Bir "Yüksek Lisans Tezi"nin tenkidi -Göller Bölgesi'ndeki yollar-

Ramazan Topraklı
Ramazan Topraklı
Bir "Yüksek Lisans Tezi"nin tenkidi -Göller Bölgesi'ndeki yollar-
27-10-2020

BİR YÜKSEK LİSANS TEZİNİN TENKİDİ

(GÖLLER BÖLGESİ’NDEKİ YOLLAR)

(…) Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı’nda Sn. (…, …) tarafından bir yüksek lisans tezi yapılmıştır. xx. xx. 2018 günü savunulan tezin adı “XII. Yüzyıl Ortaçağ Anadolusu’nda Denizli ile Konya arasındaki Askerî Yol Güzergâhları”dır. İşbu çalışmada, doğru verilmiş bir yol, yok denebilecek kadar azdır ve bunlar bu makalede bilim verilerinin ışığında ortaya konacaktır.

Bu tenkidin yazılma gerekçesi, vatanımız Anadolu’nun geçmişteki yol yapısı ve dolayısıyla siyasî, iktisadî ve toplum hayatı ile ilgili olarak birçok yanlışlarla dolu bir metnin bilim dünyasında kabûl görmesini ve bir daha da bu tür vahim hatalara düşülmesini önlemektir.

Tezin sahibi ile ilgili herhangi bir tavır söz konusu değildir. 

Bu makalede, Sn. (…)’in incelediği yolları, isimlerini biraz kısaltarak ve onun atladığı birkaç mühim yolu da ilâve ederek ele aldık. Sn. (…), bu yolları MÖ (A) ve MS (B) şeklinde iki bölümde vermiştir:

A1- Pers Kıral Yolu,

A2- Pers Kıralı Serhas (Kserkses)’ın MÖ 481-480 yıllarındaki sefer yolu,

A3- Firikya Valisi Genç Kuruş (Kyros)’un MÖ 401 yılındaki sefer yolu,

A4- Makedonyalı İskender’in MÖ 334 yılında Anadolu’da yürüdüğü yol,

A5- Konsül Manius Vulso’nun MÖ 189 Yılında Galatlar üzerine giderken yürüdüğü yol,

A6- Lidya Kıralı Karun’un MÖ 547’de Büyük Kuruş (Kyros) üzerine yürüdüğü yol (unutulmuş?)

A7- Konsül Cicero’nun MÖ 50’lerde Yürüdüğü Efes-Laodikya Yolu: (unutulmuş?)

*

B1- 1097 Haçlı Seferi Akabinde Jan Dukas’ın yürüdüğü yol,

B2- Jan Komnen’in 1119 Alaşehir ve Denizli (Laodikya: Eğirdir) ile 1120 Uluborlu yolu, 

B3- Jan Komnen’in 1141-1142 Göller Bölgesi ve Adana’ya yürüdüğü yol,

B4- Manuel Komnen’in 1146 Konya Seferi ve Konya’dan ric’atında yürüdüğü yol,

B5- Manuel Komnen’in 1155 ve 1158 Göller Bölgesi Yolu ile Antalya ve Antakya (Hatay) yolu,

B6- Manuel Komnen’in 1176 Miryokefalon yolu,

B7- Üçüncü Haçlı Seferinde İmparator Firederik Barbarossa’nın yürüdüğü yol,

B8- Otto fon Fraysing ve Fransa Kıralı 7. Lui’nin 1147-1148’de yürüdükleri yollar (unutmuş?)

Tezin incelenmesi ve tenkidi...

Tezde incelenmiş olan on iki konunun hepsi de başlı başına büyük konulardır. Bu arada, unutulan veya gerek görülmeyen ve aslında diğerleri kadar ve hatta daha mühim olan yollar da vardır.

Meselâ, MÖ 547 yılında Karun’un yürüdüğü yol (A6), Cicero’nun MÖ 50’lerde izlediği yol (A7) ile 1147-1148 yıllarındaki Otto fon Fraysing ve Fransa Kıralı 7. Lui’nin yürüdüğü yol (B8) üzerinde durulmamıştır. Hâlbuki bu yollar coğrafyaya yerleştirildiğinde Anadolu tarihinin çok büyük bir meselesi halledilmiş olacaktır.

Aslında bu konuların her biri, bir doktora tezi olarak ele alınmalıdır ki kayda değer araştırmalar yapılıp, yeni bulgular ortaya konabilsin.

Bu tez ile işin yükünü kaldırıp kaldıramayacağı hiç düşünülmeden, kadim on iki yol güzergâhının incelenmesi Sn. (…)’in üzerine yükletilmiştir.

Hâlbuki, Yüksek lisans ve doktora tezlerinin gayesi, verilen konu üzerinde enine boyuna ve derinlemesine bir araştırma yapmak ve sonunda ortaya yeni şeyler koymak ve ilim âlemine kayda değer bir katkıda bulunmaktır.

Bu gibi çalışmalarda da, bilim öğrencisini yönlendirecek ve yönetecek olan da tez danışmanıdır.

O hâlde, burada bir eksik veya kabahat var ise, işbu kabahat tez danışmanının ve değerlendirme heyetinindir.

Bir tez çalışmasında, tetkik eserlerden kes-yapıştır (burada Pötinger tablosu, Remsi, Deyvit Frenç, Con Haldın vs) yöntemi asla kabûl edilemez.

Tarihî yolları hiç araştırmadan bugünkü mevcut yollar üzerinden götürmek işi doğru değildir. Tezde verilmiş olan yollar, hiçbir kaynak metne dayanmamaktadır.

Remsi (Ramsay), Ya benim eserim sırf bir hatadan ibarettir yahut da Anadolu haritasının büyük bir kısmı tamamıyla değişmelidir. (…) Tam Bizans manasiyle, Asia bence o kadar müphem ve az bilinen bir eyalettir ki buna ait şehirlerin yerlerini inceden inceye münakaşa edemeyeceğim (Remsi, 1960: 106 ve 111) şeklinde hatalı olabileceğini itiraf etmektedir.

Hâl böyle iken, bu zâtın her dediği bir nas gibi kabul edilirse, elbette ki buna dayanan her çalışma en azından eksik ve yanlış olacaktır.

Kıral Yolu’nun Anadolu’nun güneyinden geçmiş olduğunu”, değil Türkiye’de, dünyada bile Prof. Veli Sevin’den başka kimsenin bilmediğini ve bilemeyeceğini az çok tahmin ediyorduk. Nitekim, endişemiz doğru çıkmış ve Sn. (…), Kıral Yolu’nun güzergâhını yanlış olarak konumlandırmıştır.

Bu iddialarda bulunurken dayanaklarımız ve tavsiyelerimiz şunlardır:

1- İslâm coğrafyacılarının atası sayılan İbn Hordazbih (820-912) ile el-İdrîsî (1100-1165)’nin eserlerinde Roma yolları ve duraklar arası mesafeler mil-mil verilmiştir. Bu iki coğrafyacı olmadan Anadolu yollarını çözmek asla mümkün değildir ve bunları nazara almamak bir Türk tarihçisine yakışmamaktadır.

2- Kâtip Çelebi ve Pîrî Reis’in haritaları görmezden gelinmemelidir. 

3- Çelebi’nin Kıreli Gölü, Beyşehir Gölü ve Eğirdir Gölü haritalarına dikkat edilmelidir.

4- Pîrî Reis haritasında Eğirdir Gölü’ne kuzeyden karışan ırmak göz önüne alınmalıdır.

5- Kelene, Apameya, Amorion veya Ammûriye’nin yerleri konusundaki iddialara kulak verilmelidir.

6- Behset Karaca’nın ortaya çıkardığı “Yenice Derbendi”nin ne anlama geldiği iyi düşünülmelidir.

7- Yine Behset Karaca’nın ortaya çıkardığı, 1501 tarihli bir vesikadaki “Afşar kz. Maziye karyesine tâbi Firigos Boğazı’nda gemi hâsılından beş yüz akçe” kaydının anlamı üzerinde iyi durulmalıdır.

8- Vakf-ı köprü-yi karye-i Yeñice” veya Yeñice Köyü Köprüsü’nün nerede bulunduğu ve bu köprünün ne anlama geldiği iyi düşünülmelidir.

9- Parlais adlı Roma kolonisinin, göl ile dağ arasına sıkışmış olan Barla olamayacağı düşüncesinden hareketle Gelendost ile Barla arasının geçmişte kara olması ve Gelendost’un Barla nahiyesine, Barla nahiyesinin Afşar kazasına bağlı olmasının anlamı üzerinde durulmalıdır.

10- Afşar’a tâbi Maziye köyünü 1614’de denizin basması ve buna benzer göl altında kalmış birçok köyün bulunması, bugün için gölün tamamına Eğirdir Gölü denilmesine rağmen, yörece, gölün Kemer Boğazı’nın kuzey kısmına Hoyran, güneyine Eğirdir Gölü denilmesinin anlamı üzerinde durulmalıdır. 

11- Sublaion, Menderes’in kaynaklarındadır” (Kinnamos, 2001: 213), “Sublaion huduttadır” (Abû’l-Farac, 1950: 421-422) kayıtlarına göre, ikisi de aynı anlama gelen, “Sublaion Uluborlu’nun şarkındadır” (O. Turan, 1998: 214) ve “hudut, Eğirdir Gölü’nden geçmektedir” (Kinnamos, 2001: Haritalar) ifadeleri iyi düşünülmeli ve Uluborlu’nun şarkında bir Menderes’in daha bulunabileceği kabûl edilmelidir. 

12- Eğirdir Gölü geçmişte iki ayrı göldü ve iki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan, ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa Menderes, el-Battâl, Halis, Sangarios ve daha birçok adla anılmış 14-15 km uzunluğunda bir ırmak var” iddiası hakkında hiçbir yorum yapılmadan es geçilmiştir.

13- Bu bahsi ilginç bir alıntıyla bitirelim: “1154‘te, Türk akıncıları Küçük Firikya ve Çanakkale Şibh-i Ceziresine (Çanakkale Yarımadası) doğru ilerliyorlardı” (Yinanç, 2013: 275) cümlesindeki Küçük Firikya denilen yerin Gelendost ve Eğirdir Gölü civarı, Çanakkale Yarımadası denen yerin de Kemer Boğazı’nın doğu yakası olduğuna dikkat edilmelidir.

Değilse, tarihî vak’alara göre, Bizans’ın Türklerden toprak aldığı ve Manuel’in en güçlü olduğu bir dönemde, Gelendost civarındaki bir Küçük Firikya ile Çanakkale Yarımadası arasında aklî ve tarihî bir bağ kurmanın mümkün olamayacağı iyi düşünülmelidir.

Tezde konu edilen fakat yanlış olarak konumlandırılan tarihî yolların aslı şöyledir:

Bu konuda okuyucuyu sıkmamak için yeniden ispata gitmeyeceğiz.

Arzu edenler, İbn Hordazbih, el-İdrîsî ve bizim “Sütkuyusu Baskını ve Ammûriye-2013, Ankara adlı yayınımıza bakabilir.

A1- Pers Kıral Yolu:

“Selçuk, Sart, Denizli, Dinar, Uluborlu önü, Kemer Boğazı, Kelene Hisarı, Şarkîkaraağaç, Beyşehir, Akise, Güneysınır, Karaman, Ulukışla, Pozantı, Tarsus ve Susa”.

A2- Pers Kıralı Serhas’ın Yolu:

“Kıritellâ (Karaman civarı), Güneysınır, Akise, Beyşehir, Şarkîkaraağaç, Kelene (Kelainai), Kemer Boğazı, Uluborlu önü, Dinar, Denizli, Balıkesir ve Çanakkale Boğazı…”

A3- Genç Kuruş’un MÖ 401’deki Seferi:

Kuruş, “Sart, Denizli, Dinar, Uluborlu, Kemer Boğazı ve Kelene’ye geldi ve burada bir ay kaldı. Bilâhare Bozdurmuşbeli, Şuhut-Atlıhisar (Peltai), Afyon, Kütahya yolunda Kremon Agora’ya geldi. Oradan döndü; İşcehisar, Bayat-Bolvadin arası (Kastropedion), Midas Pınarı, Ilgın, Konya, Güneysınır ve Karaman’a geldi ve Kilikya Kıraliçesini Derbü’l-Hades’ten (Göksu vadisi) Kilikya’ya gönderdi. Genç Kuruş, Ulukışla, Pozantı ve Tarsus üzerinden yoluna devam etti.”

A4- MÖ 334: Makedonyalı İskender’in Yolu:

“Aspendos, Termesos, Ağlasun, Burdur Gölü yanından Dinar ve Uluborlu’ya geldi. Uluborlu’da Virjin mabedinde kurban kesti (Said Demirdal, 1968: 29). Kemer Boğazı ve Kelene’ye geldi ve burada on gün kaldı. Her yanı dik bayır Kelene Hisarı’na (Yenice Sivrisi) saldıramadı (Arrianos, 1945: 66).

Kelene hisarını teslim almak üzere Antigonos’u 1500 askerle orada bıraktı ve Şarkîkaraağaç, Köşk, Karaali, Derbent, Ilgın üzerinden Gordion’a geldi. Oradan dönerek, aynı yolla Konya üzerinden Güneysınır’da Kıral Yolu’na çıktı ve Kıral Yolu’nu takiple devam etti”.

A5- Konsül Manius Vulso’nun MÖ 189’da Yürüdüğü Yol:

“Manlius, İskender’in ayak izlerine basarcasına yürür; Lagoen/İlegüp üzerinden Kemer Boğazı’nın batı yakasındaki Rhokran Fontes ve Aporidos-kome (Geçitvermez köyü)’ye gelir. Burada 10-12 bm mesafedeki Barla-Boyalı önlerindeki Apameya’dan Selefkos kıralı gelir, Manlius’a rehberler verir ve yola devam edemeyecek olanları Apameya’ya götürür.

Manlius, Anauboura (Şarkîkaraağaç-Enevre) solundan Mandri Fontes (Fele pınarı), Lalandum Flumen (İlimen çayı), Tyskon (Selki)’e varır. Orondeis elçileri gelir. Oradan kuzeye dönerek Alyattos (Alyates?), Kaballum (Gevele), Ilgın’dan geçerek Çeltik civarında Sakarya üzerine bir köprü kurarak sol sahile geçer ve Pessinus’un şarkından Gordion’a varır”.

Tezde, “bir köprü kurarak sol sahile geçti” ifadesine dikkat edilmez; İlegüp, Aporidos, Rhokran, Enevre, Fele, İlimen, Selki, Alyates, Gevele ve Orondeis elçilerinin Beyşehir’den, ta Sivrihisar yanına kadar gitmeyecekleri çok açıkken, yanlış yorumlar yapılır. 

B1- 1097 Haçlı Seferi Akabinde Jan Dukas’ın Yürüdüğü Yol:

1098 baharında Jan Dukas, Bizans Askerî Yolu’nu takiple İnegöl, Eskişehir, Afyon, Şuhut ve Bozdurmuş-beli üzerinden Kemer Boğazı’na varır. Gelendost-Yenice ovası veya Thrakesia teminde bulunan Barak ve Tanrıvermiş Beylere saldırır ve onları mağlup eder.

Gelendost-Hüyük yakınında bulunan Efes (Ayasluk)’i ele geçirir. Esir aldığı Türkleri Eğirdir Gölü’ndeki adalara gönderir. Sonra Barla’yı (Sart) alır; bölgeye bir vali atar.

Kurtulan Türkler ise Senirkent ovası ve Bozdurmuş-beli üzerinden Bolvadin’e varırlar. Dukas, Mihail Kekaumenos’u Yalvaç’a (Alaşehir) kumandan atar ve kısa olan Çay yolundan giderek Bolvadin’e henüz gelmiş olan Türklere baskın verir. Dukas, geldiği yolu takiple Yalvaç, Gelendost ve Hüyük üzerinden Eğirdir’e (Laodikya) gelir.

Eğirdir halkına kendi kendilerini yönetme izni verir. Oradan da Hüyük, Kemer Boğazı ve Khoma (Coma / Sublaion) üzerinden Senirkent-İlegüp (Lampe/İznik)’e gelir ve Kamitzes’i buraya vali atar”.

*

(Açıklama: 16. Asırdaki kayıtlarda, Afşar kz., Yenice köyü; Çiftlik-i Tanrıvermiş, ırmak kenarında Eski Çavlı, zîr-i yol, nezd-i köpri, zîr-i ırmak, der zîr-i ırmak der kurb-i köpri, Vakf-ı Karlı Barak, Gâzî Bek ve çiftlik-i Kara; karye-i Melen-gömi (Limen-kome)’de Mürved Bağı, karye-i Maziye; Firigos Boğazı’nda gemi hâsılı gibi ifadeler tarihe ışık tutar.

Bu ifadelerden: Tanrıvermiş, Barak, Çavlı, Gâzî ve Kara eski beylerimizin topraklarına; ırmak, Marsyas ve Menderes ırmaklarına; köprü, Kemer Boğazı’ndaki köprüye; yol, tarihî Kıral Yolu’na; “Mürved (yiğitlik) bağı, deniz sahili Eğirdir Gölü’nün ve Menderes’in ağzındaki bahçeler”e (Remsi, 1960: 119); Firigos Boğazı (Kemer Boğazı), Firikler’in burada yaşadığına, gemi ise Menderes’te gemilerin çalıştığına dair birer işarettir.)

B2- Jan Komnen’in 1119 Alaşehir (Filâdelfiya) ve Denizli (Laodikya: Eğirdir) ile 1120 Uluborlu Yolu:

Yeni taç takınan Jan Komnen, -Sultan Mes’ud’un Şahin-şah’ın imparator Aleksios ile yaptığı antlaşmayı saymayarak ele geçirdiği- Yalvaç (Alaşehir) ve Eğirdir (Lâdik)’i almaya karar verir. Ve Bizans Askerî Yolunu takiple İnegöl, Eskişehir, Afyon üzerinden Kemer Boğazı’na gelir. Eksük Yalvaç’ı, imparator da Eğirdir (Laodikya veya Lâdik)’i alır ve Alp Kara (Monolykos) ve 800 arkadaşını zincire vurur.

B3- Jan Komnen’in 1141-1142 Göller Bölgesi ve Adana’ya Yürüdüğü Yol:

1142’de Sultan Mes’ud, 1120’de bir harp hilesiyle kaybedilen Uluborlu’yu kuşattı.

Bunun üzerine, “Jan Komnen, muhtemelen Askerî Yolu takiple İznik, Eskişehir ve Afyon yoluyla Uluborlu üzerine yürüdü ve Sultan’ın kuşatmayı kaldırması üzerine, Eğirdir-Can Ada’da karargâh kurarak, huduttaki Yeşilada’ya saldırdı ve güçlükle zaptetti.

Bundan sonra Sultan’dan izin alarak Türk toprakları üzerinden Gelendost, Şarkîkaraağaç, Beyşehir, İbradı (Prakana), Selukule (Seleukeia) yoluyla Side (Eski Antalya)’ye geldi.

Oradan deniz yoluyla Adana’ya gitti ve 1143 baharında orada öldü. Küçük oğlu Manuel, aynı yoldan geri döndü. Yolda İbradı kalesini aldı; izin almadan Türk topraklarından geçerek, Menderes’in kaynaklarının bulunduğu manzarası güzel Kemer Boğazı’na geldi; savaşın yorgunluğunu avlanarak atmak istedi.

Raman/Rahman adında bir beyle silâhlı çatışmaya girdi. Bilâhare taç takınmak için Honaz ve Alaşehir üzerinden İstanbul’a gitti”. Kinnamos s.52’de Menderes’in kaynakları, Hoyran Gölü ve Menderes’i çok güzel tarif eder.

B4- Manuel Komnen’in 1146 Konya Seferi ve Konya’dan Ric’atında Yürüdüğü Yol:

Manuel, İnegöl ve Kütahya üzerinden Kemer Boğazı’na geldi; Pithekas (Barla) yakını ve Thrakesia temindeki şehirleri Türklerden kurtardıktan sonra Bozdurmuşbeli üzerinden Çay ve Akşehir’e geldi ve onu Sultan Mes’ud karşıladı ve birkaç çatışmadan sonra Sultan geri çekildi.

Manuel, Doğanhisar, Derbent, Elikesikhan ve Başarahan ile Filobad (Saray) üzerinden gelerek Konya’yı kuşattı.

Manuel, iki ay sonra ric’atle Saray, Derbent ve Köşk üzerinden gelerek, Kıreli ve Kıyakdede arasındaki ovada konakladı ve ordusuna hitabetti: Hâlâ düşman topraklarının ortasında bulunduklarını söyledikten sonra Pusgusa (Eğirdir) Gölü’ne doğru yola çıktı.

O, Kıral Yolu’nu takiple Fele Boğazı, Şarkîkaraağaç, Manarga (Rabaz-ı Konya) ve Kötürnek üzerinden Menderes’in kaynaklarının bulunduğu Kemer Boğazı’na geldi.

Türkler, Sütkuyusu ve Yenice Sivrisi (Tzibrelitzemani)’de Bizans ordusunun artçılarına saldırdı ve büyük zayiat verdirdiler. Mes’ud ve Manuel, İkinci Haçlı Seferine karşı anlaştılar: Kemer Boğazı ile Senirkent arasındaki topraklar, Prakana/İbradı ve bazı yerler Bizans’a verildi.

Manuel, buradan itibaren Bizans Askerî yolunu takiple Afyon, İnegöl ve Yalova-Taşköprü üzerinden İstanbul’a döndü.

B5- Manuel Komnen’in 1155- 1158 Göller Bölgesi Yolu ile Antalya ve Antakya (Hatay) Yolu:

Manuel, 1155’de Bizans askerî yolunu takiple Kibotos (Taşköprü), İnegöl ve Afyon üzerinden Gelendost ve Barla arasındaki ovaya (Thrakesia veya Küçük Firikya) geldi ve Türkmenlere büyük bir kıyım yaptı.

Manuel, 1158’de Askerî yolu takiple, İnegöl ve Afyon üzerinden Küçük Firikya’ya geldi. İzin almadan Gelendost, Şarkîkaraağaç, Beyşehir ve İbradı/Prakana gibi Türk topraklarından geçerek Eski Antalya’ya, oradan da deniz yoluyla Antakya’ya (Hatay) gitti.

1159 baharı acele İstanbul’a dönerken Adana, Silifke, Karaman (Laranda) ve Kıral Yolu’nu takiple Akise, Beyşehir, Karaağaç, Manarga (Rabaz-ı Konya) üzerinden Kötürnek (Hısnu’l-Meclis)’e geldi.

Burada Kıral Yolu’ndan sağa saptı ve Kaikos (Yanık) vadisi, Nasre’l-Akritî köyleri, Hoyran ovası ve Yoğurtçubeli üzerinden Kütahya köyleri denilen Arızlı (Kedrea, Kidros, Gereme) ve Çoru’dan itibaren Bizans Askerî yoluyla İstanbul’a gitti. Türkmenler, arkada kalan Hoyran ovasındaki Bizans askerlerine saldırıp, 1155 ve 1158 katliamlarının öcünü aldılar.

Kinnamos’u çeviren merhum Işın Demirkent, kitabın aslında Mikra Firikya yazan kelimeyi, Aşağı Firikya şeklinde tercüme eder, burayı da Denizli civarı olarak yorumlar; Manuel’i de Acıpayam ve Korkuteli üzerinden bugünkü Antalya’ya indirir.

Ne acıdır ki, Türk tarihçisi hâlâ bu hataya bir ses çıkarmıyor; çıkaramıyor; ama makale üzerine makale, tez üzerine tez yaptırmaktan da vazgeçmiyor.

Manuel sonbaharda, öç almak için Eskişehir üzerinden Yalvaç’a, Küçük Firikya’ya geldi. Kar yolları kapattığı için Eğirdir’den Isparta’ya, oradan da İstanbul’a döndü.

Tarihçi Philata’nın Yalvaç, Laodise’nin Eğirdir, Saparata Mylonos’un Isparta, Küçük Firikya’nın Eğirdir Gölü çevresi olduğunu bilmemektedir. 

B6- Manuel Komnenos’un 1176 Miryokefalon Yolu:

Bu yol üzerinde Miryokefalon Savaşı münasebetiyle çok şey söylendi, ama maalesef, aklımızı kiraya verdiğimiz, akıl kullanma işini batılılara havale ettiğimiz ve hatalı eserleri kaynak aldığımız için Manuel’in Honaz’dan itibaren yürüdüğü yolu bilemeyiz.

Bunun en büyük sebebi Kelene (Kelainai) şehrinin hatalı olarak Dinar’a yerleştirilmesidir. Dilde çok basit bir kaide vardır: “yürünülen veya üzerine yürünülen yer, hedefteki yer veya son yer demektir”. 

İmparator Manuel, önce Balıkesir ve Alaşehir üzerinden Honaz’a geldi.

Honaz’dan itibaren Büyük Menderes’i takiple Homa’ya (Gümüşsu), oradan hareketle 13 Eylül akşamı Dinar, Dinar’dan itibaren Kıral Yolu’nu takiple 14 Eylül Çapalı, 15 Eylül Uluborlu önü, 16 Eylül günü Lampe ovasını yararak, Hoyran Gölü ile Barla dağı (Olimpos) arasında bulunan Kayaağzı pınarlarına geldi ve orada konakladı. Bizans, 17 Eylül Cuma günü 6 bm (bin metre) yürüyerek Menderes üzerindeki köprüden itibaren Türk topraklarına girmeye başladı.

Yenice Derbendi’nin darlığı yüzünden 10 mil uzunluğunda yürümek mecburiyetinde kalan ve geçidin sonundaki Yenice Sivrisi’nin dibinden geçen Bizans ordusunun önü Gelendost-Köke köyüne geldiğinde her yerde birden savaş başladı.

Uluborlulu olan Sn. Bakır, tercümede, Remsi’nin (Ramsay, s. 246)’da söz ettiği Olympos’un (bk. “Manuel’in Yenilgisi ve Üçüncü Haçlı Seferi”, Ter.: A. Bakır- F. Demir, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 2019, s. 241-250), Barla dağı olduğunu bilmediği için olacak, Olympos için bir açıklama getirmez.

B7- Üçüncü Haçlı Seferinde İmparator Firederik Barbarossa’nın Yürüdüğü Yol:

Alman Haçlı ordusu Çanakkale ve Balıkesir üzerinden Alaşehir ve Kıral Yolu’nu takiple Denizli’ye gelir.

27 Nisan sabahı Denizli yakınlarından hareketle 29 Nisan akşamı Dinar (B. Menderes’in kaynağı ki, Sultan’ın oğlu yanlarında olduğu hâlde Türkler saldırır), 30 Nisan akşamı Çapalı köyü, 01 Mayıs Uluborlu önü, 02 Mayıs Hoyran Gölü ile Barla dağı (Olimpos) arasındaki Kayaağzı pınarlarına gelir.

Türkler burada tekrar saldırır. Esir alınan bir Türk’ün, “03 Mayısta geçeceğiniz ve Manuel’in yenildiği yerde 30 binden çok Türk sizleri beklemektedir, Manuel’e yaptıklarını size de yapacaklar” demesi üzerine Firederik, Manuel’in hep yürüdüğü Kıral Yolu’ndan sola saptı; Bozdurmuş-beli’ni aşarak 03 Mayıs akşamı Oyniğan ovasına indi.

Ardından da Çay, Akşehir, Sızma, Konya, Güney-sınır ve Karaman üzerinden Silifke’ye indi ve öldü.

Konumuz olan "Yüksek Lisans Tezi"nde ele alınmayan yollar:

A6- Lidya Kıralı Karun’un MÖ 547’de Büyük Kuruş (Kyros) Üzerine Yürüdüğü Yol:

Maalesef Kıral Yolu iyi bilinemediği için söz konusu bu yol da bilinmemektedir.

Karun, Sart, Denizli, Dinar ve Uluborlu üzerinden Kemer Boğazı’na gelmiş ve burada suları kuzeyden güneye doğru akan bir ırmakla karşılaşmıştır. Herodotos buradaki olayı şöyle anlatır:

“–Kroisos (Karun) Halys kıyılarına vardığı zaman askerlerini mevcut köprülerden geçirmiştir, ben öyle sanıyorum; ama Yunanistan’da yaygın olan söylentiye bakılırsa, ona ırmağı aşmasının çaresini Miletoslu Tales göstermiştir. (…) çünkü onlara göre demin söylediğim köprüler o zaman kurulmuş değildiler. O sırada onun konak yerinde bulunan Tales, ırmağı ordunun sol yakasında görüyordu ve onu sağ yakadan da akıttırdı. (…)” (Herodotos I: 75). “- Kroisos, ordusuyla birlikte ırmağı aştıktan sonra Kapadokya’da Pteria denilen yöreye vardı” (Herodotos I: 76).

Yazılı bir metinde bir virgülün yeri mühim olduğu gibi kelimeler ve kavramlar da mühimdir.

'Geldi' ile 'yürüdü' arasındaki farktan Kelene’nin yerini tespit etmiştik.

Bu metindeki mühim husus, “ırmağı, ordunun sol yakasında görmek” ve köprü değil, birden çok köprünün olmasıdır. Bir ırmağın solu ve sağının ne demek olduğunu Jeoloji Y. Müh. Ahmet Hamdi Taşlıca’dan öğrendim; “yönünü ırmağın akış yönüne dönersin, senin solun ırmağın solu, sağın da ırmağın sağıdır”.

“Tales, ırmağı ordunun sol yakasında görüyordu” ifadesine göre, “ordunun içinde bulunan Tales, Ahmet Bey’in dediği gibi yönünü ırmağın akış yönüne dönmüş ve ırmağı, ordunun sol yakasında görmüş olmalıydı.”

Bu metni, Prof. M. Ali Kaya’ya, “bir ırmağın sağı ve solu ile Tales’in, ırmağı ordunun sol yakasında görme meselesini” sordum:

“-Irmağın solu-sağı, akış yönüne göredir. Yüzünü akış yönüne çevirdiğinde senin solun ırmağın solu, senin sağın ırmağın sağı olur.”

-O zaman Tales, yönünü suyun akış yönüne dönmüş ve ona göre ırmağı, solunda mı görmüş? Herodotos’u böyle anlayabilir miyiz?

“-Evet, anlarız!”

-Hocam teşekkürler.

Remsi, Kıral Yolu’nu bugünkü Ankara’dan geçirir. Hâlbuki Karun, Sardes-Denizli-Dinar-Uluborlu-Kemer Boğazı (Kelene)-Şarkîkaraağaç-Beyşehir-Akise şeklinde Kıral Yolu ürerinden yürümüştür.

Bu yürüyüşte Kroisos’un karşılaştığı ilk ırmak Büyük Menderes, ikincisi Eğirdir Gölü’nün suları altında kalan Kemer Boğazı’ndaki ırmak, üçüncüsü Suğla Gölü’nden Çumra ovasına doğru akan Çarşamba çayıdır.

Bugüne kadar herkes, Halys’den sadece Kızılırmak’ı anladı.

Hâlbuki tarihî metinler dikkatlice okunduğunda, Kemer Boğazı’ndaki ırmak ve Çarşamba çayı olmak üzere iki Halis daha vardır.

Neden böyle yazıldığı hakkında bir yorum yapmakla beraber, böyle yazılması bizim değil, tarihi yazanın meselesidir.

Kemer Boğazı’ndaki ırmak, batıdan doğuya doğru yürüyen bir ordunun sol yakasında kalırken, Çarşamba çayı ve Kızılırmak sağ yakasında kalır ve Herodotos’un söz ettiği Halis (Halys) olamazlar.

Kemer veya Firigos Boğazı’ndaki bu ırmak, MS 390'da İmparator Theodosius'a verilen dilekçe, 905 Serasen Samonas olayı ve 978 Pankale Savaşı’nda Halys (Remsi, 1960: 78, 282, 239, 253), İmparator Diyojen’in 1068, 1071 doğu seferlerinde Sangarios zikredilir.

Romen Diyojen’in 1068 ve 1071 seferleri ile Pers Kıralı Serhas’ın MÖ 480 yılındaki seferinde Halys zikredilen ırmak Çarşamba çayıdır.

Kapadokya’daki Kıritella ve Pteria denilen yerler, Kıral Yolu üzerindeki Karaman ve Ayrancı civarlarıdır.

A7- Konsül Cicero’nun MÖ 50’lerde Yürüdüğü Efes-Laodikya Yolu:

Cicero, Selçuk (Efes), Denizli, Dinar, Keçiborlu, Gönen, Atabey ve Eğirdir (Laodikya) şeklinde yürümüş olmalıdır.

Eski yollar nazara alındığı zaman Efes-Eğirdir arasındaki mesafe 340-350 bm civarındadır.

Arundel, Efes ile Laodikya arasının altı günlük yol olduğunu yazmaktadır ki, Konsül günde ortalama 55-60 bm yürümüş demektir. Hızlı yürüyen bir atlı heyeti için günde 60 bm yürümek çok sayılmaz (Arundel, 2013: 13-14).

Moğol günde 130-140 bm, Timurlenk’in torunu Mehmet Sultan Ankara-Bursa arasında 80-90 bm, Timurlenk’in kendisi 30-35 bm, Halife Mu’tasım Ammûriye seferinde 28-30 bm, Manuel Miryokefalon seferinde 25-30 bm, Kıral 7. Lui İkinci Haçlı seferinde (en kısa günlerde) günde 23 bm yürümüştür.

B8- Otto fon Fraysing ve Fransa Kıralı 7. Lui’nin 1147-1148’de Yürüdükleri Yollar:

Alman İmparatoru Konrad 1147’de Eskişehir’e giderken, Fraysinger Papazı Otto da, Balıkesir, Alaşehir, Denizli, Dinar, Kemer Boğazı, Şarkîkaraağaç, Beyşehir, Derebucak, İbradı üzerinden Satalie (Eski Antalya, Side)’ye inmişti.

Almanlardan iki ay sonra İznik’e gelen Fransızlar, Balıkesir, Edremit, Bergama, İzmir, Selçuk (Efes)’e geldiler ve 23-27 Aralık (Deservion) günlerini orada geçirdiler.

Oradan hareketle Denizli, Dinar, Uluborlu üzerinden 13 Ocak günü Kemer Boğazı’nın batı yakasına geldiler.

Karşı kıyıyı Türklerin tuttuğunu gören Kıral, Menderes üzerinde bir geçit aramak için Barla yönüne doğru gitti-geldi ve iki gün kaybetti.

Menderes’i (Pisidia Antakya yanındaki nehrin üzerindeki) bir köprüden geçti.

Türklerin bir kısmı Marsyas ırmağının sol sahilini tutmuş ve Haçlıları geçirmek istemiyorlardı. 16 Ocak günü burada bir savaş oldu.

Türkler, Küçük Antakya (Yalvaç) hisarının arkasına çekildiler.

Haçlılar, Türk-Bizans hududu üzerinde yürüyerek 19 Ocak günü Eğirdir’e (Laodikya) geldiler, fakat Haçlılardan korkan şehir halkı dağlara çekildi.

Haçlılar, bir gün daha kaybettikten sonra 21 Ocak sabahı Gelendost’a doğru hareket ettiler ve Şarkîkaraağaç ve Beyşehir üzerinden Derebucak’a geldiler.

29 Ocak 1148 Perşembe günü Kaşıkçıbeli’nde Türkler, Haçlılara saldırdı, Kıral saklanarak canını zor kurtardı, ama kırk kadar korumasının tamamını kaybetti.

Böylece Türkler, Kemer Boğazı’nda şehit edilen beylerinin öcünü aldılar. Kıral Lui, İbradı ve Seleukeia üzerinden 02 Şubat’ta Eski Antalya’ya indi.

Tarihçi, bu Antalya’yı bilmediği için Haçlıları, hatalı olarak Denizli ve Korkuteli üzerinden bugünkü Antalya’ya indirir ve kulakları çınlasın bir hoca, Türklere, Kazıkbeli’nde (olmayan) bir zafer kazandırır!

Kıral ordusunu nehrin kenarına götürdüğünde, etrafta hiçbir gemi görünmüyordu”, “İtalya’nın çocukları, Bizans devletinin sınırlarını (Kemer Boğazı’ndaki ırmağı) aşarak Yukarı Firikya’ya (Gelendost-Şarkîkaraağaç), oradan Lykaonia (Fele, Beyşehir) ve Pisidia (İbradı civarı) yoluyla Coelesyria’ya gelip burayı işgal ettiler” (Honiyates, 1995: 45, 48) kaydı çok açıktır. Bu sağlam kayda ve “Kıral buradan (Lâdik) hareket ederek Konya yolunu tutturdu” (Yinanç, 2013: 270) ifadesine ve Büyük Menderes’in Nazilli taraflarında bir gemi çalışmadığına dikkat edilmez ve umumiyetle tezler, çöplük bilgilerle doldurulur.

Göller Bölgesi’ndeki diğer mühim yollar:

B9- MS 838y. Ammûriye’nin Fethi Sırasında Halife Mu’tasım’ın Yürüdüğü Yol:

“Halife Mu’tasım, Bağdat yakınındaki Samarra’dan hareketle Urfa üzerinden geçerek, Tarsus’un bir günlük garbı, Deniz kıyısı ve Sin nehri doğusundaki Mercü’s-Sin çayırlığında ordugâh kurdu.

Bugün bu yer Mer-sin olmuştur. Afşin’i Derbü’l-Hades (Göksu vadisi)’ten Seruc (İsaurica/ Bozkır)’a gönderdi. Aşinas 22 B ve kendisi de 24 B, Tarsus Geçidi yoluyla Pozantı, Çifte Hanlar, Karaman, Güneysınır ve Akise üzerinden Ankara (Karaviran)’ya geldiler.

Bir gün sonra Afşin de Ankara’ya geldi. Birkaç gün orada kaldıktan sonra Kıral Yolu’nu takiple 7 merhale mesafedeki Ammûriyye (Uluborlu) üzerine yürüdüler.

Şarkîkaraağaç’tan sonra Aşinas en kısa yolu takiple; Çavundur, Örenköy, Balcı, Gelendost, Kemer Boğazı üzerinden Uluborlu önüne gelerek Papa çayı (Khelidonia, Kıbakıp, Kırlangıç) yanında ordugâh kurdu.

Mut’asım ise Kıral Yolu’nu (Tarikü’l-Cadde, Anayol) takiple; Manarga (Rabaz-ı Konya), Kötürnek (el-Alemeyn) ve Kemer Boğazı (İbr-u Mismane) üzerinden bir gün sonra, Afşin ise Yalvaç önü, Nasre’l-Akritî köyleri ve Kundanlı üzerinden geçerek Halife’den bir gün sonra Uluborlu’ya geldi (8 N 223)”. (B Receb, N Ramazan)

“Dönüşte Yassıören ile Güreme arasındaki Cevizlidere (Vadiü’l-Cevz)’de Tarikü’l-Cadde’den ayrılan Mu’tasım, Bozdurmuşbeli, Arızlı (Kidros, Kedrea, Gereme), Karamıkkaracaören (Belumin), Akşehir-Nakuliye Çayırı, Engili (el-Batrik) köyü, Doğanhisar, Balkı, Yunuslar, Bağırsakdere Boğazı, Hatunsaray üzerinden Güneysınır’da Tarikü’l-Cadde’ye çıktı. Oradan itibaren Kıral Yolu’nu takiple Karaman, Ulukışla ve Pozantı üzerinden Tarsus’a vardı. Uluborlu’ya geliş ile Tarsus’a varış arası 55 gün sürmüştür.”

B10- Romen Diyojen’in 1071 Malazgirt’e Gidiş-Dönüş Yolları:

İmparator Diyojen, Bizans Askerî Yolu’nu takiple Gebze-Eskihisar, Yalova-Taşköprü, İnegöl, Eskişehir, Afyon ve Bozdurmuş-beli üzerinden 4-5 Mayıs civarı Kemer Boğazı’na gelir.

Kıral Yolu’nu takiple Sangarios üzerinde bulunan Zompe’deki (Kemer Boğazı) köprü, Şarkîkaraağaç ve Beyşehir üzerinden Akise’ye gelir.

Kendisi birkaç sene evvel yaptırdığı bir kalede birkaç gün kalır, ordu ise Halys’i (Çarşamba çayı) geçerek dinlenmek üzere imparatorun Niğde yöresindeki mülklerinde konaklar.

Romen Diyojen, Niğde, Pınarbaşı, Sivas, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum üzerinden Malazgirt ve Bitlis tarafına yürür. 

O civarda mağlup olan Diyojen, geldiği yoldan geri döner ve Güneysınır’dan sonra Konya-Hatun-saray üzerinden Bağırsakdere Boğazı’nın yanındaki Melissopetrion (Balkayası yeri)’a gelir.

Burada aldığı can sıkıcı haberler üzerine, asker toplamak için Karaali, Köşk, Şarkîkaraağaç üzerinden Rabaz-ı Konya dibindeki Dakleya veya Dakilyas (Gelegermi) kalesine gelir.

Burada mağlup olan Diyojen, Ulukışla yanındaki Peynir yapım evi veya Antigon kalesine gelir, oradan da Gülek Boğazı üzerinden Adana’ya gider.

Orada da mağlup olan Diyojen, vücut azalarına zarar verilmemesi şartıyla keşiş olmaya razı olur.

Adana’dan sonra, siyah keşiş elbisesiyle bir katır sırtında, Kıral Yolu’nu takiple Tarsus, Pozantı, Karaman, Güney-sınır, Akise, Beyşehir, Şarkîkaraağaç üzerinden Kemer Boğazı’na gelir.

Oradan itibaren yine katır sırtında hüzün yüklü olarak, Roma Askerî yolunu takiple, Afyon üzerinden Kütahya’ya gelir.

Orada sözünde durmayan İmparator, daha doğrusu Kayser Dukas’ın tesiriyle danalar gibi böğüre, böğüre acemi biri tarafından kör edilir, kafası şişer ve büyük acılar içinde Kınalı Ada’da ölür. Bu olayı haber alan Sultan Alpaslan çok üzülür ve beylerine Anadolu’yu fethetmelerini buyurur. 

B11- 1109 Kapadokya Valisi Hasan’ın Filadelfiya, Efes, İzmir-Nimfe ve Bergama-Khliara Yolları:

Kapodokya Valisi Hasan Gâzî, 1108 yılında Senirkent ovasındaki (Lampis) Türklerin, Yalvaç vâlisi Filokeles tarafından hunlarca katledilmesi üzerine, Beyşehir taraflarından Kıral Yolu’nu takiple Yalvaç (Alaşehir) önündeki Kötürnek köyüne (Hısnu’l-Meclis) gelir ve burada kuvvetlerini üçe böler: 

Birinci tümeni (7-8 bin) Bağlı ve Gelendost üzerinden (Gelendost-Hüyük yanında) Efes’e,

İkinci tümeni (7-8 bin) kendisi de dâhil olmak üzere Kıral Yolu üzerinden İzmir (Myria/Apameya) ve Nimfe (Senirkent-İlegüp) üzerine gider, fakat bu iki tümen de mağlup olur. İkinci tümenden kurtulanlar da iki göl arasındaki Menderes’in burgaçlı sularında boğulurlar. 

Üçüncü tümen ise Nasre’l-Akritî köyleri (Eğirler, Hüyüklü, Kurusarı, Eyüpler, Celeptaş ve Kundanlı üzerinden Hoyran Gölü yanında bulunan Bergama ve Khliara üzerine gider ve diğerlerinin başına gelenleri haber alınca da, geldikleri yoldan kaçar ve kurtulurlar.

B12- Aleksi Komnen’in 1114 İznik-Akrokos Yolu:

“İmparator, Türklerin izleyeceği yolu kestirerek bir başka yoldan gitti. İznik (İlegüp), Malagina (Yassıören) ve Basilika (Ayazmana) denen yer üzerinden –bunlardan geçen yol, Olimpos (Barla dağı) yücelerinde bulunan vadi geçitleri ve aşılmaz keçi yollarından oluşur (Senirkent-İncebel)- geçti, sonra Alethina’ya (Atabey) indi ve Akrokos’a (Eğirdir) vardı”.

Oradaki Karmeli (Yalvaç Gelegermili) Türklere baskın verdi.

Eğirdir’den sonra gölün doğu sahilindeki yolu takiple, “Eğirdir ile Alaşehir (veya Barla ile Gelendost) arasındaki birkaç ordunun birden konaklayabileceği ovaya geldi” (Anna, 1996: 460-462). Bugün için bu yerin adı At çayırı’dır (Hayl sahrası: İbni Bîbî).

B13- Aleksi Komnen’in 1116 Santabaris, Kedrea ve Akşehir Yolu:

Aleksi Komnen, 1116 güzündeki son seferinde Bizans Askerî Yolu’nu takiple Eskişehir üzerinden Santabaris’e (Afyon) geldi.

Lampe veya İznik valisi Kamitzes’i Bolvadin ve Karamıkkaracaören (Belumin/Polemon/Hades), Stipiyot’u da Amorion ve Poimanenon üzerinden Kedrea (Kidros, Kidres, Sidera) veya Şuhut-Arızlı’ya gönderdi. Kendisi de aynı yere geldi.

Ve Lebounes, Pitikas ve Burtzes’in soyundan Bardas’ı, Yoğurtçubeli ve Kundanlı üzerinden Burtzes’in topraklarında bulunan Türkler üzerine gönderdi (Yalvaç’ın Kurusarı ve Akçaşar köyleri ile Gelendost’un Çaltı, Köke ve Yenice köyleri).

Bu kuvvetler, yüklerini Marsyas ırmağının yanına bıraktıktan sonra Zompe’deki (Kemer Boğazı) köprüyü geçerek Senirkent tarafına atladılar (Sublaion ve ikinci bir Khoma buralardadır).

Orada, Monolikos (Alp Kara) ile birleşmek için şarka doğru gitmekte olan Türklerle karşılaştılar. Güya onları mağlup ettiler, ama yüklerini bıraktıkları yere geldiklerinde bütün eşyalarının alındığını ve kalabalık bir Türk kuvveti tarafından sarıldıklarını gördüler.

Lebounion Savaşı’nın yapıldığı bölgenin kumandanı Lebounes’i, Yoğurtçu-beli üzerinden imparatora gönderdiler. 

İmparator, önde Mihail Basileos, sağ kolda Anna’nın kocası Bryennios, sol kolda Yalvaç valisi Gabras, arkada Yalvaç vali yrd. Kekaumenos olduğu halde Yoğurtçu-beli, Kundanlı ve Akçaşar üzerinden Gelendost tarafına yürüdü.

Oradan da Kemer Boğazı’ndaki köprüyü geçerek Akkeçili-Karababa Mahallesi civarında konakladı. Ertesi gün Kırk Martyrs (Hoyran) Gölü yanı ve Kırlangıç çayı ağzındaki Mesanakta (Dipotamon) hisarını aldı.

Oradan da Bozdurmuşbeli üzerinden Akşehir tarafına gitti. Bu arada Türklerle çatışmalar oldu; sonunda Aleksios, Sultanla bir antlaşma yaparak başkente döndü.

Aleksi Komnen’in bu seferi sayesinde çok mühim tespitler yaptık:

Zompe’nin Kemer Boğazı olduğunu fark ettik, Amorion’un Uluborlu, Poimanenon ve Mesanakta’nın Hoyran Gölü’nün batı sahilinde bulundukları, Lebounion savaşının Barla önünde yapıldığı tekrar tasdik edildi. Ayrıca Bryennios’un, Zompos köprüsü Sangarios’un kaynakları yanındadır” şeklindeki şahadetinin esas alınması gerektiği anlaşıldı. Çünkü görüldüğü gibi Bryennios, 1116 yılında Zompe’deki köprüden geçmiş bulunuyordu. 

Yahudi Kalesi’nin (Hısnu’l-Yahud: Cuhud) Şuhut olduğunu, Şuhutlular söylerken ve tarihî kaynaklar bunu desteklerken, Ramsay’ın Santabaris’i Bardakçı’ya yerleştirmesinin yanlışlığı çok açıktır.

B14- Manuel’in 1175 Malagina-Garip-Pithekas yolu:

B12’de Malagina’nın Senirkent-Yassıören olduğunu gördük.

Tarihçi, İnegöl-Malagina’dan başka Malagina bilmiyor ve onun için de işin içinden çıkamıyor.

B13’de Bizans ordusunda Pitikas adında bir Peçenek bulunduğunu gördük.

Tarihî metinlere göre Pithekas yakınındaki köprü, Kemer Boğazı’ndaki köprüdür.

Kanaatimce Pithekas ve Pitikas aynı kelimedir ve Pithekas, Türkçe “bitik, yorgun, eski” gibi anlamları olan “Eski Tralleis” denilen ve Thrakesia teminde bulunan Barla’dır.

Manuel’in, Sublaion’u tahkim ettikten sonra Pithekas’a giderken Olimpos’un gür ağaçları arasında başının dönüp hastalandığı yol (Kinnamos, 2001: 35), Barla halkının “Bazar-yolu” dediği, Senirkent yoludur. Barla halkının Çam dağı dediği mevkiden geçen bu yol, 200 bin ölçekli ve 1944’de yenilenen eski bir haritanın Akşehir Paftasında görülmektedir.

B15- 1279 May.-Haz., Gıyaseddin Keyhüsrev’in Yürüdüğü Yol:

Bu yolu İbn Bîbî ve Timurlenk’in yürüdüğü yola bakarak tahmin ettim.

Gıyaseddin, Ankara, Haymana, Sivrihisar, Bardakçı, Bayat, Bolvadin, Kırkgöz köprüsü (İbni Bîbî: Sakarya’daki köprü) ve Karamıkkaracaören üzerinden Geneli-Pınarbaşı’na geldi ve Alâeddin Siyavuş’u katletti; mezarı, Köreke dağı eteğindedir.

Sultan, Yoğurtçubeli, Gelendost-At-çayırı (Hayl sahrası) ve Uluborlu ovasına geldi.

Oradan da Dinar, Işıklı, Kûfi Boğazı, Sandıklı, Afyon, Şuhut (Cuhud), Yoğurtçubeli, Kötürnek ve Şarkîkaraağaç üzerinden Konya’ya döndü. 

B16- 21 Temmuz 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra Timurlenk’in Yürüdüğü Yol:

Timurlenk, Ankara Savaşı’nın ardından Ankara’ya, oradan Haymana, Sivrihisar, Seyitgazi, Karacahisar (Eskişehir) ve Kütahya’ya geldi ve bir ay kaldı.

Oradan Domaniç, Traşlığ (Tavşanlı?), Saranyos (Sazanos, Çavdarhisar?) ve Tığırtaş (Altıntaş)’a geldi; ağırlıkları, Kütahya’dan Altıntaş’a getirildi.

Oradan Bulak (Balak), Ayasluğ (Sincanlı-Başkimse veya Baş-kilise), Sıçanlı ovası, Sandıklı sahrası, Kûfi Boğazı, Işıklı, Honaz, Denizli (Toñuzluk), Demirtaş köprüsü, Güzelhisar (Aydın), Ayasluk (Selçuk) ve İzmir’e geldi.

Dönüşte; Selçuk, Aydın, Denizli, Sultan-hisar’a geldi (Çivril yakınlarında bir yer). Mehmet Sultan, buradan itibaren Ankara taraflarından Kayseri’ye yollandı.

Timurlenk, Dinar’dan itibaren Kıral Yolu’nu takiple Uluborlu’ya geldi.

Uluborlu’da Yıldırım hastalandı ve Bozdurmuş-beli üzerinden Akşehir’e gönderildi.

Timurlenk, Kemer Boğazı ve Dadil Han üzerinden Eğirdir’e geldi; Eğirdir’den sonra da, geldiği yoldan döndü; Kemer Boğazı, Bozdurmuşbeli, Çay üzerinden Akşehir’e geldi, devamla Konya’ya uğramaksızın Sultanhanı, Karahisar (Yeşilhisar) yakınından ve Avnik (Avanos) üzerinden şarka doğru yoluna devam etti.

Sonuç:

İşbu “Yüksek Lisans Tezi"nde maalesef, yeni ve doğru bir şey yok.

Göller Bölgesi’nin tarihî coğrafyasındaki vahim hataların düzeltilmesini beklerken, Remsi ve sair tarihçilerin verdiği hatalı yollar ve şehirlerin aynen kopya edildiğini bir kez daha gördüm ve hem Sn. (…), hem de ülkem adına üzüldüm.

Sn. (…), tez konusu yolların tamamını yanlış yerleştirdiği yetmezmiş gibi, herhalde bilgiçlik taslamak için olacak, birçok tarihi isme de değinir, ama Sozopolis ve Sinnade (Şuhut-Mahmutköy) hariç tümünü de yanlış yerleştirir.

Panasion için yanlış ve Umar’dan alıntıyla Banaz der, ama onun ikizi Lakerion’un (Lesser, Laseryum), Küçük Firikya denilen Gelendost civarı olduğunu ve Lampe (Senirkent-İlegüp) ile Graos-gola (Büyük-kale) [Şarkîkaraağaç-Zengibar (Seng-i bar)] arasındaki Kharaks ve Aleksandır Kharaks’ın Kıral Yolu üzerindeki Gelendost-Kötürnek (Kotoiraikia) köyü olduğunu bilmez. 

Misalleri çoğaltmak pekâlâ mümkün, ama maksadın anlaşılması bakımından bu kadar yeterlidir.

Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki, bugüne kadar Göller Bölgesi, Batı Anadolu’nun tarihî coğrafyası ve Peçenekler hakkında, yer adı ve yol bildiren makale ve kitapların tümünde vahim hatalar vardır. 

Hassaten bu hususu, Yüksek Öğretim Kurumunun dikkatlerine arz etmek istiyorum.

İşbu tenkit, bu tezi Sn. (…)’e veren danışman ve tezi oy birliğiyle kabûl eden kuruladır.

Anlaşılmaz Pötinger tablolarını ve birtakım yabancıların yaptığı hata dolu haritaları teze yapıştırmak, hatalı metinleri kaynak göstermek ve onlardan alıntılar yapmak, bilim yöntemine ve hatta bilimin kendisine aykırıdır.

Hâlbuki yapılması gereken şey, 100-180 yıl öncesinin zor şartlarında ortaya çıkan hatalı kanaatleri bir hap gibi yutmak değil, Eğirdir ve Beyşehir göllerinin 500 yıl evvelki hallerine göre, tarihî kaynak metinleri tekrar okuyarak, aklî ve ilmî usullerle tarihî coğrafyayı yeniden ortaya koymak olmalıdır.

Yukarıda anlattıklarımızla ilgili olarak, göze hitab edebilmek için, birçok harita yaptık ve bölgedeki bütün yolları gösterdik.

Maksadımızın anlaşılabilmesi için de bunlardan birkaçını aşağıda sunduk:

Kıral Yolu (via regia) ve Genç Kuruş (Kyros)’un MÖ 401’de Yürüdüğü Yol.

Kâtip Çelebi, Haritanın üstü güney yönüdür. Beyşehir ve Kıreli gölleri ile Eğirdir Gölü’ne dikkatle bakınız!

Beyşehir Gölü seviyesi batımetrik haritaya göre 5 m düşürüldüğü ve (1116 m) olduğu zaman Beyşehir Gölü ikiye ayrılmakta ve ortaya çıkan yeni göllerin içinde hiçbir ada kalmamaktadır.

Pîrî Reis (1470?-1553): Eğirdir Gölü’ne kuzeyden karışan ırmak ve gölün şekline dikkat! Gölün bugünkü hâliyle hiçbir ilgisi yoktur.

Göl seviyesi 3 m düştüğü, seviye 913 m olduğunda göl ikiye ayrılır, 7 m düştüğünde iki göl arasında 15 bm kadar bir kara oluşur ve göl içinde hâlâ 2-3 ada kalır.

Küçük Firikya, Eğirdir ve Beyşehir Göllerinin 500 yıl önceki halleri, İbn Hordazbih ve el-İdrîsî’nin bölgedeki verdiği yollar.

Tarsus-Ammûriye (Uluborlu) arasındaki Halife Mu’tasım’ın yürüdüğü yollar ile Göller Bölgesi’ndeki diğer yollar.

İzmit Körfezi’ni Kıral Yolu (Tarikü’l-Cadde: Anayol) ve Ammûriyye ile İznik’i Ammûriyye’ye bağlayan Bizans Askerî Yolları:

1- Ammûriyye Ormanı, Garip, Bozdurmuş-beli, Hısnu’l-Feth, Hısnu’l-Yahûd, Afyonkarahisar, Seyitgâzi, Eskişehir, İnegöl, Yalova-Akköprü.

2- İznik, Eskişehir, Seyitgâzi, Bardakçı, Hüsrev Paşa Hanı, Bayat, Bolvadin, Belumin (Polemon, Hades), Kidres (Cedrea, Sidera, Gereme, Arızlı), Bozdurmuş-beli, Cevizli-dere (Vadiü’l-Cevz) Kıral Yolu ve Uluborlu (Ammûriyye).

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Ramazan Topraklı
Ramazan Topraklı

Ramazan Topraklı kimdir?

1944 Isparta Gelendos İlçesi Kötürnek doğumlu. 1968 İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi Mezunu.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
sefer uyanık 4 yıl önce
Ramazan bey zahmet edip bize cevap yazmış. Karşılığını vermez isek ayıp olur. Başta Isparta'nın yetiştirdiği ünlülerden söz etmiş. Bizim eleştirimiz Myriokephalon ile ilgili tutarı eksik görüşleri. Tarihi coğrafyayı günümüz coğrafyası ile kıyaslarken yanlış görüşler öne sürüyorsunuz. Tarihi yayınları dikkate almıyorsunuz. Yani ben dedim oldu, mantığındasınız. Kusura bakmayın ama tarihten zerre anlamıyorsunuz. Tarihin bir bilim olduğunu unutuyorsunuz. Tutturmuşsunuz bir Yenice köprüsü. Yok göl suları yükselmiş miş de köprü suyla kaplanmış mış da... Peki zamanında orada bir köprü olsa bile 1176 yılında Bizans ordusu Dinar'dan oralara kadar gelmemiş ki! Coğrafya değişse ne olacak?Tarihi gerçekler değişmemiş ki! Mendereslemek ile Menderes kaynaklarını birbirine karıştırıyorsunuz. O dediğiniz yerlerde Menderes adını alan fazla değil bir tek yer gösterin. Tarihteki Meander'in yeri bellidir. Haberimiz olmaza bir gecede toplayıp götüreceksiniz.
sefer uyanık 4 yıl önce
Kelainai (Dinar)'ı Eğirdir yakınlarına bir yerlere götürürseniz, coğrafya adına doğru birşey olmaz elbette. Yazıya eleştirinin tutar tarafı yok.
Muttalip Keskin 4 yıl önce
Dikgazete yazdıklarımı yorum gönder butonuna basmadan niye siliyon?
hüdai kesimci 4 yıl önce
Sayın site yetkilileri bu tarihi gerçekleri çarpıtan yazıları yayınlamaya bir son veriniz!
hüdai kesimci 4 yıl önce
Ramazan Topraklı üslubunuz çok kırıcı. İddia ettiklerinizin hiçbiri akla mantığa uymuyor. Sizin deyiminizle kelene aslında yazılışı olan Kelainai'nin Dinar- Afyonkarahis olduğunu bile bilmiyorsunuz. Ben o ilçedenim. Sizin dediğiniz yerlerin Dinar olduğunu bir siz biliyorsunuz!
sefer uyanık 4 yıl önce
Sayın Dikgazeye yetkilisi Ramazan Topraklı'yı eleştiren yorumlarıma niye yer vermiyorsunuz? Ben Afyon Dinar'lıyım. Bizim ilçeyi tutmuş Eğirdir yakınlarına götürmüş. Yazdıklarının hepsi inandırıcılıktan uzak. Kendini eleştiren birine "karnıyarık" demiş. Bu saygısızlığa niye arka çıkıyorsunuz?
sefer uyanık 4 yıl önce
Ramazan Topraklı'nın anlattıkları bilim temelli değil. Coğrafi yerleri tersyüz ediyor. Bu doğru değil.
sefer uyanık 4 yıl önce
Yaptığım yorumları gönderemeden siliniyor! Yukardaki sözde eleştiri yazısının bilimsel yönden hiç bir geçerliliği yoktur. W. M. Ramsay'a Remzi deniyor. Tarih bir bilimdir. Coğrafi yerler farklı yerlerde gösterilmeye çalışılıyor. Tarihi yayınlardan yararlanma sıfır. Dinar, Alaşehir, Honaz gibi yerler kendi istediği yerlerde gösterilmeye çalışıyor. Yani tutar yanı yok. Zaten kimse bu eleştirilere sıcak bakmıyor. Niketas Khoniates'e Ramazan bey iyi okusun.
sefer uyanık 4 yıl önce
Yukarıdaki yazının bilimsellikle ilgisi yok.
Ramazan Topraklı 4 yıl önce
Beni tenkid arkadaşlara yine de teşekkür ederim. Yöntem yanlış diyenlere maalesef katılamam. Biz neredeyse 12 yıldır bir şeyler yazıyoruz. 12 yıldır neredeydiniz. Yapılan çoğu tezin nasıl olduğunu biliyorum ve ülkem adına üzülüyorum. Bir gün rahmetli bir hocam, Yalvaç Meydan Muharebesi ve Kaşıkçıbeli Zaferi adlı kitabımı takdim ettiğimde, “doktorayı hak ettin” demişti. Ver o zaman hocam deyince, yabancı dilin nasıl dedi. Yabancı dili boş ver, Türkçem bile iyi değil dedim. Arkadaşlar, Türkçemi tenkid ediyor galiba, haklı olabilirler.
Bahadır Kocaman 4 yıl önce
Gelendost Tarihi , Hüseyin Şekeroğlu senin ruhundan özür diliyorum yerin boş kalmamış yine aynı topraklardan çıkmış başka bir tarih uzmanı sana rahmet okutacak derecede tarihin en büyük keşiflerine imza atmış bulunuyor rahat uyu . mesela Denizli -Laodikya'yı Eğridir'e getirdin mi veya Menderes'ide yukardan Eğridir Gölüne akıttın mı al sana koca bir cilt tutan bir tarih.Tabi Konya Ladik'iaşağıya indir din mi bu iş tamam .Bir de bu gün hala Teke Yöresin de büyük çaylara MENDERES ÇAY DENİLDİĞİNİ BİLGİNE EKLEMEZSEN BUİŞ TAMAMDIR .Elbette jüri deki Osmanlı Arşivinin müstesna uzmanı Behzat Karaca ,Ortaçağ Türk tarihinin yüz akı alimlerinden biri olan E.Göksu , Yazıcıoğlu'nun muhteşem eserini hakikaten eşsiz bir çalışmaya ilim hayatımıza kazandıran Türklerin büyük minnet duyması gereken Abdullah Bakır yukarda ki yazını yazan Sayın Topraklı kadar konuyu bilmeleri mümkün değildir.Bir de tez yazarına sitemim var oğlum Ramazan abini hiç mi okumadın? Biricik Dip notu vermedin Ayıp Valla
Herodot 4 yıl önce
Bahsi geçen yazı bir tezdir. Tezler de her ne kadar bilme ve akademiye uygun olursa da bir iddiadırlar. Ramazan Topraklı Beyin söz ettiği yollarda birer iddiadır, kanıtlanmamışlardır. Bu yolların birer kanunmuş diğerlerine de yanlışmış gibi yaklaşmak hatalı ve bilime, akademiye aykırıdır. İşte tam da bu sebepten ötürü inşaatları, yolları nasıl tarihçilere değil de mühendislere yaptırılıyorsa tarih de mühendislere değil tarihçilere yazdırılmalıdır.
camininmahzunbülbülü 4 yıl önce
Gerçek dışı iddialarınız ve burada da görüldüğü gibi uygun olmayan yöntemleriniz nedeniyle bireysel arkadaşlığınız olan akademisyenler dışında akademik camia sizin yazdıklarınıza itibar etmiyor Ramazan Bey Bu kadar saldırgan olmanızın sebebi bu olsa gerek Tezi yazan gencimizi ve jürideki hoca arkadaşları tebrik ederim. Ramazan Beyin bu kadar üst perdeden sesi çıktığına göre tez doğru yolda hedefini bulmuş demektir. Sözde tenkiti -karalamayı- nazarı dikkate almayıp meyve veren ağaca gelen taş olarak değerlendirin, yolunuza bakın Bazılarının sabahtan akşama kadar işi Miryokefalon olabilir ama bizlerin İbn Heysemin çizdiği yolda ilim ışığında çalışması ve değerli vakitlerini enerjilerini boş işlerle harcamaması gerekiyor. Varsın birileri murdar desin çalışmanıza bakın, size öğüdüm altın yere düşmeyle pul olmaz...
İbrahim Karaer 4 yıl önce
Göller bölgesindeki yolların Kemer Boğazına çıkmış olmasının yadırganacak bir tarafı yoktur. Sen bilmezsin, ben bilirim mantığı bilim adamına yakışmaz. Önemli olan Ramazan Topraklı'nın yazdıklarıdır. Uslup tartışılabilir. Esas olan yazının içeriğidir. Tartışmadan doğruyu bulamayız. Göller bölgesindeki yollar hakkında bilgi sahibi olanlar, Ramazan Topraklı' nın yaptığı gibi toplumu aydınlatmalıdır. .
sefer uyanık
sefer uyanık 4 yıl önce
İbrahim Karaer, Menderes kaynakları, Dinar, Laodikeia Ramazan beyin dediği yerde mi?
Ramazan Topraklı 4 yıl önce
Ayrıca, ilim adamlarının, bizim gibi yeni ve farklı şeyler iddia edenlere tahammül etmesi gerekir. Yeni bir ses, yeni bir nefes her zaman iyidir, değilse yazacak şey bulamayız. Saygılarımla
Ramazan Topraklı 4 yıl önce
Bizi eleştiren herkese teşekkür ederim. “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar” derler. Ben yolları vermeye çalıştım. Yanlışım varsa söylersiniz. Aslında tezde tenkid edilecek çok yer var ama ben onlara hiç girmedim. Benim iddiamı kabul etmiyorlar diye bir şey yok. İddiamı görmezden geleceklerine hatamı söylerlerse biz onlara teşekkür ederiz. Eskiden bütün yollar Roma’ya çıkardı, şimdi Kemer Boğazı’na çıkıyor eleştirisine teşekkür ederim. Bu doğru bir tespittir. Bizans Askerî Yolu, Kemer Boğazı’nın 6 bin metre garbında Kıral Yolu’na (via regia) çıkar.
horse whispers 4 yıl önce
Her şeyin bir yolu ve yöntemi vardır. Akademik etiğe aykırı bir şekilde hareket ediyorsunuz. İnsanların sizin düşüncelerinize katılmıyor olması size etik dışı davranıp insanları hedef gösterme yetkisi vermez. Sözde tenkitinizdeki gayr-i etik yönteminizi bir kenara koysak bile yazım tarzınız ve üslubunuz bu işler için hiç de hoş değil.
banker biloo 4 yıl önce
Şimdiye kadar yazılanlar yanlış bi sizin yazdıklarınız doğru brova
Yenice sivrisi 4 yıl önce
Eskiden bütün yollar Roma'ya çıkar zannediyorduk, oysaki Kemer Boğazına çıkıyormuş.
Ramazan Topraklı 4 yıl önce
Çok doğru dersiniz. Eskiden bütün yollar Roma’ya çıkardı, daha sonra yaklaşık 1300 yıl İstanbul’a çıktı. Şimdi de bir kısım milletlerin yolu Moskova’ya, bir kısmının yolu da Vaşinton’a çıkıyor artık. Yarın ne olacağı belli olmaz. Hayat değişken ve süreklidir. Yarın yollar Pekin’e, öbür gün Delhiye çıkmaya başlarsa şaşmayalım. Elbette bu kadar çok yollar üzerinde yaşanan hikâyeler bitmez. Ömür biter, yol bitmez be Karnıyarık!!!
sefer uyanık
sefer uyanık 4 yıl önce
Bu dedikleriniz konuyla ne ilgisi var Ramazan bey? Sizin Mirkefalon Zaferi'nin gerçekleştiği yerle ilgili ileri sürdüğünüz iddiaların tutar yanı yok. O halde tartışılacak ne var? Siz ki Menderes nehrinin yerini en olmadık yerde gösteriyorsunuz. Alaşehir, Khonai, Tzibritze, Laodikeia ve başka yerler. Size her gittiğiniz yerde kaynak göster dendiği halde. Lütfen tarihin birinci kuralını unutmayınız!
karnıkarık 4 yıl önce
yolların hikayesi bitmez Ramazan Bey