Binlerce yıllık tarihimizden gelen Millî Mirastır değerlerimiz.
Dört temel değer oluşmuş.
Din. İslâm…
Millet. Töre, örf ve geleneklerimiz…
Vatan. Şehid kanı, yetim malıdır…
Devlet. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe…
Bu değerleri kurumları ile kutsamış ki, aileden sonra; Cami, Mektep, Kışla (Peygamber Ocağı)
Dinimiz…
Milletimiz, tarihin en eski devirlerinden beri hep tek Tanrı’ya inanmış, tevhid akîdesi ile yaşamıştır.
Cengiz Yasaları’na, Orhun Kitâbeleri’ne bakın. Güzel Dinimiz İslâm’ın temel emirlerini bulursunuz.
Milletimiz, dinini baştâcı yapmış, İ’lây-ı Kelimetullah’ı davasına klavuz belirlemiştir.
Oğuz Ata’ya, Bilge Kağan’a Hz. Zülkârneyn denilmesi boşuna değildir. Yaptıkları, söyledikleri ve anlatımları, Kur’an-ı Kerim’de anlatılanlara çok benzemektedir.
Kendi Türeyiş Destanı’na Hz. Nuh oğlu Yafes oğlu Türk eklemiştir.
Gülümüz SAV’in kendisini ifâde eden her Hâdîs-i Şerif’i Millî Hâfızasına kaydetmiştir.
Hz. İbrahim'in evlendiği üç kadından Kantura Yafes Oğullarından yani Türk olup, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) de Türklerden “Kanturaoğulları” diye bahsederdi.
Müslüman Türkler, soyları sorulduğunda, samimiyetle “Babamız İbrahim, amcamız İsmail” derlerdi.
İslâm, sâdece din olarak görülmeyip, soyun, törenin de bir parçası olarak görülmüştür. Ayrıca; İslâm olmayan Türklerin büyük çoğunluğu töre, örf ve terbiyesini de kaybetmiştir.
Milletimiz…
Milletimiz, töre, terbiye ve âdetleri ile yaşar.
Hamdolsun ki, bölmeye çalıştıkları Kürt Türkleri dâhil, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, SARI, YEŞİL, KIRMIZI, MAVİ renkleri ile terbiye ve töre birliği vardır.
Düşünün; Kürt kökenli biri cinayet işliyor, adına “TÖRE” diyor.
Türk Milleti’nin ‘Millet’ tanımında temel ölçütü terbiye, töre, tarih ve medeniyet birliğidir.
Irk Birliği değildir!
“Aman dileyene el kalkmaz” diyen bir millet ırkçı olabilir mi?
Dil birliği iddiâsı yoktur. Ancak günümüzde emperyalizmin türlü taarruz ve kuşatmalarına karşı da Dil Birliği çok önem kazanmıştır.
Yerel ve mahallî dillerimiz yaşamalıdır.
Dil de Rabbimizin nimetlerindendir. Ancak Resmî dil, devletin bekâsı için gereklidir.
Vatan…
Vatan toprağı mukaddestir. “Vatan sevgisi imândandır” diyor Gülümüz SAV.
Vatan, şehid kanı, yetim malıdır. Her ikisinin emâneti de dinimizde kıymetlidir. Her ikisi de bize emânettir.
Devlet…
Milletimiz, tarihin en eski devletlerini kurmuştur, “Aynı anda birden çok devleti olan tek millettir” denebilir.
Düşünün şu anda, 7 - 10 bağımsız devlet, 15 Muhtar (özerk) cumhuriyet var.
Düşünün!..
Ecdâd, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe..” diyerek devletin önemini vurgulamış.
Milletimiz, değerler sistemini kutsal gördüğü kurumlarla bin yıllardır yaşatmıştır. Milletimizin en temel ve büyük eğitim kurumu AİLE’dir.
Aile ile birlikte üç eğitim kurumu saygın ve kutsal addedilmiştir; Cami, Mektep, Kışla…
Bu üç kurum ve görevlileri dâima özel hürmet görmüştür.
İmam ve hocalar, Öğretmenler ve Ordu Mensupları..
Dikkat edin, sürekli bu kurumlara saldırılmaktadır.
Tabiî bu kurumların mensupları da neyi temsil ettiklerinin dâima şuurunda olmalıdırlar.
Türk Milleti, muhâriptir. Savaşçıdır. “Her Türk asker doğar” cümlesi, sâdece askerimizin yürürken söylediği bir slogan değil, târihi bir tespittir.
Milletimiz ordusuna, “Muhammedin (SAV) Ordusu” demiş, kışlasına da “Peygamber Ocağı” diyerek kutsallaştırmış, askerine de Mehmetçik (Küçük Muhammed SAV) diyerek özel bir yere koymuştur.
Harp edene Gâzi (Cihâd -gâzâ- eden) demiştir.
Bir CHP Milletvekili, Katar’a satılan, ortaklı işletilen bir askerî fabrika nedeniyle “Orduyu Katar’a sattınız!” diyor. Bu saygısızlığı CHP daha da büyütüyor.
Bu saygısızlıkların altında aslında Azîz Türk Milleti’nin edep, töre ve mâzisine hakâret yatıyor.
Ezelî düşmanımız olan, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin vatandaşları mutlu olur ordumuzun böyle tahkir edilmesine. Bir Türk Vatandaşı kabullenemez.
Ordumuz, ne iktidarın ve hükümetin, ne Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdukları iddiâsında bulunan kesimlerin, bir siyasi gurubun, cemaat ve târikatın ordusu değildir.
Ordumuz, Azîz Milletimizin bağrından çıkan Kahramanlar Yuvası’dır.
7000 yıl önce düzenli ordu oluşumu yapılmış, M.Ö. 209’da günümüzdeki tüm Türk Orduları kurulmuştur.
Esâsında, tüm Türk devletleri ordularının kuruluşunu bu tarihe getirmelidir.
Ordumuz, Türk Milleti’nin fert fert evlâdıdır. Gayreti, Milletine lâyık olmaktır.
Ordumuz, 28 Şubat Süreci’nde içindeki Batıcı, işbirlikçi, kendi değerlerine yabancılaşmış, argoda “NATO’cu” diye tarif edilen komutanların tutumları yüzünden sıkıntı yaşadı.
O dönemde de Şanlı ordumuzdan atılanlar nedeniyle tıpkı bu CHP’li gibi, Azîz Milletimizin değerleri ile kavgalı dindar görünümlü birileri de ordumuzun milletimizle kavgalı kadrolarını hedef almak yerine, doğrudan Şanlı ordumuzun şahs-ı mânevîsini hedef aldılar.
TV programlarında, utanmadan askerin üniformasının o millet-yetim malı düğmesine, subayların her biri yılların emek, alınteri, kan ve fedâkârlık olan rütbe işaretlerine kadar hakâret ettiler.
Birilerinin, ne dindar görünümleri, ne Kemalist, çağdaş, lâik vs. duruşları onları Milletimizin değerlerinin üzerine çıkartmaz, Milletimize ve değerler manzumesine hakaret, sulandırma, tahkir etme hakkı vermez.
Düşmanlık yapanlar mı?
Onlar zaten tescilli vatan hâinidir.
Şanlı ordumuza lâyık olmayan 28 Şubatçılar, Ergenekoncular, FETÖ’cüler gibi birileri girmiş ve istihdâm edilmiş olabilir. Devlette kadrolaşmak isteyen habis ruhlu, menfaatperest, özel hesapları olan zümrelerin hepsi ne devletimizi, ne de kurumlarının şahs-ı mânevîsini temsil edemez.
Türk Dünyası’nda, Ordularımız, devletlerimizden önce Savunma ve Ani Müdahale Kuvvetleri oluşturmalı, ortak Komutanlık ve karargâhlar altında bir araya getirilmelidir.
Ordularımızın birliği, devletlerimizin birlikte hareketini de hızlandıracaktır.
Sadece komutlarını ortak ve aynı yapsak, ortak bir dil oluşur. Osmanlıca ve U(O)rduca böyle yapay lehçelerdir.
Azîz Milletim!..
Şu da bilinsin…
Ordular gelenekçi ve muhâfazakârdır…
Dindardır…
Ordumuzun cephede en büyük amacı ve motive edici faktör imânıdır…
Askerimiz; “Ölürsem şehid, kalırsam gâzi olacağım!..” şuuru ile hareket eder.
Düşünün, en küçük yaş ve rütbedeki evlâdı bile “Nereye” sorusuna, “Kızıl Elmaya!” diye cevap veriyor.
Atası Yavuz Selim Hân’ın “Ölürsek cennet bizim, kalırsak devlet bizim” sözünü hayatına gaye ediyor.
Sözü gelmişken, Ordumuz hangi kurum ve kişilerden oluşur?
Bilelim ki, Milletimizin eline silah verdiği, meşru fedâilerinin tamâmı yani Silahlı Kuvvetler, Jandarma, Emniyet, MİT (istihbarat) mensuplarının tamâmı Şanlı Ordumuzu oluşturur.
Ordu, sâdece TSK değildir!
Ordu, Milletimizin tüm silahlı unsurlarıdır.
Büyük Türk Milleti!..
Câmine, Mektebine, Kışlana sahip çıkmak zorundasın. Buraları kaybedersen istikbâlini kaybedersin.
Aziz Milletim!
Bu kurumlara saldıranlar bilmeden ve cehâletten mi saldırıyorlar zannediyorsun?
Sakın yanılma…
Onlar neyi, ne için, kim adına söyleyip yaptıklarını, hangi dış mihrâkla hareket ettiklerini iyi biliyorlar. Sen de bil!..
Dinimize, Milletimize, Vatanımıza, Devletimize, değerlerimizi yaşatan, ailemize, camimize, mektebimize, kışlamıza sahip çıkacağız.
Kimsenin değerlerimizi tahkir ve aşağılamasına izin vermeyeceğiz.
“Asra yemin olsun. İnsan hüsrandadır. Ancak iman edip güzel işler yapanlar ve birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyenler müstesna.”
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
Elif Özdirek 4 yıl önce
Nesrin Turan 4 yıl önce
Nesrin Turan 4 yıl önce