Mustafa Kemal Atatürk'ten Kazım Karabekir’e “Enver Paşa sınırı geçerse öldürün” talimatı!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Mustafa Kemal Atatürk'ten Kazım Karabekir’e “Enver Paşa sınırı geçerse öldürün” talimatı!
13-06-2021

Türkçülüğü, masonik İttihat ve Terakki'den tevarüs etmiş milliyetçi muhafazakar çevreler Sarı Bozkurt Mustafa Kemal Atatürk'ü pek sevmezler. Çünkü onların idolü  hayalperest, oportünist Enver Paşa'dır. 

Bu yaklaşım, sözde ulusalcı/milliyetçi bazı  güvenlik mensupları için de geçerli. Hatta zaman zaman bazı rütbeli askerler veya istihbarat başkanlığına getirilmesi istenilen isimler, yandaşları tarafından Enver Paşa’ya benzetilir. 

Sanılır ki şehit Enver Paşa'nın  ruhaniyeti bunlara uğur getirir. Oysa Enver Paşa'nın ne ülkesine ne milletine ne de kendisine  beş kuruşluk faydası  dokunmamış. 

Türk Ülkesi mi “Enverland” mı?

1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nu tasfiye etmeyi kararlaştıran İngiltere, izlediği politikalarla İttihatçı paşaları Alman emperyalizminin kollarına itmişti. 

Birinci Dünya Savaşı’nda Berlin’deki Prusya disiplininden yetişmiş Feldmareşallerin köşe kapmaca oynadığı Alman Genelkurmayının savaş planları, Enver Paşa’nın başında olduğu Osmanlı Erkan-ı Harbiyesi’nce emir telakki ediliyordu.

Bu nedenle Almanlar, Osmanlı Devleti’ne Enverland diyorlardı ve Osmanlı Ordusu’nun komutasına tamamen Alman Generaller atanmıştı. Türkçü/Turancı Enver Paşa, Osmanlı Erkan-ı Harbiyesi’ni Alman mareşallerle doldurmayı marifet saymıştı. 

Alman subaylar, öncelikle kendi ulusal ve dini çıkarlarını gözettiklerinden başımıza gelmeyen kalmadı. Savaş bittiğinde yurt dışına kaçan İttihatçılar başta Talat Paşa olmak üzere, İngilizlerle görüşmeye çalıştılar. Alman ve Bolşevik istihbaratları İngilizlere yanaşmaya çalışan İttihatçıları, Ermeni tetikçilere öldürttüler. 

Enver Paşa, Türk ülküsünü, ülkesini ve milletini yüzüstü bırakıp kaçtı…

Birinci Dünya Savaşı’na nasıl, hangi şartlarda  girildi biliyorsunuz. Savaş bittiğinde anlı şanlı kahraman, Osmanlı Orduları Başkomutanı, Halife damadı Enver Paşa ve avanesi, Türk ülkesini, Türk Milletini yüz üstü bırakıp kaçıp gittiler. 

Nimet ve külfet paylaşımı…

Enkazı temizlemek, işgal ordularını vatan topraklarından sürüp çıkarmak, Türk Milletinin Anka kuşu misali küllerinden yeniden doğmasını sağlamak, Sarı Bozkurt Mustafa Kemal Paşa'ya kaldı.  

Savaş bittiğinde Mütareke’den birkaç gün sonra İttihatçıların Enver Paşa’nın içinde bulunduğu üç önemli lideri ve daha başka sığınmacılar, bir Alman kılavuz savaş gemisiyle Türkiye’yi terk ettiler.

Enver Paşa ayrılmadan önce Kuruçeşme’deki konağında yaptığı toplantıda Mondros Mütarekesi’nden sonra başlayan ve savaşın ikinci aşaması olarak nitelediği dönem için yaptığı değerlendirmede “Unutmayın daha önce Balkan Savaşı’nı ikinci safhasında kazanmıştık” demişti. Yani o, savaş yenilgisini yalnızca bir geri çekiliş olarak düşünmüştü.  

Firari İttihatçıları taşıyan gemi o sıra Almanların işgalinde olan Ukrayna kıyılarına ulaştığında Enver Paşa hariç diğerleri indiler ve trenle Berlin’e yola koyuldular. Kısa bir süre sonra onlardan ayrılan Enver Paşa, Karadeniz’den Kafkasya’ya intikal eder.

Çünkü orada amcası Halil (Kut) Paşa ve kardeşi Nuri (Killigil) Paşa’ların emrinde henüz teslim olmamış güçlü bir askerî birlik vardır. İşte bu bölgede merkezi Bakü’de olmak üzere geçici bir hükümet kurabilir ve elindeki birliklerle anayurt dediği Türkiye’nin yeniden yapılanmasını için çaba harcayabilirdi.

Milli Mücadelede Ankara - Moskova ilişkileri…

23 Nisan 1920’de kurulan TBMM hükümeti o sıra “düşmanın düşmanı” olan Sovyet Rusya’nın askerî ve malî yardımını sağlamak için Bekir Sami (Kunduh) Bey’in başkanlığındaki heyeti Moskova’ya yollar. 

Moskova’da bu görüşmeler devam ederken, Enver Paşa 26 Ağustos tarihinde M. Kemal Paşa’ya ilk mektubunu  gönderir.  Politik romantik Enver Paşa halen daha kendisini Başkomutan  sanmaktadır. Orduyu tekrar kurmak için Bakü’ye gideceğinden bahseder.

M. Kemal Paşa, yazdığı 4 Ekim tarihli cevabî mektubunda ondan Panislamizm’in öne sürülmemesini, Rusları şüphe ve endişeye sevk edecek hareketlerden kaçınması tavsiyesinde bulunur. 

Bundan sonra da devam edecek bu mektuplaşmalarda tonu sert ama asla hakaret içermeyen tarz, aralarında hep olduğu söylenen rekabetten çok izledikleri yöntem farklılığı olduğunu gösterecektir. 

Örneğin, Enver Paşa’nın Bolşeviklerle daha iç içe daha yakın  ilişkisine karşılık; M. Kemal Paşa da Ruslarla ihtiyatlı ve tedbirli bir ilişki kurma siyaseti ağır basar. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, Bolşeviklikle değil Bolşevik hükümeti ile ilişki kurmak istiyordu. 

Türkçü /Turancı Enver Paşa'nın Almanya'da İngiliz istihbaratı ile görüşmeleri…

Enver Paşa, Ekim 1920 başında Berlin’e gider ve orada kalacağı yaklaşık 8 ay boyunca bir yandan M. Kemal Paşa’nın şüphesini çekmemeye  çalışır.  İngilizleri ikna edebilirse yeniden  Türk milletinin lideri olmak niyetinde olduğu söylenebilir.

Enver Paşa, Berlin’de İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı Teşkilatını kurmuştu. Bu örgütün Türklerden oluşan kısmı, Halk Şuralar Fırkası adını taşıyordu. Bu fırkanın gizli görevi, Enver Paşa’nın Anadolu’daki milli kurtuluş hareketinin başına geçmesini sağlamaktı. 

Nitekim Enver Paşa, Berlin'de bulunduğu günlerde bu amaçla İngilizlerle de irtibata geçmiş, Berlin’deki İngiliz Askeri Kurulu mensubu Binbaşı Ivor Hedley’le  biraraya gelmişti. (Major Ivor Hedley, report (Berlin) on a telephone conversation with Enver Pasha, February 25, 1920, FO, 371/5211, 1311, 40.) 

Enver Paşa, tekrar 1920 başlarında Berlin‘e döndüğünde İngiliz İstihbarat Subayı Binbaşı Ivor Hedley ile 5-16 Ocak 1920 tarihlerinde 3 önemli görüşme yaptı. Binbaşı Hedley‘in Enver Paşa ile yaptığı görüşmelerin raporları Berlinde‘ki İngiliz Askeri Misyonu Başkanı Tuğgenerel Neill J. Malcolm vasıtasıyla İngiliz Savaş Bakanlığı (War Office-WO) Harp Konseyi (Supreme War Council) ve Dışişleri Bakanlığı‘na (Foreign Office-FO) gönderildi.

Bu raporlara göre, İngiliz Binbaşı Hedley ile görüşmelerinde Enver Paşa, Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle artık askerlik görevinin sona erdiğini ancak memleketini seven sivil bir Türk olarak ülkesinin menfaatlerini korumak için çalışacağını belirtmişti.

Bunun için önünde iki seçenek bulunduğunu ifade etmişti. Bunlar ya Rusya ile hareket ederek İngiltere aleyhinde faaliyetlerde bulunmak ya da İngiltere ile beraber hareket ederek Bolşevizm’e karşı bir set oluşturmayı düşünmekti. 

Enver Paşa; bağımsız Türkiye, Mondros Ateşkes Antlaşması’nda belirtilen sınırlar üzerinde bazı küçük değişiklikler yapılması ve İttihat ve Terakki Partisi’nin yeniden kurulması şartlarını sunmuştu.

İngiltere, kendisiyle (Enver’le) anlaşırsa, her şey kesinlikle bütünleninceye dek Berlin’de kalacağını; Moskova ile olan görüşmelerini kesinlikle keserek, İngiltere’ye karşı beslenmekte olan duyguları büsbütün değiştirmek için Doğu’ya gideceğini bildiriyor.

Tek şartı Türk Milletinin Türk Devletinin bağımsızlığı falan değil  sadece kendisinin İngilizler tarafından tanınması idi. Kendisi Berlin'den ayrıldıktan sonra İngiliz Misyonu ile görüşmeleri Talat Paşa sürdürdü. 

Basmacıları Sovyet Ordusu’na karşı ayaklandırması, İngiliz Hindistan Şirketinin Orta Asya istilasını kolaylaştırmak içindi. 

Bolşevikler ve İngilizlerin tercihi Mustafa Kemal Paşa değil Enver Paşa!

Türk Ülkesini harabeye çeviren Enver Paşa, Ruslarla İngilizlerle kendi ikbali için görüşmelerde bulunurken Anadoluda Milli Mücadele’yi teşkilatlandıran Mustafa Kemal Paşa yedi düvele  meydan okuyordu. 

Bu dönemde, takiyyeyi kendi silah arkadaşlarına yapan Enver Paşa’nın, M. Kemal Paşa’ya yazdığı mektuplarda Anadolu’ya geçme niyetlerini ret etmesi, çekinceleri gidermek içindir. 

Ancak amcası Halil Paşa’yla olan yazışmalara bakıldığında Enver Paşa’nın bu konuda açık niyetleri bellidir. Örneğin, 4 Ekim tarihli mektupta 1921 yılının bahar aylarında Anadolu’ya geçmenin gerekeceğini belirtirken, Ruslarla beraber çalışmanın altını çizerek onlarla olan ilişkinin katiyen kesilmemesi gerektiğini vurgular. 

Enver Paşa’nın bu sırada temel siyaseti Ruslar sayesinde Müslümanlardan oluşacak askerî kuvvetler ile Yunan cephesine yardım etmektir. Oysa Mustafa Kemal Paşa, Türk Milletinin damarlarındaki asil kana güvenmektedir. 

1921 ikinci ayında Halil Paşa'ya yazdığı bir başka mektubunda Anadolu’daki durumu kendisinin oraya gitmekliğini gerektirdiğini, bunun da her taraftan gelen “davet haberleriyle” doğrulandığını yazar.

Özellikle Avrupa’daki yakın dostları sık sık Anadolu’ya geçmesi için tavsiyede bulunurlar. Bu tavsiyelerin görünmez sahibi İngiliz istihbaratıdır çünkü amaçları Anadolu’daki İstiklal Savaşını yöneten komuta merkezinde zaaf oluşturmaktır. 

Enver Paşa, Mustafa Kemal'in başarısız olmasını istiyordu…

Enver Paşa’yı Anadolu’da sahaya sürme planı 1921 yazı başlarında daha da depreşir ve Enver Paşa’nın Anadolu’ya geçme niyeti iyice belirginleşir. 

Bunun en önemli nedeni temmuz 1921’de Kütahya ve Eskişehir’in düşüp Yunanlıların işgalinden sonra Türk tarafında morallerin bozulmasıdır. 

Enver Paşa, M. Kemal Paşa Sakarya’da yenilirse Rusların desteğiyle Türkiye’ye gelip millî hareketin başına geçmeyi planlar. Bunun için Moskova’dan Türkiye’ye yakın bir sınır kenti olan Batum’a gelerek burada “Halk Şuralar Fırkası” adıyla bir örgüt oluşturur.

Nihayet Türk ordularının Sakarya Nehri’ne geri çekildikleri 30 Temmuz 1921’de kesin kararını vermiş olarak Türkiye’ye yakın Batum’a gelir.

Paşa, Batum’da iken Trabzon’da ki İttihadçı grupla irtibat halinde idi. Batum’dan Trabzon’a, Trabzon’dan Batum’a gidenler oluyordu. Trabzon’daki bu İttihadçı grubu Ankara Hükümeti’nin istihbaratçısı olan Feridun Kandemir takip etmekteydi. 

Enver Paşa, Halil, Küçük Talât, Dr. Nazım ve İttihatçı öteki kimi önderler, Batum’da düzenledikleri kongreden sonra, ajan ve komplocularını Anadolu içerilerine gönderiyorlardı. 

Enver Paşa, Trabzon’da kayıkçılar eski kâhyası Yahya Kaptan’a gönderdiği mektupta, “Ali” uydurma adı altında ve gönüllülerden oluşan bir birlikle Anadolu’ya girerek bir darbeyle yönetimi ele geçireceğini bildiriyordu.

Enver Paşa, M. Kemal Paşa’nın başarı göstermediğini anladığında Anadolu’ya girecekti; bunu da ya gönüllüler birliği ya da kimlik değiştirmiş sıradan bir asker olarak Anadolu’ya geçerek yapacaktı.

Sadece İngilizler değil Bolşevikler de Milli Mücadele’nin başında Enver Paşa’yı İstiyordu…

Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin, Yunanlıların Anadolu’da yeniden saldırıya geçeceklerini öğrenir öğrenmez, Sovyetlerin, Türkiye’deki savaşa karışmaları gerekeceğine inanarak, Kafkasya’daki Sovyet orduları başkomutanı Orjonikidze’e, Kızıl Ordu’yu Anadolu sınırlarına yığmasını önermişti.

Enver Paşa, 1920 Eylül’ünde Bakü’de düzenlenen Doğu Halkları Birinci Kurultayına İslâm ülkelerini temsilen iştirak etmişti. Onun Bakü Kongresi’ne katıldığını öğrenen Mustafa Kemal Paşa, Bolşeviklerin gizli ajandası olduğundan fazlasıyla kuşkulandı.

Çünkü Rusların Enver’i desteklediklerini; gizli amaçlan uğrunda onu gerek Anadolu’da gerekse Orta Asya’da kullanmak niyetinde olduklarını, ulusal akımın önderi olarak kendinden hoşlanmadıklarını ve yerine Enver Paşa’yı geçirmek istediklerini; Türk halkı ve ordusunca destekleneceğine inanılan Enver’in Mustafa Kemal’i liderlikten düşürebileceğini sandıklarını iyi biliyordu.

Dahası Enver Paşa’nın perde gerisindeki bu etkisi, henüz kararsız olan Moskova için M. Kemal Paşa’ya karşı bir alternatif sunmaktaydı. 

Batum’da Halk Şuralar Fırkası Toplantısı...

Bu arada, Enver Paşa bulunduğu Batum’da 5 Eylül’de başlayan ve üç gün süren ve bir çeşit İttihat ve Terakki Fırkası’nın canlanması olan “Halk Şuralar Fırkası”nın kongresini yapar. Esasında bu kongre Enver Paşa’ya yakın olan sadık dostlar toplantısı olarak gerçekleşir. 

Kongre, M. Kemal Paşa’nın yurt dışındaki İttihatçıların dönüşüne izin vermesi ve fırkanın Türkiye’deki çalışmalarını yasal izin vermesine karar vererek dağılır. Alınan kararların bir kopyası TBMM’ye yollanır. Ancak bu kongrenin beklentilerinin hiçbiri M. Kemal Paşa’nın aldığı tedbirlerle gerçekleşmez. 

Enver Paşa’nın girişimlerinin Türk Milleti açısından sadra şifa olmayacağını, Ankara merkezli başlatılan bağımsızlık mücadelesine beş kuruşluk faydası dokunmayacağını  belirleyen Ankara yönetimi, Enver Paşa’nın her ne şartla olursa olsun yurda girmesini önlenmesi gerektiğini kararlaştırır. 

Bu kararın ortaya çıkmasında en önemli bir kaç sebep şöyle sıralanabilir; evvela böylesi zor bir dönemde yönetimde zaafiyetin bir göstergesi olan ikiliğin çıkabilme ihtimalidir. 

Nitekim TBMM içinde Yeşil Ordu ve Halkçı gruptaki sol eğilimli milletvekilleriyle bağlantısı olan Enver Paşa, iktidar merkezine uzak eski İttihatçılarla birlikte hâlâ M. Kemal Paşa’ya karşı komitacılık yanı güçlü bir muhalefeti temsil etmekteydi. 

Durum gerçekten bıçak sırtı denilebilecek şekildeydi. Bolşeviklerden etkilenen Kazım Karabekir komutasındaki bazı subaylar, eşitlik düşüncesi ile rütbelerini belirten apoletlerini sökmüşler ve bazı askerler başlıklarına Kızıl Yıldız takmışlardı.

Ankara’da ise resmi başlık yerine (fes) kalpak giymeler moda olmuştur. İstanbul Hükümeti’ne bağlı Şeyhülisamlık  makamının ve daha arka planda İngiliz İstihbaratının Ankara Hükümetinin tüzel kişiliğine yönelik Bolşevik suçlamaları had safhaya varmıştır. 

Ankara Hükümeti bir yandan bu Bolşeviklik imajını ortadan kaldırmaya çalıştı, diğer taraftan Anadolu’daki Komünist teşkilatlanmaları sıkı takibe aldı. 

Bu kapsamda önce Yeşil Ordu örgütlenmesi etkisiz hale getirildi daha sonra da Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası kapatıldı. 

M. Kemal Paşa’nın  Enver Paşa tehlikesine karşı aldığı tedbirler ise şunlardır: İlki, Enver Paşa’yla ilgili tüm bilgilerin anında paylaşılması; ikincisi onun Türkiye’ye girmesi halinde hemen tutuklanması ve Ankara’ya getirilmesi; üçüncüsü ise ordu içindeki Envercilerin tasfiye edilmesidir. 

Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir Paşalar, Mustafa Kemal'i Enver Paşa’nın faaliyetlerine karşı uyardılar…

Hükümet, Enver’in dışarıdan yürüttüğü faaliyetleri zararlı bulmuş, imkanı varsa kandırılıp Ankara’ya getirilmesini istemişti. Fevzi Paşa, Kazım Karabekir’e gönderdiği telgrafta Enver’i takip işi için Moskova Sefareti Ataşemiliter’i Saffet Bey’in görevlendirildiğini bildirmiştir. 

Fevzi Paşa “…Bolşevizm ve Komünizm esaslarını ihtiva eden (içinde bulunduran) seksen beş maddelik programın Enver, Bedri ve Naim Cevad tarafından bastırılarak Anadolu’ya gönderilmeye başlandığı… …Orduyu inhilale (dağıtmaya) uğratmak ve halkçılık maskesi altında, dahilde bir inkılap vücuda getirerek hükümeti devirmek gayretini istihdaf eden (amaçlayan) bu propagandanın memleket dahiline girmemesi gerekir.” yazan bir talimatnameyi Dahiliye Vekaleti’ne gönderip, Halk Şuralar Fırkası’nın takibini istemiştir. 

Enver Paşa’nın yaveri Naim Cevat…

Anadolu’daki milli harekete sızmak görevi ile yola çıkan Enver Paşa’nın adamlarından Binbaşı Naim Cevat, yanında bulundurduğu Halk Şuralar Fırkası’nın propaganda malzemeler ile geldiği Amasra’da tutuklanmıştır.  

Naim Cevat, 16 Eylül 1921’de İngilizler tarafından gözaltına alınmış daha sonra serbest bırakılmıştır. Naim Cevat’la ilgili İngiliz işgal kuvvetleri Komutanlığı ve Osmanlı Devleti Harbiye Nezareti arasında yapılan yazışmalarda, kendisinin asker olup olmadığının veya asker olduğu halde rütbesinin bilinmediği bilgisine rastlanılmaktadır. 

Bu ifadeden Harbiye Nezareti’nin, Naim Cevat’la ilgili bilgileri, İngiliz işgal kuvvetlerine vermediği anlaşılmaktadır.  İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Enver Paşa ile buluşmak için yola çıkan Binbaşı Naim Cevat, Erzurum’a geldiğinde Kazım Karabekir’in engellemesi ile karşılaşır.

Kazım Karabekir, Naim Cevat’a Enver Paşa’nın yanına gitmemesi gerektiğini söyler. Naim Cevat birazda kafa tutarak; “Gerekirse askerlikle bağımı kesiniz” diyerek, Kazım Karabekir’in ifadesine göre itaatsizlikte bulunmuştur. Naim Cevat’ın daha sonra Moskova’da 5 Mayıs 1921’de Enver Paşa ile buluştuğu görülmektedir. 

Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir de Enver karşıtı…

Kâzım Karabekir, 10 Eylül 1920’de durumu şöyle değerlendiriyordu:

"... Mesele Mustafa Kemal Paşa’yı devirmeye ve bu suretle halk hükümetleri meselesini bütün memlekete teşmil etmeye (yaymaya) ve bu suretle İttihatçıların işbaşına gelmelerine çalıştıkları hakkında vasi (geniş) bir plân var... Berlin’den Enver’i Bakü’ye koşturan kuvvetin dahildeki (içteki) İttihatçıları da harekete getirdiği ve yine memleketimiz dahilinde bu sefer de Enver eliyle Bolşeviklik tesisine çalışıldığını tahmin ettim. "

“Enver sınırdan girerse tutuklayın, Ankara’ya gönderin!”

Ankara Hükümeti, Rusların Batılı Devletlerle anlaşmaya vararak kendilerini yalnız bırakmalarındanTürkiye’nin, bağımsızlığını bir yandan İngiliz emperyalizminden kurtarırken, öte yandan Rus Bolşevizmine yitirmesinden çekiniyorlar; Kuzey Kafkasya, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın başlarına gelenleri örnek olarak alıyorlardı.

Mustafa Kemal Paşa, Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir’i, çok uyanık olması, Kafkaslardan gelecek herhangi bir saldırıya karşı Doğu Ordusu’nu hazırlıklı tutması hususunda uyarıyordu. 

Savunma Bakanı Fevzi Paşa da, Karabekir’e Doğu Ordusu’ndaki Enver yanlılarını uzaklaştırmasını; Enver’le iş ortakları Türkiye’ye girerlerse, onları tutuklayarak sıkı koruma altında Ankara’ya göndermesini bildiriyordu. 

Karabekir, tüm gerekli önlemleri almaktan geri kalmıyor, Fevzi Paşa’nın bu konudaki buyruklarını öteki ilgili komutanlara da iletiyordu. Bu arada Ankara’daki BMM yönetimi, Moskova’daki ataşemiliteri Saffet Bey’i, Enver Paşa’nın davranışlarını izleyerek Karabekir’e sürekli bilgi iletmekle görevlendiriyor; Moskova Büyükelçisi Ali Fuat’a da, aynı konuda Ankara’ya bilgi göndermesini bildiriyordu. 

Mustafa Kemal 1-2 Eylül 1921’de aldığı isimsiz bir telgrafta, Enver’in memlekete giriş teşebbüsünü öğrenir. Haberi alan Mustafa Kemal, ertesi gün 3 Eylül tarihli bir talimatı Doğu Cephesi Kumandanlığı’na gönderir ve tedbir alınmasını ister. Hükümet tarafından alınan 12 Mart 1921 tarihli kararname ile Enver ve arkadaşlarının ülkeye girişleri yasaklanmış, ardından 29 Mayıs 1921 tarihli emirle Enver ve arkadaşlarının ülkeye girmeleri durumunda derhal tutuklanıp, sıkı bir inzibat eşliğinde Ankara’ya getirilmesi istenmiştir. 

Enver Paşa - Mustafa Suphi işbirliği…

Ankara Hükümeti’nin Moskova Büyükelçisi Ali Fuat Cebesoy anılarında, Sovyet yöneticilerinin Enver Paşa’yı Anadolu’daki milli hareketin başına geçirmeyi planladıklarını yazmaktadır. 

Enver Paşa ile Mustafa Suphi birlikte Halk Şuralar Programı adıyla komünizm esası üzerine bir propaganda kitabı bastırmışlar, Anadolu’ya göndermeye başlamışlardır. 

Daha önce de Enver Paşa, Türkiye’deki teşkilatından, III. Enternasyonal’e bağlı olarak kurulan Mustafa Suphi yönetimindeki Komünist Partisi etrafında birleşmelerini istemiştir.   

Mustafa Suphi; 14 Nisan 1918’de, Moskova’da Merkez Müslüman Sosyalistler Türkçe Nâşir-i Efkârı olarak yayınladığı Yeni Dünya isimli gazetede,  1.Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya ile birlikte savaşa girmesini eleştirmiş, bu birlikteliğin sonucunda, Türk milletinin Alman sanayisinin esiri, Türk halkının da Alman kapitalinin hizmetçisi olacağını belirtmiştir.

Mustafa Suphi'nin  ne kadar haklı olduğu savaş bittiğinde ortaya çıkmıştı. Benim anlayamadığım husus, bu kadar zıt fikri ve ameli yapıya sahip Enver ve Mustafa Suphi’nin nasıl olup da birlikte hareket edebildikleridir? 

Türkçü/Turancı Zeki Velidi Togan hatıralarında, Mustafa Suphi’nin; komünist olmasına rağmen Rusların şark siyasetini beğenmediğini, bilhassa harp esiri olan Türkiyelilerden bazılarını hakiki komünist sayıp kendisini dışlamak isteyen Stalin ve arkadaşlarına küskün olduğunu kaydeder. 

Zeki Velidi Togan, kendisini takip eden Bolşeviklerden kurtulmak için Mustafa Suphi’nin Bakü’deki evinde saklandığını ve evde kalmasını kendisine Mustafa Suphi’nin teklif ettiğini belirtir. 

Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek, Enver Paşa’nın yanlış tanıtılmasının arkasında Kazım Karabekir ile Sarıkamış’ın kitabını yazan 9’uncu Kolordu Kurmay Başkanı Şerif İlden’in yer aldığını ileri sürer. 

1920’li yıllarda Kurtuluş Savaşı döneminde Kazım Karabekir’in, “Enver Paşa yurda dönerse savaş akamete uğrar mı” çekincesi yüzünden karalama kampanyası başlatıldığını baş mimarın da Şerif İlden olduğunu, kitabıyla Sarıkamış’ı hezimet olarak gösterdiğini, Kazım Karabekir’in daha sonra, “Bunları Enver Paşa’ya karşı olduğumuzdan yapmadık. Yurda dönseydi Enver Paşa ve Mustafa Kemal taraftarları şeklinde ikilik doğacaktı” sözleriyle mertçe açıkladığını belirtir.  

Murat Bardakçı ise “İyi niyetle yola çıktı ama yenildi! İstiklâl Harbi’nin başında Mustafa Kemal değil de Enver Paşa yahut İttihad ve Terakki’nin bir başka hayalperest mensubu bulunsa idi, perişan olmuştuk! Millî Mücadele hayal uğruna girişilen bir savaşa döner ve neticede Sevr’den de beter hâle gelirdik” değerlendirmesinde bulunur. 

Moskova eksenli Avrasya jepolitiğinin tarihsel arka planında Enver Paşa’nın Türkçü/Turancı siyasetinin ne kadar işlevsel olduğunu  umarım görüyorsunuzdur?  

Enver Paşa'nın Alman İngiliz ve Sovyet emperyalizminin hizmetine girmek için ne kadar hevesli olduğu bir iftira değil, tarihi gerçekliktir. Tanrı taksiratını affetsin. 

Kim ki “Neo Enver Paşa” olmaya niyetlenir ise tarih tekerrür eder. Enver Paşa’nın ilacı olsaydı başına sürerdi. Akıllı olun!

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Seçilmiş Kaynakça 

Veysel Ünüvar (Emekli General) Kurtuluş Savaşında Bolşeviklerle Sekiz Ay 1920–1921, Göçebe yay, 2. bsk İst 1997,

Merdan Yanardağ, Türk Siyasal Yaşamında Kadro Hareketi, Yalçın yay,  İst 1988, 

Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, Çeviren: Nüzhet Salihoğlu, Bağlam Yayınları, İst 1987, 

Osmanlı Belgelerinde Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Atatürk, TC Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 88, Ank 2007,

Emel Akal, Milli Mücadelenin Başlangıcında İttihat Terakki ve Bolşevizm, TÜSTAV Yay, 2. bsk İst 2006, 

Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları, Hazırlayan: Osman Selim Kocahanoğlu, Temel yay, İst 2002,

Cemil Tokpınar, İzmir Suikastinin İç yüzü, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1994, 

Mete Tunçay, Mustafa Suphi’nin Yeni Dünya’sı, BDS yay, İst 1995,

Zeki Velidi Togan, Hâtıralar, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ank 1999,

Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı Askeri, Siyasi ve Sosyal Yönleriyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını, 2. bsk Ankara 1983,

Yavuz Aslan, Türkiye Komünist Fırkası’nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi Türk Komünistlerinin Rusya’da Teşkilatlanması (1918–1921), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu yay, Ank 1997,

https://t24.com.tr/haber/murat-bardakcidan-bir-enver-pasa-muhasebesi-mustafa-kemal-ile-mukayesesi-buyuk-hatadir,673582

https://tr.sputniknews.com/seyir-hali/202010301043123599-mustafa-kemal-ile-enver-pasa-arasinda-husumet-var-miydi/

Süleyman İnan, Son Osmanlı Damatlarının Millî Mücadele’yle İlişkileri, https://erdem.gov.tr/tam-metin/155/tur

https://www.birgun.net/haber/mustafa-suphi-ve-yoldaslari-100-yil-once-bugun-katledildiler-15-leri-kim-oldurdu-332091

Salâhi R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde Mustafa Kemal - Enver Çatışması,  https://belleten.gov.tr/tam-metin/2143/tur

https://www.milligazete.com.tr/amp/haber/1020657/ermeniler-2015e-hazirlik-yapiyor

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/enver-pasanin-torunu-dedemi-karaladilar-27752525

https://qolumnist.com/tr/2017/06/05/mustafa-kemal-ve-enver-pasanin-iliskileri/

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Muallim 3 yıl önce
"Gitti su yollarını kıvrım kıvrım bilenler/ Bir ot yığını kaldı kökünden kesilenler/ Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan/ Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan."Ha maceraperest Enver paşa ha M.Kamal.Her ikisi de İttihadçı gelemekten.Remz şahsiyetimiz Cennet Mekan Abdülhamid han h.z. derdest eden çapulcu ordusunun neferlerinden.Ne şu ne bu tatafımız pazarlıksız İslam
Muallim 3 yıl önce
http://www.geocities.ws/sinamiorhanupto/maksinsosyalist.htm
Muallim 3 yıl önce
http://www.geocities.ws/sinamiorhanupto/maksinsosyalist.htm
Huseyni 3 yıl önce
Okudum, bilgilendim, sana katilmiyorum. Sakinim... Anladim. Not: İddialarin , ithamlarin, genellemelerin, paketlemelerin bir yana; yazindaki maddi hatalari tutarsizliklari düzeltmezsen fena kul hakki olacak kesin! millet seni okuyup duygulaniyor...Buna hakkin yok bihakkın!! Kendi savına geometriyi matematigi zorlama hacı,Fesli Deli Gadir denlü oluvericen birgün , toksitolojik etki tövbe etsen de anlaşılan derinlere işlemiş... Galbimizin bir kısmı hâlâ Enverin...Şah!
Aygız 3 yıl önce
Kahramanlar Çağı bitti
urfalı abdi 3 yıl önce
cihan harbinde binlerce asker kaybımızın baş sorumlusu Allah bildiği gibi yapsın
Asiye 3 yıl önce
Enver Paşa haindir demek yanlış ama çapsız olduğu gerçek
Nazım 3 yıl önce
Elinize sağlık Hocam çok bilgilendirici bir yazı olmuş
Sedat ergenc 3 yıl önce
Damat Paşa'nın İngilizlerden aldığı altınlardan da bahsetseniz yerinde olrdu. Saygılar...
Mersin delisi 3 yıl önce
Okuduklarıma inanasım gelmiyor bu ne ya zihnim allak bullak
Eyfel Gulesi 3 yıl önce
Yalan söyleyen tarih utansın
demircan 3 yıl önce
Ezber bozmaya devam resmen ters köşe oldum