Biden’ın ‘Yeniden Küreselleşme’ çağrısına ‘Evet’ demiyoruz!

Mehmet Yıldırım
Mehmet Yıldırım
Biden’ın ‘Yeniden Küreselleşme’ çağrısına ‘Evet’ demiyoruz!
29-03-2022

Rusya/ Ukrayna Savaşı devam ederken; Dünya yeni bir arayış içerisinde mi?

Küresel Çatırdamalar başladı. BM, NATO vb. Uluslararası Örgütler henüz savaşı durduramadı.

Küresel Oligarşi, bu savaşın devamından mı yana?

Küreselleşme nedir?

Küreselleşme milletlerin yararına mıdır?

Avrupa kıtasında yakın akraba iki devlet savaşıyor. Savaşın arka planında ne var, bilmiyoruz. Sadece medyadan önümüze getirilen görüntüleri seyrediyoruz. 

Elbette katledilen, göçe zorlanan insanlar, yıkılan şehirler var.

Küreselleşmeyimilletlerin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan birbirine yaklaşması, uluslararası bütünleşme süreci” olarak tanımlayabiliriz.

Günümüzde teknoloji ve bilgi transferi/ iletişiminin artması, küreselleşmeyi hızlandırdı.

Küreselleşme, dinamik ve değişken bir süreci ifade ediyor. 

Küreselleşmenin toplumların pozitif yönde ilerlemesine katkı sağladığı doğrudur.

Küreselleşme, aynı şekilde toplumlar için birçok tehdidi içerisinde barındırıyor.

Küreselleşme, aktörler eli ile dünya üzerinde toplumlara değişik zaman ve ölçekte “paket program” olarak veriliyor. 

“Küreselleşmenin aktörleri kim” derseniz; Emperyal Devletler, Uluslararası Örgütler, Çok Uluslu Şirketler, Ulus Üstü/ Hükümet Dışı Sivil Toplum Kuruluşları, Medya Kartelleri ve Araştırma/ Düşünce (think- tank) Kuruluşları başlıca aktörler arasında yer alıyor.

Toplumlar, ülkelerinin demografik yapısı, eğitim seviyesi, ekonomik ve siyasi sistemlerinin yapısına göre bu programları kullanıyor.

Küreselleşme ile birlikte toplumlara “tüketmenin üstünlüğü” lanse ediliyor.

Bilgi Çağı” olarak tanımlanan yaşadığımız zaman diliminde “global kültür öğeleri ve batı tipi yaşam tarzı” en ideali olarak sunuluyor.

Yerel kültür ve milletleri oluşturan değerler örseleniyor; insanlar yozlaşma metaforuna kapılıyor.

Küreselleşme ile birlikte batı tarzı, liberal demokrasi, siyasi sistem olarak ulus devletlere uyma zorunluluğu getiriliyor. 

Küreselleşme; Sanayi Devriminden sonraki en büyük değişim oldu ve uluslararası sistemde yerleşik kuralları yeniden yazdırdı.

Küreselleşme ile dünya üzerinde ekonomik ve siyasi entegrasyon arttı. Haliyle milletlerin gelir/ refah seviyesi de artmış oldu.

Milletlerin gelir seviyesinin artmış olması, Küresel Güçlerin işini kolaylaştırıyor.

Küreselleşme aynı zamanda Uluslararası Sistemi tanımlamak için de kullanılıyor.

Küresel Sistemde devletler çok rahatlıkla ekonomik/ siyasi yapısı ve bulunduğu coğrafyaya göre sınıflandırılıyor.

Küresel Güce uzak olanlar sistemden soyutlanıyor. 

Zayıf devletlerin hem hammaddesi sömürülüyor hem de elindeki sermaye hızla alınıyor.

Sermayesi tüketilen ulus devletler krize sokuluyor. Tedavi olarak Küresel Hegemonik Güçlerin insafına terkediliyor.

Gücün ve servetin orantısız bir şekilde tek devlette yoğunlaşması; o devleti oluşturan unsurların da bu güç üzerinden dünya üzerinde söz sahibi olması durumuna HEGEMONYA adı veriliyor.

HEGEMONİK GÜÇ; dünya üzerinde Hegemonik İstikrar oluşturma arzusundadır.

Hegemon; açık bir küresel ekonomi kurmak ve yönetmek için hammaddeye ihtiyaç duyuyor.

Küresel Hegemonik Güç, endüstri, teknolojik gelişme ve sahip olduğu para havuzu ile rekabetçidir; kendisine karşı en hafif tepkiyi susturmaya çalışır.

Uluslararası Sistemde Hegemon/ Küresel Güç kim? 

Devlet olarak Amerika (ABD) Küresel bir Hegemon Güçtür. Sahip olduğu gücü, Amerika’yı oluşturan siyasi, ekonomik ve kültürel aktörler ile paylaşır.  

Amerikan yönetimindeki siyasi partiler değişmek ile birlikte; Amerika’nın dünya üzerine hükmetmek arzusu hiçbir zaman değişmedi. Fakat son zamanlarda “Hegemonik İstikrarı” sağlama kapasitesi çözülüyor. Halen Amerika eski günlerini özlüyor.

Amerika Başkanı Biden; “Gücünü geliştirme, nüfuzunu dışarıya yayma ve baskıyı haklı gösterme arayışındaki otokrat yönetimlerin küresel özgürlüğü tehdit ettiği…” sözü ile yeni ve adil güç odaklarına ayar çekmeye çalışıyor.

Avrupa temasları öncesi iş insanları ile buluşan ABD Başkanı Joe Biden'ın açıklamaları dikkat çekti. 

Biden; Yeni bir dünya düzeni olacak, biz buna önderlik etmeliyiz. Bunu yaparken özgür dünyanın geri kalanını da birleştirmemiz gerekiyor'' dedi.

Amerika neden yüksek perdeden buyruklarını arz ediyor.

Bu ifadeler, salt Biden’ın sözü değil. 

Amerika’yı oluşturan Hegemonik Güç Aktörlerinin ortak iradesi ile tasarlanan yeni dış politika argümanının duyurusu yapıldı.

Biden sadece sözcülüğünü yapıyor.

Jeostratejik çıkarlar çerçevesinde, ortak siyasi değerler temelinde Bölgesel Bloklar, Uluslararası İttifaklar kurulurken bu durumdan Amerika aşırı derece rahatsızlık duyuyor.

Bloklaşmayı/ bütünleşmeyi engellemeye çalışan ABD, tekrar Küresel Güç olarak söz sahibi olmak istiyor.

Ama Oyunun Kuralları çoktan değişti.

Amerika yani Hegemon Güç; kendi sisteminin içerisinden uyarı aldı.

Sistem Hata veriyor.

Bu noktada farklı demokratik yapıya sahip de olsa Çin ile uzlaşma/ dayanışmak istiyor. 

Sürdürülebilirlik ilkesini gözeterek; “Yeniden Küresellleşme” adı altında Uluslararası Sistemde çarkı çevirmek için adım atıyor.

 Dünya üzerinde Türkiye, Afrika, Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında aktörler, kendi güçlerini işlevsel olarak bütünleştirme eğiliminde.

Hegemonik Güç, Uluslararası norm ve kurallara uymazken daha küçük devletler bu kurallara hem uyuyor hem de iyileşmesi için mücadele ediyor.

Küresel Yönetişim için müzakere kapısı devamlı açık tutuluyor. 

Uluslar, kendi aralarındaki rekabetçi çekişmeyi bırakmak zorundalar.

Küresel OligarklarınYağmacı saldırılarına karşı ekonomik kazanımlarını kendi çıkarları doğrultusunda korumak zorundalar. 

Gelişmiş insan sermayesi, barış yoluyla istikrarın talep edilmesi; devletlerin söz sahibi olmalarının önünü açacaktır.

Uluslararası işbirliğinde küreselleşmenin hedef seçtiği adalet, ahlak, dil, vicdan, hukuk, yaşam hakkı, düşünce özgürlüğü, dini yaşam, fırsat eşitliği ve siyasi katılım gibi insani değerler ortak bir anlayışla yeniden tasarlanmalıdır.

Küresel Güç odaklarının baskıcı, faşizan ve şövenist eylemlerine karşı proje ve programlar dünya ile paylaşılmalı, iş birliği yapılmalı, yeryüzünün her yönden imarı ve ıslahı sağlanmalıdır.

Türkiye; jeopolitik konumu itibari ile küreselleşmenin tam merkezinde yer almaktadır. 

Küreselleşmenin olumlu etkilerinden en yüksek faydayı sağlayıp olumsuz etkilerine “dur” diyebilmeliyiz.

Türkiye; tarihi birikimi, sosyal yapısı, insani değerlere sahip çıkması, genç/ dinamik nüfus yapısı, çok kültürlü yaşama tecrübesi ile Küresel Sahada örnek olarak gösterilebilecek yegane ülkedir.

Yeniden Küreselleşme” çağrısının tılsımına kapılmadan; hep beraber dik durarakOYUN KURUCU” olduğumuzu bir daha göstermeliyiz.

Bütün insanlığa ulaşma arzusu ile dünya üzerinde yaşayan dostça yaşayanlara!..

Selam size!

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

Mehmet Yıldırım
Mehmet Yıldırım

Uluslararası İlişkiler Uzmanı & Ziraat Mühendisi, AFAD Gönüllüsü, Aşçı

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?