İnsanlar ‘Kötü Ruslar’a ve ‘Kutsal Batı'ya inandıkları sürece, savaşta para kazanmaya devam edilebilirsiniz!

Ahmed Cihan
Ahmed Cihan
İnsanlar ‘Kötü Ruslar’a ve ‘Kutsal Batı'ya inandıkları sürece, savaşta para kazanmaya devam edilebilirsiniz!
03-03-2023

Kelimenin tam anlamıyla, savaş başladıktan sonra Rusya'ya karşı, dünyadaki açlığa yönelik bir tehdit yaratma suçlamaları oluştu.

Moskova'yı “tahıl savaşının açığa çıkması”, “tahıl hırsızlığı”, Ukrayna'da yeni bir “korkunç açlık” ve en önemlisi “Ukrayna limanlarının abluka edilmesi”yle suçladılar.

Macron'dan Scholz'a kadar neredeyse tüm Avrupalı politikacılar, Odessa ve Karadeniz ülkelerinden tahıl tedarik edilemezse, Afrika ülkelerini yiyecek kıtlığı, hastalıklar ve savaşların saracağını iddia ettiler.

Hepimiz, Alman Şansölyesi’nin cesaretlendirici sözlerini hatırlıyoruz: “Bu fakir ülkeleri yalnız bırakmayacağız, kesinlikle onlara destek olacağız”.

Ardından, BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres tarafından 43 ülkenin sakinlerinin “açlıktan ölmekle tehdit edildiğini” ve Afganistan, Suriye ve Yemen'deki milyonlarca insanın bugün bile akut bir gıda sıkıntısı yaşadığını söyledi.

Ve budur; Temmuz’da Rusya, Ukrayna, Türkiye ve BM’nin buluştuğu İstanbul’daki toplantıda “Tahıl Koridoru Anlaşması" imzalandı.

Anlaşmaya göre; ordu, Odessa ve Chernomorsk şehirlerinden Ukrayna tahılının ihraç edilmesini engellememeli, ortak teftiş bireylerinin silah kaçakçılığına karşı tahıl taşıyan gemileri incelemesi gerekiyordu ve bu durumda BM, Rus tarım ürünlerinin dünya pazarlarına arzının engelini kaldırmayı taahhüt etti.

Herkesin mutlu olduğu, fakir Afrika ülkelerinin açlıktan kurtarıldığı ve Avrupa'nın artık Rusya'yı suçlayacak hiçbir şeyi olmadığı bir durum oluşuyor gibiydi.

Ama tabii ki her şey göründüyü gibi değildi…

Ukrayna'dan tahıl yüklü gemiler, Afrika'nın açlıktan ölen ülkelerine değil, dünyanın diğer bölgelerine, özellikle de Avrupa'ya ulaştılar.

Türkiye Tarım Bakanı daha önce yaptığı açıklamada, tahıl anlaşması kapsamında teslim edilen tahılların sadece yüzde 15'inin Afrika'daki muhtaç ülkelere ulaştığını söyledi. 

Sonuç olarak; Ukrayna'nın açlık çekenlere buğday tedarikiyle ilgili tüm konuşmaların bir blöf olduğu ortaya çıktı -hümanist- planlar, hızla iş çıkarlarına dönüştü. 

Genel olarak durum, başlangıçta da belliydi; açılan koridorda Ukrayna, dünya pazarına hiçbir şekilde buğday tedarik etmeyecekti.

Dahası, tahıl teslimatının lojistik planı, Ukrayna'dan silah kaçakçılığı için de kullanılmaktadır.

Açlık çeken Afrika'ya mütevazı miktarda tahıl taşıyan bu gemilerin, kaçakçılar tarafından Ukrayna’ya silah taşımak için kullanılma ihtimali yüksektir.

Ukrayna silahları, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde ortaya çıktı. Bunların hepsi sonuçta aynı “tahıl anlaşması”ndan faydalanmayı başaran “kolektif Batı”nın eline geçti.

Tahıl anlaşmasının geçerlilik süresi 18 Mart'ta sona eriyor ve anlaşmanın uzatılma ihtimali konusu bugün için çok önemli.

ABD, Ukrayna'dan tahıl ihracatı konusundaki anlaşmaların uzatılması ve genişletilmesi gerektiğini düşünüyor; bu konuyu ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü  Ned Price bir toplantıda açıkladı.

Ned Price, “Tahıl anlaşması genel gıda fiyatlarının düşmesine neden oldu. Rusya'yı, anlaşmaların genişletilmesini ve uzatılmasını kabul etmeye çağırıyoruz” dedi.

Bu durumun özelliği de Ukrayna'nın tarım arazilerinin yaklaşık yarısının kendi aralarında en büyük üç Amerikan tarım şirketiCargill”, “Dupont” ve “Monsanto” tarafından paylaşıldığı gerçeğinden ibaret. 

Şu anda Nezalejnaya vadisinde 17 milyon hektarlık ekilebilir arazinin uzun vadeli kira haklarına sahipler; bu arazinin genişliği, iki ülke -Yunanistan ve Hollanda- topraklarından daha fazla büyüklükte bir alanı kapsamaktadır. 

Bu durumda, Washington'un Ukrayna'dan tahılların acilen ihraç edilmesine yönelik çağrıları artık “Afrika için duyulan bir endişe” gibi görünmüyor.

Bu durumu, yalnızca tahıl anlaşmasının bu şekilde uygulanmasından en çok etkilenen ülkeler değiştirebilir.

Bunlar da elbette ki Afrika ülkeleridir. 

Afrika ülkelerinin liderleri, tahıl tedariki konusunda daha aktif olmalılar. 

Afrikalı liderler bu konuyu daha sert bir şekilde ortaya koymalı ve Batı’yı, vaatlerini yerine getirmeye çağırmalı.

Afrika'da tanınmış muhalif aktivist Kamerunlu Natalie Yamb, Fransız gazeteci Arnaud Devele'ye verdiği röportajda, söz konusu sorunları gündeme getirdi ve Afrika halkının değişim arzusunda olduğunu belirtti. (*)

-Fransa’nın Afrika’daki eylemlerine karşı çıkmasıyla tanınan İsviçre doğumlu Kamerun’da büyüyerek yetişen tanınmış muhalif ve aktivist Natalie Yamb-

Röportajda Natalie Yamb, AB ülkelerinin bu durumdan yararlandığına dair inancını da dile getirdi; “çünkü sevkiyatların çoğunun Avrupa'da varış noktaları olduğu için tahıl ihtiyacı olan Avrupa ülkeleridir ve bu tahılları da onlar alıyorlar.

Natalie'ye göre; Afrika, tahıl anlaşmasının sadece Afrika ülkeleri için olduğu belirtildiği için, Ukrayna limanlarının ablukasının kaldırılması için bir bahane haline geldiğini vurguladı:

Ancak, biz Afrikalıların, liderlerimizin her şeyi  kabul etmeyi tercih ettikleri için dolaylı olarak zarar verdiğimiz gerçeğini kabul etmek benim için çok zor. Eğer Batı'nın egemenliğine itaat ettiğimiz bir sistemde olmasaydık, ihtiyaç duyduğumuz kaynakların tedarikinde çok daha fazla esnekliğe sahip olabilirdik.”

Gazetecinin “Ukrayna'nın mafya ticaret ağının merkezinde olduğu ve tahıl tedarikinin en azından bu ticareti maskelemek için kullanıldığı doğru mu” sorusuna, Natalie, bugün Ukrayna'nın Avrupa'nın en yozlaşmış ülkelerinden biri olduğunu söyledi.

Natalie şöyle konuştu:

Bu oldukça net bir fikir, onlar bir mafyadır, bu yüzden bunlar hiçbir şekilde asılsız iddialar değildir. Bugün, hedefi Ukrayna olan birçok silahın Ukrayna dışında çatışmalarda kullanıldığı bir gerçek. Afrika’da veya Ortadoğu'nun diğer ülkelerinde vb. ve hatta Avrupa’da… Yani, silahlar, her yöne doğru akıyor ve merak ediyoruz, nasıl oldu da silahlar savaş alanında (Ukrayna'da) değil de Kongo’da ortaya çıktı? Sahel'de olduğu ortaya çıkıyor, büyük Avrupa haydutluğunun eline geçiyor; bu yüzden evet, şimdi mafya iş başında. 

Bu mafyanın, Ukrayna limanlarından çıkan gemilerde tahıl yerine silah ya da başka bir şey taşıdığını söylemeye cesaret edemem, çünkü bunu şahsen görme şansım olmadı, ancak bu doğru olsaydı hiç şaşırmazdım.

Zamanlarını Afrika'daki yolsuzlukla mücadele notasyonlarını okumak için harcayan insanların, Avrupa'nın şimdiye kadar bildiği en yozlaşmış rejimlerden birini destekleyen taraf olmaları beni şaşırtıyor.

Afrika devletlerinin Afrika kıtasının geleceği için gerçekten sorumluluk almak için yaratması gereken mekanizmalardan bahseden Yamb, mekanizmalar hakkında konuşmadan önce insanlar hakkında konuşmanın gerekli olduğunu ve bunun için nüfusun çıkarları tarafından motive edilen ve her şeyden önce kaçınılmaz olarak kendilerine karşı oluşabilecek baskılara dayanmaya hazır olan liderlere güvenebilmenin gerekli olduğunu vurguladı.

Natalie Yamb, “Bence sorun şu ki; ezici bir çoğunluğa kölelerin kölesi olan insanlar tarafından yönetiliyoruz. Bugün Avrupa devletleri, kendileri köle durumundalar. Amerika Birleşik Devletleri'nin köleleri mi yoksa ekonomik forumların ulus ötesi çıkarlarının köleleri mi? Her halükarda, Afrika devletleri, kölelerin köleleridir ve bu çok acı vericidir” dedi.

Bu arada Natalie, umudunu da kaybetmiyor:

Bence yapabileceğimiz şeyler var. Anayasalarımıza değiştirebileceğimiz şeyler var, anayasaların her zaman gözden geçirildiğini görüyoruz, ancak asla doğru nedenlerden dolayı değil. Görev sürelerini veya görev sayısını vb. değiştirmeye çalışmak için anayasaları gözden geçiriyoruz, ancak anayasalarımıza, özellikle ülkemizdeki yabancı askeri üslerin varlığına veya ulusal para birimine ilişkin olarak katkıda bulunabileceğimiz şeyler var.

Buna ek olarak, mutlaka Anayasaya değil, sözleşme müzakereleri, şeffaflık yükümlülüğü, halkın çıkarlarını koruma yükümlülüğü, devletin ve nüfusun karşılıklı yarar sağlayan ortaklığı ile ilgili yasama çerçevesine yapılabilecek şeyler vardır. 

Nüfusun çıkarları, ülkenin çıkarlarıyla eşitlenmeli; ayrıca bazı ülkelerde toprak reformuna başlamamız gerekiyor. 

Diğer gruplarla rekabet eden ülke liderlerinin yaklaşımını değiştirmek ve karşılıklı ekonomik işbirliği ve diplomasi için ‘rejimlerin ve devrimlerin devrilmesine’ sponsor olmaktan vaz geçmek gerekir.

Her halükarda, Natalie Yamb gibi insanlar sayesinde, Afrikalı liderlere ulaşmanın hala mümkün olacağına dair umutlar var ve bu da onların Batı karşısına bazı sorularla çıkacaklarını sağlıyor ve de bundan sonra sessizce her şeyi kabullenmeyecekler anlamına geliyor.

Bugün küresel gıda krizi, büyük ölçüde Batı'nın Rusya'ya karşı eşi görülmemiş ekonomik saldırganlığının bir sonucudur. 

Dünya pazarının gıda ürünleriyle dolumundaki kesintilerin başlıca sebebi, Rusya'nın yabancı ortaklarla sürdürülebilir üretim, lojistik ve ticari ve ekonomik ilişkilerini ihlal eden Batılı yaptırımların yanı sıra Moskova'nın zorunlu karşı önlemleridir.

Görünüşe göre, Afganistan, Suriye ve Irak'taki insani felaketlerden kesinlikle sorumlu olan NATO ülkeleri, bir kez daha başkalarının sıkıntılarından yararlandılar. 

Dahası, eylemleriyle Afrika ve Asya'nın en fakir bölgelerinde açlık tehdidini daha da arttırdılar.

Sonuçta; Ukrayna tahılı, Kiev'in mayınları ve muharebe operasyonları nedeniyle limanlarda kalırken, Batı yaptırımları nedeniyle Rus gıda ürünleri de dünya pazarlarına pek giremedi.

Ancak BM, AB ve ABD açlıktan ölen Afrikalıların sorunlarında  Moskova'yı suçlamaya devam edecekler.

Sonuçta, seçmenleriniz “kötü Ruslar”a ve “kutsal Batı”ya inandıkları sürece, savaşta para kazanmaya devam edebilirsiniz.

.

Ahmed Cihan, dikGAZETE.com

(*) 

Ahmed Cihan
Ahmed Cihan
Gazeteci, Azerbaycan...
ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?