Karabağ Savaşının Kafkaslarda yol açtığı yeni jeopolitik durum 

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Karabağ Savaşının Kafkaslarda yol açtığı yeni jeopolitik durum 
22-11-2021

Azerbaycan Ordusunun, Dağlık Karabağ’ı işgal eden Ermeni silahlı güçleri, 44 gün süren kara ve hava  harekâtı ile büyük kısmını imha etmesi ve topraklarından sürüp çıkarmasının sonuçları halen tam anlaşılmış sayılmaz.

Adı geçen bölgede Sovyetler Birliği’nin dağılması ve bölge ülkelerinin bağımsızlıklarını ilan etmeleri ve 1992-1993 yılları arasında Abhazya'da Gürcistan güçleri ile Abhaz güçleri arasında ayrıca Rusya Federasyonu ile Çeçen İçkerya Cumhuriyeti arasında meydana gelen  1. ve 2. Çeçen savaşlarından daha büyük bir olay. 

Çünkü sözü edilen savaşlarda Ruslar, bölge harici küresel güçlerin Gürcü ve Çeçenlere tüm siyasi ve lojistik desteklerine rağmen deyim yerindeyse kuru gürültüye pabuç bırakmadılar. 

Bugünkü analize konu olan Birinci Dağlık Karabağ Savaşı, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı Dağlık Karabağ Özerk Oblastı'nın Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlanmasını isteyen Ermeniler ile bunu kabul etmeyen Azeriler arasında başlamış ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaya dönüşen Şubat 1988-Mayıs 1994 tarihleri arasında sürmüştü. 

Rusya Federasyonu’nun borusunu öttürdüğü bu yıllarda MoskovaBağımsız Devletler Topluluğu’nun baş aktörü sıfatıyla hep sahne aldı, sahnede kaldı. Lakin “gün doğmadan neler doğar veya “kara gün kararıp kalmaz atasözlerinde olduğu gibi, Azerbaycan Türkleri makus talihlerini yendiler.

Bu nedenle 2. Dağlık Karabağ Savaşı, sadece Bakü ve Erivan'ın değil “Kafkas Evi olarak adlandırılan coğrafi sahadaki jeopolitik dengeleri  altüst etmekle kalmadı, Soğuk Savaş dönemindeki bloklaşmayıyeniden güncelledi. 

Hiç şüphesiz iki ülke arasında yaşanan bir savaş olmaktan çıktı ve Kafkasya’nın etnik fay hatlarını tetikledi. 

Bu savaş, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını göstermesi açısından  önemli.  

Türkiye, denge politikalarının kralı!..

Bir kaç yıldır burnumuzun dibinde Yunanistan ile ortak sınırımızın ötesinde ABD askeri yığınağının mevcudiyetinin Türk kamuoyunda “güvenliğimize yönelik tehdit unsuru” şeklinde algılandığı bir gerçek. 

ABD ve topraklarını yankilere tahsis eden Yunanistan, NATO üyesi iki ülke. Bu “de facto” durumdan kamuoyu rahatsız olan Türkiye de NATO üyesi. Türk yetkililer, bıyık altından gülüp geçtikleri bu askeri yığınağın sadece Yunanistan ile sınırlı olmadığının farkındalar.  

Bulgaristan ve Romanya da fazlasıyla bu yığınaktan nasibini alıyor. Amerikalılar, Karadeniz havzasını kontrol etmenin derdinde. Çünkü Akdeniz ve Karadeniz hakimiyetini tesis eden Hazar havzasını da elinde tutar.  

ABD Donanması, Karadeniz’den İstanbul Boğazı’nı geçerek Akdeniz'e açılmak isteyen Rus deniz güçlerinin önünü kesiyor. Rusların Akdeniz hâkimiyeti, Suriye’de Tartus Limanı’ndan başka bir yeri kapsamıyor. 

Türkiye'nin deniz hakimiyet teorisi, Akdeniz ve Karadeniz ile bir iç deniz kabul edilen Marmara'da tam hakimiyet üzerine kurulu ve bunu gerçekleştirebilecek İstanbul Boğazı ile Çanakkale Boğazı’nda tam kontrol imkanına sahip.

44 gün savaşı Kafkasya’daki bölgesel güç değişiminin en büyük göstergesi. Rusya, bu coğrafyada nüfuz ve hâkimiyeti Türkiye ile paylaşmak zorunda kaldığının bilincinde. Nitekim bu yeni jeopolitik gerçeklik, sadece Ruslar tarafından değil diğer küresel ve bölgesel güçler tarafından da onaylandı. 

Diaspora Ermenileri aracılığı ile Ermenistan’ı çantada keklik gören  ABD ve FransaAvrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu’nun Türk süngüsü ile devreden çıkarılmasına tanıklık etmenin çaresizliği içindeler. 

Tereyağından kıl çeker gibi bu sözde BM onaylı bölgesel işbirliği ve yaptırım kuruluşlarının işlevsizleştirilmesi, Ankara ile Moskova'nın ortak tasarrufu olmalı ki Rusya FederasyonuKafkas İslam Ordusu’nun bölgeyi ele geçirmesinden yüzyıl sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin  bölgeye girişinden rahatsızlık duymadı. 

Türk Devletinin kadim aklı, Dağlık Karabağ'da elde edilen jeopolitik başarıyı, doğalgaz nakil hatlarındaki payının hatırına Rusya ile paylaşma olgunluğunu gösterdi ve Kafkasya'da güç olmaya devam ettiğini hissettirdi. 

Türkiye, denge politikalarının Kralı” demiştim ya, şimdi bu sözü mühürleyelim ki boşa gitmesin. Türkiye, Azerbaycan ordusu sayesinde stratejik önemi yüksek koridorlarda kontrolü sağlamış oldu. 

Bu kapsamda Nahçıvan ile Azerbaycan arasında, Ermenistan'dan geçecek bir irtibat yolu açıldı. Laçin'de Ermenistan-Dağlık Karabağ arasında açılan koridorun, Rus Barış Gücü'nün kontrolünde olması sağlandı. 

Türkler Ruslara, neden böyle bir zafer ve jeopolitik başarıyı ikram ya da hediye ettiler? 

44 günlük muharebede Türkler savaştı, Türkler can verdi, Türkler, kan ve ter döktü. Neden Ruslarınarmut piş ağzıma düş” dercesine bölgede konuşlanmasını sağladılar? 

Onu da ben söyleyeyim, BMAGİT vb. uluslarası kuruluşlar üzerinden Kapitalist devletlerin, güçlerin Azerbaycan - Ermenistan topraklarına çöreklenmesinin önüne geçildi. Doğu sınırlarımızı Rus ordusuna korutuyoruz.

Türk aklı Türk gücü, kendisinin olmadığı masaları bir bir devirdi. Kim bölgede kalıcı istikrar istiyorsa Ankara'ya kulak kesilmek zorunda. Bu süreç, sadece konjonktürüsınırları değil hükümetleri de değiştirecek. Erivan, Bakü, Tiflis içten içe kaynıyor. Bakalım kimler gidecek, kimler gelecek? 

Uzun lafın kısası dostlar, Dağlık Karabağ krizinde RusyaKafkas topraklarındaki belirleyici rolünü ortaya koydu; Türkiye, bölgedeki nüfuzunu artırdı ve en önemlisi Batılı ülkeler oyun dışında kaldı.

Filmin sonunu bekleyin, ‘reji’ sürprizler hazırlamış.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?