Ankara dışındayım ve gündemi takip etmek pek kolay olmuyor. Bir de şarj olmak için kendimi toprakla bütünleştiren aktivitelerde bulunuyorum. Aslında tatil boyunca yazmaktan uzak kalmayı düşünmüştüm. Lakin Türk - Rus ve Fars liderlerin Tahran Zirvesi, yazmama kararımı gözden geçirmeme vesile oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Tahran’da bir araya geldiği zirve, dünya kamuoyunun gündemine oturdu. ABD Başkanı Joe Biden’ın Orta Doğu ziyaretinden birkaç gün sonra Tahran'da gerçekleşen üçlü zirve ile Batı’ya özellikle ABD'ye açık bir mesaj verildiği söylenebilir.
Hatırlarsanız bu zirve, ABD Başkanı Joe Biden, ABD'nin Orta Doğu bölgesinde aktif bir ortak olmaya devam edeceğini belirterek, "Asla çekip gitmeyeceğiz ve bölgede Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız!" demesinin ardından yapıldı. Bu zirvenin bir başka açıdan önemi ise ABD ve İngiltere’nin Ukrayna’yı silahlandırarak Rusya ile Avrupa’yı çarpıştırmak istediği bir süreçte vuku bulması.
Astana toplantısında Suriye de yer alacak…
Üç lider, Suriye’de Fırat’ın doğusundaki ABD askerlerinin ülkeden çıkarılması gerektiği konusunda mutabık kaldılar. İran, Rusya ve Türkiye, dün Tahran'da düzenlenen “Astana formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı” sonunda yayınlanan ortak bildiride, Ankara'nın Suriye'nin kuzeyine olası bir askeri operasyon başlatma tehdidi çerçevesinde Suriye'deki ‘teröristleri etkisiz hale getirme’ konusunda aralarındaki iş birliğini sürdürme kararlılıklarını vurguladılar.
Kimbilir belki şimdiye kadar bu tür toplantılara gizli saklı iştirak eden Suriyeli yetkililer, bundan sonra aleni ve resmi olarak katılır.
Ankara, Tahran ve Moskova'nın üstü örtülü onayını aldı…
Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin Tahran’daki Astana zirvesinde; Suriye’nin toprak bütünlüğü, ABD’nin bölgedeki varlığı, PKK/YPG ve İdlib’deki terörist varlığı ve sığınmacıların geri dönüşü konusu öne çıkan vurgular oldu. Ayrıca Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye operasyonu için Rusya ve İran’ın onayını aldı.
Bu nokta çok önemli çünkü İran rejimi, Ankara'nın Suriye operasyonlarına hep üst perdeden karşı çıkıyordu. Hatta İran destekli paramiliter grupların Suriye'deki Türk askeri unsurları ile çatıştıkları biliniyor. Irak ve Suriye'deki “Kudüs Ordusu” komutasındaki bu paramiliter güçler Türk askeri hedeflerine saldırılar düzenliyordu.
İran'ın sözde Türk asıllı dinî lideri Ayetullah Hamaney ile yeni Cumhurbaşkanı İbrâhim Reisi'nin dış politika tercihlerinin farklılığı ve anlaşmazlığı gözlerden kaçmıyor. Siyasi irade; dini lidere bağlı askeri ve istihbarat birimlerinin atanmış/seçilmiş cumhurbaşkanını hiçe sayan eylemliliginden rahatsız.
İstihbarat diplomasisi işe yaradı…
İran yönetiminin başını ağrıtan ve uluslararası platformlarda zora sokan bu yarı legal güçlerin tasfiye edilmesi hususunda önceden MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan'a bilgi verildiği anlaşılıyor. İranlı muhaliflerin kaçırılması, İsrailli diplomatlara suikast düzenlenmesi gibi Türkiye'de bir dizi casusluk etkinliklerinde bulunan İranlı ajanlardan müteşekkil suikast timlerinin ve haberleşme ağlarının deşifresi sonrasında ‘deport’ edilmesi, İran'ı çok zor durumda bırakmıştı.
İran Devrim Muhafızları İstihbarat şefi Hüccetülislam Hüseyin Tayep’in görevinden alınmasına yol açan, kendisine bağlı personelinin birer birer Tahran'ın göbeğinde öldürülmesi olmuştu. İran, kanlı değişimleri seviyor. Her kaybettiği komutanını Kerbela motifli cenaze merasimleri ile toprağa veriyor.
Nitekim bu kanlı değişimin ilk habercisi, Kudüs Orduları Komutanı Kasım Süleymani'nin İran dışında en güçlü olduğu Bağdat yakınlarında düzenlenen roketli saldırı ile öldürülerek ortadan kaldırılması olmuştu.
Tüm bunlara bakıldığında son zamanlarda Tahran yönetiminin Ankara ile temaslarında son derece özenli olmaya gayret gösterdiği anlaşılıyordu. Zaten İran tarafı, son bir aydır Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyi ile ilgili endişelerini haklı bulduğunu kabullenen açıklamalar yapıyor ve bu bölgeye olası askeri operasyon ile ilgili aktif ve pragmatik diplomasi yürütüyor.
Neden mi?
Kartların yeniden dağıtıldığı Ortadoğu coğrafyasında, jeopolitik dengeleri gözeten Türkiye, bölgede ittifak değiştirerek, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Sudan ve İsrail ile yakınlaştı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın, resmi temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelmesi, Ankara ve Riyad yönetimleri arasında Kuzey Irak’tan Yemen’e kadarki geniş coğrafyada büyük çaplı bir iş birliği ile İran’ın müttefiklerini savunmasız kılabilecegi ortaya çıktı.
Denilebilir ki; Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki barış havası, kendi jeopolitik ve güvenlik faktörleri, İran için pek hoş karşılanmayan ve korkutucu bir gelişmeydi.
İran, genellikle Doğu Avrupa, Orta Asya ve Afrika gibi bölgelerde daha az gelişmiş güvenlik hizmetlerinden yararlanırken, Batı Avrupa ve Afrika gibi operasyon ortamının daha zor olduğu bölgelerde saldırılar planlamaya ve gözetleme faaliyetlerine katılmaya devam ediyor.
Kim ne derse desin bu zirveye Türkiye damgasını vurdu!
*
İlgilisine:
Bana kâfir demiş müftü efendi
Tutalım ben diyem ona müselmân
Vardıkta yarın rûz-ı cezaya
İkimiz de çıkarız onda yalan
***
Tahir Efendi bana kelb demiş
İltifâtı bu sözde zâhirdir
Mâlikîdir mezhebim zîrâ
İ'tîkâdımca kelb tâhirdir
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://www.bbc.com/turkce/articles/cxwmy8x8pgwo
https://tr.sputniknews.com/20220716/abd-baskani-biden-ortadogudan-asla-cekip-gitmeyecegiz-1058784273.html
https://turkish.aawsat.com/home/article/3768101/ iran-rusya-ve-türkiyeden-suriyedeki-terristleri-etkisiz-hale-getirmede-
https://tr.irna.ir/news/84828257/Türkiye-ve-Suriye-meselesinde-aktif-ve-pragmatik-diplomasi-yürütüyoruz
https://tr.sputniknews.com/20220720/turk-uzmanlar-astana-surecinde-cozumun-kolaylastirilmasi-icin-suriyenin-masaya-katilmasi-gerekiyor-1058937070.html
https://tr.euronews.com/2022/07/20/astana-sureci-turkiye-iran-rusya-ortak-bildirisinde-neler-var
hakan can 2 yıl önce
Nazlı 2 yıl önce
Ülkücü nefes 2 yıl önce