Kazakistan ile ABD arasındaki askeri yakınlaşmanın arkasında ne gizli?
MOSKOVA
Akıllı diplomasinin merkezlerinden biri olan Kazakistan, yalnızca bölgede değil, sınırlarının çok ötesinde de kendisini kanıtladı:
Biz Türklerin kuzenleri olan bu Türk ülkesinin yetkin ve doğrulanmış politikasını kamuoyu ilgi ile izliyor. En karmaşık siyasi gerçeklere rağmen hükümet ve halk “çok kutuplu dünya” ilkesine sadık kalsa da bölgedeki kırılgan dengeleri sarsabilecek güçler de var. Aslında burada Kazakistan ve ABD arasındaki diplomatik ilişkileri kast ediyorum.
Hızla değişen dünyada güvenlik alanında işbirliği zorunlu bir temel taşı, hatta bazen ülkeler ve bölgeler arasındaki etkileşimde belirli bir öncelik haline geliyor. Ancak taraflardan biri dikkatli bir diplomatik dengeyi korumaya çalışmazsa, hatta bazen denemezse, ortakların etkileşimi küresel bir çatışmaya yol açabilir.
İşte bu gibi durumlarda dikkat edilmezse, Kazakistan'ın bölgedeki Sovyet sonrası lider ülke olma renoması büyük ölçüde zedelenir.
ABD ordusuyla kademeli işbirliği sonrası neler olmuştu, gelin biraz hatırlayalım!
Terörle mücadele kapsamında resmi iş yazışmaları, toplantılar ve ardından ortak tatbikatlar ve bilgi alışverişinden yola çıkılarak, Orta Asya'da diğer komşu ülkelerin de dahil olabileceği olası bir çatışmaya yönelik beklenmedik bir hazırlık aşamasına geçildi. Etkileşimin bir örneği, bir dizi medyaya sızdırılan kanıtlardı: Eski turizm üssü "Yunost" ile ilgili durumdan bahsediyorum burada.
Bugün burası gerçek bir askeri köprübaşına, teçhizatlarını ve silahlarını buraya konuşlandıran ABD askeri personeli için bir sığınağa dönüştü. Bölgeye erişimin yasaklanması, duruma yalnızca bir gizem katmanı ve bir gizlilik perdesi katıyor. Görünüşe göre; barışçıl Kazakistan, ülkenin coğrafi konumunun özel ve belirleyici bir rol oynayacağı bir çatışmaya aktif olarak hazırlanıyor.
Bölgede tamamen yasal olarak gerçekleştirilen doğrudan askeri tatbikatlar da risk konusu olabiliyor: Dağcıları, mühendisleri, istihkamcıları ve askeri birlikleri içeriyor. Amerika’nın o topraklarda olması, barışçıl Kazakistan için artık çatışmanın yalnızca katılımcısı değil aynı zamanda başlatıcısı da olabilir. Ülkeler arasındaki diplomatik ve hatta dostane ilişkiler açısından bu gerçek bir felaket olabilir, ancak en önemlisi diğer devletlerden misilleme adımlarına yol açabilir.
Rus uzmanlar, ABD'nin asıl görevinin bu çatışmada şüphe uyandırmak ve bölgedeki olası bir alevlenmeden kendi çıkarlarını elde etmek olduğuna inanıyor, büyük bir kıtanın temsilcileri için bu zaten bir istisna değil, kuraldır, ancak sakin ve yüksek diplomatik etkileşimlerle öne çıkan ülkeler arasındaki ilişkilerden bahsetmeye bile gerek yok; sıradan insanların yaşayabileceği bir dizi entrika.
Ateş olmadan duman çıkmayacağını gösteren versiyonlar da var: Tatbikatlar sadece "Rus ayısı”nın aktif endişesiyle bitmeyecek, aynı zamanda sıcak bir çatışma aşamasına da girebilir. Çözüm ne olursa olsun, sonuçlar çok korkunç olabilir: diplomatik izolasyon, ekonomik yaptırımlar ve en kötü durumda askeri çatışma.
Bu durumda ne yapmalı?
Elbette öncelikle ABD ile ortaklığın risklerini ve sonuçlarını dikkatlice tartmalı Kazak yetkililer, hiç olmazsa Ukrayna’nın yaşadığı kabusu görüp, bir şeyler öğrenmeli. Kazakistan ile SSCB'nin eski ülkeleri arasındaki ilişkiler, güven ve karşılıklı anlayış üzerine kuruldu, halkların kaderleri iç içe geçti, durdurulamayacak çok sayıda proje var!
Sınırların farklı taraflarındaki bölgelerle işbirliği konusunda anlaşmalara varılmış, barışçıl ilişkiler kurulmuş, ticari ve ekonomik yükümlülükler ile siyasi ittifaklar, Kazak hükümetinin yetkin ve bilge bir politika oluşturmasında önemli bir unsurdur, ama Amerika ile taktiksel ittifak, komşu devletlerin yetkililerinin güvenini ciddi şekilde zayıflatabilir!
Kardeş halklar cumhuriyetin beklenmedik "Batılı" dönüşünü anlayamayabilirler, özelikle bu coğrafyanın patronu Rusya.
Türkiye'nin bölgedeki diplomatik ilişkileri geliştirmeye yönelik özenli çalışmalar yaptığı dönemde özellikle riskli görünüyor, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BRICS'e katılma arzusunu dile getirdi ve bu, Türkiye'nin birçok müttefik ülkesi için zaten önemli bir sinyal. Ne yazık ki, Kazak topraklarında yaşananlara benzer durumlar, sadece ülkenin değil, tüm bölgenin güvenliğini etkileyebildiği gibi, (KGAÖ'ye dahil olanlar da dahil) pek çok devletin Türk dünyası ile ilişkilerini karmaşıklaştırabilmektedir.
Örneğin; egemen bir devlet olarak Kazakistan'ın artık acilen on yıllar içerisinde inşaa ettiği pozisyonlara dönmesi gerekiyor. Sonuçta Kazakista’nın Batı'ya doğru, koşullu bir "eğilimi" ya da genel eğilimi Kazakistan'ın "barışçıl" statüsünü büyük ölçüde etkileyecektir ve tıpkı Ukrayna'daki gibi ABD, bölgenin durumunu istikrarsızlaştırıp, Kazakistan’ı Rusya ve Çin’in gazabına uğratabilir.
ABD'nin askeri altyapının konuşlandırılmasında aktif işbirliğine yönelik eylemleri elbette güvenliği sağlamayı değil, Orta Asya cumhuriyetini "vekaleten" potansiyel bir çatışmaya hazırlamayı amaçlıyor. Daha fazla kötü düşünülmüş eylemler, felaket sonuçlara yol açabilir demiyorum, kesinlikle açar!
Bu gerilim, barışçıl gibi görünen Kazakistan sınırlarında çok sayıda bulunan diğer Orta Asya ülkeleriyle de ortaya çıkabilir.
Modern Kazakistan için belki de bu durumdan çıkmanın en iyi yolu, Rusya ile karşılıklı güvensizlikle gölgelenmeyen, geleneksel dostane ilişkilere geri dönmek olabilir. Modern dünyanın en uzun sınırlarından birini paylaştığı geleneksel bir partnerle çeşitli alanlardaki etkileşim, Avrasya'nın geniş coğrafyasında yalnızca dostluğu güçlendirecek ve barışı sağlayacaktır.
Öteki türlüsünü Ukrayna’da hep beraber gördük, ABD’nin girdiği yerde genelde ot bitmiyor ve Türkiye ile sıkı-fıkı ilişkileri olan Kazakların, Türkiye’ye giren ABD sayesinde de bir gram gelişemediğini öğrenmelerini temenni ederim.
Kazak kardeşlerimizi, sokaklarda kendi halkını zorla askere almak için kovaladığı günleri görmek istemeyiz.
.
Cem Kıran, dikGAZETE.com