Darbeyi durduramayan darbe mağduru olur!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Darbeyi durduramayan darbe mağduru olur!
21-05-2020

Thomas Hobbesİnsan insanın kurdudur” (Homo homini lupus) sözü ile savaşların, ekonomik rekabetlerin, siyasi kavgaların ve darbelerin asıl nedenini ortaya koyar. 

Bu sözün mahiyeti anlaşılmadan yapılan siyasi analizlerin bir değeri yok gibi birşey. Çünkü insan fıtratını çok iyi çözümlemiş. 

Türk halkı kıssaları sever, efsanelerden beslenir. Hatta aydınlarında bile kutsal tarihe tapıcılık, ileri düzeyde şanlı tarih hastalığı semptomları ile kendini gösterir. 

O nedenle bugünün muktedirlerine geçmişten hikayelerle misal vererek kıssadan hisse kapmalarını murat ediyorum. 

II. Abdülhamid, göstere göstere gelen darbeye teslim olmuştu…

II. Meşrutiyet'in ilan edildiği 1908 Temmuz’undan sonra iktidarı denetleyen İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne karşı tepkiler oluştu. 

Derviş Vahdeti” ismindeki bir Nakşi, yayımladığı Volkan Gazetesi’nde açıktan ayaklanma çağrıları yayınladı.

Özellikle İstanbul’daki çoğunlukla alaylı subay ve çavuşlardan kurulu I. Ordu birliklerini etkilemişti. 

13 Nisan 1909 sabahı Taşkışla’daki 1. Ordu birlikleri ayaklandılar. Önlerine çıkan mektepli subayları öldürerek, önce Galata Köprüsü’nden geçerek Ayasofya Meydanı’ndaki Meclis-i Mebusan binası önünde toplandılar.

Ancak Halife Sultan II. Abdülhamid, kardeş kanı dökülmemesi için isyana müdahale edilmesine izin vermemesi üzerine Selanik'teki İttihatçı komutanlar, “Hareket Ordusu” adını verdikleri askeri birliklerle İstanbul’a intikal etti.

Önce isyan bastırıldı sonra isyana göz yuman II. Abdülhamid'e hesap soruldu…

31 Mart irtica kalkışmasının en önemli sonucu hiç şüphesiz, 33 sene süreyle yönetimde bulunan II. Abdülhamid’in, 31 Mart  kalkışması ile ilgisi olduğu gerekçesiyle 27 Mart 1909 Salı günü hal’ edilerek tahttan indirilmesidir.

-Sultan Abdülhamid'e hal' edildiğini bildiren heyet-

Ancak isyancılar safındaki Selimiye Kumandanı Süleyman Şefik'in “eğer Abdülhamit “öne atılıp İttihat ve Terakki’yi kapattığını, yeni ve adil bir seçim yaptıracağını açıklayarak askerin başına geçseydi Hareket Ordusu durdurulabilirdi” sözü, yaşanan süreci  anlatmaya yeter artar.  

II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, o dönemde British (İngiliz) entelijansiyası tarafından hazırlanmıştı.

Bu çerçevede Balkanlar’a konuşlanmış ve çetelerle savaşan 3. Ordu subayları ile İstanbulda bazı gazeteciler ve politikacıları elde etmişlerdi. 

“Arsen Lüpen” serisini ezbere bilen, dünyanın en yaygın hafiye örgütünü kuran Sultan Halife'nin bu kumpastan haberi olmaması mümkün mü? 

Bir kavle göre Padişah, kan dökülmesini istemiyordu. Askerlerin, “durduralım” teklifine rağmen o nedenle izin vermedi. Çünkü çok kan dökülecekti. 

Ama başka bir kavle göre; direnç Abdülhamit'in tarzı değildi. Onun yönetim anlayışı “taviz”, “imtiyaz” ve “denge” ekseninde müselles bir siyaseti kapsıyordu. 

Yolun sonu göründüğünde bu müselles politika bir işe yaramadı. 

Adnan Menderes, “darbe geliyor” çığlıklarına kulak tıkadı, son soluğu idam sehpasında verdi…

MAH/MİT ile ordu arasında anlaşmazlık MAH'ın Demokrat Parti iktidarında hükümetin kolluk kuvvetine dönüşmesiyle belirginleşti. 

25 Aralık’ı 26 Aralık’a bağlayan gece, MAH/MİT elemanları, İstanbul’da çeşitli mahallelerde sekiz eve baskın yapmış ve biri emekli üç albayla dört subayı tutuklamışlardı. 

Aynı gün, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Fazıl Bilge’nin imzasıyla gelen bir yayın yasağı kararı, orduda devletin güvenliği ile ilgili olarak yapılmakta olan bir tahkikat dolayısıyla neşir yasağı konulduğunu ve bu yasak kararının yayınlanmasının da yasak olduğunu bildirdi. Neden? 

Tutuklamaların arka planı ve TSK, MAH'a taktı…

Önce Masonluk ve Siyonizm karşıtı kitabı ve Mücadele Birliği'nin fikir babası Ziya Uygur'un ihtilalden 2 ay önce İstanbul Park Otel'de Adnan Menderes’le baş başa görüşmesinden söz edelim. 

Ziya Uygur, Fevzi Çakmak ekibinden olduğu için tasfiye edilen istihbarat yüzbaşısı olduğundan, TSK içindeki gelişmelerden bir şekilde haberi olmuş ve bunları Menderes’le paylaşmıştı. 

Sonuca bakılırsa merhum Menderes’in, Ziya Uygur'u nasıl dinlediği belli. 

Ki daha önce de bizzat muvazzaf bir asker, Binbaşı Samet Kuşçu darbe yapılacağından DP iktidarını bilgilendirmişti. 

26 Aralık 1957'de Binbaşı Samet Kuşçu,Bir grup subayın hükümete karşı bir darbe planladıkları” ihbarında bulundu.

26 Aralık günü, 4 subayın gözaltına alınmasıyla başlayan soruşturmada 16 Ocak 1958 gününe gelindiğinde 3 albay, bir yarbay, 4 binbaşı ve bir yüzbaşı olmak üzere 9 subay tutuklanmıştı.

Hızlı ve gizli” bir soruşturma sonunda bu 9 subaydan 8’i beraat etti. Hüküm giyen tek asker, birlikte davrandığı darbe girişimini ihbar eden binbaşı Samet Kuşçu olmuştu. Kuşçu, iki yıl hapis cezasına çarptırıldı.

MAH’ın Binbaşı Samed Kuşçu'yu TSK içinde darbe yapılanması söylentileri üzerine darbeci gruba sızdırması, TSK ile arasındaki mesafeyi büyüttü. Halen de öyle gibi. *

Günümüzde de Suriye ve Libya konusunda, sahada MİT ve TSK personeli arasında zaman zaman bu tür anlaşmazlıklar yaşanabiliyor.  

Mesela Suriye ve Libya masasına istihbarat teşkilatından aynı ismin baktığı, 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel Paşa'nın  Suriye’deki ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı'nın da Libya'daki görevinden, bu isimle anlaşamadığı için görevlerinden alındıkları iddiasına ne demeli? 

Siyasal İslamcıları kandırmak çok mu kolay? 

1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra Milli Amele Hizmet (MAH) bünyesinde gerçekleştirilen bir dizi yeniden yapılanma sonrasında, 01 Mart 1966 - 23 Temmuz 1971 arasında MİT Müsteşarlığı görevinde bulunan Mehmet Fuat Doğu; Mit Personeli Diyanet İşleri Başkan Vekili Yaşar Tunagür’e, Seyyid Kutub’un “İslamda Sosyal Adalet” adlı kitabının Türkçe çevirisini yaptırır. Amaç Komünizm tehlikesine karşı, dini bir duyarlılık oluşturmaktır.

Türkiye’deki dini grupların Ortadoğu kökenli dini hareketlerle kültürel irtibatının kurulmasında Allah var, MİT'in katkısı yadsınamaz. **

Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah romanı yıllar öncesinde İslamcı camiada en çok okunan kitaplar arasındaydı.

Şimdilerde CHP saflarında politika yapan Berhan Şimşek'in, Perihan Savaş'la başrolü paylaştığı Minyeli Abdullah filmi, Hekimoğlu İsmail'in aynı adlı romanından uyarlanmıştı. 

Yücel Çakmaklı'nın yönettiği, senaristliğini Bülent Oran'ın üstlendiği 1990 yapımı filmde, tıpkı romanda olduğu gibi Türkiye’de yaşananlar, sözde Mısır üzerinden anlatılır. 

O nedenle darbeci generallere örnekleri Mısır’dan verelim. 

Mısır’ın Firavunu Cemal Abdünnasır, “Müslüman Kardeşler”i kullandı sonra onları yok etti…

Cemal Abdunnâsır gençlik yıllarında “İhvân-i Müslimin” Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile yakın ilişkiler geliştirdi. 

Kendisi gibi Müslüman Kardeşler ile irtibatı olan Muhammed Necib ile birlikte hareket eden Cemal Abdunnâsır, kendilerine “Hür Subaylar” adını veren bir grup askerle 23 Temmuz 1952'de darbe yaptılar. 

Kral Faruk, darbeden üç gün sonra henüz kundakta olan oğlu lehine tahtından feragat ettirilip sürgüne gönderildi.

Mısır’da “Naiplik Konseyi” kuruldu, General Necib, o senenin Eylül’ünde hükümeti de feshederek başbakanlığa geçti. 

1953’ün 18 Haziran’ında krallık kaldırıldı, cumhuriyet ilân edildi ve Necib, Mısır’ın ilk cumhurbaşkanı oldu.

Muhammed Necib‘in cumhurbaşkanlığı sadece sekiz ay devam etti.

-Muhammed Necib (solda) ve Hür Subaylar Hareketi'nin gerçek lideri Albay Cemal Abdülnasır-

Hür Subaylar’ın ve 1952 darbesinin gerçek lideri olan Albay Cemal Abdülnasır, 25 Şubat 1954’te Necib‘i devirip bir villaya hapsetti ve Mısır’da 1970’e kadar devam edecek olan Abdülnasır iktidarı başladı.

Cemal Abdunnâsır, İhvân’ın üst düzey yöneticilerinden Ahmed Hasan Bâkûrî’yi 1952’de Vakıflar Bakanı olarak atadı. 

Bâkûrî, 1959’a kadar sürdürdüğü bu görevi kabul ettikten sonra, İhvân bünyesindeki bütün görevlerinden istifa etti.

Cemal Abdunnâsır’a 1954’te düzenlenen bir suikast girişimi bahane edilerek İhvân’ı yeniden hedef tahtasına oturtması, teşkilât içindeki en ciddi ve büyük kırılmalardan biri olarak tarihe geçti. 

Binlerce İhvan mensubu idam edildi, işkenceyle öldürüldü, onbinlercesi  hapse atıldı. 

Tüm bu zulümlerine rağmen Nasır’ın düzenli bir aile hayatı vardı, namaz vs. gibi dini yükümlülüklerini yerine getirirdi. Ama darbeciydi. 

Hasan Hudaybî'nin imametinde, Mısır ordusuna mensup subaylar ve İhvân üyeleri cemaatle namazda. Kısa süre sonra Mısır cumhurbaşkanlığına yükselecek olan Cemal Abdunnâsır, arka safta (mavi kare içinde). İlk safta ise, Hasan el Bennâ'nın ağabeyi Abdurrahman el Bennâ görülüyor.

Soysuzu vezir yapmışlar önce babasını asmış…

Biliyorsunuz Sisi (sakın travesti “SS” yani Seyhan Soylu ile karıştırmayın) tam adıyla Abdülfettah Said Hüseyin Halil es-Sisi, 2013 yılında Mısır'da gerçekleşen ve Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi yönetimden indiren darbenin lideri.

Mursi’de feraset hak getire…

Müslüman Kardeşler mensubu Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, önceki İhvân liderlerinin hatasını tekrarladı.

Mursi, 12 Ağustos 2012'de Mısır Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Muhammed Hüseyin Tantavi yerine Sisi'yi getirme kararını aldı. 

Sisi, ayrıca Mısır Bakanlar Kurulu’nda "Savunma Bakanı" görevini de üstlendi. 

12 Ağustos 2012'de Mısır Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı oldu.

Sisi İngiliz eğitimi almış, İngilizcesi oldukça iyi…

El-Sisi, askeri eğitimine 1992 yılında Birleşik Krallık Ortak Hizmetler Komutanlığı ve Personel Koleji'nde devam etti ve 2006 yılında Pennsylvania'daki ABD Ordusu Savaş Koleji'nden yüksek lisans derecesi aldı. ***

İnsan şaşırmadan edemiyor bizdekilerle ne kadar çok benzeşiyor. Demek ki hepsi aynı tezgahtan geçmiş. 

Sisi, bu göreve getirilmeden önce Mısır Savunma Bakanlığı Askeri İstihbarat Keşif Müdürü idi.

1977'de teyzesinin kızı Entissar Mohameed Amer ile evlenen Abdülfettah El Sisi'nin eşi de, Mursi tarafından Genelkurmay Başkanlığına atanmadan önce, türbanlı kıyafetleriyle  ortalıkta dolaşıyordu. ****

1 Temmuz 2013'te Mısır ordusu, demokratik yöntemlerle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye ülkedeki siyasal krizi 48 saat içinde çözmesi için süre verdi. 

Verilen sürede krizin çözülmediğini öne süren Mısır ordusu, halk oylamasıyla seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi ve hükümetini 3 Temmuz 2013'te darbeyle devirerek anayasayı askıya aldı.

Binlerce Müslüman Kardeşler üyesi Tahrîr meydanı eylemlerinde öldürüldü, camilere sığınanlara tanklarla ateş açıldı, cezaevlerinde işkence gördüler, kimileri de göstermelik  adaletten paylarını idam sehpasını boylamakla aldı. 

Kısacası arif olan anlar, anlamayanın en mahrem yerinde darbe patlar, dağılır gider, esamesi okunmaz. 

Frantz Fanon, “Yeryüzünün Lanetlileri”nde der ki "Sömürgecisine itiraz edemeyen hep kardeşine düşman kesilir ve gücünü ona göstermeye çalışır." Ne kadar da haklı?

Benimle uğraşmayın!

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

https://www.dikgazete.com/genelkurmay-istihbarat-daire-baskanliginin-zaaf-luksu-var-mi-makale,2150.html

** https://www.dikgazete.com/said-nursiden-muhammed-mursiye-akifin-kurdugu-ihvani-muslimin-teskilatini-turkiye-mi-bitirdi-makale,1507.html

*** https://www.aljazeera.com/news/middleeast/2013/07/201373112752442652.html

**** https://alchetron.com/Entissar-Amer

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Osmanlı torunu 2 4 yıl önce
Demek ki göklerden gelen bir karar varmış ve Abdülhamit han da diğer dedeleri gibi kendine nasip olana vesile olmuş. Zaten köpeklere yedirmek gibi bir bakış açısına hiç bir Han ünvanlı olmadı şükür...
osmanlı torunu 4 yıl önce
Uluhakan cennet mekan halife Sultan Abdulhamid Han İttihatçı masonları istese parça parça eder cesetlerini köpeklere yedirirdi ümmeti Muhammedin kanı dökülmesin diye düşündü
Fadıl 4 yıl önce
Çok karamsarsınız durum o kadar kötümü?
capon 4 yıl önce
cübbeli rüya görmüş darbe oluyormuş adama rüyasında bilgi akıyor