Geleceğin senaryosu bu coğrafyada yazılacaksa eğer…

Mehmet Yıldırım
Mehmet Yıldırım
Geleceğin senaryosu bu coğrafyada yazılacaksa eğer…
27-04-2023

Haber ve bilginin anında iletildiği; iletişimin hızlandığı dönemdeyiz. Dijital hizmet sunucular; sundukları hizmet karşılığında bizleri kuşatıyor. Her anımızı takipteler.

Fiber optik ağlar/ internet; insanlığın terakkisine/ ilerlemesine katkı sunduğu kadar özünden koparıp, sefalet çukuruna da itmektedir.

Farkında mısınız!..

Sanal alemin parlak mavi ekranından başımızı kaldırıp, gökyüzünün gece mavisine bakmayalı kaç mevsim oldu?

Dünya, her zamankinden daha fazla değişiyor. Dünyanın varacağı nokta kestirilemiyor. Meydanlar, geleneksel birikim ve tecrübeye saldırılan alanlara dönüşüyor.

Muhafaza etmek istediğimiz, insan olma haysiyeti/değerlerimiz uçuşuyor.

Yakalayabildiğin senindir” sözü üzerine; tuttuklarımızın her biri parmak aralarımızdan kayıyor, çekiliyor.

Dünyanın peşinden koşmaya çalışırken, ömrümüz eleklerden akıp gidiyor.

Şeytan şebekesi her daim hazır, kendisine verilen ruhsat ölçüsünde kıtaları arşınlıyor; yol üzerindeki yolcuyu çıkmaz sokağa sürüklüyor. İnsanın varoluş gayesi; hafızamızdan silinmek isteniyor.

İnsan, tekrardan “resetlenmek” isteniyor. Sıfırlanan insanın bilinçaltına hayvani dürtüler yükleniyor. Bize emanet olarak teslim edilen bedenimize sahip çıkma irademiz elimizden alınıyor.

Doğal olmayan; zorba düzen, insanlığa dayatılıyor.

Başka ulusları gaddarca sömüren devlet/ devlet üstünde söz sahibi olan küçük zümre, aile ve şirketler; mazlum ve mustazaf halkları/ ulusları mağdur ediyor.

Cihana fesat, dalga dalga yayılıyor.

Düşman; iletişim hatlarının başında, pınarın gözünde mekân tutmuş. Aynanın arkasında, görünmüyor. Yaygara koparıp, hilekâr tavır ve albenili reklamlar ile çirkef kusuyor.

Milletleri içeriden çökertmeye çalışıyorlar.

Sicili bozuk devletler ahkam kesiyor.

Yetişemedikleri bölgeleri, besledikleri terör örgütleri ile tehdit ediyorlar. Bize düşen kahve köşesinde telefon klavyesini tuşlayıp kızmak/ köpürmek olmamalı.

Savaşlar, dünde kalmadı…

Melanet cephesi uyumaz!..

Tatil, eğlence ve günlük telaşe ile koşuştururken; parçalamaya/ bölmeye odaklanmış yapıları; hiç ummadığınız anda gökten zembille inmiş gibi kaşınızda görürsünüz. Gaflete düşer saf saf bakınırsan; başından devlet gider ancak parya olur, ayak takımı vazifesi görürsün. Zelillik elbise niyetine üstüne giydirilir. Ne konuşma hakkı verirler ne de insanca yaşama hakkı.

Dur, nefeslen!..

Hak yolunda, safını; durduğun noktayı iyi tespit et.

Aklını kiraya verme.

Şeytanın insanlardan topladığı orduya katılma. İyilere, saf temiz kalanlara destek ol; fitne fücura, yardakçıya, ülkeni peşkeş çekenlere dur de.

Dünyada kitlesel kötülüğe dur deme cesareti gösterenler ile bir araya gel.

Uluslararası işbirlikçilere karşı bütüncül düşünenler ile vicdan sahiplerinin birlikteliği kıymetlidir.

Hak ve insanca yaşama hürriyetine sahip çık.

Senden olmayana; yıkıcı frekans yayanlara her ne halde olursan ol boyun eğme.

Yeniden uyanan; mahfillerdeki kripto şahısları tespit et.

Hayır; düşmandan korkumuz yok. Rabbimiz dostumuzdur; ancak O’na inanır; O’ndan yardım isteriz.

Türkiye’nin seçim gündemine dönersek…

Geleceğin senaryosu, Anadolu Topraklarında ve bu topraklar ile bağlantılı coğrafyada icra edilecek.

Türkiye, keskin bir viraja girdi.

14 Mayıs’ta Cumhur İttifakı’nın “Başkanlık Sistemi”, Millet İttifakı’nın da “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” halkın iradesine sunulacak.

İttifaklar; Seçim Beyannamelerini açıkladı. Beyannamelere yansıyan öncelik ekonomi.

İslam ile aramıza sokulmak istenen sahte inançları fark edin.

Ekonomi halledilir, eyvallah. Siyasetçiler; bu memleketin insanının öz değerlerinin silinmesine dur deyin. Halkımızı, Kur'an’dan uzaklaştırmaya çalışan odakları engelleyin.

Dirilişimiz, Küresel Güç haline gelmemiz; yüzyıllar önce kabul ettiğimiz İslam ile olur ancak.

Kasıtlı olarak; insanları neslimizi inançsızlığa sürükleyenleri durdurun.

Merhum Arif Nihat Asya’nın “Dua” adlı şiirinde söylediği gibi:

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım!

*

Hey! Gözleri çapaklı, ayakları nasırlı, yorgun…

Gönlü kırık, kalbi kırık, boynu bükük yolcular…

Kulsunuz, kul! Eğin başınızı, verin kalbinizi…

Kıvrılın, uzanın, varın secdeye…

Makamdır, duadır… yaş akar, hal gelir…

Yeniden ay, hilal gelir, kucak açar, yay gelir…

Sevinin sevinin… gün gün olur…

Hayy gelir…” Bahadır Bozkırlı (*)

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

(*) https://www.tyb.org.tr/ya-hayy-60341h.htm

Mehmet Yıldırım
Mehmet Yıldırım

Uluslararası İlişkiler Uzmanı & Ziraat Mühendisi, AFAD Gönüllüsü, Aşçı

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?