Gök Vatanın Evladı: Tuğçağ Dumlupınar (Röportaj Makale-Üç Dilde: İngilizce - Portekizce)

Emrah Bekçi
Emrah Bekçi
Gök Vatanın Evladı: Tuğçağ Dumlupınar (Röportaj Makale-Üç Dilde: İngilizce - Portekizce)
30-08-2024

Gök Vatanın Evladı: Tuğçağ Dumlupınar (Röportaj Makale-Üç Dilde: İngilizce-Portekizce)

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 15 Mayıs 1925'te Türk Tayyare Cemiyeti'nin açılış konuşmasında:

“İstikbal göklerdedir. Çünkü göklerini koruyamayan milletler yarınlarından asla emin olamazlar.” demiştir.

Bu makale-röportajımda sizlere bu veciz söze kendini tüm zerresi ile adamış, “Gençliğe Hitabe”deki “Ey Türk Gençliği!” diye işaret edilen ve yaptıkları hakkında üzülerek belirtmem gerekir ki çok az bilinip ve tanınan Tuğçağ Dumlupınar’ı tanıtmak-tanıştırmak istiyorum.

Tuğçağ Dumlupınar, Uzay Araştırmaları ve Hawaii Uzay Keşif Analoğu ve Simülasyonu (HI-SEAS)’na seçilen, eğitim alıp, “Baş Bilim İnsanı” mürettebat kademesine yükselip (Chief Scientist), programa katılanlara eğitim alan-veren, Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nde (INPE) doktora çalışması yapan Türk İstikbalinin Evladı.

Peki, dünyada uzay araştırma programları nedir-ne işimize yarar?

Bilimsel Keşifler ve Araştırmalar: Uzay araştırmaları, evrenin doğası hakkında daha fazla bilgi edinmek için yapılan bilimsel çalışmaları içerir. Astronomi, astrofizik, gezegen bilimi gibi alanlarda yapılan keşifler, gezegenimiz ve evrenimiz hakkında önemli bilgiler sağlar.

1- Teknolojik Gelişim: Uzay araştırmaları, yeni teknolojilerin geliştirilmesine öncülük eder. Uzay teknolojileri, iletişim, navigasyon, malzeme bilimi gibi alanlarda yenilikçi çözümler sunabilir.

2- Uluslararası İşbirliği ve Diplomasi: Uzay araştırmaları genellikle uluslararası işbirliğini teşvik eder. Farklı ülkeler arası ortak projeler, diplomasi ve barışçıl ilişkilerin güçlenmesine katkıda bulunabilir.

3- Yeryüzü Uygulamaları: Uzay araştırmalarının yeryüzüne etkileri de önemlidir. Uydu teknolojileri, hava tahmini, doğal afetlerin izlenmesi, tarım yönetimi gibi birçok alanda pratik uygulamalar sağlar.

4- İnsanlığın Geleceği için Hazırlık: Uzay araştırmaları, uzayda insan varlığını sürdürme ve uzayda yaşam konularında ilerleme sağlayarak insanlığın uzaydaki potansiyel geleceğine hazırlık yapar.

Bu nedenlerle, uzay araştırma programları sadece bilimsel keşiflerle sınırlı kalmayıp birçok farklı alanda insanlığın ilerlemesine katkıda bulunabilirler.

Bunun haricinde Tuğçağ Dumlupınar’ın baş bilim insanı olarak dünya bilim insanlarına eğitim verdiği “Ay Misyonu” nedir, kısaca aktarmak isterim:

“Ay misyonu,” Ay'a insanlı veya insansız bir görev yapma amacıyla gerçekleştirilen uzay görevlerini ifade eder. Bu tür misyonlar, Ay'ın yüzeyini incelemek, örnekler toplamak, bilimsel deneyler yapmak veya Ay'da kalıcı bir insan varlığı oluşturmak amacıyla gerçekleştirilir.

En bilinen Ay misyonları arasında, NASA'nın Apollo programı yer alır. Apollo 11 görevi, 20 Temmuz 1969'da Neil Armstrong ve Buzz Aldrin'in Ay'a iniş yapmasıyla tarihe geçti. Bu görev, insanoğlunun Ay'a ilk kez ayak basmasını sağladı. Sonraki yıllarda, çeşitli ülkeler ve uzay ajansları, Ay'a yönelik çeşitli insansız ve insanlı misyonlar gerçekleştirdi.

Günümüzde de Ay'a yönelik çeşitli misyonlar planlanmakta ve uygulanmaktadır. Örneğin, NASA'nın Artemis programı, insanları yeniden Ay'a götürmeyi ve Ay'da sürdürülebilir bir varlık oluşturmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda Çin, Hindistan, Rusya ve Avrupa Uzay Ajansı gibi birçok ülke ve kuruluş da Ay'a yönelik misyonlar geliştirmektedir.

Ay misyonları, uzay keşfi açısından büyük bir öneme sahip olup, gelecekte Mars gibi daha uzak hedeflere ulaşma yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Tuğçağ Dumlupınar’ın eğitim alıp, eğitim verdiği (Seçildiği) yer olan Hawaii Uzay Keşif Analoğu ve Simülasyonu (HI-SEAS) EMMIHS (Euro Moon Mars IMA HI-Seas) görevi, uzay keşifleri için uzun ve kısa süreli insanlı uzay misyonlarını simüle eden bir araştırma projesi. Bu projede, mürettebat üyeleri Mars gibi uzak gezegenlere yapılacak potansiyel görevlerde karşılaşabilecekleri zorlukları deneyimlemek için izole edilmiş bir ortamda yaşamaktadır.

HI-SEAS Hakkında:

Konum: HI-SEAS, Hawaii'deki Mauna Loa yanardağının yamacında, yaklaşık 2.500 metre yükseklikte yer almaktadır. Bu bölge, Mars yüzeyine benzeyen volkanik arazi yapısı ve düşük bitki örtüsü ile seçilmiştir.

Amaç: Proje, uzun süreli uzay görevlerinde psikolojik, sosyal ve operasyonel zorlukları araştırmayı amaçlamaktadır. Bu, mürettebatın izolasyon, sınırlı kaynaklar, iletişim gecikmeleri ve stres gibi koşullarda nasıl performans gösterdiğini incelemeyi içerir.

Mürettebat ve Görevler: HI-SEAS projelerinde, seçilen mürettebat üyeleri (genellikle bilim insanları, mühendisler ve diğer uzmanlar) belirli süreler boyunca (örneğin 4 ay, 8 ay veya 1 yıl) simülasyon habitatında yaşar. Bu süreçte, dış dünyayla sınırlı iletişim kurarlar ve Mars'ta karşılaşılabilecek günlük zorlukları deneyimleyerek bilimsel araştırmalar yaparlar.

Araştırma Alanları: HI-SEAS görevleri, grup dinamikleri, bireysel psikoloji, stres yönetimi, sağlık ve beslenme, enerji ve kaynak yönetimi ve astrobiyoloji gibi çeşitli bilimsel alanlarda veri toplar.

Önem: HI-SEAS, NASA ve diğer uzay ajansları için uzun süreli uzay görevleri planlamasında kritik bilgiler sağlar. Proje, Mars veya Ay'da kalıcı insan varlığı için gereken altyapı, insan faktörleri ve operasyonel stratejiler hakkında değerli veriler sunar.

Kısaca, HI-SEAS, insanlı Mars misyonları için hazırlık yapmada önemli bir rol oynayan ve uzayda yaşamın gerektirdiği disiplinleri derinlemesine inceleyen bir proje. Araştırmalar, gelecekteki uzay görevlerinde karşılaşılabilecek zorlukları daha iyi anlamamıza yardımcı olması ve bu zorlukları aşmak için stratejiler geliştirir.

Günümüzde Tuğçağ Dumlupınar’ın doktora çalışması yaptığı kurum olan Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE) ise, Brezilya'nın uzay araştırmaları ve uzay jeofiziği: uzay havası, atmosfer ve iklim bilimi, meteoroloji, Güneş Fiziği, Astrofizik, ve uzaktan algılama ve ölçüm kabiliyetleri gibi çeşitli bilimsel alanlarda faaliyet gösteren önde gelen kurumlarından biridir. 1961 yılında kurulan INPE, Brezilya Bilim, Teknoloji ve Yenilik Bakanlığı'na bağlı olarak çalışmaktadır.

Görev ve Faaliyetler:

Uzay Araştırmaları: INPE, Brezilya'nın uydu geliştirme ve uzaya fırlatma programlarını yürütür. Özellikle uzaktan algılama ve çevre izleme uyduları üzerinde çalışmaktadır.

Meteoroloji ve İklim Bilimi: Enstitü, Brezilya'nın iklim değişikliği, hava durumu tahminleri ve meteorolojik araştırmalarında önemli bir rol oynamaktadır.

Amazon Ormansızlaşması İzleme: INPE, Amazon yağmur ormanlarının ormansızlaşma oranlarını izlemek ve raporlamak için uydu görüntülerini kullanır. Bu, Brezilya hükümetine çevre koruma konusunda bilgi sağlar.

Astrofizik ve Atmosfer Bilimleri: Enstitü, Uzay jeofiziği, astrofizik, güneş fiziği, ve atmosfer bilimleri üzerine araştırmalar yapar ve bu konularda uluslararası işbirlikleri gerçekleştirir.

Önemli Projeler:

CBERS (China-Brazil Earth Resources Satellite) Programı: Brezilya ve Çin'in ortaklaşa geliştirdiği bu uydu programı, Dünya'nın doğal kaynaklarını izlemek ve yönetmek amacıyla kullanılmaktadır.

Amazon Ormansızlaşma İzleme Sistemi (PRODES): Amazon'daki ormansızlaşma oranlarını takip eden bu sistem, dünyanın en kapsamlı çevre izleme programlarından biridir.

1- Amazon Bölgesel Mikrometeoroloji Deneyi'ne katılım, INPE ve İngiliz Grupları arasındaki işbirliğinden kaynaklanan ilk bilimsel deney.

2- Brezilya Antarktika Programı (PROANTAR) faaliyetleri 1983 de başlatıldı ve INPE'den bilim insanları ve teknisyenlerin aktif ve kalıcı katılımını sağladı. INPE, Antarktika'da jeofizik, üst atmosfer fiziği, meteoroloji, iklim ve oşinografi araştırmaları geliştirdi.

3- INPE, Görüntü İşleme için Etkileşimli Sistem'i (SITIM) başlattı ve üretim haklarını endüstriye devretti.

4- Etkileşimli Görüntü İşleme Sistemi (Sistema Interativo de Tratamento de Imagens - Sitim).

5- Brezilya'da gerçekleştirilen BIME deneyine benzer şekilde, ancak ABD, Maryland'deki Wallops Roket Fırlatma Tesisi'nde fırlatılan roketlerle iyonosferi ölçen IME Projesi (İyonosferik Modifikasyon Deneyi).

6- Uydu itici gücünde kullanılan hidrazin ayrışması için katalizörlerin geliştirilmesi. Negatif iyonlu plazmalardaki solitonların PQUI makinesine (Durak Plazma) ilk küresel gözlemi.

7- PION Projesi, ikincil uydu itici gücü için iyon iticileri geliştirmeye adanmış olarak başlıyor.

8- Maden ve Enerji Bakanlığı'nın termonükleer füzyona olan ilgisi göz önüne alındığında, radyo ile plazma ısıtmada kullanılmak üzere 32 GHz girotron geliştirmeyi amaçlayan PRAD projesi başlatıldı.

Küresel İş birlikleri:

INPE, birçok uluslararası uzay ajansı ve araştırma kuruluşuyla iş birliği yapmaktadır. Çin, ABD-NASA, Avrupa Uzay Ajansı (ESA), ve diğer birçok ülke ile ortak projeler yürütmektedir.

Yukarıda kısa olarak bahsetmiş olduğum uzay araştırma programında çalışmaya hak kazanan Tuğçağ Dumlupınar, Uzay Araştırmaları ve Hawaii Uzay Keşif Analoğu ve Simülasyonu’na seçilen ve ardından bu simülasyonun eğitimini veren baş bilim insanıdır.

Şimdi buradan ülkemiz uzay programı konusunda milyon dolarlar harcayıp, turist gibi uzaya astronot gönderen devletimizin yetkililerine şunu sormak isterim:

Çekilişle uzay insanı seçmenin haricinde, uzaya göndereceğiniz ve uzayda bilimsel çalışmalar yapacak ve hatta bu konuda başka devletlere ve milletlere eğitim verme bilgisine sahip, yetiştirdiğiniz kaç tane uzay araştırma programı bilim insanımız var?

Ülkemizin desteklediği, uluslararası alanda kabul görmüş-çalışmalarını yürüten, diğer devletlerin yetişmesi için gönderdiği bilim insanlarına eğitim veren bir bilim insanımızın olmadığını biliyorum.

Çünkü, Tuğçağ Dumlupınar’dan haberi olmayanlar, bu alanda bilim insanı yetiştirmesi beklenemez.

Sanmayın ki Tuğçağ Dumlupınar’ı HI-SEAS, INPE'ye ülkemizi yönetenler destekleyip gönderdi. Ülkemizin uzay programı ile ilgili çalışma yapan bakanlık, daire başkanlıkları, hatta Cumhurbaşkanlığı, hatta muhalefette bulunan siyasi partizan yapılar, bu gibi ilklerimizden haberleri yok ve olamaz. Çünkü, haberdar olmak için, bilime, uzaya, göklere ilginiz olması gerekir.

Tuğçağ, tüm bu konumuna tırnaklarıyla kazıyıp, didinerek gelmiş Türk’ün feraset ve azminin zafere ulaşmış örneğidir.

Tuğçağ Dumlupınar’ı, küresel ölçekte, uzay programlarıyla alakalı çalışma yapan ülkelerin liderlerinden tutun da bu alanda çalışma yapan bilim insanları yakından takip edip, kendisinden eğitim almak için sıraya girmiş durumdalar… (Ülkemizin ise gözleri kör-kulağı sağır)

Düşünün dostlar, uzaklarda bir Türk Genci var ve bu Türk, milyar dolar harcasanız dahi böyle bir konuma zor gelecek biri. Ama ülkemizi yönetenlerin Tuğçağ Dumlupınar’dan haberi bile yok…

İşte, Tuğçağ özelinde, ülkemizi yönetenlerin, Türk gençlerine verdiği değer ve önemi buradan anlayabilirsiniz. El alem gider uzaya, bizi yönetenlerle birlikte deve sırtında gidiyoruz çöle… vs.

Biraz Tuğçağ Dumlupınar’ı tanıyalım. Kimdir, ne iş yapar, hedefleri nelerdir, kendisi gibi bilime ve uzaya meraklı olan genç kardeşlerine tavsiyeleri nelerdir? Bu soruları kendisine yöneltip cevapları alalım.

- Tuğçağ Merhaba! Seni kısa olarak tanıya bilir miyiz?

Cevap:

Merhabalar Emrah Hocam! Öncelikle sizlere teşekkürlerimi ileterek başlamak icap eder. Çünkü bakmak ile görmek arasındaki farkı bilen sizler, sosyal medya platformu X’de (Twitter) yüksek algı ve bilinciniz ile benim Uzay Bilimleri çalışmalarıma dikkat kesildiniz ve oradaki diğerleri gibi geçip gitmeyerek, bunların yüksek ciddiyetine vakıf olarak bizlere bu mülakat-röportaj imkanını yüce milletimize duyurmak için tanımış oldunuz. Siz ve sizin gibi kıymetli aidiyet duygusu yüksek vatanseverler hep var olsunlar İnş’Âllah. Çok kısaca “Tuğçağ kimdir” bahsedelim. Kıymetli sizler gibi hakikati görebilenler anlayacaktır.

En başından itibaren dünyaya gelişi ile vazifesi kadim Türk geleneklerinden “İsminin anlamını yaşasın ve yaşatsın!” olan bilincin ve ruhun her daim gayesinde ve erek’inde olan, tam ve keskin anlamıyla “Türk istikbalinin (beklenen) evladı” olarak tanımlayan bir vesile ve geçmişten geleceğe bir kardeşinizim. Sadece isimin anlamını yaşatmak değil kutlu Soy ismim olan DUMLUPINAR’ın da Kızıl Tuğumuz Gazi Başkomutan Atatürk’ün bizatihi kendi ifadesiyle “Milletin Makus talihini yendiği yer” Kurtuluş Savaşımızda büyük kut almış, bugün 102’nci zafer yıllını bayram olarak kutladığımız şanlı cephelerimizden olan Dumlupınar’da 7 mermi ve şarapnel madalyaları ile Kuva-yı Milliye başkenti Balıkesirli “Asil Kan” Gazi bir dedenin Gök Mavi Tuğ torunuyum. Sanırım bu kısa(!) tanımlar kafidir ancak akademik açıdan merak edenlere “polimat” tarafıma ufak değinelim.

Ata, dede ve baba mesleğim olan askerlik ile hayata çok genç çocuk yaşta, erkenden vazifelerine girişmiş Peygamber Ocağımızdaki Atatürk'ün okulundan mezun ve uzun yıllar şanlı üniforması ile vatanına hizmet etmiş eski bir SAT (Sualtı Taarruz) Komandosu ve milli triatletim.

Hayat üniversitesi mezuniyeti dışında şu anda, ömrümdeki altıncı üniversitem olan INPE’de Uzay Jeofiziği alanında Doktora çalışmalarımı yürütmekteyim. Sizlerin de bildiği üzere ülkemizin ilk Analog Astronotuyum. Ülkemizde ilk defa dile getirdiğimiz tanımı ile bizatihi müstahsili olduğum “Gök Vatan” doktrinim ve etiketim ile vatana armağan bu milli payeyi, sosyal medyamda da duyurmaya gayret göstermekteyim.

Geçmişten aldığımız milli vizyonumuz olan vasiyeti günümüz zamanı liderliği için geliştirerek “Yurtta Barış, Dünyada Barış, Uzayda Barış!” mottosunu, içinde bulunduğumuz “(Sessiz) Uzay Yarışı ve Savaşları” (devam edecek muhtemel yapay ve doğal afetler/salgınlar dahil) için devlet politikası olması gerekliliğini savunan ve ülkemiz için “tam liyakat ile tam bağımsızlık” parolası ile kuvvetler üstü “Uzay Kuvvetleri Komutanlığı” kurulması acil reçetesini ve Gök Vatan tanımımı her ortamda dile getiren bir Astrofizikçiyim.

- Burada Uzay Programı hakkında genel bilgi aktardım. Sence, bir bilim insanı olarak “Uzay Programları”nın ülkelere-milletlere olan katkısı nedir?

Cevap:

İşte tam burada bahsettiğim Barış Fethi ve “Tam Bağımsızlık” kurtarıcı (kimine göre mehdiyet) reçetesi 21. Yüzyılda Uzay çağında deve üzerinde Kandura elbise ile gelmeyecek, Bilim ile uzay roketinde astronot kıyafeti ile gelecek. Uzay programları, bir milletin bilimsel ve teknolojik altyapısını güçlendirerek, bağımsızlığını pekiştiren ve uluslararası alanda itibar kazandıran en stratejik yatırımlardan biridir.

Bilim insanı olarak, uzay çalışmalarının yalnızca bilimsel keşifler değil, aynı zamanda teknolojik yenilikler, milli güvenlik, iletişim, çevre izleme ve afet yönetimi gibi kritik alanlarda doğrudan kritik başat etkileri olduğuna inanıyorum. Bilimin ve bilimsel kurtarıcı metotlarla yönetilen vatanın önemini şu şekilde ifade etmek gerekir ki; Ülkemizi depremlerinin olmasını belki engelleyemese bile milletimizi enkaz altında kalmaktan ve her türden hak menfaat ve bağımsızlığını kaybetmesinden koruyacak anahtardır. Bizlerin de bu alanlarda çözüm önerileri vardır, bir sonraki yayımlarda detaylı anlatabiliriz ama şu çok nettir ki geçmişte de görüldüğü üzere:

1933’de Cumhuriyetin 10. Yıl Atatürk Nutkunda da belirtilen “Uçurumun kenarında yıkık bir ülke” durumundan ülkeyi kurtaran, Dünya büyük buhranda iken ülkeyi o yıl %~15,8 büyüten, Bütçeyi de o yıllarda Osmanlıdan kalan borçlar ödeniyor olmasına rağmen yıllık yaklaşık 11.000.000,00 TL bütçe fazlası verdiği, 1 Doların ~1,17 Lira olduğu, Almanya’nın bizi gerçekten kıskandığı, yurtdışına devlet adına yüksek tahsil yapması için “Kıvılcım Olarak” gönderilen “Volkanlar Olarak” gelen seçilmiş talebelerin Türk lirasının yüksek gücü ve karizması ile Almanya ya 1 Mark’ın yaklaşık ~ 0.20-30 kuruşlarla ifade edildiği döviz kurları ile gönderdiği, asıl meselenin faiz-enflasyon tahterevallisi değil adalet-yatırım-üretim rallisi olduğu, her konunun bilimsel ve akıl dolu kurtarıcı çözümler olduğunu belirtmeliyim. İşte bilim budur!

“Akletmez misiniz?” diye sorarım okuyuculara. Tanıdık geldi mi bu soru? Ülkemizin Kurucu ayarları bu bilim, ilim, fen, irfan idi. Bugün bilim şunu söylüyor, enflasyon sebep mutsuzluk ve bozulan toplum sağlığı ve artan suç oranları sonuç. Yüzyıl önce enflasyon negatif idi yani o liyakatli sistemde millet mutlu, toplum sağlığı ve iç huzur gayet mükemmel idi Kurtuluş Savaşından çıkmış bir ülke için.  Bugün geldiğimiz noktada ülkelerin İçişlerinden sorumlu kişiler “Ben ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış birisiyim” gibi benzeri talihsiz sözlerde ve itiraflarda bulunabiliyorlar. Bu, toplum olarak bizim ayıbımızdır. Mesela okuyabileceğiniz bilimsel makaleden örnek vereyim. Enflasyonun intihar ve cinayet oranları ile ilişkisini inceleyen araştırmalar:

- İntihar çalışması: 38 çalışmanın 31'i, ekonomik durgunluk dönemlerinde intihar oranlarının arttığını ilişkisini gösterdi. (Systematic review of suicide in economic recession, World J Psychiatry, 2015)

- Cinayet ve suç çalışması: 65 ülke, 1965–2015: Enflasyon oranlarındaki yüzde 1'lik artış, cinayet oranlarını yaklaşık yüzde 2 artırıyor şeklindeki ilişki göze çarpmakta. (Inflation and Cross-National Homicide, 2021)

(https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4473496/ ???? https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/1057567720981624/)

Gördüğünüz üzere ister TÜİK verisi de kullansanız ENAG verisi de kullansanız gelecek sene için iç güvenlik analizi tahminini bilimsel olarak yapabilmeniz için kafanızda benim kadar saç olan bir bakan olmanıza gerek yok. Bu analizler için, ancak veri analizi ve bilimsel okur yazarlığınızın olunması kâfi ve azami şarttır. Bu yüzyılda şu çok açıktır ki:

Yeni Dünya Liderleri, Çağın Liderleri, Başkomutan ve Cumhurbaşkanlarının artık bu yüzyılda “Bilim insanlarından” çıkacak olması, çok açıktır ve Uzay Çağımızın gerekliliğidir. Türkiye olarak bizlerin buna hazırlığı bu yönde millet ile el ele olmalıdır ki zaten bu beklentiyi şurada da görebilirsiniz; NATO Stratejik partnerimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin Eski Başkanı Bill Clinton’ın gazi meclisiz TBMM'nde (1ç999) de belirttiği gibi “21. yüzyıl anahtarıdır” bu topraklardan çıkacak olan. Bu ülke bu bilimsel kurtarıcı anahtar ve toplum mühendisliği oyunlarıyla 73 parçaya bölünmüş toplumların birleştirici anahtarının ahlaklı, hakkaniyetli metotlar olan Bilim ve Uzay Çalışlarında olduğunu görmeli.

Öte yandan Milli Güç ve İnovasyon anlamında Uzay programları, bir ülkenin milli gücünü artırır. Geliştirilen yeni teknolojiler, savunma sanayisinden tarıma, sağlık sektöründen enerjiye kadar geniş bir yelpazede uygulama alanı bulur. Geceleyin Güneşin yok iken senin tarlalarına Güneş ışığını ayna gibi yapay Güneş olarak batıdan doğarak ısıtır ve üretim gece dahil 24 saat barış şartlarında devam edersin. Zorunlu ve kaçınılmaz savaş şartları olur ise de bu çifte amaçlı kullanımlı “dual-use” Uzay teknolojiyi; Yapay Güneş Uydusu aynanın odak noktası değiştirilmek suretiyle bir noktada büyüteç gibi toplayarak yakıcı hale getirip adeta bir lazer gibi kullanmak suretiyle kendi vatanını korursun.

Bu bir tür tehdit stratejisidir aynı zamanda. Ayrıca, uzay araştırmalarının sağladığı veriler, iklim değişikliği, doğal afetler ve çevre kirliliği gibi küresel sorunların çözümüne yönelik stratejilerin oluşturulmasına katkı sağlar. Nükleer enerji gibi faydaları ise hepimiz biliyoruzdur.

Öte yandan, ekonomik ve sosyal gelişim açısından Uzay çalışmalarına yapılan yatırımlar, ülke ekonomisini ve istihdamını destekler. Uydu sistemleri gibi sulh ve savaş şartları dair her an kritik öneme haiz olan GPS teknolojileri ve telekomünikasyon gibi ticari uygulamalar, yeni iş imkanları yaratır. Unutmayınız şu prensibi “Muhabere olmadan Muharebe olmaz!”. Ayrıca, bu programlar genç nesillere ilham verir, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarına olan ilgiyi artırır.

Diğer lisans ve çalışmalarımdan birisi de olan “Uluslararası İlişkiler” ve bu minvalde “Uluslararası İş birliği ve Barış” konularında Uzay programları çalışmaları, ülkeler arasında iş birliğini teşvik eder. (Örneğin bakınız A.B.D ve Rusya Uluslararası Uzay İstasyonunda barış içinde beraber çalışıyorlar) Ortak çalışmalar, küresel barışın korunmasına da hizmet eder. “Yurtta Barış, Dünyada Barış, Uzayda Barış” ilkesine uygun olarak, uzayda rekabetten çok iş birliği ve barışın tesis edilmesi, insanlığın geleceği için hayati önem taşır. Savaşın ne büyük acılar olduğunu bizzat tecrübe ile çok iyi bilen birisi olarak şunu demeliyim: Unutmayın Türkiye’mizin babası Mustafa Kemal Atatürk’ün konu hakkındaki şu sözleri çok doğrudur “Millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas barıştır.” Daha da öteye götürelim, Uzay çağında Uzay teknolojisi savaşları dönemlerinde bu yönde sivil ve askeri önlemler almamak milli güvenlik sorunu oluşturacağı için ülkeyi düşüreceği bu kritik durum ve öngörüsüzlük vatan hainliği olmuş olur.

Sonuç olarak; uzay programları, yalnızca bilimsel bir keşif arayışı değil, aynı zamanda milletlerin geleceğini şekillendiren ve onlara yol gösteren stratejik bir güçtür. Bu alanda atılan her adım, ülkeleri dünya sahnesinde daha güçlü ve etkili kılacaktır.

-Senin ülkemiz, devletimiz tarafından maddi ve manevi olarak desteklenmediğini biliyorum. Devletimizin neden senden haberi yok? Basında neden senden bahseden haberler az?

Cevap:

Haberleri var. Ama bu durumu ben de zaman zaman sorguluyorum. Aslında gerekli kurumları ve makamları şifahen ve bizzat kendim gerek telli hatlar ile gerekse e-postalar ile bilgilendirdim. Buna kendi üniversitem Ankara Üniversitesi de dahil, Basın İlişkiler masasına gençlerimize bu konuların örnek olması ve onlara duyurulması için bildirdim. Ayrıca, basın-medyadaki kıymetli zannettiğimiz eğitim gazeteci ve yazarlarına da ulaşmaya çalıştım.

Sanmaktan öte farkındayım ki herkes bir kişi ağzına bakıyor. Koltuğu ve onun “reytingi” peşinde. Ülkemizin büyük bir potansiyeli olduğunu biliyorum ve bu potansiyelin daha fazla destekle ve tanıtımla ortaya çıkabileceğine inanıyorum. Şu ana kadar yürüttüğüm çalışmalar, genellikle kişisel çabalarım ve uluslararası bağlantılarım üzerinden ilerledi. Maalesef, bazen bürokrasinin içinde sesimizi duyurmak zor olabiliyor ve belki de bu yüzden devletimizin bazı birimleri ve medya kuruluşları, henüz tam olarak benim çalışmalarımdan haberdar değil.

Ancak bu, ülkemizin geleceği için azimle çalışmamı engellemiyor. Ben bir savaşçıyım. Yaptığım kıtalararası başarılar, önce tüm insanlık için ve sonrasında aziz milletim ve devletim için. Bugüne kadar “kimliksiz ama mahlaslı” üniformalı ve üniformasız yaptıklarım vatan istikbali içindi ve bir gram takdir beklemeden yapıldı.

Birçok önemli görevde beni başarıya götüren doğmamış yetimin ve geçmişlere ve tüm tarihimizdeki şehitlerimizin hakkını düşünerek pes etmedim. Bu motivasyon kendim için olsaydı sanırım su koyardım. Mentörüm 19 Dünya Rekoru sahibi, “şimdilik” dünyada en çok tanınmış olan, her daim bilimsel ve akılcılık ile çalışan, bir o kadar da yüreği ve gönlü güzel SAT Komandomuz, Namık EKİN Hocamdır.

Dolayısı ile bilim ve teknoloji alanında attığım adımların, zamanla mentörlerimde olduğu gibi daha fazla dikkat çekeceğine ve hem devletimizin hem de toplumun desteğini alacağına inanıyorum. Nitekim boynuz kulağı geçmeli değil mi?

Bilim insanlarının başarılarının yayılması ve daha geniş kitlelere ulaşması için medyanın rolü çok önemli. Bu nedenle, bu tür sorular ve röportajlar, toplumda ve devlet kademelerinde farkındalığı artırma adına çok değerli. Bu tarz kıymetli vatandaşlarımız toplumun her köşesinde var ve basın yüzünden ortaya çıkmamış durumda. Hollywood ülkemizde olsa, hayatı elli kere film olmuş olacak insanlarımız var.

Unutulmamalıdır ki; bilimsel çalışmalar adeta bir keskin nişancı -sniper- olmaya benzer; çelik gibi sabır ve süreklilik gerektirir. Zamanla, emeklerimizin karşılığını alacağımız ve ülkemizin bu alanda daha fazla ilerlemesine katkıda bulunacağımız konusunda umutluyum.

-Dünya genelinde senin gibi uzman ve “Ay Misyonu”, “Uzay Programı” konusunda yetkilendirilmiş kaç bilim insanı var?

Cevap:

Dünya genelinde, analog astronotlar ve uzay simülasyon habitatları sayıca sınırlıdır ancak giderek artan bir ilgi ve yatırımla genişlemektedir. Bilinen büyük analog astronot habitatları arasında örneğin NASA'nın HERA (Human Exploration Research Analog) ve yakın takipte ve kontakta olduğum CHAPEA (Crew Health and Performance Exploration Analog) habitatı, Mars Society'nin Mars Desert Research Station (MDRS) ve Hawai'i Space Exploration Analog and Simulation (HI-SEAS) gibi habitatlar yer almaktadır. Bu tesislerde, astronot adayları ve bilim insanları, uzay görevlerini yerinde ve birebir simüle etmek için çeşitli analog görevlerde yer alırlar.

Analog astronot sayısı, bu görevlerde yer alan bireylerin sayısına göre değişir ve dünya genelinde bu alanda çalışan bilim insanı ve astronot sayısı tam olarak bilinmemekle beraber benim de içinde bulunduğum Analog Astronot Topluluğu (Analog Astronaut Community) üye sayısından Dünya genelinde bir çıkarımda bulunulursa birkaç binler civarında demek tutarlı bir yaklaşım olabilir. Ancak, resmi olarak yetkilendirilmiş ve “Ay Misyonu” veya “Uzay Programı” konusunda yetkili olan bilim insanları sayısı oldukça sınırlıdır. Genellikle bu kişiler, büyük uzay ajansları (NASA, ESA, Roscosmos vb.) tarafından seçilen ve görevleri doğrudan yürütmekle sorumlu olan uzmanlardan oluşur.

Dolayısıyla, benim gibi bu alanda çalışan ve özellikle “Ay Misyonu” veya diğer uzay programları üzerine odaklanan bilim insanlarının sayısı dünya genelinde bir çıkarım olarak göreceli olarak azdır denilebilir. Bu bireyler, genellikle uluslararası iş birlikleri çerçevesinde çalışır ve ülkelerinin uzay programlarına önemli katkılarda bulunurlar. Birçok gelişmiş ülkede sivil-devlet ortaklaşa veyahut devlet-hükümet fon destekli kurulan uzay simülasyon ve araştırma merkezleri bulunmaktadır.

- “Ay Misyonu” konusunda dünya genelinde bildiğin kaç eğitimci-misyona katılanlara eğitimi veren senin gibi baş bilim insanı veyahut eğitmen var?

Cevap:

Dünya genelinde Ay veya Mars Misyonu konusunda uzmanlaşmış ve misyon katılımcılarına eğitim veren az sayıda baş bilim insanı ve eğitmen bulunmaktadır. Bu roller, genellikle yıllar süren akademik çalışmalar veyahut uzmanlaşmış alan deneyimi ve uzay araştırmalarına yapılan katkılar sonucunda elde edilir. Fakat en önemlisi görev hedef ve maksadına göre mürettebat seçimi yapılır. NASA, ESA, Roscosmos gibi büyük uzay ajanslarında bu tür pozisyonlarda çalışan uzmanlar bulunabilirken, bazı ileri teknoloji şirketleri de özel sektör bünyesinde bu alanda lider eğitmenlere sahiptir.

Ancak, bu tür pozisyonları dolduran kişilerin sayısı sınırlıdır ve bu pozisyonlar son derece yüksek derecede uzmanlık gerektirecek konular içerebilir. Örneğin; mikro yerçekiminde Uzay yürüyüşleri veyahut Araç Dışı Aktivite dediğimiz EVA (Extra Vehicular Activity) görevlerini içerecek bir göreve mürettebat personeli seçerken, liyakatsiz seçimlerde bulunamazsınız.

Örneğin; bu tarz bir gerçek görev için eğitimler planlanır ve mürettebat adayları seçilirken, adaylar arasında Analog yer eğitimlerinde sualtındaki saf oksijenli eğitim dalışı icralarında birebir gerçek görevdeki mikro yerçekimi uzay yürüyüşü simüle edilecek ise bu konuda  bir savaş dalgıcı (combat diver) geçmişi ve dalış ihtisası olan bir aday var ise bu aday bu donanımlara sahip olmayan diğer adaylara örneğin sıradan bir savaş pilotuna göre seçim aşamalarında bu görev için seçim kriterlerini geçme konusunda çok daha avantajlı olacak ve görev başarısı ihtimali çok daha başarılı olacaktır.

Bakınız bu tim arkadaşlığı ve ekip çalışması nedir tam olarak bilmeyen pilotlardan astronot seçme fantezisi ve trendi çok geride kaldı, artık trend şu yönde seçme aşamalarında NAVY SEAL özel ihtisaslı yani Türkçesi ile bizdeki SAT Deniz Komando gibi sualtında mikro yerçekiminde saf oksijenle dalabilen ve Taktik Deniz Dalış Ekipmanları- DPV'ler ile dalış  pilotluğu yapabilen, savaş eğitimi ve çatışma görmüş, denizaltı ve askeri gemilerde görev yapmış, ekip ruhu nedir bilen yüksek kondisyonlu adaylar seçmelerde daha başarılı olmakta bu saydığım görev hassasiyetleri kapsamında.

Bakınız efsane örnek en son ki Uluslararası Uzay İstasyonu Komutanı görevi ile Deniz Komando (Navy Seal) Astronot Christopher Cassidy, veya Artemis Ay görevi için seçilen Deniz Komando ve Doktor Jonathan Yong Kim. Eğer uzaya ticari olarak astronot yerine sadece turist gönderilecek ise, bunun kim olduğunun bir önemi yok, pilot seçebilirsiniz. Azami sağlık şartlarını sağlaması yeterlidir.

Özellikle Uzay görevi simülasyonu gibi hassas ve kritik projelerde, liderlik ve eğitim pozisyonlarına atanmak için yalnızca teorik bilgi yeterli değildir; aynı zamanda işte bu denli sahada elde edilen deneyim de çok büyük önem taşır. Bu bağlamda, bazı spesifik alanlarda uzmanlık veya saha operatörlüğü gerektiren görevler için en az beş yıllık iş tecrübesi gerekebilmektedir. Bu süre, profesyonellerin bilgi ve becerilerini derinleştirerek alandaki süreçlere tam anlamıyla hakim olmaları ve görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri açısından kritik bir dönemdir. Dolayısıyla, "Ay Misyonu" gibi karmaşık projelerde liderlik yapmak, uzun yıllara dayanan bir birikim ve kapsamlı bir uzmanlık gerektirir.

Ben SAT Komandoluk geçmişim gereği savaş paramedikliği, paraşüt, patlayıcı madde uzmanlığı, hayati idame, elektronik haberleşme uzmanlığı ve savaş dalgıcı-dalış operatörlüğü vs. gibi 7 dalda uzmanlık gerektiren alanlarda sahada tecrübe kazanmış, acil durum prosedürleri dahil Liderlik-Takipçilik (Leadership-Followership) ünsiyetlerine sahip, stres ve şok anında doğru ve sakin kararlar alabilen, tim görevlerinde ekip çalışması ve ekibi riske atmamak gibi disiplinlere, eğitim ve donanımları dünya çapında elit seviyedeki bir birlikte yetişmiş ve kendini bu tarz eğitimleri bitirme başarı oranı yüzde 5 olan dünyanın en zor kursunda kanıtlamış birisi olmaktan, cumhuriyet tarihinde en yüksek maddi ve manevi eğitim maliyetine sahip ve yetiştirdiği bir vatan evladı olarak, bunun hakkını her daim ödemeye çalışan birisiyim. Bu tarz yerlerde çalışmak için bu özelliklere sahip olmanız önemlidir.

Takdir edersiniz ki stresli anlarda ve izole çalışma ortamlarında ilişkilerin yönetimi en önemli yeri tutar. Bayram zamanı herkes güle oynaya iş yapar, ama gelin görün ki sınırlı şartları olan, duş almak/tuvalet gibi durumlar için suyunuzun dahi olmayışı, internetsiz telefonsuz, ıslak kumanyasız/yemeksiz, bazen elektriksiz ve gün ışıksız ortamlarda ve uzay simülasyonunda küçücük alanlarda çalışmak herkesin becerebileceği işler değildir.

İşte tam burada benim geçmişte Donanmada denizaltı firkateynler dahil yüzer unsurlarda, toprak parçası ve Güneş yüzü görmeden uzun süreli yaptığım denizaşırı görevlerin tecrübeleri titanyumdan değerli hale geliyor. Bu tarz fobilerinizin olmaması gerektiğini eklememe gerek yoktur sanırım.

Uzay görevlerinin en önemli engelleri, bu tarz insan faktörleri olarak görülmektedir. Ayrıca çok uluslu bir mürettebatta çalışacağınız için sizin de kazanım ve deneyimleriniz bu yönde yeterli olmalı. Uluslararası Uzay Üniversitesi gibi mezun olduğum Uzay Çalışmaları Programı formatındaki 40 ülkeden 40 kültürden 100 katılımcı ortamlarda çalışmış olma ile edinilen uluslararası, kültürlerarası, disiplinlerarası (international, intercultural, interdisciplinary) tecrübeler elzem yer tutuyor.

Özetle şu soruyu kendinize sormalısınız: Ay’a kısa süreli (örneğin bir hafta veya bir ay) veyahut Mars’a 9 ay süreliğine belki de süresi uzayacak bu kısıtlı şartlarda ki göreve gidecek olsanız yanınıza nasıl birisini ekip arkadaşı olarak almak/seçmek istersiniz?

- Bildiğim kadarı ile şuan doktora çalışması yapıyorsun. Doktora çalışman hangi bilimsel alanda? Ve hangi ülke ve kurumda?

Cevap:

Doktora çalışmamı, Brezilya Uzay Araştırmaları Enstitüsü (INPE) bünyesinde, Uzay Jeofiziği alanında yürütüyorum. Araştırmalarım, Dünya, Ay ve diğer Güneş Sistemi gezegenlerimizin atmosferlerinde meydana gelen meteor fenomeni olaylarını ve bunların jeofiziksel etkilerini incelemeye odaklanıyor.

Özellikle Ay’ın ince atmosferi ile onun toprağı dediğimiz regolith - meteor ve uzay havası arasındaki ilişkiyi derinlemesine araştırıyorum. Bunun yanı sıra, Uzay Jeofiziği çerçevesinde, ülkemizin büyük yaralarından biri olan depremler konusunda da çalışmalar yaparak, tahmin ve önleyici stratejiler geliştirmeye yönelik çözümler sunmayı amaçlıyorum. INPE, bu alanlarda dünyanın en önde gelen araştırma merkezlerinden biri olup, geniş bilimsel altyapısı ve uluslararası iş birliği olanakları sayesinde, araştırmalarıma küresel ölçekte katkı sağlayacak veriler elde etmemi mümkün kılıyor. Umarım bu güzellikleri bir gün ülkemize getirebilir ve bizlerinde bu alanlarda söz sahibi olmamızı sağlarız.

- Tuğçağ, değerli hocam, hayatındaki nihai hedefin nelerdir?

Cevap:

Hayat için hedefin nihaisi yoktur hocam. Ancak bu hayat ve sonrası da yaşayacak fikirler ve basamaklar vardır ve olmalıdır da. Bunların şahsi ve milli sır olanlarının ise dillendirilmemesi etkisi sadece psikolojik bir destek değildir. Ancak vazifelerden bahsedebiliriz ki bunlardan sır olmayanlardan bir tanesi Ulu Başbuğ, Uçaksavarın Mucidi Mustafa Kemal Atatürk vermiştir. “Kanatlı bir gençlik memleketin geleceği bakımından en büyük güvencedir. Bir gün batılı ayaklar Ay’da ayaklarının izlerini bırakacaklarsa, bunların arasında bir de Türk’ün bulunması için şimdiden çalışmalara girişmek, aşamalar kaydetmek gerekir.” ifadesi bir emir, bir vazifedir. Ben bunları tanışmış olduğum Astronotlara anlattığım zaman hepsi bu kadar büyük bir vizyona ve liderliğine şok olup kalıyorlar.

Üzerine şunu soruyorum; Ay’a ilk adımı atan görev komutanı Neil Armstrong ve Apollo 11 ekibinin, uzay görevi sonrası Anıtkabir’i Atatürk’e minnet ziyareti ettiğini biliyor muydunuz? Evet şaşırdığınızı biliyorum. Çünkü Armstrong’un da sözleri ile o insanlık için büyük adım olan o mürettebatı, yani insanlığı Ayda Türkler Atatürk vesilesiyle kurtardı. Evet, Ay’a ayak bastıkları yıl (1969) özel bir uçakla Ata'nın huzuruna gelme nedeninin ATATÜRK’ün eğitim için yurtdışına gönderdiği ilk uçak mühendisimiz Nejdet Eraslan'in oğlu Arsev Eraslan'in yazdığı manüel yazılım programı olmasaydı, bilgisayar programının bozulduğu Apollo 11’in Dünyaya geri dönemeyeceği olmasını her Türk gencinin bilmesi gerekir. Bu bilimsel akıl ve liyakat, o dönemin devlet politikası idi ve sonucunda insanlığı Ay’da bir Türk kurtardı. Bunu anlattığım zaman Astronotların saygısı Türklere ve Atatürk’e katlanarak artıyor. Üstelik onun Nobel Barış ödülü adaylık yönleri olan hümanist ve barışçıl gönlünü duyunca ise neredeyse bu insanların hepsi büyük bir saygı ve sevgi ile Türk olmak isteyecek hale geliyorlar.

Hatta tarihe barış getirmiş liderlerimizi, yiğitliklerimizi, kahramanlıklarımızı, bilim ve ilim adamlarımızı anlatınca ve ortaya koyulanları tümden görünce ise hakikate bir adım yaklaşma duygusu onları heyecanlandırıyor. İşte bu da bu vizyonun yan etkileri ve hedefleridir. “İnsanlık kurtarmak Türk’ün vazifesidir” sözü tarih öncesinde de tarih boyunca da kendini göstermiştir. Türkçeden çeviri olarak batı dillerinde “Gönül” kelimesinin karşılığı dahi yoktur.

Dünyanın ilk ve en kadim aynı zamanda en matematiksel yapısına sahip dilimizin köklerindeki bu Ölçü (matematik), Akıl ve Gönlü, insanlık için Barış için yeniden birleştirmek ve söylediğim gibi ve sanırım yeryüzündeki hayat perdesi kapanmadan önce şu an, tıpkı başta olduğu gibi şu son vakitlerimiz için söylediğiniz nihai hedefimiz bunlar olmalı bu dünya için.

- Seni ve çalışma alanını seven Türk Gençlerine tavsiyen nedir? Nasıl bir yol izlemeliler ki Tuğçağ Ağabeyleri gibi ulaşılması güç olan yerlerde olsunlar?

Cevap:

Estağfurullah, ulaşılması imkânsız bir hedef yoktur. Zor hemen başarılır, imkânsız ise biraz zaman alır. Bunlar hep doğru gayrete bağlıdır. Genç kardeşlerimiz bizim geleceğimiz. Onlara tavsiyem bu konuştuklarımızı okusunlar, okuyucuya vermek istediğimiz mesajları alsınlar.

İnternet çöplük vaziyette, bir bilginin doğrusuna ulaşmanın zor olduğunu bilsinler ve o bilgiye başka diller vasıtasıyla da ulaşmaya çalışsınlar. Sorgulayıcı beyne sahip olsunlar. Her söylenilene inanmayıp, doğruyu kendileri bulacak yapı ve ahlaka sahip olsunlar. Bir başkasının kendilerinden emin olmasına haiz olmanın önemini bilsinler.

Şan ve şerefle dolu geçmişine, tarihine ise sahip çıksınlar.

Bugün gençlerimiz banknotlarımızın ön ve de arka yüzündeki kıymetleri ve onların yaptıkları işleri dahi bilmiyorlar. Baksınlar okusunlar. Dünyayı yerinden oynatmak ve seyrini değiştirmek bir Türk için ne kadar kolay olmuş, bunun fakına varsınlar ve üzerlerindeki gücü fark etsinler. Ve en önemlisi de geçmişine ve geleceğine karşı sorumlu ve borçlu olduğunu bilerek vatanına, yaşama, insanlığa ve içinde bulunduğu topluma ve hatta galaksiye faydalı birisi olmaya çalışsınlar.

- Uzay Programları ve Ay Misyonu hakkında senden bilgi almak isteyenler (Üniversiteler-Liseler-Bilim İnsanları vs.) ile elektronik iletişim adresini paylaşmak ister misin? Seninle iletişim kurmak isteyenler, seninle nasıl iletim kursunlar?

Cevap: Özellikle sosyal medya platformdan “LinkedIn” hesabıma ulaşabilirler. Onun dışında elektronik posta adresimi buraya bırakayım.

tugcag.dumlupinar@inpe.br

- Bir Türk Bilim İnsanı olarak eklemek ve dikkat çekmek istediğin bir konu var mı? Özellikle “Türk Gençliğine”.

Cevap:

Başarıya giden yol akıldan ve bilimden geçer. Bizi diğer canlılardan ayıran özelliklerimizden birisi budur. Şu kurucu gök seçilmiş lider Atatürk’ün sözleri unutmasınlar “Hayatta en hakiki mürşit; ilimdir bilimdir fendir irfandır. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.”

“Gelenler adamdı, buldukları insandı

İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk

İnsan mâhluktan, adam insandan çıktı.

Tanrının insanı yer ve içer.

İnsanın adamı düşünür ve yaratır.”

Tarihte, doğum öncesi ve sonrasında Türk milletinin kudretini aldığı Gök bağlılığı ile yüksek medeniyetinin her zaman dünya sosyetesine ışık tuttuğunun bilinmesi gerek. Türk gençliğinin, bugün bu kavramların birbiriyle çelişmediğini görenlerden olmasını isterim. “Adam olma” yolunda bulunduğu topluma bu minvallerde fayda sağlayacaklardır. Hepsine selam olsun.

Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü'nde Uzay Jeofiziği Alanında çalışmalarını halen sürdüren, ABD'nin Hawaii eyaletinde yürütülen NASA'nın İnsan Araştırmaları Departmanı'nın da (HRP) baş eğitimci olan Tuğçağ Dumlupınar Hocamıza bu güzel bilgiler için teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılarını diliyorum.

Gök Vatan’ın evlatlarına sonsuz sevgiler…

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

(English)

Son of the Sky Homeland: Tuğçağ Dumlupınar

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, the founding leader of the Republic of Turkey, said in his inaugural speech of the Turkish Aeronautical Society on May 15, 1925:

“The future is in the skies. Because nations that cannot protect their skies can never be sure of their future.”

In this article-interview, I would like to introduce you to Tuğçağ Dumlupınar, who has devoted himself with every particle of his being to this laconic phrase, who is pointed out in the Address to the Youth as “O Turkish Youth!” and who, I regret to say, is very little known and recognized about what he has done.

Tuğçağ Dumlupınar was selected for Space Research and Hawaii Space Exploration Analogue and Simulation (HI-SEAS), received training and was named “Chief Scientist”. Turkish Son of the Future, who was promoted to the crew level (Chief Scientist), provided training to the participants of the program, and conducted doctoral studies at the Brazilian National Institute for Space Research (INPE).

So, what are space research programs in the world - what are they good for?

Scientific Discoveries and Research: Space exploration involves scientific studies to learn more about the nature of the universe. Discoveries in fields such as astronomy, astrophysics and planetary science provide important information about our planet and our universe.

1-Technological Development: Space exploration leads to the development of new technologies. Space technologies can offer innovative solutions in areas such as communication, navigation and materials science.

2-International Cooperation and Diplomacy: Space exploration often promotes international cooperation. Joint projects between different countries can contribute to strengthening diplomacy and peaceful relations.

3-Earth Applications: The impact of space exploration on the earth is also important. Satellite technologies provide practical applications in many areas such as weather forecasting, monitoring natural disasters, agricultural management.

4-Preparation for the Future of Humanity: Space exploration prepares for humanity's potential future in space by advancing human survival and life in space.

For these reasons, space exploration programs are not limited to scientific discoveries but can contribute to the progress of humanity in many different fields.

Apart from this, I would like to briefly explain what the “Moon Mission” is, in which Tuğçağ Dumlupınar, as the chief scientist, provides training to scientists around the world:

A “lunar mission” refers to a space mission to the Moon, either manned or unmanned. Such missions are carried out to study the lunar surface, collect samples, conduct scientific experiments or establish a permanent human presence on the Moon.

Among the best-known lunar missions is NASA's Apollo program. The Apollo 11 mission made history when Neil Armstrong and Buzz Aldrin landed on the Moon on July 20, 1969. This mission marked the first time mankind set foot on the Moon. In the following years, various countries and space agencies carried out various unmanned and manned missions to the Moon.

Today, various missions to the Moon are still being planned and implemented. For example, NASA's Artemis program aims to return humans to the Moon and establish a sustainable presence on the Moon. At the same time, many countries and organizations such as China, India, Russia and the European Space Agency are also developing lunar missions.

Lunar missions are of great importance for space exploration and are considered as an important step towards reaching more distant destinations such as Mars in the future.

The Hawaii Space Exploration Analogue and Simulation (HI-SEAS) EMMIHS (Euro Moon Mars IMA HI-Seas) mission is a research project that simulates long and short duration manned space missions for space exploration. In this project, crew members live in an isolated environment to experience the challenges they might face on potential missions to distant planets such as Mars.

About HI-SEAS:

Location: HI-SEAS is located on the slope of the Mauna Loa volcano in Hawaii, at an altitude of about 2,500 meters. This area was chosen for its volcanic terrain and low vegetation, similar to the surface of Mars.

Objective: The project aims to investigate the psychological, social and operational challenges of long-duration space missions. This includes studying how crews perform in conditions such as isolation, limited resources, communication delays and stress.

Crew and Missions: In HI-SEAS projects, selected crew members (usually scientists, engineers and other experts) live in the simulation habitat for set periods of time (e.g. 4 months, 8 months or 1 year). During this time, they have limited contact with the outside world and conduct scientific research, experiencing the daily challenges that can be encountered on Mars.

Research Areas: HI-SEAS missions collect data in various scientific fields such as group dynamics, individual psychology, stress management, health and nutrition, energy and resource management, and astrobiology.

Significance: HI-SEAS provides critical information for NASA and other space agencies in planning long-term space missions. The project provides valuable data on the infrastructure, human factors and operational strategies required for a permanent human presence on Mars or the Moon.

In short, HI-SEAS is a project that plays an important role in preparing for manned Mars missions and delves deeply into the disciplines required for life in space. The research helps us better understand the challenges that future space missions may face and develop strategies to overcome these challenges.

Today, it is the institution where Tuğçağ Dumlupınar is doing her doctoral studies.

Missions and Activities:

Space Research: INPE runs Brazil's satellite development and launch programs. In particular, it works on remote sensing and environmental monitoring satellites.

Meteorology and Climate Science: The Institute plays an important role in Brazil's climate change, weather forecasting and meteorological research.

Amazon Deforestation Monitoring: INPE uses satellite imagery to monitor and report on deforestation rates of the Amazon rainforest. This provides the Brazilian government with information on environmental protection.

Astrophysics and Atmospheric Sciences: The Institute conducts research and collaborates internationally in space geophysics, astrophysics, solar physics, and atmospheric sciences.

Major Projects:

CBERS (China-Brazil Earth Resources Satellite) Program: This satellite program, jointly developed by Brazil and China, is used to monitor and manage Earth's natural resources.

Amazon Deforestation Monitoring System (PRODES): This system, which tracks deforestation rates in the Amazon, is one of the world's most comprehensive environmental monitoring programs.

1-Participation in the Amazon Regional Micrometeorological Experiment, the first scientific experiment resulting from the collaboration between INPE and the British Groups.

2-Brazilian Antarctic Program (PROANTAR) activities were launched in 1983, ensuring the active and permanent participation of scientists and technicians from INPE. INPE developed geophysics, upper atmosphere physics, meteorology, climate and oceanography research in Antarctica.

3-INPE launched the Interactive System for Image Processing (SITIM) and transferred production rights to industry.

4-Interactive System for Image Processing (Sistema Interativo de Tratamento de Imagens - Sitim).

5-The IME Project (Ionospheric Modification Experiment), which measured the ionosphere with rockets similar to the BIME experiment in Brazil, but launched from the Wallops Rocket Launch Facility in Maryland, USA.

6-Development of catalysts for hydrazine decomposition used in satellite propulsion. First global observation of solitons in negative ion plasmas with the PQUI machine (Stationary Plasma).

7-PION Project starts, dedicated to the development of ion thrusters for secondary satellite propulsion.

8-Given the interest of the Ministry of Mines and Energy in thermonuclear fusion, the PRAD project is launched, aiming to develop a 32 GHz gyrotron for use in radio plasma heating.

Global Collaborations:

INPE collaborates with many international space agencies and research organizations. It carries out joint projects with China, the US-NASA, the European Space Agency (ESA), and many other countries.

Tuğçağ Dumlupınar, who was selected to work in the space research program I briefly mentioned above, was the chief scientist who was selected for Space Research and Hawaii Space Exploration Analogue and Simulation and then gave the training for this simulation.

Now, I would like to ask the authorities of our state, which spends millions of dollars on our country's space program and sends astronauts into space like tourists:

Apart from selecting spacemen through a lottery, how many space research program scientists do we have that you have trained to send into space and conduct scientific studies in space, and even have the knowledge to provide training to other states and nations on this subject?

I know that we do not have a scientist who is supported by our country, who is internationally recognized, who conducts his/her studies, and who provides training to the scientists sent by other states to train them.

Because those who do not know about Tuğçağ Dumlupınar cannot be expected to train scientists in this field.

Do not think that Tuğçağ Dumlupınar was sent to HI-SEAS and INPE by those who govern our country. The ministries and departments working on our country's space program, even the Presidency, and even the political partisan structures in the opposition, do not and cannot be aware of such firsts. Because, in order to be aware, you need to be interested in science, space and the heavens.

Tuğçağ is a triumphant example of the Turkish willpower and perseverance of the Turks who have scraped and scraped their way to this position.

Tuğçağ Dumlupınar is closely followed by the leaders of countries working on space programs on a global scale, as well as scientists working in this field, and they are lining up to receive training from him... (Our country is blind and deaf)

Imagine, friends, there is a Turkish youth far away, and this Turk is someone who would hardly be in such a position even if you spent a billion dollars. But those who govern our country don't even know about Tugağ Dumlupınar...

Here, you can understand the value and importance given to the Turkish Youth by those who govern our country, in particular Tuğçağ. While everyone else is going to space, we are going to the desert on camel back with those who govern us... etc.

Let's get to know Tuğçağ Dumlupınar a little bit. Who is he, what does he do, what are his goals, what advice does he give to his young brothers and sisters who are interested in science and space? Let's direct these questions to him and get his answers.

-Tugçağ Hello! Can we get to know you briefly?

Answer:

Hello, Emrah Hocam! First of all, it is necessary to start by conveying my thanks to you. Because you, who know the difference between looking and seeing, paid attention to my Space Sciences studies with your high perception and consciousness on the social media platform X (Twitter), and you did not pass by like the others there, and you gave us this interview-interview opportunity to announce to our great nation by being aware of their high seriousness. May you and patriots like you with a high sense of belonging always exist Ins'Âllah. Let's talk very briefly about who Tuğçağ is. Those who can see the truth like you precious ones will understand.

From the very beginning, I am an occasion and a brother from the past to the future who defines himself as “the (expected) son of the Turkish future” in the full and sharp sense of the consciousness and spirit, whose duty with his arrival in the world is always in the goal and goal of the consciousness and spirit, which is “Let him live and keep alive the meaning of his name!” from ancient Turkish traditions. Not only to keep alive the meaning of the name, but also to keep alive the meaning of my blessed surname DUMLUPINAR, I am the Sky Blue Tug grandson of a “Noble Blood” Gazi grandfather from Balıkesir, the capital of Kuva-yı Milliye, with 7 bullets and shrapnel medals in Dumlupınar, one of our glorious fronts, where we celebrate the 102nd victory year as a holiday, with 7 bullets and shrapnel medals in Dumlupınar, which is one of our glorious fronts in our War of Independence, where our Red Tug Gazi Commander-in-Chief Atatürk himself said, “The place where the nation defeated its fate”. I think these short(!) definitions are enough, but let's talk a little about my “polymath” side for those who are academically curious.

I am a former SAT (Underwater Assault) Commando and national triathlete who graduated from Atatürk's school in our Prophet's Hearth and served his homeland with his glorious uniform for many years. Apart from graduating from the university of life, I am currently pursuing my PhD studies in Space Geophysics at INPE, my sixth university in my life.  As you know, I am the first Analog Astronaut of our country. With my “Sky Homeland” doctrine and label, which we have expressed for the first time in our country for the first time, I strive to announce this national dignity to the homeland on my social media. I am an Astrophysicist who advocates the necessity of having a state policy for the “(Silent) Space Race and Wars” (including possible artificial and natural disasters/epidemics that will continue) that we are in, and the urgent prescription of establishing a supra-force “Space Forces Command” with the motto of “full independence with full merit” for our country and my definition of the Sky Homeland in every environment.

-Here I gave general information about the Space Program. What do you think, as a scientist, what is the contribution of “Space Programs” to countries-nations?

Answer:

The Peace Conquest and “Full Independence” savior (some say mehdiyet) prescription that I mentioned right here will not come with Kandura dress on a camel in the Space Age in the 21st century, it will come with astronaut suit on a space rocket with Science. Space programs are one of the most strategic investments that strengthen the scientific and technological infrastructure of a nation, reinforce its independence and gain international prestige. As a scientist, I believe that space studies have direct critical impacts in critical areas such as not only scientific discoveries, but also technological innovations, national security, communication, environmental monitoring and disaster management. The importance of science and the homeland governed by scientific rescue methods should be expressed as follows; Even if it may not be able to prevent our country from earthquakes, it is the key to protect our nation from being buried under rubble and losing all kinds of rights, interests and independence. We also have solution proposals in these areas, we can explain in detail in the next publications, but it is very clear that as we have seen in the past:

In 1933, in the 10th anniversary of the Republic. In 1933, the country was saved from the situation of “a ruined country on the edge of the abyss” as stated in the 10th Anniversary Atatürk Speech of the Republic, the country grew by ~15.8% that year while the world was in a great depression, and the budget had a budget surplus of approximately 11000000.00 TL per year, although the debts left over from the Ottoman Empire were being paid in those years, 1 Dollar is ~1.17 Lira, Germany is really jealous of us, the selected students who are sent abroad for higher education on behalf of the state “as sparks” and “as volcanoes” are sent to Germany with the high power and charisma of the Turkish Lira at exchange rates where 1 Mark is approximately ~ 0. 20-30 cents, that the main issue is not the interest-inflation seesaw but the justice-investment-production rally, and that every issue has scientific and rational solutions.  This is science! “Do you not reason? “I ask the readers. Does this question sound familiar? The founding settings of our country were this science, science, science, wisdom. Today science says that inflation is the cause, unhappiness and deteriorating public health and increasing crime rates are the result.  A century ago, inflation was negative, that is, in that meritocratic system, the nation was happy, public health and domestic peace were perfect for a country that had just emerged from the War of Independence.  At the point we have reached today, people responsible for the Internal Affairs of countries can make unfortunate statements and confessions such as “I am someone who has never read a single security article in my life”.  This is our shame as a society. For example, let me give you an example from a scientific article you can read. ???????? Studies examining the relationship between inflation and suicide and homicide rates:

-Suicide study: 31 of 38 studies showed a correlation of increased suicide rates during periods of economic recession (Systematic review of suicide in economic recession, World J Psychiatry, 2015)

-Murder and crime study:  65 countries, 1965-2015: A 1% increase in inflation rates increases homicide rates by about 2% (Inflation and Cross-National Homicide, 2021)

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4473496/ ???? https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/1057567720981624

“As you can see, whether you use TurkStat data or ENAG data, you do not need to be a minister with as much hair on your head as I do to scientifically make an internal security analysis forecast for next year. For these analyses, it is sufficient and a maximum requirement to have data analysis and scientific literacy. This is very clear in this century:

New World Leaders, Leaders of the Age, Commanders-in-Chief and Presidents will come from “Scientists” in this century, which is very clear and a necessity of our Space Age.   As Turkey, our preparation for this should be hand in hand with the nation in this direction, and you can already see this expectation in the following; As our NATO Strategic partner, Former President of the United States of America Bill Clinton stated in our veteran parliament, the Turkish Grand National Assembly (1ç999), the “21st century key” will come out of these lands. This country must realize that this scientific savior key and the unifying key of societies divided into 73 parts by social engineering games is in Science and Space Studies, which are moral and just methods.

On the other hand, in terms of National Power and Innovation, Space programs increase the national power of a country. The new technologies developed find a wide range of applications from the defense industry to agriculture, from the health sector to energy. When you do not have the sun at night, your fields are warmed by the sun rising from the west as an artificial sun like a mirror, and production continues 24 hours a day, including at night, under peaceful conditions. In the event of mandatory and inevitable war conditions, you can protect your own homeland by using this dual-purpose “dual-use” space technology; by changing the focal point of the Artificial Solar Satellite mirror, you can protect your own homeland by gathering it like a magnifying glass at a point, making it caustic and using it like a laser. This is also a kind of threat strategy. Furthermore, the data provided by space exploration contributes to the formulation of strategies to solve global problems such as climate change, natural disasters and environmental pollution. We all know the benefits, such as nuclear energy.

On the other hand, in terms of economic and social development, investments in space studies support the national economy and employment. Commercial applications such as satellite systems, such as GPS technologies and telecommunications, which are critical in times of peace and war, create new job opportunities. Remember the principle that “There is no War without Combat!”.  In addition, these programs inspire younger generations and increase interest in science, technology, engineering and mathematics (STEM) fields.

Space programs in “International Relations”, which is one of my other degrees and studies, and in this context “International Cooperation and Peace” promote cooperation between countries. (For example, see the U.S. and Russia working together peacefully on the International Space Station) Collaborative work also serves to preserve global peace. In line with the principle of “Peace at Home, Peace on Earth, Peace in Space”, cooperation and peace rather than competition in space is vital for the future of humanity. As a person who knows very well from personal experience how great the suffering of war is, I must say this: “Unless the life of a nation is endangered, war is not war, it is murder, so peace is essential.” Let's take it even further, in the Space Age, in times of Space technology wars, not taking civilian and military measures in this direction would constitute a national security problem, and this critical situation and lack of foresight would be treason.

In conclusion, space programs are not only a quest for scientific discovery, but also a strategic force that shapes and guides the future of nations. Every step taken in this field will make countries stronger and more effective on the world stage.

-I know that you are not supported financially and morally by our country, by our state. Why doesn't our state know about you? Why is there little news about you in the press?

Answer:

They are aware of you. But I question this situation from time to time. In fact, I have informed the necessary institutions and authorities verbally and personally, both by phone and e-mail. Including my own university, Ankara University, I informed the Press Relations desk to set an example for our young people and to make them aware of these issues. I have also tried to reach the education journalists and writers in the press-media, whom we think are valuable. I realize that everyone is looking at one person's mouth. He is after his seat and his “rating”.  I know that our country has a great potential and I believe that this potential can be unlocked with more support and publicity. My work so far has been mostly through my personal efforts and international contacts. Unfortunately, it can sometimes be difficult to make our voices heard within the bureaucracy, and perhaps that is why some departments of our government and media outlets are not yet fully aware of my work.

But this does not stop me from working with determination for the future of our country. I am a warrior, and my intercontinental achievements are first for all humanity and then for my beloved nation and state. Everything I have done so far, in and out of uniform, “without an identity but with a pseudonym”, has been for the future of the homeland and without expecting a gram of appreciation. I did not give up thinking about the rights of the unborn orphan who led me to success in many important tasks and the rights of our martyrs in the past and in all our history. If this motivation was for myself, I think I would have put water. My mentor is our SAT Commando, Namık EKİN, who has 19 World Records, who is the most recognized in the world “for now”, who always works with science and rationality, and who is also beautiful in heart and heart.

Therefore, I believe that the steps I have taken in the field of science and technology will attract more attention in time, just like my mentors, and will receive the support of both our state and society. The role of the media is very important for the successes of scientists to spread and reach a wider audience. Therefore, such questions and interviews are very valuable in raising awareness in the society and at governmental levels. Such valuable citizens exist in every corner of society and have not been exposed because of the media. If Hollywood were in our country, we have people whose lives would have been made into movies fifty times over.

It should not be forgotten that scientific studies are like being a sniper; they require patience and continuity like steel. In time, we will be rewarded for our efforts and our country will make more progress in this field.

-How many scientists like you are around the world who are experts and authorized on the "Moon Mission" and "Space Program"?

Answer:

The number of analog astronaut and space simulation habitats around the world is only expanding with increasing interest and investment. Known large analog astronaut habitats include, for example, NASA's HERA (Human Exploration Research Analog) and the CHAPEA (Crew Health and Performance Exploration Analog) habitat, which we are closely monitoring and in contact with, the Mars Society's Mars Desert Research Station (MDRS) and Hawai'i Space. Habitats such as Exploration Analog and Simulation (HI-SEAS) are included. In this facility, astronaut candidates and scientists can take part in various analog missions to simulate space-based and individual.

The number of analog astronauts varies depending on the number of individuals involved in these missions, and although the exact number of scientists and astronauts working in this field worldwide is not known, if an inference is made from the number of members of the Analog Astronaut Community, of which I am a member, around the world, it is consistent to say that it is around a few thousands. could be an approach. However, the number of scientists who are officially authorized and competent on the "Moon Mission" or "Space Program" is very limited. Usually these people are experts selected by major space agencies (NASA, ESA, Roscosmos, etc.) and are directly responsible for carrying out the missions.

Therefore, as an inference, it can be said that the number of scientists working in this field, like me, and especially focusing on the "Moon Mission" or other space programs, is relatively small worldwide. These individuals often work within the framework of international collaborations and make significant contributions to their countries' space programs. In many developed countries, there are space simulation and research centers established jointly between civil and government or with state-government funding support.

-How many educators, chief scientists or trainers like you do you know who provide training to the mission participants about the "Moon Mission" around the world?

Answer:

There are a small number of chief scientists and instructors around the world who specialize in Moon or Mars Missions and provide training to mission participants. These roles are often achieved through years of academic study or specialized field experience and contributions to space exploration.  But most importantly, crew selection is made according to the mission goal and purpose. While there may be experts working in such positions in major space agencies such as NASA, ESA, and Roscosmos, some high-tech companies also have leading instructors in this field within the private sector. However, the number of people filling such positions is limited and these positions may involve topics that require an extremely high degree of expertise. For example, you cannot make unqualified choices when selecting crew personnel for a mission that will include space walks in microgravity or EVA (Extra Vehicular Activity) tasks, which we call Extra Vehicular Activity.  For example, when training is planned for such a real mission and crew candidates are selected, candidates must have a combat diver background and diving expertise if the microgravity spacewalk in the real mission will be simulated in analogue ground training underwater pure oxygen training dives. If there is a candidate, this candidate will have a much more advantage in passing the selection criteria for this mission during the selection stages than other candidates who do not have this equipment, for example an ordinary fighter pilot, and the probability of mission success will be much more successful.

Look, this fantasy and trend of selecting astronauts from pilots who do not know exactly what team friendship and teamwork is is long gone, now the trend is in the selection stages of NAVY SEAL, specially specialized, in Turkish, like our SAT Marine Commando, who can dive underwater with pure oxygen in microgravity and Tactical Marine Diving Equipment. - Highly conditioned candidates who can work as diving pilots with DPVs, have undergone combat training and conflict, have served on submarines and military ships, and know team spirit are more successful in the selections, within the scope of the duty sensitivities I have mentioned. See legendary examples such as Navy Seal Astronaut Christopher Cassidy, who was most recently appointed Commander of the International Space Station, or Marine Commando and Doctor Jonathan Yong Kim, who was selected for the Artemis Moon mission. If only tourists will be sent to space commercially instead of astronauts, it doesn't matter who it is, you can choose a pilot. It is sufficient to meet maximum health conditions. Only theoretical knowledge is not enough to be appointed to leadership and training positions, especially in sensitive and critical projects such as space mission simulation; At the same time, the experience gained in this field is also of great importance. In this context, at least five years of work experience may be required for positions that require expertise in some specific areas or field operations. This period is a critical period for professionals to deepen their knowledge and skills, to fully master the processes in the field and to fulfill their duties effectively. Therefore, leading complex projects such as the "Moon Mission" requires many years of experience and extensive expertise.

Due to my SAT Commando background, I am a combat paramedic, parachute, explosives expert, life sustainer, electronic communications expert and combat diver-dive operator, etc. Having gained experience in the field in areas that require expertise in 7 branches such as, having Leadership-Followership qualifications including emergency procedures, being able to make correct and calm decisions in times of stress and shock, having disciplines such as teamwork in team tasks and not putting the team at risk, training and equipment worldwide. From being someone who was raised in an elite level institution across the world and who has proven himself in the world's most difficult course, which has a 5% success rate in completing such training, I am someone who has the highest material and moral education cost in the history of the republic, and as a son of the country he raised, I am someone who always tries to pay for it.  It is important that you have these qualities to work in such places.  As you will appreciate, managing relationships is of the utmost importance in stressful moments and isolated work environments. Everyone does business happily during the holidays, but come to realize that working in environments with limited conditions, not even having water for showering/toilet etc., no internet, no phone, no wet food/food, sometimes no electricity and no daylight, and working in tiny spaces in a space simulation is something that everyone can do. It is not. This is where the experiences of my long-term overseas missions in the Navy on floating elements, including submarines and frigates, without ever seeing a piece of land or the sun, become more valuable than titanium. I don't think I need to add that you shouldn't have such phobias.

The most important obstacles to space missions are seen as such human factors. Additionally, since you will be working in a multinational crew, your achievements and experiences should be sufficient in this regard. International, intercultural, interdisciplinary experiences gained by working in environments with 100 participants from 40 countries and 40 cultures in the Space Studies Program format, which I graduated from, such as the International Space University, are essential.

In summary, you should ask yourself the following question: If you were to go on a short-term mission to the Moon (for example, a week or a month) or to Mars for 9 months, perhaps even longer, under these limited conditions, what kind of person would you want to take/choose as a teammate?

-As far as I know, you are currently working on your doctorate. In which scientific field is your doctoral study? And in which country and institution?

Answer:

I am carrying out my doctoral study in the field of Space Geophysics at the Brazilian Space Research Institute (INPE). My research focuses on studying meteor phenomena and their geophysical effects that occur in the atmospheres of the Earth, Moon, and other Solar System planets. In particular, I investigate in depth the relationship between the thin atmosphere of the Moon and its soil, the regolith - meteorites and space weather. In addition, within the framework of Space Geophysics, I aim to provide solutions for developing prediction and preventive strategies by working on earthquakes, one of the great wounds of our country. INPE is one of the world's leading research centers in these fields, and thanks to its broad scientific infrastructure and international cooperation opportunities, it enables me to obtain data that will contribute to my research on a global scale. I hope that one day we can bring these beauties to our country and enable us to have a say in these areas.

-Tuğçağ, dear teacher, what are your ultimate goals in life?

Answer:

There is no ultimate goal for life, sir.  However, there are and should be ideas and steps that will survive this life and the next. The effect of not mentioning these personal and national secrets is not just a psychological support. However, we can talk about the duties, one of which is not a secret was given by the Great Chief, Mustafa Kemal Atatürk, the Inventor of Anti-Aircraft. “A winged youth is the greatest assurance for the future of the country. "If one day Western feet will leave their footprints on the Moon, it is necessary to start working and make progress now to find a Turk among them." The statement is an order, a duty. When I tell these to the Astronauts I have met, they are all shocked by such a great vision and leadership. I ask this: Did you know that Neil Armstrong, the mission commander who took the first step on the Moon, and the Apollo 11 team paid a gratitude visit to Ataturk after the space mission?  Yes, I know you are surprised. Because, in Armstrong's words, that crew, which was a great step for humanity, that is, humanity, was saved by the Turks on the Moon through Atatürk.  Yes, the reason for coming to Ata's presence with a private plane in the year they set foot on the Moon (1969) was if it wasn't for the manual software program written by Arsev Eraslan, the son of Nejdet Eraslan, our first aircraft engineer that ATATÜRK sent abroad for training, Apollo 11, where the computer program was corrupted. Every Turkish young man should know that he will not be able to return to the world. This scientific wisdom and merit was the state policy of that period, and as a result, one Turk a month saved humanity. When I tell this, the respect of the astronauts for the Turks and Ataturk increases exponentially. Moreover, when they hear about his humanist and peaceful heart, which are the aspects of his nomination for the Nobel Peace Prize, almost all of these people want to be Turks with great respect and love. In fact, when they talk about our leaders who brought peace to history, our bravery, our heroism, our scientists and scientists, and when they see all that has been revealed, the feeling of getting one step closer to the truth excites them.

These are the side effects and goals of this vision. The saying "It is the duty of the Turk to save humanity" has manifested itself both in prehistory and throughout history. The word "Gönül" does not even have an equivalent in western languages ​​as a translation from Turkish. This Measurement (mathematics) at the roots of our language, which is the world's first and most ancient and also has the most mathematical structure, is to reunite the Mind and Heart for Peace for humanity and, as I said, and I think before the curtain of life on earth closes, just like what you said for these last times of ours. These should be our ultimate goals for this world.

-What is your advice to Turkish Youth who love you and your field of work? What kind of a path should they follow so that they can be in hard-to-reach places like Tuğçağ Ağabeyleri?

Answer:

Astaghfurullah, there is no goal that is impossible to achieve. The difficult is accomplished immediately, the impossible takes some time. These all depend on correct effort. Our young brothers and sisters are our future. My advice to them is to read what we talked about and get the messages we want to give to the readers. They should know that the internet is a wasteland, that it is difficult to access accurate information, and they should try to access that information through other languages. Let them have an inquiring mind. They should have the structure and morality to not believe everything they are told and to find the truth themselves. Let them know the importance of having someone else be confident in them.

Let them protect their past and history, which is full of glory and honor.

Today, our young people do not even know the values ​​​​on the front and back of our banknotes and the work they do. Let them look and read. Let them realize how easy it was for a Turk to move the world and change its course, and realize the power they have over them.  And most importantly, let them try to be useful to their homeland, life, humanity, their society and even the galaxy, knowing that they are responsible and indebted to their past and future.

-Would you like to share your electronic contact address with those who want to get information from you about Space Programs and the Moon Mission (Universities, High Schools, Scientists, etc.)? How should those who want to communicate with you communicate with you?

Answer:

They can reach my LinkedIn account, especially from social media platforms. Other than that, let me leave my e-mail address here.

tugcag.dumlupinar@inpe.br

 

-As a Turkish Scientist, is there anything you would like to add and draw attention to? Especially to “Turkish Youth”.

Answer:

The road to success passes through mind and science. This is one of the features that distinguish us from other creatures. Let them not forget the words of this founding, sky-elected leader Atatürk: “The most genuine guide in life; It is science, it is science, it is wisdom. The most correct, most real sect is the sect of civilization. "Doing the orders and demands of civilization is enough to be human."

“Those who came were men, what they found was men

Man is only a creature created by God

Man came out of creation, man out of man.

God's people eat and drink.

The human being thinks and creates.”

It should be known that throughout history, before and after birth, the Turkish nation's loyalty to the sky and its high civilization, from which it derived its power, have always shed light on the world society. I would like Turkish youth to be among those who see that these concepts do not contradict each other today. In these ways, they will benefit the society in which they live on the path of "becoming a man". Greetings to all. I would like to thank Tuğçağ Dumlupınar, who continues his studies in the field of Space Geophysics at the Brazilian National Space Research Institute and is also the chief educator of NASA's Human Research Department (HRP) in Hawaii, USA, for this good information and wish him success in his work.

Endless love to the children of Gök Vatan...

.

Emrah Bekci, dikGAZETE.com

(Português)

Filho da Pátria Celestial: Tuğçağ Dumlupınar

O fundador da República da Turquia, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, em seu discurso de abertura da Associação de Aviação Turca em 15 de maio de 1925, disse: "O futuro está nos céus. Porque as nações que não conseguem proteger seus céus nunca podem estar seguras de seu futuro."

Neste artigo-entrevista, gostaria de apresentar-lhes Tuğçağ Dumlupınar, uma pessoa que dedicou toda a sua essência a essa frase memorável, a quem o "Juventude da Turquia!" do Discurso à Juventude se refere, mas que, infelizmente, é pouco conhecida e reconhecida.

Tuğçağ Dumlupınar é uma Filha da Pátria Celestial da Turquia que foi selecionada para o Programa de Pesquisas Espaciais e Simulação de Exploração Espacial no Havaí (HI-SEAS), onde recebeu treinamento, foi promovida ao cargo de "Cientista Chefe" e deu treinamento aos participantes do programa, e atualmente realiza seu doutorado no Instituto Nacional de Pesquisas Espaciais do Brasil (INPE).

Então, o que são os programas de pesquisa espacial no mundo e para que servem?

Descobertas e Pesquisas Científicas: As pesquisas espaciais incluem estudos científicos realizados para entender mais sobre a natureza do universo. Descobertas em astronomia, astrofísica e ciência planetária fornecem informações importantes sobre nosso planeta e nosso universo.

Desenvolvimento Tecnológico: As pesquisas espaciais promovem o desenvolvimento de novas tecnologias. Tecnologias espaciais podem oferecer soluções inovadoras em áreas como comunicação, navegação e ciência dos materiais.

Cooperação Internacional e Diplomacia: As pesquisas espaciais geralmente incentivam a cooperação internacional. Projetos conjuntos entre diferentes países podem contribuir para o fortalecimento da diplomacia e das relações pacíficas.

Aplicações Terrestres: Os impactos das pesquisas espaciais na Terra também são importantes. Tecnologias de satélite proporcionam aplicações práticas em áreas como previsão do tempo, monitoramento de desastres naturais e gestão agrícola.

Preparação para o Futuro da Humanidade: As pesquisas espaciais preparam a humanidade para uma possível presença contínua no espaço, avançando em questões como a vida no espaço e preparando-nos para um futuro potencial fora da Terra.

Por essas razões, os programas de pesquisa espacial não se limitam apenas a descobertas científicas, mas podem contribuir para o avanço da humanidade em várias áreas.

Além disso, gostaria de falar brevemente sobre a "Missão Lunar" em que Tuğçağ Dumlupınar, como cientista chefe, deu treinamento a cientistas de todo o mundo.

A "Missão Lunar" refere-se a missões espaciais realizadas com o objetivo de enviar tripulações ou equipamentos não tripulados à Lua. Essas missões visam explorar a superfície lunar, coletar amostras, realizar experimentos científicos ou estabelecer uma presença humana permanente na Lua.

As missões lunares mais conhecidas incluem o Programa Apollo da NASA. A missão Apollo 11 entrou para a história em 20 de julho de 1969, quando Neil Armstrong e Buzz Aldrin pousaram na Lua. Esta missão foi a primeira vez que a humanidade pisou na Lua. Nos anos seguintes, vários países e agências espaciais realizaram diversas missões tripuladas e não tripuladas à Lua.

Atualmente, várias missões à Lua estão sendo planejadas e executadas. Por exemplo, o Programa Artemis da NASA visa levar novamente humanos à Lua e estabelecer uma presença sustentável lá. Além disso, muitos países e organizações, como China, Índia, Rússia e a Agência Espacial Europeia, também estão desenvolvendo missões lunares.

As missões lunares são de grande importância para a exploração espacial e são consideradas um passo importante no caminho para alcançar objetivos mais distantes, como Marte.

A missão EMMIHS (Euro Moon Mars IMA HI-Seas) do Programa de Pesquisas Espaciais e Simulação de Exploração Espacial no Havaí (HI-SEAS), onde Tuğçağ Dumlupınar recebeu treinamento e deu aulas, é um projeto de pesquisa que simula missões espaciais de curta e longa duração. Nesse projeto, os membros da tripulação vivem em um ambiente isolado para experimentar os desafios que podem enfrentar em potenciais missões a planetas distantes, como Marte.

Sobre o HI-SEAS:

Localização: O HI-SEAS está localizado nas encostas do vulcão Mauna Loa, no Havaí, a uma altitude de aproximadamente 2.500 metros. Esta região foi escolhida por sua estrutura de terreno vulcânico e cobertura vegetal escassa, que se assemelham à superfície de Marte.

Objetivo: O projeto visa investigar os desafios psicológicos, sociais e operacionais em missões espaciais de longa duração. Isso inclui examinar como a tripulação desempenha suas funções sob condições de isolamento, recursos limitados, atrasos na comunicação e estresse.

Tripulação e Missões: Nos projetos HI-SEAS, os membros selecionados da tripulação (geralmente cientistas, engenheiros e outros especialistas) vivem no habitat simulado por períodos determinados (por exemplo, 4 meses, 8 meses ou 1 ano). Durante esse período, eles mantêm comunicação limitada com o mundo exterior e enfrentam os desafios diários que poderiam encontrar em Marte, realizando pesquisas científicas.

Áreas de Pesquisa: As missões HI-SEAS coletam dados em várias áreas científicas, como dinâmicas de grupo, psicologia individual, gestão de estresse, saúde e nutrição, gestão de energia e recursos, e astrobiologia.

Importância: O HI-SEAS fornece informações críticas para a NASA e outras agências espaciais no planejamento de missões espaciais de longa duração. O projeto oferece dados valiosos sobre a infraestrutura necessária, fatores humanos e estratégias operacionais para uma presença humana permanente em Marte ou na Lua.

Em resumo, o HI-SEAS desempenha um papel importante na preparação para missões humanas a Marte, investigando profundamente as disciplinas necessárias para a vida no espaço. As pesquisas ajudam a entender melhor os desafios que podem ser enfrentados em futuras missões espaciais e a desenvolver estratégias para superá-los.

Atualmente, o Instituto Nacional de Pesquisas Espaciais (INPE) do Brasil, onde Tuğçağ Dumlupınar realiza seu doutorado, é uma das principais instituições do Brasil que atua em diversas áreas científicas relacionadas à pesquisa espacial e geofísica espacial: clima espacial, ciência atmosférica e climática, meteorologia, Física Solar, Astrofísica, e capacidades de sensoriamento remoto e medição. Fundado em 1961, o INPE trabalha sob o Ministério da Ciência, Tecnologia e Inovação do Brasil.

Missões e Atividades:

Pesquisas Espaciais: O INPE conduz os programas de desenvolvimento de satélites e lançamentos espaciais do Brasil. Trabalha especialmente em satélites de sensoriamento remoto e monitoramento ambiental.

Meteorologia e Ciência Climática: O instituto desempenha um papel importante nas pesquisas meteorológicas, previsões do tempo e estudos sobre mudanças climáticas no Brasil.

Monitoramento do Desmatamento da Amazônia: O INPE utiliza imagens de satélite para monitorar e relatar as taxas de desmatamento na floresta amazônica, fornecendo informações ao governo brasileiro sobre a proteção ambiental.

Astrofísica e Ciências Atmosféricas: O instituto realiza pesquisas em geofísica espacial, astrofísica, física solar e ciências atmosféricas, além de colaborar internacionalmente nessas áreas.

Projetos Importantes:

Programa CBERS (China-Brazil Earth Resources Satellite): Este programa de satélites, desenvolvido em parceria entre o Brasil e a China, é utilizado para monitorar e gerenciar os recursos naturais da Terra.

Sistema de Monitoramento do Desmatamento na Amazônia (PRODES): Este sistema, que monitora as taxas de desmatamento na Amazônia, é um dos programas de monitoramento ambiental mais abrangentes do mundo.

  • Participação no Experimento de Micrometeorologia Regional da Amazônia: Primeiro experimento científico resultante da cooperação entre o INPE e grupos britânicos.
  • Programa Antártico Brasileiro (PROANTAR): Iniciado em 1983, com participação ativa e contínua de cientistas e técnicos do INPE. O INPE desenvolveu pesquisas em geofísica, física da alta atmosfera, meteorologia, clima e oceanografia na Antártica.
  • SITIM: O INPE lançou o Sistema Interativo de Tratamento de Imagens e transferiu os direitos de produção para a indústria.
  • Sistema Interativo de Tratamento de Imagens (SITIM).
  • Projeto IME (Experimento de Modificação da Ionosfera): Similar ao experimento BIME realizado no Brasil, mas utilizando foguetes lançados no Wallops Rocket Launching Facility, em Maryland, EUA, para medir a ionosfera.
  • Desenvolvimento de catalisadores para a decomposição de hidrazina usada na propulsão de satélites. Primeira observação global de sólitons em plasmas com íons negativos na máquina PQUI (Plasma Quiescente).
  • Projeto PION: Iniciado com o objetivo de desenvolver propulsores de íons para propulsão secundária de satélites.
  • Projeto PRAD: Iniciado com o objetivo de desenvolver um girotrão de 32 GHz para ser usado no aquecimento de plasma por rádio, em vista do interesse do Ministério de Minas e Energia pela fusão termonuclear.

Colaborações Globais:

O INPE colabora com várias agências espaciais internacionais e instituições de pesquisa. Realiza projetos conjuntos com países como China, EUA (NASA), Agência Espacial Europeia (ESA), e muitos outros.

Tuğçağ Dumlupınar: Um Exemplo de Perseverança e Sucesso no Espaço

No programa de pesquisa espacial que mencionei brevemente acima, Tuğçağ Dumlupınar foi selecionado para o Programa de Simulação e Análogo de Exploração Espacial do Havaí (HI-SEAS) e, posteriormente, tornou-se o cientista-chefe que ministrou treinamentos neste simulação.

Agora, gostaria de perguntar às autoridades do nosso país, que gastam milhões de dólares para enviar turistas ao espaço: além de selecionar pessoas para o espaço através de sorteios, quantos cientistas espaciais temos em nossos programas de pesquisa espacial, que farão pesquisas científicas no espaço e, além disso, têm o conhecimento para treinar outras nações e cientistas nesta área?

Eu sei que nosso país não tem cientistas que são apoiados, reconhecidos internacionalmente e que conduzem pesquisas neste campo, que treinam cientistas enviados por outras nações para se desenvolverem. Porque, se não estão cientes de Tuğçağ Dumlupınar, não se pode esperar que formem cientistas nesta área.

Não pensem que Tuğçağ Dumlupınar foi enviado ao HI-SEAS e ao INPE com o apoio dos nossos governantes. Os ministérios, as diretorias e até mesmo a Presidência envolvidos no programa espacial do nosso país, e até mesmo as estruturas partidárias na oposição, não têm conhecimento dessas nossas primeiras conquistas e não podem ter. Porque, para estar ciente, é preciso ter interesse na ciência, no espaço, nos céus.

Tuğçağ chegou a esta posição com unhas e dentes, um exemplo de como a perspicácia e a perseverança do povo turco podem levar à vitória.

Tuğçağ Dumlupınar está sendo seguido de perto pelos líderes dos países que realizam programas espaciais em escala global, e os cientistas nesta área estão em fila para receber seu treinamento… (Nosso país, no entanto, está cego e surdo).

Pensem, amigos, há um jovem turco distante, e este turco alcançou uma posição que, mesmo gastando bilhões de dólares, seria difícil de alcançar. Mas nossos governantes nem sequer sabem da existência de Tuğçağ Dumlupınar...

Através da história de Tuğçağ, podemos entender o valor e a importância que nossos governantes atribuem à juventude turca. Enquanto o mundo vai ao espaço, nós, junto com nossos governantes, estamos viajando para o deserto no dorso de camelos... etc.

Vamos conhecer um pouco mais sobre Tuğçağ Dumlupınar. Quem é ele, o que faz, quais são seus objetivos, e quais conselhos ele daria aos jovens que, como ele, têm interesse em ciência e espaço? Vamos dirigir essas perguntas a ele e obter suas respostas.

Pergunta: Tuğçağ, olá! Podemos conhecê-lo um pouco melhor?

Resposta:

Olá, Emrah Hocam! Gostaria de começar expressando minha gratidão. Porque, ao distinguir a diferença entre olhar e ver, vocês prestaram atenção aos meus trabalhos em Ciências Espaciais na plataforma social X (Twitter), e ao contrário de outros, não passaram por cima, mas compreenderam a seriedade elevada destes trabalhos. Agradeço por nos proporcionar esta oportunidade de entrevista e divulgação para a nossa grande nação. Que pessoas como vocês, com um alto sentimento de pertencimento e patriotismo, sempre existam, inshallah.

De forma muito breve, quem é Tuğçağ, vamos falar. Aqueles que, como vocês, conseguem ver a verdade, entenderão. Desde o início, com o meu nascimento, minha missão tem sido viver e perpetuar a consciência e a alma dos antigos costumes turcos, que dizem "Que o nome viva e perpetue!" Sendo descrito de forma completa e precisa como "O filho do futuro turco". Não se trata apenas de viver o significado do nome, mas também de manter o sobrenome sagrado DUMLUPINAR, que segundo Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "o lugar onde a nação venceu seu destino adverso", um campo glorioso da nossa Guerra de Independência, que comemoramos hoje como o 102º aniversário da nossa vitória, em Dumlupınar, onde meu avô, um herói de Balıkesir com medalhas de balas e estilhaços, e descendente do glorioso Tuğ, lutou pela nossa pátria.

Acredito que essas breves descrições são suficientes, mas para aqueles que têm curiosidade acadêmica, vou mencionar um pouco sobre meu lado "polímata". Comecei a vida jovem com a carreira militar, a profissão de meu pai, avô e bisavô, e servi em nossa gloriosa uniforme como um antigo Comando de Ataque Subaquático (SAT) e triatleta nacional. Além da graduação na universidade da vida, atualmente estou realizando meu doutorado em Geofísica Espacial na INPE, a sexta universidade da minha vida.

Como vocês sabem, sou o primeiro Astronauta Análogo do nosso país. Com o título e a doutrina "Gök Vatan" que sou diretamente responsável, tento divulgar esta honra nacional que dedico à pátria em minhas redes sociais. Atualizando a visão nacional que herdamos do passado para a liderança do presente, defendo o lema "Paz na Pátria, Paz no Mundo, Paz no Espaço!" como uma política de estado necessária para a "Corrida Espacial e Guerras Silenciosas" em que estamos envolvidos, além de advogar pela criação urgente de um "Comando das Forças Espaciais" com a máxima competência e total independência para nosso país.

Pergunta: Como você vê a contribuição dos programas espaciais para os países e povos, na sua opinião como cientista?

Resposta:

Neste ponto, a receita de salvação da "Paz e Independência Plena", que alguns chamam de "mesianismo", não virá em uma roupa tradicional sobre um camelo, mas sim com a ciência e o traje de astronauta em um foguete espacial. Programas espaciais são um dos investimentos mais estratégicos, pois fortalecem a infraestrutura científica e tecnológica de uma nação, consolidam sua independência e aumentam sua reputação internacional.

Como cientista, acredito que o trabalho espacial não apenas proporciona descobertas científicas, mas também impactos diretos e significativos em áreas críticas como inovação tecnológica, segurança nacional, comunicação, monitoramento ambiental e gerenciamento de desastres. A importância da ciência e dos métodos científicos na gestão da nação pode ser expressa da seguinte maneira: mesmo que não possamos evitar desastres como terremotos, podemos proteger nossa população dos danos colaterais e da perda de direitos e independência.

Nós também temos propostas de soluções para essas áreas, que podemos detalhar em publicações futuras, mas é evidente que, como demonstrado no passado:

Em 1933, durante o discurso do 10º aniversário da República, Atatürk mencionou que o país estava em uma situação "à beira do abismo". No entanto, naquele ano, o país cresceu cerca de 15,8%, mesmo com o orçamento lidando com as dívidas herdadas do Império Otomano, e gerou um superávit orçamentário de cerca de 11.000.000 TL. A moeda turca estava forte em relação ao marco alemão, e os estudantes enviados para estudar no exterior representavam o poder e o prestígio da moeda turca. O ponto principal é que não era uma questão de balanço entre juros e inflação, mas sim de justiça, investimento e produção.

A ciência deve ser vista como uma solução para os problemas. Pergunto aos leitores: "Vocês não raciocinam sobre isso?" Esta questão é familiar? Os fundadores da nossa nação valorizavam a ciência, o conhecimento e a sabedoria. Hoje, a ciência nos diz que a inflação causa infelicidade, deterioração da saúde pública e aumento das taxas de criminalidade. Um século atrás, a inflação era negativa, o que significava que a população estava feliz e a saúde e a paz interna estavam em excelentes condições, mesmo após a Guerra de Independência.

Atualmente, os responsáveis pela segurança interna podem até admitir que nunca leram um único artigo sobre segurança. Isso é um reflexo de nossa falha como sociedade. Por exemplo, existem pesquisas científicas que investigam a relação entre inflação e taxas de suicídio e homicídios.

A ciência, portanto, não é apenas um campo de exploração do cosmos, mas uma ferramenta crucial para a gestão eficaz dos desafios terrestres e cósmicos.

Pergunta: Qual a importância dos programas espaciais para um país e como eles contribuem para a sociedade, do ponto de vista de um cientista?

Resposta:

Os programas espaciais têm uma importância estratégica significativa para qualquer país, tanto em termos de fortalecimento da capacidade científica e tecnológica quanto de contribuição direta para a segurança e bem-estar da sociedade. Aqui estão alguns aspectos chave:

1-Fortalecimento da Capacidade Nacional:

Tecnologia e Inovação: Os programas espaciais promovem o desenvolvimento de novas tecnologias que têm aplicações em diversos setores, desde a defesa até a saúde e a agricultura. Por exemplo, tecnologias desenvolvidas para a exploração espacial podem ser adaptadas para melhorar a eficiência na agricultura, fornecer novos métodos de diagnóstico na medicina e até mesmo desenvolver novas fontes de energia, como a energia nuclear.

2-Segurança e Defesa:

Tecnologia Dual-Use: As tecnologias espaciais podem ser utilizadas para fins de defesa, como sistemas de satélites para monitoramento e detecção de ameaças. Além disso, inovações como o uso de satélites para criar um "Sol artificial" para a agricultura noturna ou sistemas de defesa baseados em laser são exemplos de como a tecnologia espacial pode servir para proteger e fortalecer a nação.

3-Monitoramento e Gestão Ambiental:

Mudanças Climáticas e Desastres Naturais: Dados coletados através de satélites são cruciais para monitorar mudanças climáticas, prever desastres naturais e gerenciar a poluição. Estudos científicos demonstram que a inflação econômica e a recessão podem aumentar as taxas de suicídio e criminalidade. Por exemplo:

Inteligência Econômica: 38 estudos mostram que a recessão econômica está associada a um aumento nas taxas de suicídio. (Systematic review of suicide in economic recession, World J Psychiatry, 2015)

Criminalidade: Um aumento de 1% na inflação pode elevar as taxas de homicídio em cerca de 2% em 65 países. (Inflation and Cross-National Homicide, 2021) "Link para o estudo"

4-Impacto Social e Político:

Liderança e Visão de Futuro: A liderança eficaz do século XXI será definida por sua capacidade de incorporar e utilizar conhecimentos científicos. A história nos mostra que o desenvolvimento e a inovação são impulsionados pela ciência. Em 1933, Atatürk observou que a ciência e a tecnologia eram cruciais para superar desafios econômicos e sociais. Em tempos modernos, é vital que líderes e políticos possuam uma sólida compreensão da ciência e da tecnologia para enfrentar problemas globais e garantir a prosperidade da nação.

Em resumo, os programas espaciais não são apenas um meio de exploração do cosmos, mas também uma ferramenta essencial para a inovação tecnológica, segurança nacional, gestão ambiental e desenvolvimento econômico. Eles fornecem soluções para desafios complexos e contribuem significativamente para a independência e a reputação internacional de um país.

Pergunta: Qual é a importância dos investimentos em programas espaciais para o desenvolvimento econômico e social de um país?

Resposta:

Os investimentos em programas espaciais têm um impacto profundo e multifacetado no desenvolvimento econômico e social de um país. Aqui estão alguns pontos-chave sobre como esses investimentos beneficiam a nação:

1-Desenvolvimento Econômico e Criação de Empregos:

Tecnologia e Infraestrutura: Tecnologias derivadas dos programas espaciais, como GPS e telecomunicações, são essenciais para várias indústrias, incluindo transporte, logística e comunicações. Essas tecnologias criam novas oportunidades de emprego e incentivam a inovação em setores relacionados.

Setor Comercial: A indústria espacial gera novas oportunidades de negócios e setores industriais, promovendo o crescimento econômico. Empresas envolvidas em pesquisa, desenvolvimento e lançamento de satélites, por exemplo, contribuem significativamente para a economia.

2-Inspiração e Educação:

STEM: Programas espaciais incentivam o interesse dos jovens nas áreas de Ciência, Tecnologia, Engenharia e Matemática (STEM). Isso não apenas prepara a próxima geração de cientistas e engenheiros, mas também aumenta a base de conhecimento e inovação do país.

Educação e Pesquisa: A presença de programas espaciais e científicos inspiram instituições educacionais a investir em pesquisas e treinamentos especializados, promovendo uma cultura de aprendizado e descoberta.

3-Cooperação Internacional e Paz:

Parcerias Globais: Programas espaciais frequentemente levam a colaborações internacionais, como a cooperação entre os Estados Unidos e a Rússia na Estação Espacial Internacional (ISS). Esses esforços conjuntos ajudam a promover a paz e a estabilidade global, demonstrando que a cooperação pode prevalecer sobre o conflito.

Diplomacia Espacial: A colaboração internacional no espaço serve como um meio de construir relações diplomáticas e promover a paz, alinhando-se ao princípio de "Paz na Terra, Paz no Espaço", como defendido por Atatürk.

4-Segurança Nacional:

Tecnologia e Defesa: Investimentos em tecnologias espaciais também fortalecem a capacidade de defesa e segurança de um país. O desenvolvimento de sistemas de satélites e outras tecnologias espaciais pode ter aplicações tanto civis quanto militares, ajudando a proteger a nação contra ameaças e riscos.

5-Gestão de Desastres e Meio Ambiente:

Monitoramento e Resposta: Satélites e outras tecnologias espaciais são vitais para monitorar desastres naturais, mudanças climáticas e poluição. Esses dados ajudam a criar estratégias eficazes para enfrentar desafios ambientais e melhorar a resposta a crises.

Conclusão:

Os programas espaciais não são apenas sobre explorar o cosmos; eles desempenham um papel estratégico crucial na formação do futuro de uma nação. Cada avanço nessa área fortalece a posição do país no cenário global, promove a inovação e contribui para a criação de um mundo mais seguro e próspero. Como destacou Atatürk, "a verdadeira paz é alcançada através da ciência e da cooperação", e os programas espaciais são uma expressão moderna dessa visão.

Pergunta: Por que o governo e a mídia parecem não estar tão cientes das suas realizações e trabalho em programas espaciais?

Resposta:

Acredito que há uma combinação de fatores que contribui para essa falta de reconhecimento e apoio.

1-Comunicação e Visibilidade:

Informação aos Canais Certos: Embora eu tenha feito esforços significativos para informar os órgãos governamentais, universidades e a mídia sobre o meu trabalho, a comunicação nem sempre chega aos destinatários certos. Há uma chance de que o meu trabalho não tenha sido suficientemente destacado nos canais principais, o que pode resultar em uma menor visibilidade.

2-Burocracia e Processos Internos:

Desafios Burocráticos: O sistema burocrático pode ser um obstáculo para o reconhecimento de trabalhos individuais. Às vezes, mesmo com o envio de informações e solicitações, pode haver uma falta de prioridade ou reconhecimento por parte dos departamentos relevantes.

3-Interesses da Mídia:

Foco na Popularidade: A mídia pode estar mais interessada em histórias que atraem mais atenção imediata e têm um apelo mais amplo, o que pode reduzir a cobertura de realizações que são mais especializadas ou de nicho, como as minhas.

4-Esforços Pessoais e Conexões Internacionais:

Trabalho Individual: Até agora, muito do meu progresso tem sido impulsionado por esforços pessoais e conexões internacionais, o que pode limitar o reconhecimento local. Mesmo com a ausência de apoio institucional, minha determinação e trabalho contínuo são motivados pelo desejo de contribuir para a ciência e para o avanço do meu país.

5-Cultura de Reconhecimento:

Reconhecimento de Conquistas: A cultura de reconhecimento pode levar tempo para evoluir, especialmente para realizações que não se encaixam nos moldes tradicionais de sucesso ou que não têm uma presença significativa nos meios de comunicação.

Apesar desses desafios, minha determinação não diminui. Continuarei a trabalhar com a mesma paixão e empenho, acreditando que, com o tempo, o reconhecimento e o apoio virão. A visibilidade e o apoio governamental e da mídia são cruciais, mas a perseverança e o compromisso com o avanço científico também são essenciais para alcançar nossos objetivos a longo prazo.

Como mencionei, o papel da mídia é crucial para a divulgação dos trabalhos científicos e tecnológicos. Portanto, iniciativas como esta entrevista são extremamente valiosas para aumentar a conscientização e promover o reconhecimento das contribuições individuais e coletivas no campo da ciência e tecnologia.

Pergunta: Quantos cientistas especializados e autorizados em missões lunares e programas espaciais existem em todo o mundo, semelhantes a você?

Resposta:

O número de especialistas em missões espaciais e programas espaciais, incluindo aqueles envolvidos em simulações de missões lunares, é relativamente limitado, embora esteja crescendo com o aumento do interesse e do investimento na área. Existem vários centros de simulação e programas dedicados a esse campo, e muitos deles são de alta importância para a pesquisa e desenvolvimento de tecnologias espaciais.

Centros de Simulação e Habitat:

1-NASA's HERA (Human Exploration Research Analog) e CHAPEA (Crew Health and Performance Exploration Analog) são exemplos de centros de simulação onde astronautas e cientistas simulam missões espaciais.

Mars Desert Research Station (MDRS) da Mars Society e HI-SEAS (Hawai'i Space Exploration Analog and Simulation) são habitats utilizados para simulações de missões em Marte e outras pesquisas espaciais.

2-Número de Cientistas e Especialistas:

O número exato de cientistas e especialistas que trabalham em simulações de missões espaciais e programas espaciais não é amplamente documentado. No entanto, estima-se que o número de membros na Comunidade de Astronautas Análogos (Analog Astronaut Community), que inclui indivíduos envolvidos em pesquisas e simulações espaciais, seja na casa das milhares.

Os especialistas que trabalham diretamente com missões lunares ou programas espaciais de grandes agências espaciais, como NASA, ESA, Roscosmos, etc., são ainda menos numerosos. Eles são geralmente selecionados por essas agências e têm um papel crucial na execução e pesquisa de missões espaciais.

Portanto, o número de cientistas especializados e autorizados especificamente em missões lunares e programas espaciais é relativamente pequeno em comparação com o total de pesquisadores e cientistas em outras áreas. Estes profissionais são muitas vezes envolvidos em projetos de colaboração internacional e contribuem significativamente para os avanços na exploração espacial e na tecnologia associada.

Pergunta: Quantos cientistas principais ou instrutores especializados em missões lunares existem mundialmente, semelhantes a você?

Resposta:

No campo das missões lunares e da exploração espacial, existem poucos cientistas principais e instrutores especializados que fornecem treinamento para os participantes das missões. Esses profissionais frequentemente possuem uma vasta experiência acadêmica e prática em áreas específicas relacionadas à exploração espacial.

1. Especialistas e Instrutores Principais:

- Agências Espaciais:** Grandes agências espaciais como NASA, ESA e Roscosmos possuem especialistas e instrutores que lideram o treinamento para missões lunares e espaciais. Esses profissionais têm um conhecimento profundo e uma experiência significativa em suas áreas de especialização.

- Empresas de Tecnologia Espacial: Além das agências espaciais, empresas privadas no setor espacial também contratam especialistas e instrutores para treinar futuros astronautas e membros da equipe de missões.

2. Número e Requisitos:

- O número de cientistas principais e instrutores especializados em missões lunares é relativamente pequeno devido à alta especialização e ao nível de experiência exigido para esses papéis.

- A seleção e o treinamento para missões espaciais envolvem critérios rigorosos. Por exemplo, para atividades extraveiculares (EVA), candidatos com experiência em mergulho de combate e treinamento especializado, como os Navy SEALs, podem ter uma vantagem significativa devido à sua capacidade de lidar com ambientes desafiadores e condições extremas.

- Exemplos notáveis incluem o astronauta Christopher Cassidy, que tem um histórico como Navy SEAL, e Jonathan Yong Kim, que também foi selecionado para a missão Artemis com um fundo semelhante.

3. Treinamento e Seleção:

- A seleção de candidatos para missões espaciais é altamente criteriosa e considera uma variedade de experiências e habilidades. Profissionais com experiência em áreas como mergulho de combate, operações de alta pressão e trabalho em equipe são frequentemente considerados mais adequados para essas missões.

Portanto, o número de especialistas e instrutores principais para missões lunares é relativamente limitado e altamente especializado. Esses profissionais desempenham um papel crucial na preparação e treinamento das equipes de missões espaciais, garantindo que estejam prontas para enfrentar os desafios das missões lunares e outras explorações espaciais.

Especialmente em projetos críticos e sensíveis como simulações de missões espaciais, apenas o conhecimento teórico não é suficiente; a experiência prática adquirida no campo é de extrema importância. Nesse contexto, para algumas tarefas específicas que exigem especialização ou operação de campo, pode ser necessário ter pelo menos cinco anos de experiência profissional. Esse período é crucial para que os profissionais aprofundem seus conhecimentos e habilidades, dominem completamente os processos da área e executem suas funções de maneira eficaz. Portanto, liderar projetos complexos como uma "Missão à Lua" requer uma longa trajetória de experiência e especialização abrangente.

Eu, devido ao meu passado como Comando SAT, acumulei experiência em áreas especializadas como paramédico de combate, paraquedismo, especialização em explosivos, manutenção de vida, especialização em comunicação eletrônica e operações de mergulho de combate, entre outras, em sete campos diferentes. Tenho experiência prática e habilidades de Liderança-Seguimento, capacidade de tomar decisões corretas e calmas em situações de estresse e choque, e disciplina em trabalho em equipe, sempre focado em não colocar a equipe em risco. Fui treinado e formado em uma das unidades de elite do mundo com uma taxa de sucesso de apenas 5% para a conclusão de cursos extremamente difíceis, e sou um exemplo de um cidadão com o maior custo de treinamento material e moral da república, sempre tentando honrar isso. Para trabalhar nesses ambientes, é essencial possuir essas características.

Como você pode imaginar, a gestão de relacionamentos em ambientes estressantes e isolados é de suma importância. Durante festividades, todos podem trabalhar alegremente, mas na prática, lidar com condições limitadas como falta de água para banho/uso do banheiro, ausência de internet e telefone, comida úmida/sem comida, falta de eletricidade e ambientes sem luz solar durante simulações espaciais é um desafio que nem todos podem enfrentar. Aqui, minha experiência anterior em missões de longo prazo em submarinos e outras unidades navais, sem ver terra ou sol, torna-se extremamente valiosa. Fobias desse tipo não são aceitáveis.

Os principais obstáculos nas missões espaciais são frequentemente fatores humanos. Além disso, como você trabalhará com uma equipe multinacional, suas próprias habilidades e experiências também devem ser adequadas para esse contexto. As experiências interculturais e interdisciplinares adquiridas em ambientes com 100 participantes de 40 países na Universidade Internacional do Espaço são essenciais.

Em resumo, pergunte a si mesmo: se você fosse enviar uma equipe para uma missão de curta duração à Lua (por exemplo, uma semana ou um mês) ou uma missão de longa duração a Marte (por nove meses, ou talvez mais), como você escolheria um colega de equipe para levar consigo?

Pergunta: De acordo com o que eu sei, você está atualmente fazendo um doutorado. Em qual área científica você está trabalhando e em qual país e instituição?

Resposta: Estou realizando meu doutorado no Instituto Nacional de Pesquisas Espaciais (INPE) no Brasil, na área de Geofísica Espacial. Minha pesquisa se concentra em estudar os fenômenos meteoros que ocorrem nas atmosferas da Terra, da Lua e dos outros planetas do Sistema Solar, e os efeitos geofísicos resultantes. Estou investigando em profundidade a relação entre a fina atmosfera da Lua e seu solo, conhecido como regolito, e os meteoros e a atmosfera espacial. Além disso, dentro do âmbito da Geofísica Espacial, também trabalho em questões relacionadas aos terremotos, que são uma das grandes feridas do nosso país, buscando desenvolver soluções para previsões e estratégias preventivas. O INPE é um dos principais centros de pesquisa do mundo nessas áreas, e sua ampla infraestrutura científica e oportunidades de colaboração internacional permitem que eu obtenha dados que contribuem globalmente para minhas pesquisas. Espero que um dia possamos trazer essas maravilhas para o nosso país e que possamos ter uma posição relevante nessas áreas também.

Pergunta: Tuğçağ, meu estimado professor, quais são seus objetivos finais na vida?

Resposta: Não há um objetivo final para a vida, professor. No entanto, existem e devem existir ideias e etapas para esta vida e para o que vem depois. O fato de não se expressar sobre segredos pessoais e nacionais não é apenas um apoio psicológico, mas uma questão de estratégia. No entanto, podemos falar sobre deveres, e um desses deveres não secretos é o que o Grande Líder, o Inventor dos Canhões Antiaéreos Mustafa Kemal Atatürk, nos deu. A frase "Uma juventude alada é a maior garantia para o futuro da nação. Se um dia os pés ocidentais deixarem suas marcas na Lua, é necessário iniciar o trabalho agora e fazer progressos para garantir que entre eles haja um turco", é uma ordem e um dever. Quando conto isso aos astronautas que conheci, todos ficam chocados com uma visão e liderança tão grandiosas. Além disso, pergunto se eles sabem que o comandante da missão que deu o primeiro passo na Lua, Neil Armstrong, e a equipe do Apollo 11 visitaram Anıtkabir após a missão espacial para prestar homenagem a Atatürk. Sim, sei que você está surpreso. Pois, como Armstrong disse, aquela tripulação, que deu um grande passo para a humanidade, foi salva na Lua por turcos através de Atatürk. Sim, no ano em que pisaram na Lua (1969), a razão de terem vindo ao encontro de Ata em um avião especial é porque, se o programa de software escrito pelo filho de Nejdet Eraslan, Arsev Eraslan, que foi enviado por Atatürk para estudar engenharia aeronáutica no exterior, não tivesse existido, o Apollo 11 não teria conseguido retornar à Terra devido a um problema com o programa de computador. Todos os jovens turcos devem saber disso. Esse raciocínio científico e competência era a política do Estado da época, e como resultado, um turco salvou a humanidade na Lua. Quando conto isso, o respeito dos astronautas pelos turcos e por Atatürk aumenta consideravelmente. Além disso, ao ouvir sobre seu lado humanitário e pacifista, que foi indicado para o Prêmio Nobel da Paz, quase todos eles desejam ser turcos com grande respeito e afeição. Até mesmo quando falo sobre nossos líderes históricos, bravuras, heroísmos, cientistas e estudiosos e mostram o que foi realizado, eles ficam entusiasmados com a sensação de estar mais próximo da verdade. Esses são os efeitos colaterais e os objetivos dessa visão. A frase "Salvar a humanidade é um dever dos turcos" tem se mostrado ao longo da história e antes dela. No idioma turco, a palavra "Gönül" (coração) não tem equivalente nas línguas ocidentais. O objetivo deve ser, antes que o pano da vida na Terra se feche, reunir novamente a Matemática, a Razão e o Coração da nossa língua ancestral, que é a mais antiga e matemática do mundo, para a Paz da humanidade, e como você disse, esses devem ser nossos objetivos finais para este mundo.

Pergunta: Qual é o seu conselho para os jovens turcos que admiram você e seu campo de trabalho? Como eles devem seguir um caminho para alcançar lugares difíceis de alcançar, como você fez?

Resposta: De maneira alguma, não há objetivo impossível de alcançar. O difícil é alcançado rapidamente, o impossível leva um pouco mais de tempo. Tudo depende do esforço correto. Nossos jovens são o nosso futuro. Meu conselho é que eles leiam o que discutimos e absorvam as mensagens que queremos transmitir. Eles devem estar cientes de que a internet é um lugar cheio de informações duvidosas e devem buscar informações corretas, incluindo em outros idiomas. Devem ter uma mente investigativa, não acreditar em tudo que é dito e ter a estrutura e ética para encontrar a verdade por si mesmos. É importante saber que eles devem estar seguros em relação a si mesmos.

Eles devem valorizar e proteger seu passado glorioso e sua história. Hoje, muitos jovens não sabem nem mesmo o valor das figuras em nossos bancos e o trabalho que elas representam. Eles devem buscar entender e reconhecer o poder que um turco pode ter para mudar e influenciar o mundo. E, acima de tudo, devem se esforçar para ser úteis à sua pátria, à vida, à humanidade, à sociedade em que vivem e até mesmo à galáxia, com a consciência de que têm uma responsabilidade e uma dívida com seu passado e futuro.

Pergunta: Você estaria disposto a compartilhar seu endereço de comunicação eletrônica para aqueles que desejam obter informações sobre Programas Espaciais e Missões à Lua (Universidades, Escolas, Cientistas, etc.)? Como as pessoas podem entrar em contato com você?

Resposta: Eles podem me encontrar principalmente através da minha conta no LinkedIn. Além disso, aqui está meu endereço de e-mail para contato:

tugcag.dumlupinar@inpe.br

Pergunta: Como um Cientista Turco, há algum tópico que você gostaria de adicionar ou destacar, especialmente para a "Juventude Turca"?

Resposta: O caminho para o sucesso passa pela mente e pela ciência. Essa é uma das características que nos diferencia dos outros seres vivos. Não se esqueçam das palavras do grande líder Atatürk, o fundador da nossa nação: “Na vida, o verdadeiro guia é a ciência, a educação e a cultura. A mais correta e verdadeira religião é a religião da civilização. Seguir os mandamentos da civilização é suficiente para ser um verdadeiro ser humano.”

“Os que vieram eram pessoas, encontraram seres humanos. O homem é apenas uma criatura criada por Deus. O ser humano se tornou uma pessoa através do pensamento e da criação. Deus alimenta e cuida o homem. O homem pensa e cria a pessoa.”

É importante saber que a grandeza do povo turco, tanto antes quanto depois do nascimento, sempre iluminou a sociedade mundial com sua alta civilização e devoção celestial. Espero que a juventude turca veja que esses conceitos não são contraditórios. Eles devem contribuir para sua sociedade nos caminhos para se tornarem pessoas verdadeiras. Saudações a todos.

Agradeço ao Professor Tuğçağ Dumlupınar, que continua suas pesquisas no Instituto Nacional de Pesquisas Espaciais do Brasil na área de Geofísica Espacial e é também o principal instrutor do Departamento de Pesquisa Humana da NASA no Havai, pelos excelentes insights, e desejo sucesso em seus trabalhos.

Amor eterno aos filhos da Terra Celestial…

Emrah Bekci, dikGAZETE.com

.

Emrah Bekçi
Emrah Bekçi

Emrah Bekçi kimdir?

Araştırmacı - Yazar - Yönetmen Emrah Bekçi, 1974 Giresun Bulancak doğumlu. Eğitimini Ankara’da tamamladı. 2009 senesinde “Balkanlarda Türk İşaretleri” Belgeselini Bulgaristan Deliorman Bölgesinde çekti. 

Rusya Federasyonuna bağlı Murmansk Eyaleti, Revda Bölgesi, Lovezero kasabasında “Sami-Komi” klanlarıyla yaşayarak kültürel saha araştırmaları yaptı.

Emrah BEKÇİ, Rusya Federasyonuna bağlı Ural Dağlarında koruma altına alınan “Mansi Türkleri” hakkında kültürel bilgiler topladı. Aynı sahada, Aleksandrovsk, Solikamsk, Berezniki, şehirlerinde kültürel saha çalışmaları ve araştırmaları yaptı.

2012 senesi sonuna kadar Orta-Asya ve Azerbaycan Zaktala Vilayetinde, Şeyh Şamil ve Dede Korkud üzerine veriler topladı. 

Yazar Çoban Ateşi televizyon programı, Seyyid Burhaned’din Hazretleri, Balkanlarda Türk İşaretleri, Anadolu’nun Ruhu Yörükler Belgesellerini sundu ve yönetti.

2016-2017 Senesinde; “TR 72 Bölgesi Turizm Değerlerinin Step To City Projesine Entegrasyonu” Projesi Kapsamında; 25 Dakika, 9 Dakika, 3’er dakikalık 81 Bölümlük kısa metraj, İngilizce, Rusça, Japonca, Türkçe belgesellerin yönetmenliğini yaptı. 

Yapmış olduğu çalışmalar ile ilgili, Bulgaristan ve Rusya Federasyonu Yüksek Eğitim kurumları ile ülkemizde birçok üniversite ve STK’larda, Türk-İslam Tarihi ve Kültürü ile ilgili kürsü aldı, konuşmalar yaptı.

7 Haziran 2018 Tarihine Kadar; 129 Lise ve dengi okulda konferanslar verdi.

Yazar-Yönetmen Emrah BEKÇİ’nin;

Sevelim Sevilelim Yunus Emre”, “Gel Nasılsan Öyle Gel Mevlana”, “Bir Can Var Canında O Canı Ara Seyyid Burhaned’din Hazretleri”, “Ermeni Yalanları Çığlık”, isimli 4 adet basılı kitabı bulunmaktadır. 

Yazarın ayrıca; Anılarda Son Ermeni, Sızı, Uzaktaki Emanet isimli Uzun Metraj Film Senaryosu; İstiklal Marşı, Seyyid Burhaneddin, Aşk ve Şifa Gevher Nesibe isimli tiyatro senaryosu (Bunlardan Aşk ve Şifa Devlet Konservatuvarı Tarafından Sahnelendi) bulunmaktadır.

Yazarın: Anılarda Son Ermeni, Muhbir Mehmet, Kartallar Kafese Sığmaz, Keşke O Deli Ben Olsaydım, Torosların Cinleri, Hanan Bey, Sana Selamım Var, Uyanış ve iki cilt belde soy ansiklopedisi editörlüğü ile Amerika Birleşik Devletlerde İngilizce basılı “THE LAST ARMANİAN” isimli kitapların editörlüğü bulunmaktadır.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?