Bunların boş teneke olduğunu biliyordum da…

Emin Batur
Emin Batur
Bunların boş teneke olduğunu biliyordum da…
18-02-2021

BUNLARIN BOŞ TENEKE OLDUĞUNU BİLİYORDUM DA DOĞRUSU BU KADARINI TAHMİN ETMİYORDUM

Geçen gün, televizyon tartışma programlarının birinde muhalefeti temsilen birileri çıkmış; “Uzay programı… Astronot yetiştirme… Ay’a gitme…” vb. konularla ilgili konuşuyorlardı.

Konuşuyorlar ama bu zevat hiçbir şey bilmedikleri gibi konuyu saptırmak için her türlü manevrayı yapmaktan geri kalmadılar.

Moderatör de…

Bir müddet onların etkisinde kalarak “Uzay programı” konuşulacakken birden mevzu imam-hatip okullarının çokluğuna, Diyanet bütçesinin fazlalığına falan gelmesine ses çıkarmadı.

Çünkü mezkur zevatın mevzu ile ilgili hiç bir bilgileri yoktu,

Bildikleri şeyler de yanlıştı.

MUHALEFET LİDERLERİNİN SÖYLEDİĞİ BUNLARDAN AŞAĞI MI?

Hayır!

Uzaya çıkma gibi önemli bir projenin hayata geçmesi için heyecan duyacaklarına, onlar da mevzuyu alaya alarak, bu milleti hiç tanımadıklarını ortaya koymuş oldular.

AYNEN YILLARCA ERBAKAN HOCA’YA YAPTIKLARI GİBİ…

Siyasi hayatımın büyük çoğunluğu Rahmetli Erbakan hocanın rahle-i tedrisatında geçti.

Ve malum olduğu üzere uzun bir süre muhalefette kaldık.

NASIL MUHALEFET YAPARDIK?

Muhalefette iken…

Erbakan hocamız, gerek Meclis’te ve gerekse Meclis dışında yaptığı konuşma, konferans vb. etkinliklerle iktidarın önünü açacak ders niteliğinde, konuşmalar yapardı.

Hoca, konunun anlaşılması için tablo ve grafikler hazırlar, mevzuyu iktidar için adeta hazır lokma haline getirir, işlerini kolaylaştırırdı.

Bütün bunlar için ne kadar büyük emekler harcandığını söylemeye gerek yok.

Arşivlere girildiğinde Erbakan hocanın daha o yıllarda bugünkü GARA, KANDİL vb. terör yuvalarını işaretle Amerika’nın bu bölgede çevirdiği dolapları tek tek anlatır, iktidarın tavır koymasını beklerdi.

Aynı şekilde, ülkenin sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynakları Türkiye haritası üzerinde işaretler ve hangi madenin nerede olduğunu, ulaşımla ilgili neler yapılması gerektiğini, maddi-manevi zenginliklerimizin neler olduğunu, bir hocanın öğrencisine anlattığı gibi tek tek anlatırken, ter içinde kalırdı.

BUNA KARŞILIK, O ZAMANKİ İKTİDAR VE MEDYA NE YAPARDI?

- Hoca yine uçtu… Yüz bin tank (Halbuki hoca yüz bin motor demişti) yapacakmış!..

- Hoca ülkeyi otoyol ağıyla örecekmiş… Ha ha ha!

- Hoca her şehire havaalanı ve üniversite kuracakmış… Ho ho ho!

- Hoca Boğaz’ın altından geçecek, Çanakkale’ye köprü yapacakmış… Hi hi hi!

- Hoca hızlı tren, nükleer tesis vs. vs. vs. yapacakmış!.. der, akıllarınca alaya alırlardı. 

Yani durum, aynen şimdiki gibi.

PEKİ, YA ŞİMDİ?

Şimdi tam tersi oluyor.

Dün o muhalefet, hazırlık yapıp iktidarın önünü açarken, bugün iktidar bir sürü emek verip hazırlık yapıyor, muhalefetin de bunun ucundan tutmasını istiyor.

Ama…

Muhalefet, öyle bir derdi olmadığı için işi gırgır şamataya alıyor.

AY’A SEYAHAT…

Baktım ki, dün Erbakan hoca ile dalgasını geçenlerle bugün uzay programı açıklandıktan sonra, dalga geçenlerin üslupları aynı; fark eden bir şey yok.

- Ay’a gidiş yolunu dört şeritli mi yapacaksın? Hi hi hi!

- Bu parayla Everest’e bile çıkamazsın! Ho ho ho!

- İhaleyi yap-işlet-devret mi yapacaksın? Ay gülmekten bayılacam!

Konuşmalar böyle sürüp gidiyor.

Bunlar siyasi lider ve yöneticilerin söyledikleri.

Sosyal medya ise daha feci…

Ülkeyi yönetmeye talip olanların söyledikleri bu şekilde ise, sosyopatların sosyal medyada yazdıklarını varın siz tahmin edin.

PEKİ, SİYASİ PARTİ LİDERLERİ NEDEN BU KADAR RAHAT?

Çünkü…

Bu kadroların, ülkeyi yönetme diye bir dertleri yok.

Haliyle bunun için ne bir hazırlıkları var, ne de çalışmaları... 

Birkaç sloganla nasıl olsa mevcut milletvekillerini çıkaracak kadar belli bir oy da alıyorlar.

O zaman…

Erbakan hoca gibi büyük emekler verip, hazırlık yapmaya ne gerek var?

MUHALEFET PARTİLERİ BÖYLE DE AYDINLARI NASIL?

Aynı!

Yukarıda biraz anlattım.

Kaldığım yerden devam edeyim.

Gündem Ay’a gidişle ilgili olduğu için, CNN’de Ahmet Hakan, beş konuşmacı çağırmış..

Bunlardan ikisi iflah olmaz muhalif.

Olabilir ama insan TV programına çıkarken biraz hazırlık yapar değil mi?

Bunlarda zerresi yok.

Ezberledikleri birkaç kalıp var, onları tekrar edip durdular. O ezberlediklerinin çoğu da yanlış bilgiler.

UZAYDA OLMAYAN, ÜLKESİNİ SAVUNAMAZ, BAĞIMSIZ KALAMAZ…

Savunma konularında uzman olan Mete Yarar, gayet güzel bir şekilde meselenin Ay’a gitmekten çok, uzayda olmamız gerektiğini, gelecekte uzayda olmayan ülkelerin karşılaşacakları problemleri gayet güzel bir şekilde açıkladı.

SABIR TAŞI…

Muhalifler…

Yine bilindiği gibi…

Biz kimiz ki? Bu bütçeyle mi uzaya çıkacağız? Millet aç aç!” gibi sloganik ifadelerle itiraz ettiler.

Bunun üzerine Mete Bey, klas duruşunu bozmadan ve anlaşılacak bir şekilde;

Bu işin bir uzay paket programı olduğunu…

Cumhurbaşkanımızın da bu programın on adımda gerçekleşeceğini söyledikten sonra anlaşılsın diye mevzuyu 5 ana başlık halinde özetledi.

1- Uydu geliştirme

2- Türkiye’ye ait  bir bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi GPRC

3- Yer gözlem istasyonu

4- Uzay konusunda etkili ve yetkin insan kaynağı

5- Milli uydu fırlatma sisteminin kurulması olduğunu söyledi.

HEDEFLERİN NERESİNDEYİZ?

Daha sonra bu hedeflerin neresinde olduğumuzu…

Yani…

İşe sıfırdan başlamadığımızı, “şu tarihte şu yapıldı…” falan diyerek tek tek anlattı.

Sözüne devamla,

“Uzay çalışmalarında olmak istiyorsanız, uydularınızın olması lazım, uydularınızın olması için de bunlara ait merkezlerinizin olması lazım.

Biz şu anda bu konularda yüzde 70 noktasına geldik.

2012 yılından beri uzaya roket fırlatma üzerine çalışılıyor.

Türkiye bugüne kadar 5 defa uzaya çıktı.

100 km’nin üzerine çıktığınız zaman uzaydasınız.. Türkiye bunu 5 kez başardı.

TUSAŞ’ta uydu yazılım mühendisliği var.

Yani…

Uzaya çıkmak Ay’a inmek için alt yapı var.

Bu işle 2012 yılından beri çalışan ekipler var” diyerek sözünü tamamladı.

Ben buraya Mete Bey’in sözlerini derleyerek aktardım.

Çünkü muhaliflerin; “Şuyumuz yok, buyumuz yok, biz kim uzaya çıkmak kim? Bizim neyimiz var da uzaya veya Ay’a çıkacağız” gibi araya girerek sordukları sorulara verilen cevapları derledim.

Onlar sordukça Mete Bey gayet makul bir şekilde sıkılmadan, üşenmeden anlattı.

Çünkü adam hazırlıklı. 

Bu iş için emek vermiş, hazırlık yapmış, onlar gibi boş-beleş konuşmuyor.

NE BEKLERSİNİZ?

Bütün bunları duyduktan sonra, içimden şöyle dedim: 

Muhalifler; “biz bu kadarını bilmiyorduk!..” deyip onlar da bir vatan evladı olarak heyecan duyarlar diye beklerken, Ahmet Hakan da benim gibi düşünmüş olacak ki…

Onlara dönüp:

“İkna oldunuz mu?” dedi. 

Adamlar şartlanmış muhalif ya. “Hayır” deyip, az önce söylediklerini bir-iki ziyadesiyle tekrar ettiler.

O ziyade ettikleri şey de,

Kanal İstanbul ve Suriyelilere yapılan yardım.

Halbuki Kanal İstanbul için bütçeden ayrılan tek bir lira yok.

Aynen uzay çalışmaları için ayrılan kaynaktan bilgileri olmadığı gibi.

Adamlarda bilgi yok…

Araştırma yok…

Çile yok…

Heyacan yok…

Ama cüret var; “Cesaret” değil cüret.

Ellerinde Diyanet, İmam-Hatip, Suriyeliler meselesi var!

Bütün konuşmaları, bunların üzerine bina etmeye çalışıyorlar.

Diğer tarafta, Mete bey olsun diğer iki konuşmacı olsun, konuşmalarını bir sürü emek vererek, araştırarak (konuşmacılardan birisi programa gelmeden NASA’da çalışan bir Türk mühendisle konuşmuş) uğraşarak, sahip oldukları bilgiyi seyirci ile paylaşırken, berikiler bir laf ediyor, mevzu başka yöne akıp gidiyor.

Bir ara…

Ahmet Hakan da bu zokayı yuttu.

“Kardeşim ne oluyor, mevzumuz Diyanet veya İmam-Hatip değil ki!” diyemedi. 

İşi akışına bıraktı.

KONYALI TORNACILAR… SİLİKON VADİSİ…

Diğer muhalif küçümseyerek “Konyalı Tornacılar” diyecek oldu. Mete Bey’den okkalı bir şekilde cevabını aldı;

“O küçümsediğin Konyalı tornacılar, geçen yıl 800 milyon dolar ihracat yaptı…

Ki,

Bu ihracat yaptıkları şirketler içinde dev ABD şirketleri var” dedi.

YAZILIM…

Yine aynı muhalif…

Yazılımda Silikon Vadisi’ne (ABD) bağlı olduğumuzu söyledi.

Yine sağ olsun Mete Bey hak ettiği cevabı verdi;

- Hayır kardeşim! Bizim milli bir yazılım sistemimiz var. Üstelik yazılımda ihracat yapıyoruz. Havelsan bu konuda dünyada ilk 100 şirket arasında.

Konuşmalar böyle sürdü gitti.

Daha yazacak çok şey var ama bu kadar yeter.

ASIL MESELE…

Aslında mesele şudur:

Ülkemiz

Ne zaman ki, bağımsızlık yolunda bir adım atsa, onu sabote edecek içerden ve dışarıdan birileri mutlaka çıkar.

Uzay programı da bu bağımsızlık adımlarımızdan biridir.

Önce, dışardan ambargo koyarlar.

Yeterli olmayınca içerden yerli işbirlikçilerini işi sulandırmak için harekete geçirirler.

Ancak, Mete Bey bir şey söyledi ki, çok hoşuma gitti.

“Şu anda açıklananlar, 

Teknolojimizin yüzde 10’u kadardır.

Yüzde 90 teknolojimiz açıklanmıyor.

Açıklanan projeler 5-6 yıl önce geldiğimiz seviyedeki projelerdir” dedi.

Ben de öyle tahmin ediyordum.

Ama…

Bir yetkiliden duymak beni daha çok mesrur etti, içimi ferahlattı.

.

Emin Batur, dikGAZETE.com

NOT:

O günkü tartışma programından çok sayıda not aldım.

O notların hepsi çok önemli ve heyecan verici.

Konuşmalarda ülkemizin kısa sürede yakaladığı başarıyı sağ olsun konuşmacılar öyle bir güzel anlattılar ki,  tam bir destan…

Ancak…

Bir yazıda hepsinden bahsetmek mümkün değil.

İmkan olsa derlediğim notları bir broşür haline getirebilsek.

Böylece gençler, ülkemiz hakkında öğünecekleri 

çok önemli teknolojik gelişmelerden haberdar olmuş olurlar.

EB

Emin Batur
Emin Batur

1959 Mardin...

1982 yılında İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesinin İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirdi.

Serbest piyasada mühendis olarak bir müddet çalıştı. Kiptaş Genel Müdür Yardımcılığı yaptı ve aynı müessesede danışman olarak çalıştı. Şu anda serbest mühendis olarak çalışmalarını sürdürüyor.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?