Pahalılık ve ölen insanlık

Emin Batur
Emin Batur
Pahalılık ve ölen insanlık
22-08-2023

PAHALILIK VE ÖLEN İNSANLIK!..

Herkes pahalılıktan şikâyet ediyor!

Ama bazı fırsatçılar eliyle hem zamlar katmerleşiyor hem de insanlık ölüyor.

Bu fırsatçıların gözünü para hırsı öyle bir bürümüş ki, insani değerleri ölmüş farkında değiller.

Bununla ilgili, son bir haftada yaşadığım 2-3 olayı paylaşmak istiyorum.

TUVALET İHTİYACI…

Birkaç yıldır, tatil için gittiğimiz mütevazı bir yer var.

Kaldığımız pansiyonda yemek çıkmadığı için ihtiyaçlarımızı dışarıdan temin etmeye çalışıyoruz.

Yine bazı ihtiyaçlar için 1-2 dönüm kapalı alanı olan büyükçe 3M’li bir Migros’a gittik.

Çünkü…

Sayfiye yerinde (yazlık yerlerde) bakkaldan alış-veriş yapmak soyulmayı kabullenmek demektir.

Mesela deniz malzemeleri satan bir bakkaldan çocukların denizde kullanacağı plastik makarna almak istediğimizde bizden 80 TL istedi. 15 TL’ye aldık. (İyi ki, bu üç harfli marketler var. Yoksa soyulmak nedir asıl o zaman görürdük)

Neyse…

Derken;

Küçük çocuğumuzun tuvaleti geldi.

O koca Migros’ta çocuğun ihtiyacını giderecek tuvaleti bize göstermediler.

Migros’un

Hemen yanı başında cafe-restoran türü bir mekan var “oraya gidebilirsiniz!..” dediler.

Çocuğu aldım…

Ve restorana girer girmez hemen karşımda WC’leri gördüm.

Kadın çalışana;

Affedersiniz!” dedim. “Çocuk küçük tuvaletini yapacaktı da...” deyip kızıma “geç!” dedim.

Kadın tepki göstererek “Burası müşterilerimize aittir!.. giremez!” dedi.

Ne demek giremez?” dedim

Ve çocuğuma “geç kızım!” deyip, yol gösterdim.

Kadın pes edecek gibi değil!.. Yerinden fırlayıp, kollarını açarak “Hayır... Giremez!” dedi.

Şok oldum.

İlk defa böyle bir şeyle karşılaştığım için ağzıma geleni saydırdım. Ne vicdansızlığını bıraktım ne paragöz insanlar olduğunu vs. bir sürü laf söyledim.

Bu arada, üstüne yürüyüp, çocuğu WC’ye sokmaya çalışırken;

Tuvaleti kullanacaksanız o zaman 15 lira…” dedi.

Çıkardım 20 TL’yi önüne fırlattım.

Parayı ne atıyorsunuz beyefendi!.. Biz de insanız!” demez mi?

Siz” dedim “siz gerçekten insan mısınız?” deyip, kızgınlıkla daha birkaç laf daha saydıracakken…

Kızımın tuvaletini yapmış, korku ve endişeyle yanımıza geldiğini görünce söylene söylene çıktım.

Hanım, Migros’ta bekliyordu…

Neşemiz kaçtığından almamız gerekenleri de almadan çıkıp gittik.

KAŞARLI PİDE…

Başka bir gün…

Bir şeyler yemek için kenar bir yer bulduk.

İstanbul’da olsa…

Kirası, çalışanı, konum ve muhit olarak 3. Sınıf diyeceğiniz bir pideci. Artık fiyatlara alıştığımız için gelen hesaba bakmıyoruz. Ödeyip çıkıyoruz ama bu sefer doğru dürüst bir şey yemediğimiz halde, hesap kabarık gelince merak edip kaşarlı pidenin fiyatına baktım. 100 TL…

Fırıncılık, pidecilik işimiz değil…

Ama…

Bir şeyin fiyatını bulmak için mukayese yöntemini kullanabiliriz.

Kaşarlı pidede ne var?

Hamur ve kaşar

Belki bir kaşık süt, biraz da tereyağ.

Yanı başındaki bakkal, ekmeği 7.5 liraya sattığına göre ve bir pide, aşağı yukarı yarım ekmek hamurdan yapıldığına göre;

Hamuru bir kaşık süt ve tereyağı ile en fazla 6 lira eder. Hadi 7 lira da kaşarı olsun (film tabakası kadar kaşar koymuştu... Tadından çok kokusundan kaşarlı olduğunu anlarsınız) etti 13 lira… Pişirmesi, elemanı, kirası pide başına 7 lira da o olsun (Pidecide; kebaplar, çorba, lahmacun ve diğer pidelerle birlikte 15 çeşit civarında yemek var)…

Yani;

Bir kaşarlı pidenin azami maliyeti 20 lira. Yüzde yüz kâr etse bile etti 40 lira eder. Beş katına satılır mı?

Bu ne vicdansızlık!

Hadi bilemediğimiz giderleri olsun etti 50 lira. 100 liraya satmak da nedir?

Aslında;

Pidenin hakkı 30- 40 lira ama nasıl olsa arayan soran, denetleyen yok, kaptır kaptırabildiğin kadar.

ŞEZLONG…

Bulunduğumuz tatil beldesine 6-7 yıldan fazla bir zamandır geliyoruz.

Malum olduğu üzere;

Güneydeki tüm tatil beldelerinin kıyıları 5 yıldızlı oteller tarafından işgal edilmiş vaziyette.

Kanun her ne kadar “sahiller halkındır... Yapılaşma, kıyıdan 75 m çekilir” diyorsa da buna kimsenin aldırdığı yok.

Ancak

Bulunduğumuz beldede (şimdi mahalle oldu) 100 m kadar bir alanı halka açık bırakılmış(tı)…

Kıyıdan da yaklaşık 50 m geride bir kır kafesi var.

2-3 yıl öncesine kadar giderken eşyalarımızı masalara bırakır, denizden çıkarken de oturur, kahvaltımızı yapar, pansiyona öyle dönerdik.

Salaş bir yer olmasına rağmen fiyatı yüzde 10-15 civarında pahalı olur ama bu da bize koymazdı. Hatta bu git-gellerle, çalışanlarla tanış olmuştuk.

Bir gün sohbet ederken dedim ki;

Şunun tabanına bir şeyler yapsanız da terliklerimiz topraktan kurtulsa. Üstünü de şöyle 1 m daha yükseltirseniz havadar olur daha çok müşteriniz olur…” dedim; hay demez olaydım.

Bir yıl sonra gittiğimizde

Gerçekten yerler tahta döşenmiş gördük. Tentesi 1 m kaldırılıp, normal ‘OSB’ çatı yapılmış, çevre bir güzel elden geçirilmiş ama fiyatlar 4 kat artmış.

İki yıldır adım atmıyoruz. Denizden çıktıktan sonra da doğru pansiyona…

Bu arada;

Halk plajını hazineden kiralamış ve şajlong gölgelikler vs. ile komple alanı işgal etmiş.

ŞEZLONG 150, GÖLGELİK 1500 TL…

…Ama

Biz tanıdık müşteri olduğumuz için bize yarı fiyatına. “Yok” deyip teşekkür ettik.

Haliyle;

Bu kadar pahalı olunca kimse kiralamıyor, şazlong ve gölgelikler boş kalıyor. Ara sıra bir Rus aile veya savaştan kaçmış (belki de haklı sebepleri vardır) zengin bir Ukraynalı düşecek de o 20-25 gölgelikten 1-2 tane kiralayacaklar.

Bir haftadır buradayım. Halka ayrılmış o 100 metrelik alanı, komple gölgelik ve şezlonglarla dolu olduğu halde daha 5 tane gölgeliğin kiralandığını görmedim. “Cumartesi - Pazar dolar” diye düşünmüştüm ama o günlerde de aynı şekilde boş kaldığını gördüm.

HALK PLAJI NE OLDU?

Komple işgal

O dört direkli gölgelikler neredeyse denize inecek kadar her tarafa yerleştirmiş vaziyette ve hepsi neredeyse boş. İnsanlara yürüyecek alan bile bırakmamışlar

Ama lafa gelince;

Sahiller halkınmış… Palavra!

MUNDAR EDİP BIRAKMAK!..

Yürüyecek alan kalmayınca…

Haliyle;

Sahilde güneş şemsiyenizi kuracağınız alanın kalmadığını söylemeye gerek yok.

Bu arada;

Fiyatlar çok yüksek olduğu için şezlong ve gölgeliklerin de kiralanmayıp, boş kaldığını söylemiştim…

Yani halk;

Eskiden olduğu gibi plajdan faydalanamıyor!.. İşletmeci de umduğu kârları bulamıyor.

İYİ BİR ESNAF OLSA!..

Hâlbuki fiyatları aşağı çekip, makul bir seviyeye getirse, orası cıvıl cıvıl olur.

Gölgelik ve şezlong kiralayanlar haliyle işlettiği kafeden, yiyecek ve içeceğini alacak, oradan da kar edecek ama yok.

İki Rus müşteri gelmesini yeterli görüyor herhalde!..

Ve bu duruma;

Ne ilçe belediyesi ne Büyükşehir belediyesi ne de Bakanlık karışmıyor.

Hepsi topu birbirine atıyor.

Şimdilik gözlemlerim bunlar.

Bakalım daha neler göreceğiz.

.

Emin Batur, dikGAZETE.com

Emin Batur
Emin Batur

1959 Mardin...

1982 yılında İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesinin İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirdi.

Serbest piyasada mühendis olarak bir müddet çalıştı. Kiptaş Genel Müdür Yardımcılığı yaptı ve aynı müessesede danışman olarak çalıştı. Şu anda serbest mühendis olarak çalışmalarını sürdürüyor.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
can 1 yıl önce
kedidir o, kedi. bizim hükümette bunlar olmaz.
halim 1 yıl önce
günaydın biraz geç kalmadınız mı? bunlar hep ce ha pe zihniyeti hocam. yunmuş yıkanmış hükümetimizin günahı olabilir mi bu işlerde sümme haşa.