MÜSİAD - DEİK çaldıkları düdük!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
MÜSİAD - DEİK çaldıkları düdük!
10-05-2023

Sermayenin dini, rengi olur mu? Olmadığını 28 Şubat sürecinde muktedir postmodern darbeci generallerin; Yeşil Sermaye karşıtlığında görmüştük. Ne de çok kızmıştık?  Meğerse saf salakmışız. O yıllarda “Anadolu Aslanları”, “Anadolu Kaplanları”, “Anadolu Sırtlanları”, “Anadolu Çakalları” denilen “bul karayı al parayı soyguncularına karşı halkı korumak istediklerini anlayamamıştık.

Dini duyarlılıklar nedeniyle faiz ve ribâdan kaçan muhafazakâr mütedeyyin kesimlerin, tasarruf ve yatırım aracı gördükleri sözde dini gayelere hizmet etmek ve İslami sermaye oluşturmak için kurulmuş holdinglere kâr-zarar ortaklığı aldatmacası ile kaptırdıkları paraların önüne geçmek için, şirketlerin halka arz zorunluluğu getirmelerine anlamadan dinlemeden “Din Düşmanlığı” yaftası vurmuştuk. 

Özellikle Avrupa ülkelerinde çalışan gurbetçilerimizin birikimlerini nasıl çar-çur ettiklerini yıllar sonra anladığımızda iş işten geçmişti.

Genelde muhafazakâr kesimden gurbetçilerin paralarını hem de camilerde yüksek faizle topladılar. Gerçi adı kâr payı”ydı ama Alman bankalarının yüzde 6 faiz verdiği dönemde onlar yüzde 30 faiz dağıtıyorlardı. Ortaklarına da kanuni geçerliliği olmayan senetler veriyorlardı.

Sistem, İslami kesimdeki çalışma şekli olan güvene dayalı yürüyordu. Bu furya, 28 Şubat sürecine kadar devam ettirildi. Bu Holdinglerden bazıları Genelkurmay'ın irticayı destekleyen sermaye grupları”nın arasında anıldı. SPK, bu holdingleri yakın takibe aldı. Senetle para toplamama konusunda uyarıldılar.

Bu holdinglerin yöneticileri de irapta mahalli olmayan sermaye katılımcılarına, ortaklarına, “rejim İslam düşmanlığı yapıyor” propagandası ile afyon verdiler. Afyon uzun yıllar etkisini göstermiş olmalı ki; kimi “Çiftlik Bank”a para kaptırdı, kimisi tabela şirketler üzerinden borsadaki operasyonların kurbanı oldu.  

Kripto para dolandırıcıları, etkili ve yetkili siyasilerle çekildikleri resimleri, sosyal medya hesaplarından paylaşarak on binlerce insana göreceli güven telkininde bulunarak, bir tür siber hipnoz yöntemleri ile milyon-milyar dolarları iç ettiler.

TÜSİAD'a karşı MÜSİAD…

Din istismarını sadece siyasete özgü sanmayın. Hemen her alanda din istismarı mevcut. ABD ve Almanya'nın Türkiye'de Sovyetler Birliği ile yakınlaşan Süleyman Demirel'in önünü kesmek için destek verdikleri Necmettin Erbakan'ın siyasi aktör olarak ortaya çıkmasıyla, İstanbul burjuvazisinin örgütü TÜSİAD'ın kuruluşu aynı döneme denk gelir. 

Rahmetli Erbakan Hoca, uzun siyasi hayatı boyunca tek başına iktidar olamadı, ancak Türkiye iktisat yaşamının şekillenişinde etkili bir aktör oldu. “Adil Düzen” tezi ile milli ekonomik sistem anlayışını temellendirdi.

Erbakan’ın, Türkiye Odalar Birliği’nden mahkeme kararı ve polis zoruyla atılmasından sonra Anadolu sermayesi, uzun süre TOBB dışında kendisini gösterebileceği örgütlü bir yapıya kavuşamadı. Bu da TOBB dışı yeni bir arayışın başlamasına sebebiyet verdi. Bu arayışta TÜSİAD’ın kuruluş gayesi gereği küçük ve orta ölçekli Anadolu sermayedarlarının üyeliğine kapalı bir işveren kuruluşu olması belirleyiciydi.

TÜSİAD deyip geçmeyin!..

Genel Merkezi İstanbul’da olan TÜSİAD’ın Ankara’da temsilciliği, Brüksel, Washington D.C., Berlin, Londra, Paris’te uluslararası temsilcilikleri, Çin, Silikon Vadisi ve Körfez ağları var. TÜSİAD, Avrupa özel sektörünün temsilcisi olarak kabul edilen şemsiye örgüt Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu’nun (BusinessEurope) 1987 yılından bu yana üyesi.

Başlangıcından itibaren TÜSİAD, sermaye çevreleri tarafından hükümetlerin ekonomi politikalarına -darbe dönemleri de dahil- doğrudan etki eden bir burjuva kuruluşuna dönüştürüldü.

Hatta öyle ki TÜSİAD'ın onay vermediği ekonomi programlarının hükümetler tarafından uygulanma şansı yoktu.  O nedenle hükümetlerde TÜSİAD'a yakın isimler Maliye Bakanı, Ekonomi Bakanı olurdu.

Buna karşın Anadolu sermayesinin siyasal iktidarlar üzerinde etki gücü oluşturmak istemesi ve bu amaçla kendi özgün örgütlülüğünü yaratması gecikmedi. Bütün mesele pastadan kimin daha büyük pay alacağıydı?

Bu durum, iktidar üzerindeki nüfuzunu kaybetmek istemeyen TÜSİAD çatısı altında örgütlü İstanbul-İzmir burjuvazisinin tepkisine neden oldu.

Sermayeye takke giydirmek!..

Anadolu sermayesinin TÜSİAD'a karşı mücadelesinde   geliştireceği siyasi söylemin halkta karşılık bulabilmesi için dinî terminoloj kullanıldı. “Gümüş Motor” teşebbüsü, bu noktada idolleştirildi. Hatta biraz mürekkep yalamış, Avrupa görmüş teorisyenleri, Weber'in ünlü eseri Protestan Ahlakı ve Kapitalizm'in Ruhunda esinlendiler.

Sonuçta sermayenin rengi yeşillendirildi ve takke giydirildi. “İslâm Ekonomi Doktrini”, “İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü” gibi oldukça iddialı kitaplar falan yazıldı.

MÜSİAD ve orantısız rekabet…

Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) kısaltma adıyla bilinen işveren örgütü Mayıs 1990 yılında 5 genç iş adamının gayretleriyle kurulduğunda bin 100 üyesi vardı. Güncel rakamlarla 15 bin üye sayısına ulaştılar. İktidarın desteğiyle 1.8 milyon istihdam potansiyeli olan Türkiye'nin siyasi baskı aracı olma hususunda en güçlü sivil toplum örgütüne dönüştüler.

Paranın dini imanı olmaz” denilse de MÜSİAD, aktör olarak iş dünyasından siyasal yaşama müdahale etme imkânı bulunca, kendisine rakip gördüğü seküler TÜSİAD ile çatışmaya başladı. Tartışmaları, iş dünyasının rekabet kuralları içinde yürütmek yerine siyasal kimlik ve inanç eğilimleri üzerinden yürütmek tercih edildi.

MÜSİAD, şimdiye kadar arkasına aldığı muhafazakâr demokrat iktidarın sunduğu imkân ve fırsatlardan olabildiğince yararlandı ve bu ayrıcalığını rekabet kurallarını hiçe sayarak sürdürüyor. Böyle gelmiş böyle gider sanıyorlar. Oysa iktidar değişikliği halinde sermaye de el değiştirecek.

Muhafazakâr demokrat iktidarın iş insanlarına uyguladığı siyasi infaz!..

Sermaye ve İktidar çoğu zaman barışık ve diyalog pozisyonu yakalayamıyor. Bu durum, iktidar ve sermaye çatışması ile sınırlı değil. İktidarın icraatlarına muhalefet eden veya benimsemeyen, eleştiren sermayenin yaptırımlarla cezalandırılması pardon terbiye edilmesi söz konusu.

Türkiye’de iş dünyasının ülke siyasetindeki gelişmelere karşı hiçbir refleks göstermemesi beki de biraz bu nedenledir. Lakin bu kadar derin ekonomik krize rağmen kayıtsız şartsız iktidara destek veren beyanatları kamuoyunun dikkatini çekiyor.

Ayrı dünyaların insanları nasıl oluyor da aynı gerçeklik düzleminde tepkisizlik refleksini geliştirip “fenafillah” olabiliyorlar? Neden böyle düşünüyorum? Çünkü, geçmiş hükümetler döneminde bugün yaşanan krizin çok daha küçüğü söz konusu olduğunda yeri göğü inleten, hükümetleri istifaya götürecek açıklamayı yapan iş dünyası neden sessiz? Hangi güç bunların sesini, soluğunu kesti?

MÜSİAD'ı İktidar neden dansa kaldırdı?

Ne yazık ki AK Parti iktidara geldikten sonra, FETÖ yapılanması ve Amerikancı lobilerin etkisi ile öncelikle iş dünyasında güçlenmenin, sermaye sahibi olmanın ve ekonomik gücü arkasına alarak ülke genelindeki politikalarının sürekliliğini sağlayacak finansa sahip olmanın alt yapısını hazırladı.

Bu stratejiyi güçlendirmek adına bir yandan 1990’da faaliyete geçen MÜSİAD Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğini diğer taraftan daha sonraki yıllarda kurulan TUSCON'u sahaya sürdüler. Bunlar aracılığı ile sermayenin kontrolü ve muhalif sermaye odaklarının baskılanmasını sağladılar. Bu derneklerin iş dünyasını yönetmesini beklediler.

Bu derneklerin çatısı altında topladıkları siyasi yandaş şirketlere ayrıcalık tanımak ve muhalif sermayenin nefesini kesmek adına da Vergi daireleri, Teftiş kurulları, Ruhsatlandırma daireleri ve Belediyelerin ruhsat birimlerinde ciddi kadrolaşmaya gittiler. Ayrıca satın alma birimlerinin tamamı kontrol altına alındı.

FETÖ yöntemleri, iş dünyasında terör estirdi!..

İşte tam bu organizasyon tamamlandıktan sonra ticari tetikçilik harekete geçirildi. Himmet kumpasları kumpanyaya evrildi.

İstedikleri şirkete ihale veren, istedikleri şirkete ruhsat veren, istedikleri şirketin vergisini anında sıfırlayan yapının yanı sıra, yüzbinlerce muhalif düşüncedeki şirkete baskı kurmaya, vergi müfettişlerini göndererek yüksek cezalar kesmeye, ruhsat ve izinlerini iptal edip, vermemeye, alınan ihaleleri iptal etmeye başladılar.

Birçok şirketi batırıp, ekonomik olarak zor duruma düşürerek mimlediler, bankacılık faaliyetlerini durdurdular.

Türk sanayicisi ve ticarethaneleri için 3 yol vardı; “Ya yandaş olacaklar ya işletmelerini devredecekler ya da imha olacaklar.”

İşte bu operasyonda, başlangıçta TUSCON ve MÜSİAD olmak üzere 2 karar verici dernek varken 15 Temmuz sonrası FETÖ terör örgütünün ticari uzantısı olan TUSCON kapatıldı, üyelerinin büyük bir kısmı yurt dışına kaçtı, bir bölümü de “kandırılmışım” diyerek, FETÖ borsasının bunlara kestiği ceza diyetini ödeyerek yüksek bedellerle affedilerek, MÜSİAD bünyesine dahil edildiler.

Sonuçta ABD merkezli proje çerçevesinde Türk ekonomisinin üzerindeki menfaat yapısına girenler, imha etmek istediği şirketleri örgütün devlet içerisine sızmış resmi uzantılarına bildiriyor ve bu uzantılarda muhalif şahıslara ait bu şirketleri batırıyor, iş yapamaz hale getiriyor… Yüzlerce örneği var. Tarih önünde elbette hesap verecekler.

Son yıllarda ekonomi sektöründe tekelleşen ve bu ayrıcalıklı pozisyonlarının bin yıl süreceğini zannedecek kadar gaflet deryasında yüzen MÜSİAD içindeki bir ekip, işi öylesine ileri götürüyor ki yurt içerisinde nefes alamayan siyasi muhaliflere ait şirketlerin yurt dışında iş yapmasını engellemek adına Ticaret Bakanlığının bünyesinde kurduğu DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) aracılığı ile yabancı ülkelerin Ticaret Temsilciliklerine ve Ataşeliklerine baskı kurarak istemedikleri firmayla çalışmamaları konusunda baskıda bulunuyorlar.

Kim bu DEİK neresi delik!...

1985 yılında yapılandırılan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu -DEİK, Türk özel sektörünün dış ticaret, uluslararası yatırımlar, hizmetler, müteahhitlik ve lojistik başta olmak üzere, dış ekonomik ilişkilerini yürütme; yurt içi ve yurt dışında yatırım imkânlarını araştırma; Türkiye'nin ihracatını artırmaya katkı sağlama ve benzeri iş geliştirme çalışmalarını koordine etmekle görevli yarı resmi bir kurumdur.

11 Eylül 2014 tarihinde çıkarılan “6552 Sayılı Kanun”la yeni bir yapıya kavuşan DEİK, “Türk özel sektörünün dış ekonomik ilişkilerini yürütme” görevini tamamıyla üstlenmiş olup, Kurucu Kuruluşları, üyeleri ve İş Konseyleri ile birlikte, Türkiye'nin önde gelen girişimcilerinin ve iş dünyası temsilcilerinin oluşturduğu gönüllü bir ‘ diplomasisi' örgütü.

Paranın kokusunu bunlar alır, izini bunlar sürer. İstedikleri firmanın önünü açarlar, istemedikleri firmayı gömerler. Kendileri ile birlikte çalışma konusunda hevesli bürokratları, ticaret ataşeleri özellikle seçerler, ciddi anlamda destekler, önlerini açarlar, arkalarını toplarlar.

Bal tutan parmağını yalar.

Tavsiyelerine uymayan ülkelerin ataşeleri için de bu durum değişmez.

MÜSİAD/DEİK yapısına ters düşen veya bunların çıkarlarına hizmet etmeyen diğer ülkelerin ataşelerini bekleyen son nedir ve nasıl gerçekleşir biliyor musunuz?

Bu çıkar odaklarına ters düşen yabancı ataşeler için devreye bakanlık, o da olmadı mı Cumhurbaşkanlığı kurullarındaki üyeler girerek, bu şahsın Türkiye’de görev yapmasını engeller ve değişmesini talep ederler.

Bu çark, Türk-Rus iş dünyasını öğütüyor!..

Türkiye-Rusya ilişkilerinde bu süreç yaşanıyor ve ne yazık ki hem Türk halkının hem de Rus halklarının çıkarları gözetilmiyor. Bu sebeple MÜSİAD ve DEİK yapılanmasının kendilerine yandaş şirketlerle çalışan, ROST -Rus Türk Ticaret Evi- ile işbirliği yapılması konusunda yoğun baskısından söz edilmekttir. 

Rusya - Türkiye Ticaret Temsilciliğinin bir yandan bu baskıya boyun eğmek zorunda olduğundan mı yoksa yeşil dolarların hatırına mı bilinmez, şairin dediği gibi; “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” taksim eden küresel çıkar odaklarına   boyun eğdikleri söyleniyor.

Rusya Federasyonu Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Mümessili, 9 Eylül 1978 Tataristan Kazan doğumlu Aydar Gashigullin, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi'nden 2001 yılında mezun olmuş bir diplomat. Türkiye'de öğrenim gördüğü yıllarda nerede kaldığı, FETÖ’cülerle yolunun kesişip kesişmediği, kendisinin ve Türk-Rus istihbarat birimlerinin malūmudur.

Ancak bazı dönem arkadaşlarının MÜSİAD üyesi olmalarından başka üst düzey yönetici olmalarına ne demeli? Şans mı başka bir şey mi?

Rusofil olmayan Rusya Türkiye Ticaret Temsilciliği…

Rusya-Türkiye Ticaret Temsilciliğinin Ankara'daki partneri ROST konusuna daha önce neşter vurmuştum.

Kuruluşun adına bakıp da bunlar “Rusofil” falan diye düşünmeyin. ROST, diğer taraftan kendisinin çözüm ortağı Nuryat İç Dış Ticaret Ltd. Şti başta olmak üzere diğer şirketleri vasıtasıyla Ukrayna ile yaptığı Savunma Sanayi ürünleri ticaretinin Rusya’nın Ukrayna’daki sürdürdüğü askeri müdahaleye de zarar verdiği görülse de Rusya Büyükelçiliği’ne bağlı ama Rusofil olmayan Rusya-Türkiye Ticaret Temsilciliğinin kol kanat germesi ile hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.

Nasıl davranmasın?

Türk Dışişleri Bakanlığının Moskova ve Petersburg ticari ataşeleri, DEİK ve MÜSİAD baskısıyla ROST’a yardım ediyor.  Ha bu arada, küçük ama önemli bir ayrıntı MÜSİAD ve ROST Ankara ofisleri yan yana iyi mi?

Bugünlerde Ukrayna’nın Rusya’ya yönelik açık savaş ve saldırıları ile ROST’un bu faaliyetleri, Türkiye-Rusya ilişkilerine de büyük zarar vermektedir. Aynı zamanda güvenlik zaafiyeti oluşturmaktadır.

Başkan Putin, ne yaptın sen?

Hayır mı şer mi bilemedim?

Rusya Dışişleri Bakanlığında görevli Türk ve Müslüman kökenli Rusyalı diplomatların, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Viladimir Putin'in kararnamesi ile siyasi konumda değil geri konumda, ticari kültürel pasaport vs. gibi bölümlerde değerlendirilmesi söz konusu. Bu şekilde, bunların Rusya dış politikasına yön verecek konumda olmaları engelleniyor.

Mesela Rusya'nın Türkiye Ticari Temsilciliğinin Ankara merkez ve İstanbul ofislerinde Türk ve Müslüman diplomatlar bulunuyor. MÜSİAD/ DEİK/ ROST, bunlarla çalışıyor.

Lakin Ankara örneğinde görüldüğü gibi, dışişleri bürokrasisinde yükselme umudunu kaybeden bazı Türk ve Müslüman diplomatlar, yeşil doların hatırına kim bilir neler yapıyorlar? Yazık değil mi bunlara?

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Seçilmiş Kaynakça

https://www.deik.org.tr/

https://tur.minpromtorg.gov.ru/tr/

https://tusiad.org/tr/tusiad/tarihce

https://www.musiad.org.tr/icerik/musiadla-tanisin-2

Sabahattin Önkibar; Takkeli Firavunlar ve Büyük Siyasi Sırlar 

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/amerikali-kombassan-5259352

https://www.gazetevatan.com/ekonomi/28-subat-sonrasi-tarihi-donus-449629

https://www.krttv.com.tr/tabela-sirketler-borsa-operasyonlariyla-para-topluyor

https://www.indyturk.com/node/499401/türki̇yeden-sesler/türkiyede-sermayenin-kısa-tarihi-ve-kimlik-sorunu

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Halit 2 yıl önce
Birdaha okumam lazım