Bıldırcın yerine gökten ‘Amerikan Ördeği’ düşerse…

Emrah Bekçi
Emrah Bekçi
Bıldırcın yerine gökten ‘Amerikan Ördeği’ düşerse…
15-01-2025

Bıldırcın yerine gökten “Amerikan Ördeği” düşerse…

Her zaman ciddi konular ve ülke geleceğine kafa yorulan makaleler kaleme alıyorum. 2024 senesi içerisinde dünyada yaşanan birçok kaotik ortam ve kişilerin yaşamış oldukları “anomi” her coğrafyada değişik insanları ve ekonomik durumlarını etkiledi…

Moral ve psikolojik alanda günümüz zaman kuşağında yaşayan insanların “bovis enerjisi” (yaşam enerjisi) düşmeye başladı. Kısacası günümüzde, huzur ve mutluluğu, gülmeyi; Sinoplu Diyojen gibi gündüz vakti elimizde fener, sokak sokak dolaşarak aramaya başladık.

2025 senesinde, tüm bu olumsuz hadiseleri geride bırakarak, tebessüm edeceğimiz bir yaşanmışlığı sizlere aktarmak ve bu sene içerisinde ilk makalemi gülümseyerek kaleme alıyorum.

Siz okuyucularım da aileniz ve sevdiklerinizle daim tebessüm ve huzur içinde kalırsınız.

Efendim konumuz, bir insanın başına neler gelebileceği üzerine. Yaşam dediğimiz yürüyüşümüzde çok şeyle karşılaşırız. Ama, bir insanın başına fiziksel olarak isabet edecek olan nadir hadiseler vardır…

Bunlardan bir tanesi, gökten başınıza isabet edecek olan 3-4 kg ağırlığında bir ‘Amerikan Ördeği’dir…

Yanlış okumadınız…

Sosyal medyada aktif olduğum alan “X” platformu. Bazen dostlarla sesli sohbet ortamında oluyoruz. Bu, bizlere seviyeli münazara, fikir alışverişi ile gündemi takip etme olanağı veriyor. Yine böyle Sayın Rıfat Çetinbaş’ın yönetimindeki sohbet ortamında; aslen Van’lı olan Yakup Özgel Beyefendinin başından geçen bir olayı anlatması; “yok bu kadar da olmaz…” dedirttirecek ve bu makalenin oluşmasına da neden oldu.

Olayımız şöyle cereyan ediyor:

Yakup Özgel Beyefendi, kendi işinde gücünde hafif kırık Doğu Anadolu aksanı ile konuşan genç bir kardeşimiz. İş yerinde bir gün dalgın dalgın etrafı süzüp, kurduğu hayalleri zihninden geçirirken, birden bakışları havaya doğru takılıyor. Gökyüzünde alacalı ve karartılı bir gölge beliriyor. Daha sonrasında ise olanlar oluyor.

Yakup Bey’in başına birden 3-4 kg ağırlığında bir kuş düşüyor. Tabii, düşen kuşun etkisi ile kendisi bir tarafa kuş bir taraf. Kısa bir süre düşen kuş ve Yakup bey olanlara anlam veremeden birbirlerine şaşkınca bakıp, ne oluyor, ne gidiyor, bu nedir diye sorgulamaya başlıyorlar.

Aradan geçen kısa vakitten sonra kendine gelen Yakup Bey, gökten başına düşenin büyük bir kuş olduğunun farkına varıyor. Ama gariplik şu ki; bu kuş, ne bir kaz ne de Anadolu’da gördüğü başka bir kuşa benziyor. Garip bir kuş…

Tabii bu arada neler oluyor neler gidiyor diye dostları geçmiş olsun diye yanına geliyorlar. Sonradan akıl edip, kuşun fotoğrafını çekip internette tarama yapıyorlar. Yaşanan olayın şaşkınlığına bir şaşkınlık daha ekleniyor. Kuşun cinsi bir “Amerikan Ördeği” olarak çıkıyor. Yakup Bey, düşünmeye başlıyor. “-Yahu Amerika neresi; Türkiye neresi. Bunun burada ne işi var? Haydi geldi diyelim benim başıma neden düştü?” gibi birçok soruyu aklından geçiriyor.

Yakup Bey’in başına gökten düşen Amerikan Ördeği bir anda yakın çevrede ve sosyal medyada duyuluyor. Ördeğin ziyaretçileri ve hayvan severler gelip gitmeye başlıyor. Kısacası ördek ünlü oluyor. Tabii Yakup Özgel de…

Belli bir süreden sonra, ördeğe iyi bakan Yakup Bey, Amerikan Ördeğinden hangi yemekler yapıldığını araştırıyor… Damak lezzetine de uygun bir tarif bulup, başına gökten düşen Amerikan Ördeğini afiyetle pişirip yiyor.

Aradan geçen bir sene sonunda yine bir gün, yine işyerinde çalışmakta olan Yakup Bey, biraz nefes almak için dışarıya çıkıyor. Şöyle bir havaya bakayım derken gökten bir karartı beliriyor. Bu sefer bir hamle yapıyor; ayaklarının dibine 2-3 kg ağırlığında bir Amerikan Ördeği düşüyor.

Bu yazdıklarım belki sizlere “yok yaa…” dedirtebilir. Ama yazdıklarım bir gerçek!

Yere düşen ve sersemleyen ördeği alan Yakup Bey, derin tefekküre dalıp, neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Gökten düşen ikinci Amerikan Ördeğini bir arkadaşının kızına hediye ediyor. (Sanırım ilk yediği ördeğin tadını sevmedi)

Yakup Özgel’in başına sadece bunlar gelmiyor tabii… Birçok hadise geliyor. Ama bu hadiseler, normal bir insanın başına gelecek olan hadiseler değil. Hem ilginç ve imkansız hem de çok tebessüm ettirici şekilde…

Sevgili Yakup Özgel’e buradan selâm ediyorum! 2025 senesinin ilk makalesi tebessümle olsun istedim. Hani derler ya; nasıl başlarsa öyle gidermiş diye. Tebessüm bize gelsin, ördekler Yakup Bey’e.

2025 senesi, ülkemize ve tüm tebessüm edenlere daim huzur, sağlık, mutluluk getirsin.

Saygılarımla

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

 

 

Emrah Bekçi
Emrah Bekçi

Emrah Bekçi kimdir?

Araştırmacı - Yazar - Yönetmen Emrah Bekçi, 1974 Giresun Bulancak doğumlu. Eğitimini Ankara’da tamamladı. 2009 senesinde “Balkanlarda Türk İşaretleri” Belgeselini Bulgaristan Deliorman Bölgesinde çekti. 

Rusya Federasyonuna bağlı Murmansk Eyaleti, Revda Bölgesi, Lovezero kasabasında “Sami-Komi” klanlarıyla yaşayarak kültürel saha araştırmaları yaptı.

Emrah BEKÇİ, Rusya Federasyonuna bağlı Ural Dağlarında koruma altına alınan “Mansi Türkleri” hakkında kültürel bilgiler topladı. Aynı sahada, Aleksandrovsk, Solikamsk, Berezniki, şehirlerinde kültürel saha çalışmaları ve araştırmaları yaptı.

2012 senesi sonuna kadar Orta-Asya ve Azerbaycan Zaktala Vilayetinde, Şeyh Şamil ve Dede Korkud üzerine veriler topladı. 

Yazar Çoban Ateşi televizyon programı, Seyyid Burhaned’din Hazretleri, Balkanlarda Türk İşaretleri, Anadolu’nun Ruhu Yörükler Belgesellerini sundu ve yönetti.

2016-2017 Senesinde; “TR 72 Bölgesi Turizm Değerlerinin Step To City Projesine Entegrasyonu” Projesi Kapsamında; 25 Dakika, 9 Dakika, 3’er dakikalık 81 Bölümlük kısa metraj, İngilizce, Rusça, Japonca, Türkçe belgesellerin yönetmenliğini yaptı. 

Yapmış olduğu çalışmalar ile ilgili, Bulgaristan ve Rusya Federasyonu Yüksek Eğitim kurumları ile ülkemizde birçok üniversite ve STK’larda, Türk-İslam Tarihi ve Kültürü ile ilgili kürsü aldı, konuşmalar yaptı.

7 Haziran 2018 Tarihine Kadar; 129 Lise ve dengi okulda konferanslar verdi.

Yazar-Yönetmen Emrah BEKÇİ’nin;

Sevelim Sevilelim Yunus Emre”, “Gel Nasılsan Öyle Gel Mevlana”, “Bir Can Var Canında O Canı Ara Seyyid Burhaned’din Hazretleri”, “Ermeni Yalanları Çığlık”, isimli 4 adet basılı kitabı bulunmaktadır. 

Yazarın ayrıca; Anılarda Son Ermeni, Sızı, Uzaktaki Emanet isimli Uzun Metraj Film Senaryosu; İstiklal Marşı, Seyyid Burhaneddin, Aşk ve Şifa Gevher Nesibe isimli tiyatro senaryosu (Bunlardan Aşk ve Şifa Devlet Konservatuvarı Tarafından Sahnelendi) bulunmaktadır.

Yazarın: Anılarda Son Ermeni, Muhbir Mehmet, Kartallar Kafese Sığmaz, Keşke O Deli Ben Olsaydım, Torosların Cinleri, Hanan Bey, Sana Selamım Var, Uyanış ve iki cilt belde soy ansiklopedisi editörlüğü ile Amerika Birleşik Devletlerde İngilizce basılı “THE LAST ARMANİAN” isimli kitapların editörlüğü bulunmaktadır.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?