Demokrasi Üzerine Eleştirel Bir Bakış
Demokrasi, tarih boyunca halkın iradesine dayanan bir yönetim sistemi olarak tanımlanmıştır. Ancak, demokrasinin bu ideal tanımı, gerçekte çok farklı sonuçlar doğurmuştur. Antik Atina'da başlayan bu rejim, kısa sürede yıkıcı sonuçlarıyla kendini göstermiştir.
Peloponnesos Savaşı sonunda, Atina'nın demokrasi ile yönetilmesine rağmen barbarlar tarafından yıkılması, bu sistemin kırılganlığını ortaya koydu. Nitekim dünya, bu yıkıcı deneyimden ders çıkararak demokrasiden uzak durdu ve 2191 yıl boyunca (M.Ö. 404'ten M.S. 1787'ye kadar) böyle bir rejimden kaçındı.
Demokrasi, “halkın iradesine dayandığını” iddia eder; ancak bu halk, manipüle edilmeye son derece açıktır. “Facebook”, “Twitter/X” ve diğer sosyal medya platformlarında gördüğümüz üzere, üç-beş küresel manipülatörün attığı yalanlar ve manipülasyonlarla halklar, adeta bir koyun sürüsü gibi yönlendirilebilmektedir.
Halkın büyük bir kesiminin doğru bilgiye erişmeden, yüzeysel bilgilerle kolayca kandırıldığı bir dünyada, demokrasinin sağlıklı bir yönetim biçimi olduğunu iddia etmek zordur. Bu durum, demokrasinin aslında tehlikeli ve istikrarsız bir rejim olduğunun kanıtıdır.
Demokrasi, sadece halkı değil, ülkeleri de manipüle etmek için kullanılan bir araçtır. Örneğin, ABD'nin Irak'a demokrasi götürme söylemi altında yaptığı müdahaleler, aslında bir ülkeyi ele geçirme stratejisinin parçası olarak değerlendirilmelidir. Aynı şekilde, Fransız İhtilali, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” gibi ideallerle halkı uyutan Tapınakçılar ve Masonların manipülasyonu sonucunda gerçekleşmiştir. Bu süreç, Fransa'da kralların devrilmesine ve ülkenin yeni bir rejim altına girmesine neden olmuştur.
Sonuç olarak; demokrasi, ateizmin zirvesi olarak görülebilecek bir rejimdir.
Halkın manipüle edilmesinin bu kadar kolay olduğu bir ortamda, demokrasinin aslında ülkelerin bağımsızlığını ve halkların iradesini değil, tam tersine küresel güçlerin çıkarlarını koruyan bir sistem olduğunu söylemek mümkündür.
.
Barbaros Nasün, dikGAZETE.com