Fevzi Çakmak ve Cumhuriyet karşıtlığı!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Fevzi Çakmak ve Cumhuriyet karşıtlığı!
18-06-2021

-Çakma kahraman Fevzi Çakmak ve Cumhuriyet düşmanlığı!-

Şark kültüründe tarihin tekerrürüne tam itimad vardır ve genellikle istedikleri gibi olur. Bu nedenle, kökü mazide olan ati veya tarihten ibret almak gibi klişe ifadeler çok sık söylenir.

Mehmet Akif'in, merkezî  bilinç sistemine etki ederek farkındalığı, dikkati ve uyanıklığı artırmak için terennüm ettiği "Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!/Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / "Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" dizeleri, dahi tam tersi bir şekilde uyarıcı yani stimülan değil, uyuşturucu yani narkoz etkisi yapar.

Sağcı muhafazakâr kesimin Mustafa Kemal karşıtlığı nasıl Enver Paşa ile dengelenmeye çalışılıyorsa siyasal İslamcı kadroların Atatürk karşıtlığı Necip Fazıl Kısakürek ve Kadir Mısıroğlu üzerinden Mareşal Fevzi Çakmak ile dengelenir. 

Bu nasipsizlere göre, Mustafa Kemal Atatürk İslam düşmanı Hilafet düşmanı hatta Turan düşmanıdır. Oysa Fevzi Çakmak öyle mi? Dini bütün, ehli tarik ve sofu mu sofu? 

Bir de buna Mareşal öldüğünde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Ankara Radyosunda oyun havaları çaldırdığı iftirasını eklerseniz kaba softa ham yobaz ecmain tayfasının nasıl provake edildiği, nasıl bir siyasi çizgiye kanalize edildikleri daha net anlaşılır. 

Fevzi Çakmak'ın ailesi, kökeni…

12 Ocak 1876’da İstanbul’da doğdu. Babası Limnili, annesi Varnalı'dır. Bir rivayete göre ailesinin aslen Balıkesir’in Çakmak Köyü’nden olduğu söylenmiş ama bizzat Fevzi Çakmak bu köyde yaptığı araştırmalarda akrabalarına rastlayamamıştır.

Asıl adı Mustafa'dır. Müşir Fevzi ve Mareşal Çakmak olarak bilinir. Babası Arnavut asıllı, Limnili Çakmakoğulları’ndan Tophane kâtibi Miralay Ali Sırrı Beydir. Nitekim Fevzi Paşa, sekiz dil; Fransızca, Almanca, Rusça, Arapça, Bulgarca, Sırpça, Arnavutça, Farsça biliyordu.

Ali Sırrı Efendi, albay rütbesini taşıdığı sırada Medine’de vefat etti. Limnili Sırrı'nın babası Derviş Hüseyin Kaptandır. Fevzi Çakmak’ın baba tarafından dedesi büyükbabası, Derviş Hüseyin Kaptan 1781/ 1782 yılında Limni’de doğmuş, Derviş Hüseyin Kaptan Çanakkale’de yaşamış ve 117 yaşında vefat etmiş, Sekiz Padişah görmüş. Mezarı Çanakkale’de bulunuyor. 

Fevzi Çakmak'ın annesi ise Varnalı Müftü Hacı Bekir Efendi’nin kızı Hasene Hanım. Mareşal Çakmak, anne tarafından Özbek asıllı ünlü bir Nakşibendi Şeyhi Horasanlı Mehmet Efendi ailesine mensup. Ali Sırrı oğlu Mustafa, dedesi Hacı Bekir Efendi’den Arapça, Farsça ve fıkıh (İslam hukuku) öğrenmiş. Fevzi lakabı da kendisine tasavvufla ilgilenmesini sağlayan dedesi tarafından verilmiş. 

Selanik'te kaybolan Mustafa Fevzi!..

Hayatında anlaşılması zor karanlık bir dönem dikkatimi çekti. Aile, 1879 yılında baba Ali Sırrı Efendi’nin Rumeli Kavağı’ndaki Karadeniz Topçu alayına tayini üzerine Kavak’ta kiralık bir eve taşındı. Burada 5 yaşında Sadık Hoca’nın mahalle mektebine kaydolmuştu. Daha sonra 10 yaşlarında iken babası dururken bir akrabasının eşliğinde Selanik’e götürülmüş ve orada rüşdiyeye kaydedilmişti.

Koskoca topçu alay komutanı babası dururken neden bir akrabası götürüyor? Ayrıca imparatorluk başkentinde rüştiyelerin köküne kıran mı girdi de ta Selanik’e gönderildi?  

Burada bir yıl kaldığı ve İstanbul’a dönerek Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’ne yazıldığı biliniyor. O bir yıl kimlerin rahlei tedrisinden geçtiğini bir kendisi bir eğitimi verenler bir de kendisini götüren biliyor. 

Fevzi Çakmak ve tarikat bağlılığı…

Son zamanlarda sosyal medyada İngilizlerin kullanışlı aparatı tarikatlar için güya Türk toplumunu uyarmak amaçlı Mareşal Fevzi Çakmak’ın  “Cemaat ve tarikatlar, Yahudi ve Hristiyanların Anadoluda kurduğu ileri karakollar” dediği şeklinde bir sözü yayınlanıyor.

Oysa Mareşal Çakmak bu sözü söyleyebilecek  tiynette birisi değil. Neden mi? Çünkü kendisi ehli tarik olduğu gibi aile büyükleri de tarikat şeyhi olan birisinin cemaat ve tarikatlere toz kondurmasını beklemek saftiriklik olmaz mı?

Çakmak’ın mezarının Eyüp’te, Küçük Hüseyin Efendi'nin kabri yanında olmasının elbet de bir anlamı var. Aynı yerde, 25 Ağustos 2001 günü, Musevi kökenli ünlü iş adamı Üzeyir Garih bıçaklanarak öldürüldüğünde, herkes Garih'in Müslüman mezarlığında ne işi olduğunu tartışıyordu.

Garih cinayeti ile gündem olan Arusilik, Türkiye’ye geç dönemlerde giren Kuzey Afrika menşieli bir tarikat. İkinci Abdulhamit döneminde Türkiye’ye gelen Arusilik hakkında ilk bilgiler, yine bu tarikatın bilinen ilk müntesiplerden meşhur Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi tarafından anlatılmış.

Arusiliğin Türkiye’de bir tekke ve tarikat biçiminde örgütlenmesi, Ömer Fevzi Mardin tarafından gerçekleştiriliyor. Bu nedenle Ömer Fevzi Mardin, Arusiliğin bilinen ilk şeyhidir. Öte yandan Şeyh Küçük Hüseyin Efendi’nin Arusilik icazeti verdiği de ifade ediliyor.

Yahudisever bir tarikat Arusilik…

Annesi Fransız Ömer Fevzi Mardin, Mevlana Küçük Hüseyin Efendi’nin halifelerinden. 2. Dünya Savaşı devam ederken Museviler ile dindarlar arasındaki dayanışmada Ömer Fevzi  Mardin önemli bir rol oynuyor. Ömer Fevzi, Erkanı Harp Yüzbaşısı ve Birinci Cihan Harbi’nde Teşkilatı Mahsusa’nın İran misyon şefi olarak görev yapmış, eğitimci, müellif ve münevver bir şahsiyettir.

Deniz kuvvetlerinden kurmay yarbay olarak emekliye ayrılan Mardin, Şeyh Küçük Hüseyin Hüsnü Efendi’nin 1930'da yılı vefatından sonra irşada başladı, Nakşibendi, Kadiri, Mevlevi, Şabani dersi verip talebeler, müridler yetiştirdi.

Dinlerarası diyolog, ‘Nurcular’dan önce Arusilik projesi…

"Ilımlı İslam" veya "Protestan İslam" adıyla bilinen dinlerarası diyolog eksenli proje, Nakşî-Arûsî şeyhi Ömer Fevzi Mardin tarafından sahnelendi ancak Mardin 1953'te ölünce  proje uygulanmadı.

Ömer Fevzi Mardin'in Şeyhi olduğu Arusiler. Varlık Vergisini ödeyemedikleri için Erzurum Aşkale'ye gönderilen Musevilerin ailelerine yardımlarda bulundular. Bu süreçte Musevilere en büyük yardım, Mareşal Fevzi Çakmak’tan geldi.

Ömer Fevzi Mardin'in 1942’de Kadıköy’de kurduğu İlahiyat Kültür Telifleri Derneği, Müslümanlar ve gayr-ı müslimler arasındaki diyalogda etkili olur.

Ömer Fevzi Bey, şeyhi Küçük Hüseyin Efendi’nin Azra Garih ile olan yakın dostluğunu hatırlatarak çevresine, “Hepimiz aynı Allah’ın kullarıyız. Hidayet ancak ve ancak Allah’ın elindedir. İnsanların içindeki inancı ancak Allah bilir. Biz sadece sevgi ve saygı göstermekle mükellefiz” şeklinde telkinlerde bulunur. Ömer Fevzi Mardin Türkiye Musevilerine yol gösteren "Musevilere Çıkış Yolu” isimli bir kitap  yayınlar.

Aynı dönemde Kitab-ı Mukaddes Yayınevi’nin sorumlusu Dr. Lee Mc Gallum bir mevlit kandilinde Süleymaniye Camii’ne gidip tebriklerde bulunurken, ünlü mevlithan Kani Karaca da Musevi Sinagogu’na giderek okunan Hallilere elleriyle ritim tutar. Pek çok Musevi de Ömer Fevzi Efendi’yi ziyaret eder.

Küçük Hüseyin Efendi, 1930"da İstanbul'da ölünce Eyüp Sultan Mezarlığı"nda toprağa verilir. Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarının hemen yanında ise Mareşal Fevzi Çakmak ve ailesinin kabristanı yer alıyor. M. Fevzi Çakmak, vasiyeti üzere, mürşidi Ankaralı Küçük Hüseyin Efendi’nin  türbesinin yanında medfun olup, damadı Prof. Dr. Burhan Toprak da aynı sıradadır.

Ömer Fevzi Mardin, askerliğini denizci olarak Hamidiye’de yaparken komutanı olan Rauf Orbay da müridiydi. Mareşal Fevzi Çakmak’ın da dergâha mensup olduğu ve ‘Ölümümde beni şeyh efendilerden birinin ayak ucuna gömün’ dediği için Eyüp’te Küçük Hüseyin Efendi adındaki Kadiri-Rufai-Arusi Şeyhi’nin yanma defnedildiği biliniyor.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın halası Hatice Suat Babacan'ın annesi, Şeyh Yahya Dergahı'nın son postnişini Abdulhay Öztoprak'ın eşi Naciye Hanım da Küçük Hüseyin Efendi'nin müritlerindendir.

Yahudilerin en büyük savunucusu Mareşal Çakmak!..

Yahudi iş adamı, 500 Yıl Vakfı kurucusu, Profilo Holding’in patronu Jak Kamhi’ye göre Mareşal Çakmak, Yahudilerin en büyük savunucusuydu. Hakkında 1950’de bir Yahudi sefirine Çankaya’daki evini kiraya verdiği, Türk Tarihi'nde sağlığında konağını Yahudi tapınağı Havra yapılması için bağışlayan tek komutan olduğu  iddiaları vardır. 

1912’de Balkanları ziyaretinde İttihat ve Terakki’nin merkezine gidiyor. Burada Rum Mektebi’ni ziyaret ediyor. Ayrıca bir Yahudi yemeğine katılıyor. 1911’de Filistinde Yahudilerle Araplar arasında huzursuzluğu dile getiriyor. 1950’de bir Yahudi sefirine Çankaya’daki evini kiraya veriyor. 

Çakmak’ın ölümünden sonra karısının evini Yahudi/Musevi cemaatine bağışladığı ve sinagog yapıldığı söylentisi oldukça yaygın. Oysa bilgi kısmen doğru kısmen yanlış. Bu olayı, İstanbul Yahudi cemaati kaynakları şöyle anlatır;

1950 evveli yazlıkçı olarak tabir ettiğimiz  Galata, Şişli gibi yörelerden gelen Yahudiler, şimdiki sinagogun etrafındaki yerleşkeler olan Caddebostan, Göztepe, Şaşkınbakkal, Suadiye, Bostancı civarında kiraladıkları mevsimlik evlere yerleşirlerdi. 

Yazlıkçı diye tanımladığımız bu halkın nüfusu 1948 sonrası çoğalmağa başlayınca ibadet gereksinmeleri için toplumun ileri gelenleri kısıtlı imkanlar dâhilinde olasılıkları araştırmağa başladılar.

Yazlıkçıların bir kısmı, Cumartesi günleri, Şabat kuralları içinde Kadıköy / Yeldeğirmeni’nde bulunan Hemdat İsrael Sinagog’una gidip gelirlerken bir kısmı da Mösyö Yasef Behar’ın evinde toplanarak Sefer Tora’sız ibadetlerini yaparlardı. 

O yılların yazlıkçı yahitleri, 1949 yılında Roş Aşana ve Yom Kipur günleri ibadetlerini mebusun evi olarak bilinen ve Nesim Karako tarafından kiralanan bir evde, 1950 yılında Yasef Behar’ın evinde, 1951 yılında da Demir Beyin evi kiralanarak icra edildi. 1952 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’ın şatosu yaz aylarını geçirmek için yöreye gelen Yahudilerin dualarını yapabilmeleri  için kiralandı.

Moiz Behar Ebeoğlu Caddebostan Taş Mektep Sokak’taki arsasının yarısını normal rayicin çok altında 10 bin lira gibi bir bedelle sinagog yapımı için komiteye verdi. 

Tapusunu da komiteden Nesim Kazado adına tescil etti. Bu arada da Göztepe yöresinde yazlıkçı yahitlerin ibadet gereksinmesinin karşılanması için bir sinagogun inşa edileceği duyumu Rav David Aseo tarafından topluma duyuruldu. 

N. Rıfat Bali 'Bir Türkleştirme Serüveni: adlı kitabında Mareşal Fevzi Çakmak ile Yahudiler arasındaki ilişkiyi şöyle anlatır: "Azınlıklar arasında çok yaygın bir söylenti de (...) silah altına alınmalarının nedeninin kitlesel olarak imha edilmelerinin önlenmesi olduğu iddiasıydı. 

Bu söylentiye göre, azınlıkları kitlesel olarak imha etme tasarısı hükümetin bir planıydı. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, bu tasarıdan haberdar olunca Nafıa Vekâleti'ne bağlı olarak askere alınan azınlıkları Millî Müdafaa Vekâleti emrine aldırarak kendi emir kumandası altına soktu ve böylece onları imha edilmekten kurtardı. 

Aynı kitapta Jak Kamhi, "Diyebiliriz ki, Mareşal Fevzi Çakmak Yahudilerin en büyük müdafiiydi" dediği aktarılıyor.

Cumhuriyet döneminde siyasal İslamcılığın beceriksiz aktörü Fevzi Çakmak!..

Fevzi Çakmak'ın “Rumeli’nin Suret-i Ziya-ı” (Rumelide aydınlığın doğuşu), Van Tarihi, Büyük Harp’te  Şark Cephesi Hareketleri gibi basılmış eserleri var.

Kurtuluş Savaşı hükümetlerinin Genel Kurmay Başkanı, Harbiye Nazırı Fevzi Paşa, bazı subay arkadaşlarının tersine ihtilâlci bir ruha sahip değildi. Fevzi Paşa, tam bir bürokrattı. Verilen görevleri yapardı.

Fransızca, İngilizce, Arapça ve Farsça yanında bazı Balkan dillerini de bilir, günlük politikadan hoşlanmazdı. Askerin de politik çekişmelerin dışında ve politikadan uzak tutulmasını savunurdu. Balkan Savaşı’nın kaybedilmesinin en büyük sebebini ordunun siyasete bulaşmış olmasında gören Fevzi Paşa orduyu daima politikadan uzak tutmuştur.

Nitekim Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra ordunun kışlasına dönmesinde Fevzi Paşa’nın rolü büyük olmuş, 1924’te askerlik mesleğini politikaya tercih etmesiyle bunu bizzat kendi şahsında uygulamıştır. 

Milletvekilliğinden ayrılarak Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye reisliği görevini 1944’te emekliye sevkedilinceye kadar sürdürdü. Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesinde büyük rol oynadı.

Fevzi Çakmak, karşı çıktığı Milli Mücadele'ye nasıl katıldı?

Fevzi Çakmak İstanbul işgal edilince yayımladığı bir bildiride Kuvayı Milliye'nin aleyhinde bulunmuş, komutanların Mustafa Kemal'in emirlerini dinlememelerini emretmişti. Bu nedenle Kuvayı Milliyeciler üzerinde kötü bir etki bırakmıştı.

Bu konuda Mustafa Kemal Paşa bir konuşmasında "Savaş Bakanı Fevzi Paşa namus, şeref ve haysiyetinden şüphe etmeyeceğimiz bir arkadaşımızdır. Bize gönderdiği bir emirde “İngilizlere saygı göstereceksiniz, emirlerini dinleyeceksiniz, böyle hareket etmezseniz mahvolacağız” diyordu.

-Bazı zayıf düşünceli kişiler muhtemelen tereddüde düşüyorlardı. Fakat biz bunun düşman tarafından not edildiğine hükmettik. Yaveriyle haber gönderdi, “Aman, Fevzi Paşa süngü altında, o emre önem vermeyin” diye. İstanbul’un acı baskısı altında biz dahi olsak, insanız, işitildiği takdirde mahvımıza sebep olacak bir sözü nasıl söyleyebiliriz?” demişti. 

İstanbul Hükûmeti tarafından 1919 Kasım   ayında özel bir görevle Anadolu’ya gönderilen Fevzi Paşa’nın gerçekte Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklayarak İstanbul’a götüreceği iddiası, Millî Mücadele’nin en önemli komutanlarının hatıralarında ve kimi tarih yazarlarının eserlerinde yer aldı.

Mustafa Fevzi Paşa, 25 Kasım’da Sivas’a gelmiş, burada bulunan komutanlarla görüşmüştü. Fevzi Paşa Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Reisliğinden / Genelkurmay Başkanlığından azledildikten sonra Trakya’ya gönderilen bir nasihat heyetinde görev aldı. Daha sonra Birinci Ordu müfettişliğine getirildi.

Sivas’ta Mustafa Kemal’in başkanlığında kurulan Hey’et-i Temsîliyye ile İstanbul’daki Osmanlı hükümeti arasındaki ilişkilerin kopma noktasına geldiği bir sırada bir nasihat heyetiyle birlikte Sivas’a gönderildi.

Fevzi Paşa’nın bulunduğu bu heyetin görevi, seçimlerin serbest bir ortamda yapılıp yapılmadığını ve halk ile memurların durumlarını yerinde incelemekti. Fakat heyet Samsun’a ayak basar basmaz Sivas’a birtakım dedikodular gelmeye başladı.

İngilizler, Fevzi Paşa’yı Mustafa Kemal’i tutuklaması için Sivas’a gönderdi!..

Heyetin geçtiği yerlerden verilen haberlere göre Fevzi Paşa’nın Millî Mücadele’yi bastırmak ve Mustafa Kemal’i tutuklamak üzere geldiği ve yaveri  Binbaşı Salih Omurtak'ın Mustafa Kemal aleyhinde konuştuğu ileri sürülüyordu.

Kâzım Karabekir, Sivas Kongresi sırasında, M. Kemal'i tutuklamak amacıyla Samsun'a gelen Fevzi Çakmak'a yönelik benzeri bir suikast girişimini de kendisinin önlediğini, Fevzi Çakmak'ın da yine kendisi tarafından ikna edilerek bu tutuklama kararından vazgeçirildiğini iddia etmektedir.

Fevzi Paşa aleyhine Hey’et-i Temsîliyye’de şiddetli bir cereyan başladı. Fakat Kâzım Karabekir ortaya atılarak Fevzi Paşa hakkındaki iddiaları kabul edemeyeceğini, kendisiyle görüşerek asıl geliş maksadının ne olduğunu öğreneceğini ve onu ikna edeceğini bildirdi.

Fevzi Paşa’yı şehrin dışında bir çiftlik evinde karşılayan Kâzım Karabekir, onun Mustafa Kemal’in bağımsız davranışlarından dolayı birtakım endişeler taşımakla birlikte bir art niyeti olmadığını anladı.

Fevzi Çakmak ise Karabekir’i, M. Kemal’e güvenilemeyeceğini, eline geçen ilk fırsatta kendisini de ortadan kaldırmaya çalışacağını söyleyerek uyarır.

Kâzım Karabekir, Sivas Kongresi sırasında, M. Kemal'i tutuklamak amacıyla Samsun'a gelen Fevzi Çakmak'a yönelik benzeri bir suikast girişimini de kendisinin önlediğini, Fevzi Çakmak'ın da yine kendisi tarafından ikna edilerek bu tutuklama kararından vazgeçirildiğini söyler. 

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına, padişaha itaat için nasihat vermek, dinlemezlerse tevkif etmek üzere Sivas’a geldi. Burada Kâzım Karabekir’le görüşüp, ibrenin ne tarafta olduğunu iyi anlayan Fevzi Paşa, birkaç günlük ziyaretin ardından Kazım Karabekir ile birlikte Erzurum’a hareket etti.

Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Paşa'nın  İngiliz İşgal Ordu Komutanlığı ve İstanbul Hükümeti adına Milli Mücadelenin başlamadan bitmesi için kendisini tutuklamaya gönderilmesini sineye çekmiş, hatta Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birinci elden resmi tarih kaynağı kabul edilen Nutuk’ta dahi bu konudan söz etmez.

Ancak onun zikretmediği bu konuya  Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay gibi komutanlar hatıralarında yer verir.

İngiliz işgal ordusu Fevzi Çakmak'ı neden tutuklanmadı?

Fevzi Çakmak, İstanbul işgal edilip İngilizler Harbiye Bakanlığına yerleştikten sonra dahi millî direnişe karşıdır. Harbiye Bakanı olarak İngilizlerle iyi geçinilmesini istemekte, Kuvay-ı Milliye’yi “sergerdelik” saymaktadır.

Fevzi Paşa, 19 Mart 1920 günü bir İngiliz torpidosuyla 14’üncü Kolordu Komutanı Yusuf İzzet Paşa’ya şu emri göndermiştir: “Amiral Calthorpe, Anadolu, İstanbul Hükûmeti’ni tanımamak yoluna girdiği için daha şiddetli tedbirler alacağını bildirmiştir. Anadolu’da bazı sergerdelerin hareketleri, Osmanlılığın gerçek çıkarlarına aykırıdır. 

Anadolu’da Sultan tarafından atanmış en kıdemli komutan sizsiniz. Harbiye Bakanlığı’nın emrini bütün birliklere duyurarak ordunun İstanbul Hükûmeti’ni tanımakta devam etmesini sağlayınız.” Fevzi Çakmak ise, millî hareket aleyhindeki çabalarına devam etmiştir. 

İngilizler, Fevzi Çakmak'ı yaka-paça atmasaydı Ankara’ya gideceği yoktu…

Nihayet İngilizler, 16 Mart 1920'de İstanbul’u resmen işgale başlayınca Fevzi Paşa da makamından düşman askerleri tarafından sürüklenerek çıkarıldı. Sultan Vahdettin, İstanbulda yapacak bir şey olmadığını  söyleyince Sultan Vahîdeddin’in arzusuyla Anadolu’ya geçerek Ankara hareketinin içinde yer aldı.

Mustafa Kemal Paşa, önce Fevzi Paşa’nın geldiği yere geri gönderilmesini istedi. Ama sonra İstanbul hükûmetinin Harbiye Nâzırı’nın kendisine katılmasının getireceği itibarı düşünerek emrini geri aldı.

Fevzi Paşa’yı istemeyen subaylar…

Mustafa Kemal Paşa’dan önce  Cihanşümul Kadim Türk Devleti'nin Anadolu’ya gönderdiği  Kuvvayı Milliye  örgütlenmesini  başlatan komutanlar,  Türk ülkesinin ve Türk Milletinin istiklali için bu sırada Kurtuluş Savaşı’nı yapanları “serseri” olarak adlandıran İstanbul Hükûmeti’nin adamı Fevzi Paşa’nın sonradan Anadolu’ya gelip işlerin başına geçirilmesini kabullenememişlerdir. 

Fevzi Paşa’nın Kuvay-ı Milliye saflarına uzun bir süre sonra katılması ve İstanbul’daki kabînede Savunma Bakanlığı görevinden bir türlü vazgeçmemesi, sonraki yıllarda yoğun eleştirilere konu olmuştur. Atatürk, karargâh heyetine Millî Mücadele’ye sonradan katılan İsmet ve Fevzi Paşaları alınca Kuvay-ı Milliye’nin paşaları arasında bir tartışma çıkmıştır.

Millî Müdafaa Vekâleti ve Erkânı-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğine ilk olarak Fevzi Paşa (Çakmak) getirilmiş, Büyük Taarruz sırasında Afyon'un güneyindeki orduyu Atatürk, kuzeyindeki orduyu ise Mareşal yönetmiştir. 

Atatürk büyük taarruz planını komutanlara açıkladığında, başta  Mareşal Fevzi Çakmak olmak üzere zamanın bütün komutanları bu planın çılgınca ve uygulanmaz olduğunu söylemişlerdir. Atatürk sonunda plana göre savaşı başlatmış ve Türk Ordusu muzaffer olmuştur.

Atatürk ve Fevzi Çakmak her konuda hemfikir değildi…

Atatürk ve hükümet demir çelik tesislerinin Karabük'e kurulmasını istememiş, ancak Fevzi Çakmak’ın ısrarı üzerine Karabük tercih edilmişti.

Atatürk’ün Fevzi Çakmak ile ilişkileri bu nedenle bir hayli gerilmiş ve Atatürk bu kadar önemli bir fabrikanın temel atma törenine bizzat katılmamıştır.

İngiliz sermayeli Demirçelik Fabrikası'nın Karabük’e kurulmasında Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ısrarcı olmuştur. İktisat Vekâleti ise fabrikanın Karabük’e kurulmasındansa hiç kurulmamasını tavsiye etmiştir. 

Ancak Fevzi Çakmak buna tepki gösterince Atatürk araya girmiş ve Celal Bayar’ın fabrikanın Karabük’e kurulması yönündeki itirazını kaldırmıştır.

“İkinci Adam” oldu, Orduyu kontrol altında tuttu…

Kozan ve İstanbul olmak üzere iki defa Millet Meclisi üyeliği yapan Fevzi Paşa, 30 Ekim 1924’te kumanda mevkiinde bulunmuş milletvekillerinin politika veya askerlikten birini seçmeleri istenince çok sevdiği askerlik mesleğini tercih etti.

İsmet Paşa ile birlikte Atatürk'ün dış siyaset anlayışı terk edilecek; 2. Dünya Harbi'nden sonra, 'Küçük Amerika' olmak sevdası ile Türkiye'yi Amerika'nın vesayeti altına sokacak ilişkiler başlatılacaktır. “Sovyet Tehdidi” de “Komünizm Tehlikesi” de bunu perdelemek için, abartılarak kullanılmıştır.

Atatürk yaşadığı sürece Çakmak Paşa da hiçbir zaman siyasî bir yaklaşım içerisinde olmadı. Her zaman Atatürk’ün yanında oldu. Bu olumlu tavrı sayesinde 20 yıl makamını korudu.

Orduyu tanksız, uçaksız, uçaksavarsız, arkaik bir yapı hâline de getirdi. Sabahattin Selek’in söyleyişiyle, “Türk ordusu profesyonel ordu değil, bir rejim ordusu” oldu.

“Diktatör Atatürk”, Fevzi Çakmak Paşa'nın Cumhurbaşkanı olmasını teklif etti…

Siyasal İslamcılar, Mustafa Kemal Paşa'nın diktatör olduğu iddiasına dört elle sarılırlar. Güya Atatürk’e karşı çıkan  diğer paşalar, onun diktatörlük yapma hevesinde olduğunu söyler. Lakin durum hiç de öyle değildir. 

Mustafa Kemal, Cumhuriyet'in ilanına karar verdiği günün akşamı,  Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı evinde ziyaret etmiş ve kendisinin cumhurbaşkanı olması hususunda arkadaşlarıyla mutabık kaldığını belirtmiştir.

Çakmak'ın cevabı, son derece ilginçtir:

‘‘Cumhuriyetin ilanına bir diyeceğim yoktur. Allah hayırlı ve uğurlu etsin! Ama benim cumhurbaşkanlığına getirilmek istenmemdeki maksat beni ordudan ayırmak ise yarından tezi yok bütün vazifelerimden istifa ederek memleket dışına giderim. Bu mevki ancak senin olabilir. Ve senin cumhurbaşkanlığını bütün varlığımla desteklemeye hazırım.’’

Dindar Çakmak, neden Atatürk’ün “Laiklik ilanı”na karşı çıkmadı?

Fevzi Çakmak, dindar bir kişi olmasına rağmen zaman içerisinde Atatürk’ün en yakınında yer alan kişilerden biridir. Atatürk’ün, birlikte çıktığı gezilerde konvoyu durdurup, “Fevzi Paşa namazını kılsınlar” dediği anlatılırdı.

10 Nisan 1928’de din devletinin Anayasa’dan çıkıp lâik devletin ilân edildiği gün, Atatürk’ün en yakınındaki kişiydi. Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan gibi isimler hakkında özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra “Milli Şef” İnönü döneminde yapılan tahkikatlara neden karşı çıkmadı?

Aynı dönemde bulunduğu askerî makamı uzun süre hiç bırakmayacak olan ikinci bir isim de Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı komutanı İsmail Hakkı Tekçe olacaktır. Bakanlar, başbakanlar sürekli değişirken bu iki ismin 20 yıl hiç değişmeden görevlerinin başında kalmış olmaları ayrıca araştırılması gereken önemli bir konudur.

Türkiye Komunist Fırkası Reisi Mustafa Suphi ile Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in  öldürülmesinde Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir parmağı…

Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi suikastlerini Mustafa Kemal Atatürk'e fatura eden oldukça güçlü bir cahil cühela takımı var.

Oysa  önceki "Mustafa Kemal Atatürk'ten Kazım Karabekir’e “Enver Paşa sınırı geçerse öldürün” talimatı!"  başlıklı yazımda, Mareşal Fevzi Çakmak ile Kazım Karabekir Paşaların Enver Paşa düşmanlıklarının çok bariz olduğunu, Mustafa Kemal Paşayı Enver Paşaya karşı kışkırtanların bu iki isim olduğunu kısmen anlatmaya çalıştım. 

Lakin okuduğunu anlayamayan, bilinçaltı İngiliz istihbaratı tarafından formatlanmış  büyük bir güruh var.  Hakikat o ki bu ecmain tayfasına laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur. 

TKP Başkanı Mustafa Suphi, ile Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in ölümünden sorumlu Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe, Mareşal Fevzi Çakmak ile Kazım Karabekir’in adamıdır!..

28 Ocağı (1921) 29 Ocağa bağlayan gecede, Kazım Karabekir’in son derece mahir manevrası sonucu, Rusya’dan ülkeye dönüş yapmaya kalkan, TKP üyesi Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının hançerlenerek Karadeniz’in karanlık sulara atılmasının sorumlusu balıkçı kahyası Yahya ve adamları da Topal Osman’ın yoldaşlarıdır. Kayıkçı Kâhyası Yahya, daha sonra öldürülmüştür.

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe emekli olduktan sonra anılarını kaleme almıştır. Bu anılar önce Günaydın Gazetesi'nde yayınlanmış daha sonra gazeteci Hasan Pulur tarafından kitaba dönüştürülmüştür.

Bu anılarında Tekçe, Türkiye Komünist Partisi kurucularından Mustafa Suphi ve 14 arkadaşını 28 Ocak 1921'de Trabzon'dan denize açılırken öldüren Yahya Kahya adlı Trabzonlu kabadayıyı konuşmaması için infaz ettiğini yazar. 

Aristo mantığı ile çıkarım yapanlar Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe'nin bu konumundan dolayı, infaz emrinin Mustafa Kemal Paşa tarafından verilmiş olabileceği varsayımında bulunur.

İsmail Hakkı Tekçe, sözde Gazi'nin korumasını üstlenen Muhafız Taburu Komutanlığına atanmadan önce Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa’ya bağlı Miralay Halit fırkasında askeri birlikte Üsteğmen rütbesi ile görev yapmıştır. 

Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti'nin kurucularından, Liverpool Times  gazetesinde çeşitli makaleleri yayımlanan,  Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğindeki Birinci Grup'a muhalif milletvekillerinin toplandığı İkinci Grup'un liderlerinden Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi emrini kim verdi?  

Lozan görüşmelerinden sonra yapılan meclis oturumlarında; İsmet Paşa'nın hariciyeci olmadığı için Lozan'da acemice işler yaptığını ve TBMM'nin kendisine verdiği yetki sınırlarının dışına çıkarak müzakereleri sürdürdüğünü savundu. 

Lozan'da devam eden müzakerelerin durumu hakkında TBMM'ye açıklanan resmi bilgiler ile dış kaynaklı haberler arasında çelişkileri dile getirdi. 27 Mart 1923 günü ortadan kaybolmuş, iki gün sonra kardeşi Şevket (Doruker) Bey tarafından hükûmete bildirilmiş, üç gün sonra da cesedi bulunmuştur. 

Cinayeti araştırmak üzere kurulan komisyon, Ali Şükrü Bey'i Topal Osman'ın Ankara'da, Papazınbağı'ndaki evinde öldürdüğünü tespit etti. 

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe'nin teslim ol  teklifini kabul etmeyen Topal Osman, 1 Nisan'ı 2 Nisan'a bağlayan gece, Muhafız Taburu jandarmaları ile kendi adamları arasında yaşanan çatışmada yaralı olarak ele geçirildi ve başı kesilerek defnedildi. 

Ali Şükrü'nün katillerinin meclis önünde asılması teklifi yasalaşmış olduğu için için Topal Osman'ın başsız cesedi sonradan mezardan çıkarılmış ve ayağından darağacına asılmıştır.

İsmail Hakkı Tekçe, Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir Paşaların adamıdır. Bu siyasi cinayetlerle öncelikle Bolşevik Rusya’nın daha sonrada muhalefet  tepkisinin Mustafa Kemal Atatürk üzerinde yoğunlaşması sağlanır. Derenin taşı ile derenin kuşunu vurmak demek ki böyle oluyor. 

Muhafız Tabur Komutanı İsmail Hakkı Tekçe'nin görevinden dolayı bu cinayetlerin sorumlusu olarak Mustafa Kemal Atatürk görülmüş, oysa bu cinayetleri azmettiren Fevzi Çakmak ile Kazım Karabekir suikast suçlamalarından tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmışlardır.

Emekli olunca çıldırdı!.. Kazım Karabekir, İsmet İnönü ile birlikte ona karşı çıktı!..

12 Ocak 1944’te yaş haddinden emekliye ayrılmasını bir türlü hazmedemeyen Fevzi Çakmak, kırgın olarak bir süre köşesine çekilir. Aslında hazmedemediği, Atatürk tarafından kendisine bağışlanan köşkün, makam arabası ile şoförünün geri alınmasıdır. Bu duygularla Cumhuriyet Halk Partisi’ne girmesi ve milletvekili olması hususunda bizzat Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından yapılan teklifleri kabul etmez. 

1945 yılında, Harbiye'nin 100. kuruluş yıldönümü törenlerine, bütün emekli subaylar çağrıldığı halde en yüksek rütbeli emekli subay olan Fevzi Çakmak davet bile edilmez. Önce bir kasıt olmadığını düşünür, ama ertesi gün gazeteleri görünce tuhaflığı farkeder. Çünkü, Harp Okulu Komutanı tarafından, okuldan yetişenler arasında adı bile zikredilmemiştir Cumhuriyet Halk Partisi’ne duyduğu kırgınlık dolayısıyla bu partiye karşı kurulan Demokrat Parti’yi destekler. 21 Temmuz 1946'da DP  listesinden bağımsız aday olarak İstanbul milletvekili seçilir.

Bir süre sonra parti yöneticileriyle özellikle Celal Bayar ile anlaşamaz. 12 Temmuz 1947'de Demokrat Parti’den ayrılır. 20 Temmuz 1948'de Millet Partisi’nin kurucu üyeleri arasında yer alır ve şeref başkanı seçilir.

Fevzi Çakmak'ın Millet Partisi, İngiliz ittifakı yanlısı mı? 

Mareşal Çakmak, 8 Ağustos 1948’de MP’nin dış politika anlayışı hakkında yaptığı basın açıklamasında "BM ülküsüne bağlı olduklarını, İngiliz İttifakına ve ABD dostluğuna büyük değer verdiklerini" ifade etmiştir.

Nitekim, 1939'da “Türkiye Cumhuriyeti Olağanüstü ve Tam Yetkili Büyükelçisi” olarak atanan, 1944 yılına kadar bu görevde bulunan İngiltere’nin eski Ankara büyük elçilerinden Sir Hughe Montgomery Knatchbull-Hugessen, Fevzi Çakmak'ın ölümünden duyduğu üzüntüyü ifade ederken, "İngiliz kordiplomatiği arasında Mareşal Çakmak çok sevilmekteydi. Mareşal Çakmak kıymetli askeri bir şefti." demişti.

Sir Hughe Montgomery Knatchbull-Hugessen kim biliyor musunuz? Mustafa Kemal Atatürk'ün hizmetinde bulunmuş, Türk İstihbaratının  medarı iftiharı, meşhur “Çiçero” lakaplı İlyas Bazna'nın keklediği İngiliz Büyükelçi.

Mareşal Fevzi Çakmak öldü mü öldürüldü mü?

14 Mayıs 1950 seçimlerine giderken Mareşal Fevzi Çakmak, 3 Nisan 1950 tarihinde ameliyat olur. Ameliyatı başarılı geçmiş, nekahet müddetini de atlatmıştır. Artık ayağa da kalkmış, hastaneden taburcu olmayı beklemektedir. Fakat 10 Nisan 1950 tarihinde Fevzi Çakmak, hiç beklenmedik bir şekilde hayatını kaybeder.

Çakmak’ın akrabası İlhami Yangın’a göre, Fevzi Çakmak’a yanlış kan verilmişti. Eşi Fitnat Hanım, yanlış kan verildiğini söylüyordu: “Üstelik kan veren, operatör dahiliye mütehassıslarına danışmadan kan vermişti. Niçin ve kimin emriyle kan verildiği bulunamadı. Bu olayın üzeri örtbas edildi.

Öldüğü gün, Ankara’dan ‘Derhâl gömülsün!’ diye bir emir geldi. O günlerde bu şüpheli ölüm için savcılığa müracat edemedik. Zaten Ankara’dan ‘Gömülsün’ diye boyuna sıkıştırıyorlardı.

Nişantaşı Sağlık Yurdu'nda ölüm döşeğindeyken kendisini ziyarete gelen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'yü kabul etmez. 10 Nisan 1950'de Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda vefat ettiği zaman hükümet, millî yas ilân etmediği için halk, Cumhuriyet Halk Partisi aleyhine büyük tepki gösterir. 

Millî Şef iktidarının Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesine yaptığı muamele bardağı taşıran son damla olur, seçimin kaderini âdeta tayin eder. 

Günümüzün dindar Fevzi Çakmak Paşa'sı kim?

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Seçilmiş Kaynakça

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1927

Kâzım Karabekir, Paşaların Hesaplaşması, Emre Yayınları 

Cihat Akçakayalıoğlu, Mareşal Fevzi Çakmak'ın Hatıraları Ve Atatürk,   hhtps://belleten.gov.tr › tam-metin-pdf › tur 

Ali Çiftçi, Mareşal Fevzi Çakmak’ın 1946-1950 Yılları Arasındaki Siyasal Faaliyetleri, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi ,Aralık 2019 Cilt 21 Sayı 2 (967-985) 

T.B.M.M. Gizli Celse Zabıtları 24 Nisan 1336 (1920) http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/GZC/d01/CILT01/gcz01001002.pdf#page=1&zoom=130,0,483    

Hasan Pulur,  Muhafızı Atatürk'ü Anlatıyor Emekli General İsmail Hakkı Tekçe'nin Anıları,  Kaynak Yayınları 

İsmail Akbal,  Komitacı Eylemlerin Son Temsilcisi İsmail Hakkı Tekçe ve Faaliyetleri, CTAD, Yıl 7, Sayı 13 (Bahar 2011), 70-102.

Arda Baş,  Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Karabük Ziyareti 1938,  , Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 5/7, ss.99-111.

https://islamansiklopedisi.org.tr/cakmak-fevzi

https://www.biyografya.com/biyografi/5782

https://www.canakkaletravel.com/yazi/maresal-fevzi-cakmakin-buyuk-dedesinin-mezari-ve-evi.html

https://www.dikgazete.com/gundem/torunlari-milli-mucadele-kahramani-maresal-fevzi-cakmak-i-h415257.html

https://sonsoz.com.tr/maresal-fevzi-cakmak/

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/cakmak-cumhurbaskanligini-uc-kez-neden-reddetti-64720

https://www.medyaeyup.com/2020/02/02/kabri-eyupsultanda-bulunan-maresal-fevzi-cakmaka-buyuk-ayip/

https://misyongazetesi.com/yazi/sabri-con/maresal-fevzi-cakmak/291/

https://www.adres7.net/demokratiklesme-surecinde-maresal-fevzi-cakmakin-siyasi-faaliyetleri-1946-1950

https://arkaguverte.com/gundem/serif-mardinin-ardindaki-gercekler-musevileri-koruyan-tarikat-arusiler-kaynak-abdullah-muradoglu-garih-siradisi-bir-musevinin-portresi-bakis-yayinlari-kasim-2001-istanbul-sh121-32583

https://core.ac.uk/download/pdf/38315522.pdf

https://bpakman.wordpress.com/inanc-dunyasi/dinler-arasi-diyalog/musevi-islami-cemaat-iliskileri/

https://larende.com/kose-yazilari/arusilik_ve_kripto_yahudilik_-55277.html

http://www.radikal.com.tr/yorum/okuryazarlarin-seyhi-608082/

https://medium.com/@MehmetFahriSertkaya/derin-tarih-dergisinin-%C3%A7irkin-y%C3%BCz%C3%BC-kimmi%C5%9F-kahraman-32e80332dde9

http://arsiv.salom.com.tr/news/print/18643-KADIKOY-HEMDAT-ISRAEL-SINAGOGU-Caddebostan-Bet-El-Sinagogu.aspx

https://www.milliyet.com.tr/pazar/maresal-cakmak-garih-cinayetiyle-gundeme-geldi-5276471

https://educalingo.com/fr/dic-tr/yahudi-tapinagi

https://ekitapstore.files.wordpress.com/2019/01/soner-yalc%CC%A7%C4%B1n-efendi-1-beyaz-tu%CC%88rklerin-bu%CC%88yu%CC%88k-s%C4%B1rr%C4%B1.pdf

https://www.yenisafak.com/arsiv/2001/agustos/27/tkivanc.html

https://www.yesilgiresun.com.tr/makale/4976253/ismail-sefik-aydin/ataturkun-gizli-vasiyeti

https://www.muzakerat.com/makale/sende-ankaraya-git-pasa-burada-yapacak-bir-is-kalmadi-487

https://m.star.com.tr/yazar/istanbul-yonetiminin-adami-fevzi-cakmak-nutukta-nasil-milli-kahraman-oldu-yazi-689008/

https://core.ac.uk/download/pdf/45610701.pdf

https://www.indyturk.com/node/182721/türkiyeden-sesler/

https://haberajandanet.com/Article/maresal-fevzi-cakmakin-vefati/4HTDEpghTAOTKqIrsXYS

https://beykozguncel.com/5275-memleket-elden-giderken-beykozda-pasa-pasa-oturacak-miydi.html

http://www.birikimdergisi.com/guncel/cagimizin-bir-baska-kahramani-topal-osman

https://www.haber7.com/guncel/haber/506843-maresal-fevzi-cakmakin-gozyaslari

https://www.dikgazete.com/mustafa-kemal-ataturk-ten-kazim-karabekire-enver-pasa-siniri-gecerse-oldurun-talimati-makale,3678.html

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Muallim 3 yıl önce
" Gitti su yollarını kıvrım kıvrım bilenler/ Bir ot yığını kaldı kökünden kesilenler/ Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan/ Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan." Üstad....Ne şu ne bu.Ne enver paşa ne m.kamal..Tarafımız pazarlıksız İslam
Muallim 3 yıl önce
Soru: Tarihte hangi millete canı kanı pahasına kovduğu işgalcinin hukuku, alfabesi, eğitim sistemi, müziği hatta kıyafeti dayatılmış ve milletin düşmanın bu değerlerini istemeyenleri kurşuna dizilmiş ya da darağaçlarında sallandırılmış; hangi millette oğlunu cephede şehid veren baba, oğlunun katili işgalcinin şapkasını giymediği için idam edilmiş? İşgalcinin hukunu, alfabesini, eğitim sistemini, müziğini, kıyafetini kısaca bütün kültürünü alıp ona benzeyecektim de ben o işgalciye karşı niye savaşıp bunca şehid verdim, bunca bedel ödedim? Cevap: ??????????......
deniz 3 yıl önce
son cümlende taşı gediğine koymuşsun üstad. anlayan anlar.. (şu auto-refreshi kaldırın çok rica ediyorum)
İnce ince 3 yıl önce
Kafam karıştı kim kahraman kim hain
Hicazlı bedevi 3 yıl önce
Atma recep din kardeşiyiz