında güvenlik güçleri bulundurduğunu, başta NATO ülkeleri olmak üzere Türkiye'nin terörizmle sınır ötesi mücadelesine deyim yerindeyse kimsenin gıkı çıkmayacağını belirtmiştim.

Çünkü Zirve bildirisinde Terörizm, her türlü biçimi ve tezahürüyle, İttifak üyesi ülke vatandaşlarının güvenliğine ve uluslararası barış ve refaha yönelik en doğrudan asimetrik tehdit olarak tanımlanmış, karşı karşıya olunan terörist tehditlerin küresel ve birbiriyle bağlantılı olmasına dikkat çekilmişti.

“Bu da benim sonuç bildirgem;”

başlığı altında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak ve Suriye'de icra ettiği, terör örgütü mensuplarını etkisizleştirme terör yuvalarını imha operasyonları bir üst boyuta taşınacağını,

Irak ve Suriye sınır hattı hem Türkiye içinden hem de Irak ve Suriye'nin içinden güvenlik hattı veya teröre karşı tampon bölge olarak birleştirileceğini,

NATO İttifakı içinde ortaya çıkan merkez güç odağının ABD, İngiltere ve Türkiye troykası olacağını değerlendirmiştim.

İşte Trump suikastı ile bu analizlerim birer birer gerçek hayatta yansımasını bulmaya başladı. Erdoğan, Washington'dan ayrılmadan Suriye Cumhurbaşkanı ile görüşme diplomasisi başlattığını açıkladı.

Türkiye-Suriye ilişkilerinde normalleşme adımları ile ilgili konuşan Erdoğan; “özellikle Sayın Esed'e 'Ya ülkeme gel veya üçüncü bir ülkede bu görüşmeyi yapalım' çağrımı iki hafta önce yaptım. Bu konuyla ilgili olarak da Dışişleri Bakanımı görevlendirdim. O da muhataplarıyla görüşmek suretiyle inşallah bu dargınlığı, kırgınlığı aşmak suretiyle yeni bir süreci başlatalım istiyoruz.” açıklamasını yapmıştı.

Erdoğan, bu açıklamasını NATO Zirvesi'nin ardından Wahington’da; Kayseri ve ülkenin farklı şehirlerinde Suriyeli mültecilerin bulundukları semtlere saldırıların düzenlenmesi ve Suriyelilere ait araçların, işyerlerinin kundaklanması sonrasında yapmıştı.

Birkaç gün önce Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad arasında Bağdat'ta toplantı yapılmasına yönelik ön anlaşmaya varıldığını belirtti.

Lakin Erdoğan-Esat, Ankara-Şam görüşmelerinden bazı başkentlerin rahatsızlığı aşikar. Hiç şüphesiz Atina, Erivan, Tahran, Avrupa başkentlerinden Paris hatta Londra ile birlikte Kudüs /Telaviv hatta Washington bu rahatsız başkentlerden.

Suriyeli mülteciler, muhacirlikten sığınmacılığa nasıl terfi ettirildi?

Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin ülkemizde bulunuş sebebleri, Suriye savaşı başlar başlamaz Türk hükümetinin Londra ve Washington'dan gelen tavsiyeler doğrultusunda Suriye halkına yönelik “Türkiye’ye sığınabilirsiniz” çağrısıydı.

Türkiye, bu insani kriz neticesinde oluşan göç dalgaları sebebiyle 10 şehirde, 26 geçici barınma merkezi kurdu ve ivedilikle 256.971 Suriyeliye tahsis etti.

Suriye halkı ile tarihi ve kültürel bağların yanısıra etnik akrabalığın bu çağrının yapılmasında etkili olabileceği düşünüldü. Dini referans gereği; “davete icabet peygamberin sünnetidir” diyen Suriyeliler yollara düştü.

İktidar, bütün imkanlarını kullanarak hem Suriye halkını adeta göçe teşvik ettiği gibi Türk halkını da dini terimler ve kavramlarla gelen göç dalgasına karşı oluşabilecek tepkiyi nötrleştirdi. Ankara, Kayseri ve birkaç ildeki olay haricinde büyük sorunlar yaşanmadı.

Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 9 Mayıs 2024 tarihi itibarıyla bir önceki aya göre 4 bin 894 kişi azalarak toplam 3 milyon 115 bin 536 kişi olmuştur. Suriyelilerin yüzde 73,4’ü kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Genç nüfus olarak tanımlanan 15-24 yaş aralığında 577 bin 884 kişi bulunuyor. Yaş aralığı tablosuna göre Suriyelilerin yaş ortalaması 22,3’tür. Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyeli sayısı 91 bin 500.

Türkiye’de 301 bin 694 yabancı uyruklu üniversite öğrencisi var. Bunun 58 bin 213’ü Suriyeli. 2022-2023 eğitim yılı Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre ilköğretimde okuyan 730 bin 806 Suriyeli öğrenci bulunuyor.

Esnaf ucuz iş gücüne deyim yerindeyse tav oldu. Suriyeliler birçok ilde kendi işyerlerini açtılar. Çocukları Türk okullarında eğitim gördü. Ailecek Türk sağlık sisteminin imkan ve fırsatlarından yararlandılar.

Sınıra yakın kentlerde Suriyeli erkekler ÖSO saflarına katıldılar. ABD’nin Eğit Donat projesi kapsamında paralı asker oldular. Paralarını ABD ödüyordu.

Yabancı basının iddiasına göre sadece İŞİD veya PKK ya da rejim güçlerine karşı savaşmadılar? Türk ordusu ile birlikte Libya ve 44 günlük Karabağ savaşına da ÖSO birlikleri de katılmışlardı.

Ankara’nın Suriyelilere harcadığı parayı BM ve AB veriyor…

Türkiye, Suriyeli sığınmacıları BM ve AB ile müzakerelerle pazarlık konusuna dönüştürdü. Avrupa Komisyonu, 29 Kasım 2015’te düzenlenen Türkiye-AB Zirvesinde, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için 3 milyar avro tutarında bir fon oluşturacağını taahhüt etmişti.

Ardından 18 Mart 2016 tarihinde yapılan ikinci zirvede ise bu fonun tükenmesi durumunda ek 3 milyar avro daha sağlayacağını açıklamıştı.

3+3 milyar avro olarak planlanan fonun tamamı (6 milyar euro) projelere bağlanmış olup 4,3 milyar avroluk kısmı Türkiye’ye ödenmiştir. AB, bu anlaşmada Türk vatandaşları için vize muafiyeti, AB’ye üyelik ve Gümrük Birliği’nin genişletilmesi konusunda vaatlerde de bulunmuştu.

Türk halkındaki yaygın kanaatin aksine Suriyeliler, Türk bireylerin hakkına tecavüz etmiyor. BM ve AB’nin tahsis ettiği fonlardan yararlanıyor. Türkiye de bu fonlar karşılığında sığınmacıların Avrupa ülkelerine geçmesini engelliyor.

Suriyeliler, Erdoğan-Esat görüşmesinden rahatsız mı?

Evet aynı oranda hayır!

Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların büyük kısmı bu konuda endişeli. Göçün en önemli sebebi, rejimin halkına orantısız güç kullanımı, halkın can mal ve ırz güvenliğinin kalmamasıdır.

Halen İran'ın Afganistan başta olma üzere Irak ve diğer ülkelerden topladığı Şii paramiliter güçler, Suriye'de bulunuyor.

Bu nedenle Türkiye'deki Suriyeliler, geri dönüş şartlarının tam anlamıyla oluşabilmesi için bu eli kanlı paramiliter güçlerin Suriye dışına çıkarılmasını bekliyor. Kendi can ve iktidar güvenliğini bu toplama şii milislerine ipotek eden Suriye Cumhurbaşkanının böylesi bir karar alması hayati derecede önemli.

Suriyeli sığınmacıların tamamı için Şam yönetiminin genel af ilan etmesi. Geri göçen halkın istedikleri şehire yerleşmelerin izin verilmesi. Türkiye'deki Suriyelilerin bu kapsamda muhaliflerin kontrolündeki Azez, Afrin, El Bab, Tel Abyad ve İdlib bölgelerine geri dönmelerinin sağlanması. Fırat’ın doğusu ve batısnın entegrasyonu önemli.

Ekonomik aktivasyon için kredi temini. Halkın geçimini idame ettirebileceği sosyal ve ekonomik ortamın tesisi. Türkiye'de doğan ve Türk Vatandaşı olan Suriyelilerin bu haklarının iki ülke nezdinde tescillenmesi. Göçmen karşıtlığını körükleyen provakatif söylemlerden uzak durulması.

Tüm bunlar sağlandığında tüm mültecilerin Suriye topraklarına güvenli ve gönüllü geri dönüşleri mümkün olacaktır.

Ankara'nın birçok ülke ile imzaladığı çifte vatandaşlık uygulamasını Suriyeli sığınmacılara da bir hak olarak tanıması.

Abdurrahman Mustafa görevden alınsın!..

-Abdurrahman Mustafa

Gerek Türkiye'de gerekse harici ülkelerde Suriyeli vatandaşlarına sahip çıkamayan, pasif, Suriye Geçici Hükûmeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa’nın bu görevden alınması, yerine uluslararası hukuku bilen sahayı iyi tanıyan general rütbesindeki isimlerin görevlendirilmesi.

-Fayez Amro

Mesela bir dönem, Suriye Türkmen Meclisi Başkanlığı yapmış Fayez Amro, Abdurrahman Mustafa'nın yerine düşünülebilir.

Neden general?

Çünkü savaş sona ermiş değil. Ayrıca gerek rejim karşıtı veya rejim muhalifi suç örgütlerine dönüşmüş milis güçlerin kontrol altına alınması gerekiyor. Bu Türkiye'nin sınır güvenliği açısından da önemli. Ayrıca ABD’nin sürekli silah, mühimmat yardımında bulunduğu, eğitim verdiği, PKK/ YPG’nin baskılanması gerekiyor.

Aslında görüşmelerde Bağdat seçeneğinin ne kadar doğru olup olmadığını yazmayı planlamıştım; Trump suikastindeki ANTİFA/PKK ayrıntısı, yazının seyrini değiştirdi.

Uzun sözün kısası; her şey aslına rücu ettiği gibi su, mecrasını eninde sonunda arayıp buluyor.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

омюр челикдёнмез, Дикгазете

Seçilmiş Kaynakça:

https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisı

https://www.bbc.com/turkce/articles/c8vdg4z299do

https://www.goc.gov.tr/gecici-korumamiz-altindaki-suriyeliler

https://krdnews.info/trumpa-suikast-duzenleyen-thomas-matthew-crooks-kimdir

https://fikirturu.com/jeo-politika/antifa-nedir-ne-degildir-bunun-turkiye-ile-ilgisi-ne/

https://www.sozcu.com.tr/erdogan-dan-esad-ile-gorusme-plani-talimat-verdim-p65750

https://www.dikgazete.com/yazi/nato-zirvesinde-turkiye-istedigini-aldi-mi-7030.html

https://x.com/temmuzhaber/status/1812386701580345793?t=v2NJIeZyjbCF_bhw4qtHsQ&s=19

https://x.com/politicturk/status/1812394937742168200?t=RZ5-_h7Xg81PKOb9n6-K9Q&s=19

https://x.com/ConflictTR/status/1812190266565984618?t=3p9FQdsADv_CwNdHiFSo4Q&s=19

https://x.com/etkilihaber/status/1812860871367872899?t=CalF_Rq5ooC2aPQDwXB5oA&s=19

https://www.sondakika.com/guncel/haber-suriye-turkmen-meclisi-nin-yeni-baskani-fayez-amro-5042670/

https://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-davutoglu_-suriye-turkmen-meclisi-baskani-amro_yu-kabul-etti.tr.mfa

https://tr.euronews.com/2020/06/01/trump-n-terorist-ilan-etmek-istedigi-antifa-hareketi-nedir-nas-l-ortaya-c-kt

https://apnews.com/article/trump-assassination-attempt-thomas-matthew-crooks-shooter-881581c46c07025898027143fc9132e5

https://www.wionews.com/world/trump-rally-shooting-what-is-antifa-the-movement-allegedly-linked-to-failed-assassin-thomas-crooks-740900

 

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?