GELECEĞİMİZ ve HANGİ TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ
Dàvàsı İ’lày-ı Kelimetullah olan Àlem’e nizâm veren bir büyük milletin, bir büyük medeniyetin evlâdları son 300 yılda işgâl ve tecavüzlerle onlarca ülkeye bölünüp mahvedildi. Bu tecavüz ve katliamlar sadece fiili değil, zihinlerde de gerçekleşti.
Bir siyasi (Yavuz AĞIRALİOĞLU) partisinden istifa ederken şunu söyledi.
“TÜRK MİLLİYETÇİLERİ’NİN DAĞINIK OLARAK GİRDİKLERİ SON SEÇİM”
“Memleket mücadelesine devam edeceğiz. Türk Milliyetçileri dağınık olarak girdikleri, birbirlerini boğazlayarak son seçimleri geçiriyorlar. Şu anda siyasetin maruz kaldığı, parmak sallama, hâd bildirmenin olmasının sebebi Türk Milliyetçileri’nin dağınıklığıdır. Türk Milliyetçileri önümüzdeki sürecin inşa edeni olacaktır.”
Çok doğru bir tespit de Türk Milliyetçileri’nin bu kadar dağılmasının sebebi sâdece siyaset mi? İlkesizlik, kavram kargaşası, şahsî menfaat ve ikbâl hırsı da siyasette dağılmanın, devletin çivisinin el birliği ile çıkartılmasının, adàlet mekanizmasının bozulmasının, kaba tarafgirlikle toplumun bölünmesinin temel sebebi değil mi? Artık ülkemin sağduyulu insanları bu ahlâksız, liyàkâtsiz, sorumsuz, menfaat zebunu olmuş gürûha nerede olursa olsunlar “DUR!” demelidir. Giden ÜLKE, MİLLET, DEVLET hatta YÜCE DİNİMİZ’den gitmektedir.
Bu seçimlerde, son yüzyıldaki diğer seçimler gibi sarhoşlukla geçecek. Görünen budur.
Devlet, Millî menfaat ve Birlik, Millî Güç ve Bekâ düşüncesi olmadan siyàset olmamalı.
Maàlesef Aziz Milletimizin yüreğinin tà orta yerindeki bu temeller seçim meydanlarında dile gelmiyor, ete-kemiğe bürünmüyor.
Geleceğe bakıyorum. Herkes Türk Milliyetçiği’nden söz ediyor. Hatta ABD ve Rusya’nın kendi senaryoları ile oluşturmayı planladıkları bir TURAN HEDEFİ dâhì var.
Yanımızda tàrihî kavşak İran’ı ya bölecekler ya da İran’da nüfusun çoğunu oluşturan Türk Halkları asimile ve yok edilecekler. Böylece Güney Türkistan’ın çoğunluk toprağı Afganistan ile bağlarımız tamàmen kopacak.
1000 yıldır oluşmuş bir TÜRK KAVRAMI vardı. Bu TÜRK İctimai Irk’tan müteşekkildi. Nasıl mı?
Nüvesinde soy birliği elbette vardı ama esasını inanç, örf, töre, ortak tarih, ortak vatan gibi değerler vardı. Arnavut Mehmet Akif’in “Kahraman ırkıma bir gül…” dediği ırk…
Bin yıllık İslâm ile oluşmuş Medeniyet Coğrafyamızda Araplar ve Farslar hariç diğer İslâm Halklara TÜRK deniyordu.
Kendi yörelerinde, Kürt, Avşar, Çerkez, Abaza, Gürcü, Boşnak, Arnavut, Pomak, Laz, Zaza vd. idiler. Ancak dışarıda TÜRK deniyordu.
Anadolu’da yaşayan özellikle yerli Rumlar, Türkçe’den başka dil bilmiyorlardı. İstanbul Rumları ağırlıklı olarak Bizans’tan kalmış kısman Grek veya Helen idi. Diğer Rumlar Ortadoks Urum Türkleri idi.
Fatih’in Kırım’dan getirdiği Hazar Musevî Türkleri vardı.
Bizim zamanla emperyalistlere kaptırdığımız büyük tüccarlar Galata Bankerleri’nin dedeleri bu Musevî Türklerdi.
Bu arada, Kudüs-Bağdat Hattı’nın kuzeyi, Yemen, Sudan, Habeşistan ve Kuzey Afrika Bölgeleri halklarda kendilerini TÜRK olarak ifade ediyordu.
Nereden nereye!..
Yeni dönemde Büyük Millî Birlik ve Mutàbakât için tanımları güncellememize ihtiyacımız var. Bunun için Millî İdeoloji, Millî Mefkûre’nin muğlaklıktan kurtarılıp yeniden şekillendirilmesi gerek…
Türk Milleti iki büyük miras üzerinde şekillenmiştir. Birincisi Dinimiz İslâm, ikincisi Töre, Millî hars ve terbiye… Bu iki büyük miras tarih ve coğrafya ile şekillenmiş ifadesini bulmuştur. Gelecek de aynı şekilde tasavvur edilirse bırakın ülkemiz, medeniyet coğrafyamız dahi bölünmez.
Düşünce ve duruşunuz ne kadar doğru olursa olsun güç ile yayılır ve yaşar. Bu manada da Millî Güç’ün en temel bileşeni Maddî Güç’tür. Maddî Güç ise; Ekonomik, Askerî, Coğrafî, Beşerî güçlerin toplamından oluşur. Bunların ikisi olmadan GÜÇ olmaz. Ekonomik Güç ve Askerî Güç…
İdeolojiler Kutlu Zaman’lara ya da Kutlu Mekân’lara İsnâd ettirilir.
Türk Milleti için birden fazla Kutlu Mekân ve zaman mevcut. Dolayısı ile bizler TURAN diye adlandırdığımız sınırları, KIZIL ELMA diye özetlediğimiz hedeflerimizi yukarıda ifade ettiğim iki temel miras üzerine bina edeceğiz…
Dinimiz ve Töremiz…
Bunların dışındakilerin hepsi yardımcı mehâzlar.
Ne dilimiz, ne töremiz, ne tarihimiz, ne coğrafyamız, ne de diğer amiller temel bağlayıcı değil. Tek başlarına ne bölebilirler ne de bir arada tutabilirler.
Dilimiz Türkçe. Ama dilini kaybeden ya da farklı diller konuşan akrabalarımız var. Kürtler, Tacikler, Hazaralar, Bulgarlar gibi bazı akrabalarımız dillerini yitirmiş soydaş halklar…
Farklı dinlerde ama kendisini TÜRK olarak ifade eden soydaşlarımız var.
Gagauzlar, Sekel Türkleri, Macarlar, Urum Türkleri gibi Hıristiyan olanlar, Hazaralar gibi Musevî olanlar, Tuva, Moğol, Hakas gibi, Budist ve Şaman olanlar var. Bu Türk Halklarına geçmişte gevur deyip dışladık. Sonucunda ellerimizle bizden ama bize düşman devlet kurdurduk, Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan hatta İsrail gibi…
Türk Milleti ile akrabalık bağı olmamasına rağmen dindaşlıkları ile kendisini Türk Milleti’ne ait gören halklar var.
Aklınıza Boşnaklar, Makedonlar, Arnavutlar, Gürcüler vb. geldi sanırım.
Hayır!
Onlarla akraba olmuşuz artık. Daha uzaktakiler var.
Yemen, Ace, Somali, Sudan, Libya, Fas vb. coğrafyalarda kendilerine TÜRK ya da akraba diyen insanlarımız var.
Pakistan ve Hindistan’da dilini kaybetmiş, derin geçmişteki atalarının TÜRK olduğunu söyleyip, TÜRKLÜK İddiası’nda insanlar var.
Tamamı bizim potansiyelimiz ve Millî Güç Unsurumuzdur.
Şahsî Kanaatim…
Muharebede nasıl ki bir askeri birliğin ETKİ ALANI ve İLGİ ALANI var. Devletlerin ve Milletlerin de vardır.
Türk Milleti, Türk Devletler Topluluğu ile daha da büyük bir güç olmuştur. TURAN büyük bir güçtür. Dolayısı ile ABD’nin bir TURAN Tasavvuru var. Rusya’nın da aynı şekilde.
Ya bizim ki?
Osmanlı’nın en geniş coğrafyası ile şimdi ki bağımsız Türk Devletleri’nin sınırlarını birleştirin. Buyurun TÜRK MİLLETİ’nin ETKİ ALANI…
İlgi Alanı mı?
Dünya’nın neresinde biri “BEN TÜRKÜM! Yetişin…” derse olduğu yer ve kendisi dini sorulmaksızın, Dünya’nın neresinde biri “BEN MÜSLÜMANIM! Yetişin…” derse olduğu yer ve kendisi milliyet ve nesebi sorulmaksızın İLGİ ALANI’mızdır.
Yeni dönem için YENİDEN YAPILANACAK BİRLEYİCİ, KUCAKLAYICI BİR FİKİR HAREKETİ başlatmalıyız.
Gerekirse yeni bir adla, yepyeni bir Millî Mülâhaza ile…
Emperyalizmin tuzaklarını aşacak bir fikir hareketi. Aslında vardı. Sadece muhatapları şunları düşünsün…
- Türk Milliyetçisi siyasi yapılar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan neden çıktı? Bölgeyi PKK İhâneti’ne mi bıraktılar?
- Ülkü Ocakları gibi gençlik ve fikir organizasyonlarında bir gencin “Ben Çerkez’im, Ben Boşnak’ım, Ben Sünni’yim, Ben Yörük’üm, Ben Avşar’ım” dediği rahatlıkla bir gencimiz neden “Ben Kürt’üm, Ben Şii’yim, Ben Alevi’yim.” diyemez… Türk Dünyası Akraba Toplulukları Haritaları’na Kürt Türkleri’ni, Tacikleri, Şii Hazaraları, Mûsevî Hazarları koymamak sizce normal mi?
- İslâm ile şereflendiğinden bu yana Mücàhid vasfı ile mücàdele eden Müslüman Türk Milleti’nin TURAN İdeali, İttihàd-ı İslâm Farzı ile çatışıyor mu? Turan Fikri, Ümmetçiliğe karşıdır.” demek ya da “Türk müsün, Müslüman mısın?” aptal ve hain sorusuna cevap aramak cehàletten başka nedir?
Türkiye, ekonomik gücüne bakınca Başat (süper) Güç değildir. Ancak jeostratejik konumu ile Başat Güçler kadar dünya siyasetinde etkindir. Yakın küresel krizlerde aldığı sorumluluklar ile de bu vasfını göstermiştir.
Her türlü bölücülüğü ve iç ihaneti yenmekten başka çaremiz yoktur.
Mikro Milliyetçilik ve Mezhepçilik ana eksenli bölünme, siyasî tarafgirlik ve ötekileştirme bölücülüktür. Müsamaha gösterilemez.
Ekonomimizi güçlendirmek için bir şeye ihtiyacımız var. Çok çalışmaya…
Unutmayalım…
“Ordular midesi üzerinde yürür..”
İlim, fen ve teknolojide yerli, Millî ve güçlü ekonomilerle yarışır olmalıyız.
Her türlü taassubu yenmekten başka çaremiz yoktur. A. İzzetbegoviç ne diyor?
“Din hurafeleri yenmezse, hurafeler dini yener.”
G. Bruno; "Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar." demiş 1600 yılında İtalya'da ve yakılmış. Bir bilim ve din adamı.
Taassubu yenemezseniz Ham Yobaz, Kaba Softa sizi de dininizi de yener. En kötüsü de DEAŞ gibi emperyalizmin oyuncağı olur ve ortamını bulursa içinizde kangren olmuş bir organ gibi büyür…
Seçimlerin Aziz Milletimiz için, Turan Coğrafyası ve Ümmet-i Muhammed için hayırlı bir sonuçla bitmesini dilerim.
Yeniden ve yeni sözlerle başlama zamanı…
“…
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?”
.
E. Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-