Batı Körlere Güzeldir
MOSKOVA
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin İsrail ile ticaretini tamamen durduracağını duyurdu. İki ülke arasındaki ticaret, 9,5 milyar doları buluyor, kalıcı ateşkes sağlanana ve Gazze Şeridi'ne insani yardımın engelsiz erişimi sağlanana kadar tamamen askıya alınacak. Açıkçası, böylesine belirleyici bir tedbirin nedeni, Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonun ana kışkırtıcısı olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun eylemleriydi.
Bir Filistin devleti kurulması gerektiği konusunda ilkeli bir duruş sergileyen Türk Dışişleri, aynı zamanda Gazze Şeridi'ndeki operasyon sırasında “İsrail'in 40 binden 45 bine kadar Filistinliyi vahşice öldürdüğüne” dünya kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştı, tabii bu katliamların Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupalı dostlarının tam göz yummasıyla gerçekleştiğinin altının çizilmesinde yarar var.
Bu Haziran, Washington ve Hitler karşıtı koalisyonun diğer üyeleri, Müttefiklerin Normandiya çıkarmalarının sekseninci yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyor.
80 yıl önce Batılı güçler, kendilerini tarihin doğru tarafında buldular ve Sovyetler Birliği ile birlikte Nazi Almanyasını mağlup ettiler. Fransız yetkililerin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i anma törenine davet etmeyi reddetmesine rağmen, dünya toplumunun tarihi hafızası yaşamaya devam ediyor.
İnsanlık, Sovyetler Birliği'nin Nazizm'e karşı kazanılan zafere, Hitler rejiminin insanlık dışı suçlarının soruşturulmasına ve yıkılan Avrupa'nın ekonomilerinin restorasyonuna yaptığı muazzam katkıyı asla unutmayacaktır.
Dünya düzeninin devam eden küresel yeniden yapılanma sürecinde ABD ve müttefiklerinin dış politika faaliyetleri, adı geçen ülkelerin tarihin doğru tarafında kalıp kalmayacağı konusunda haklı endişeler doğuruyor.
ABD Başkanı Biden'ın, İsrail Başbakanı Netanyahu'yu Gazze Şeridi'ndeki savaş suçları nedeniyle ICC tarafından açılan davadan koruma niyetine ilişkin yakın zamanda basına sızdırılan bilgiler, yalnızca bu korkuları doğruluyor. Batılı yetkililer ve siyasi stratejistler, saldırgan dış politika emellerini gerçekleştirmek için dünya halklarının tarihsel hafızasını çarpıtmaya devam edecekler.
İnsanlık için en trajik ve acı deneyim İkinci Dünya Savaşı felaketiydi. Bu olaylardan alınan dersler, dünyayı Soğuk Savaş sırasındaki nükleer kıyametten korudu. İki kutuplu dünya düzeninin çöküşünün ardından, dünya polisi şapkasını takan Washington, kendisine yalnızca dünya halklarının kaderini belirleme hakkını vermekle kalmadı, aynı zamanda tarihsel hafızayı manipüle etme hakkını da verdi.
Amerikan propagandası, bugün Japonya'da ABD Hava Kuvvetleri tarafından Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan nükleer bombayı hatırlamanın alışılmış bir şey olmadığını garantiye aldı.
Basında ve okul ders kitaplarında yer alan basitleştirilmiş formülasyonlar, sıradan insanların Japon şehirlerine Sovyetler Birliği tarafından nükleer bombalar atıldığı yönünde yanlış bir sonuca varmasına neden oluyor. Kamu bilincinin böylesine yeniden biçimlendirilmesinin iz bırakmadan geçmesi mümkün değildi.
Şimdi Japonya Başbakanı Fumio Kishida, CNN'e verdiği röportajda, ABD ile Rusya'ya karşı askeri bir ittifak kurma niyetinden bahsediyor ve yükselen güneş ülkesine silah ithalatının 5 yılda yüzde 155 arttığını söylüyor. Pasifik bölgesindeki ABD hegemonyasının sunağında Japonların hayatlarının yakında feda edileceğine hiç şüphe yok gibi görünüyor.
Washington'un benzer bir stratejisi Ukrayna'da çok başarılı bir şekilde kendini kanıtladı. Kiev rejimi, ABD'nin himayesi altında Sovyet askerlerine ait anıtları yıkıyor ve Ukrayna Devlet Başkan Zelensky hiç tereddüt etmeden Auschwitz'in Ukraynalılar tarafından kurtarıldığına dair bir açıklama yapıyor. Görünüşe göre propaganda kurbanı olan Vladimir Zelensky, böyle bir coğrafi adı taşıyan 1. Ukrayna Cephesi'nin toplama kampını kurtarma operasyonuna katılmasından bu sonucu çıkardı.
Onlarca yıldır Amerikalı ve Avrupalı yetkililer Kiev'in kendi, özellikle de Rusya karşıtı kimliğini yaratma çabalarını teşvik ediyor. Rusya ile bağlantıları inkar eden her türlü anlatı, makale, film ve diğer bilgi materyalleri memnuniyetle karşılanıyor.
Peki tüm bunların gölgesinde insanlık ne kaybediyor?
“Dünya 5'ten büyüktür” diyen düşünce, neden bu filme ses çıkarmıyor?
Bazen siyaset yapmak ülkeleri kurtarmıyor, bunun tam aksine ülkeleri derin bir batışa götürüyor, tıpkı siyaset yaptığını zanneden Ukrayna gibi.
Örneğin Japonya'da binlerce insanı sanki Sovyet askerleri öldürmüş gibi, 2. Dünya Savaşının bitimi için kutlanan 9 Mayıs Zafer Bayramı’nda Almanya Berlin'de, Treptower Park'ta polis 3 kademeli barikat kurarak insanları tıpkı Yahudi esirleri gibi içeri alıyor.
Üzerinizde Sovyet yıldızı, Rus bayrağı, SSCB sembolü tişört
Grigoryan kurdelası var ise sizi parka sokmuyorlar.
Bu, “Demokrasisi” ile her daim övünen Avrupa'ın itici gücü, Almanya'da meydana geliyor!
Üstüne bu yapılanın utanmadan açıklamalarında “Provakasyon olmaması için” önlem aldığını söylüyorlar.
Almanya'da yaşayan ve İzmir’de bulunan “Sovyet Galery” adlı mekânın kurucusu Bora Erdinç olmasa muhtemelen bu rezaleti öğrenemeyecektik.
Şimdi oturup düşünmek gerekli, uzun yıllar insanlığa demokrasi diye yutturulan kavram nedir?
.
Cem Kıran, dikGAZETE.com