Bahar ölür…

Ali Mevlüt Kaya
Ali Mevlüt Kaya
Bahar ölür…
31-03-2018

Gazeteler, Muğla’nın Datça İlçesi’nde badem çağlalarının toplanmaya başlamasını, baharın habercisi olarak verdi…

Datça’da bademler toplanır, Yozgat’ta henüz çiçek değildir ve ‘mavi gökyüzü’ kurşun rengindedir…

“Dudağında yarım bir sevdanın hüznü”, Bahtiyar ölür!..

“Zeytin ağaçları söğüt gölgesi, Bende çıkar güneş aydınlığına” diyen Sezai doğar Diyarbakır’da 1933 ve Geyve’de Mona Roza, İstanbul’da 'Muhacir Kızı' Muazzez, banka reklamında ölür 2013!..

Şehzadebaşı’nda bir mahalle ve ‘Huzur’da Mümtaz yaşar; Ahmet Hamdi beş parasız ölür!..

Şehzade Mehmet Manisa’da çiçekten…

Mustafa, Ereğli’de padişah otağında boğdurulur…

Annesi Mahidevran, ondan sonra yaşasa da, her gün ölür!..

Ve Sinan mabet yapar… Süleymaniye’de; Süleyman ölür!..

Süleymaniye kalır; “Giçdi bu demde cihandan pir-i mimaran Sinan” ölür!..

Elazığ Buğday Pazarı’nda Dersimli Seyit Rıza… Diyarbakır’da Şeyh Said; Ali Saib’e; “Seninle mahşer günü mahkeme olacağız!.. Boynuzsuz keçinin ahını, boynuzludan alırlar…” diyerek, koyar postasını, pervasız gider darağacına… Arkadaşları da ölür!..

Hart’ta Şeyh Eşref topa tutulur ve kale düşer… Gelini de ölür!..

‘Frenk Mukallitliği ve Şapka’ zamanı geçmiş uydurma bir bahanedir… Atıf Hoca’nın celladı ipi çeker!.. Kızı Melahat ölür!..

Zamanında yaşayanlarca; “Raşid halifeler ve Ömer Bin Abdülaziz hariç, Nureddin’den daha temiz hayat yaşayan, ondan daha ahlâklı hayat süren adaletli bir sultana rastlamadım” denilen; Kudüs ve Kostantiniyye’nin fethi için yanıp tutuşan “Melik-ül-adil” Nureddin Mahmud Zengi ölür!..

Söğüt’te imparatorluk doğar; Doğu Roma’nın başkenti Kostantiniyye İstanbul olur…

Çağ açıp çağ kapayan Fatih, Gebze Hünkâr Çayırı’nda ölür ve çocuklarının taht kavgasından sarayda cesedi kokar; defnedilene kadar 18 defa daha ölür!..

Balıklı Göl’e bakar mancınıklar… İbrahim atılır ateşe, Ayn Zeliha’nın yaşı, göl olur… Sivrisinekten Nemrut ölür!..

Bir çocuk düşer ana rahmine; Çeçenya’da Cevher Dudayev ölür!..

Karl Marks, ‘Sterlin’sizdir… Çocukları yoksulluktan ölür; ikisi intihardan!.. Das Kapital’ın telifi, yazarken içtiği tütüne yetmez… Jenny von Westphalen ölür!..

Gorbaçov gelir, komünizm çöker!.. Mihail gider, Gorbaçov kalır ve komünizm ölür!..

“Muhallebicinin Oğlu”nda Suat, yaşarken ölür!..

“Son Ders”te, Ferhan; Saffet Ercan olur ve Hakan Aymaz ölür!..

Hasan El Benna ölür… İhvanü’l-Müslimin zindana gider ve Seyyid Kutup asılır!..

Kavalalı ülkesinin diktatörü düşer…

‘Arap Baharı’ olur… Binler ölür!..

‘Amerika’nın 44. başkanı siyah olacak… Onun gelmesinden kısa süre sonra ülke büyük ekonomik krize girecek’ diyen kahin Baba Vanga; Obama’yı görmeden ölür!..

‘Dersim’in Kayıp Kızları’ bulunur; sürgün ince bir hastalıktır; Ahmet Kaya ölür!.. Muhiddin Arabi, Malatya’yı terk eder…

Şam’da Sultan Selim Camii’inde mezar kazılır…

Sultan Vahdettin, San Remo sürgününde icralık ölür!..

Yıldırım Beyazıt, Ulu Cami’nin temellerini attırır; Çubuk’tan sonra kim bilir; belki yüzüğündeki zehirden belki de kahrından ölür!..

“İsrafil surudur hücum borusu

Şehit olanların yoktur sorusu

Diri bekliyorduk işin doğrusu

Kopmuş güller gibi soldun mu yahu” der Haşim baba ve Çanakkale’de oğlu Muhammed Ali ölür!..

Kan emiciler ve işbirlikçileri kalır!.. Gazze’de kız ve oğlan çocukları ölür!..

Bir tarafta Menderes, öte tarafta Deniz ve ardından sonbahar olur…

Polatkan, Zorlu, Yusuf ve Hüseyin yaprak gibi düşer!..

12 Eylül olur; ilk giden Necdet’tir darağacına… Öbür yandan Mustafa!..

Biri mektuplarda nişan olur; diğeri ‘Şafak Türküsü..!

Saçlarındaki yıldız kopar, Berfo Ana ölür!..

‘Sen benim neler çektiğimi bilsen, bunu bilmekten ölürdün’ der Nalan’a ve ‘Ah ulan Rıza’nın peşinden baharda Yusuf ölür!..

‘Bir cuğara yakayım’ der Neşet Ertaş ve ‘yalan dünya’da Kırşehir ölür!..

Ramazanda, açlıktan memesine süt gelmeyen anne, raylara atar kendini; üzerinden banliyö treni geçer ve bir zengin Müslümanın iftarı gazetelere ‘paralı haber’ olur aynı gün!..

Ramazanda oruç, memede bebek ve raylarda anne ölür!..

“Sükut kıvrım kıvrım uzaklık uzar”, yeryüzü boşalır; zaman ölür!..

“Görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa/korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
Attilâ İlhan ölür.”

“Karanfil sokağında bir camlı bahçe
 Camlı bahçe içre bir çini saksı
 Bir dal süzülür mavide.”

Jack London ölür… Baudelaire ölür, Federico Garcia Lorca ölür, Ahmed Arif ölür!..

“Ah ne fayda, ah ne fayda, kefen beyaz ah ne fayda”; “Güvercin Gerdanlığı” tüy tüy dağılır; beyaz bir güvercin uçar ve Bensalem açığa çıkar; İstanbul’da Peyami; Simaranya’da Samim ölür!..

Asma bahçeleri kalır ve Babil’de, Kral II. Nabukadnezar ölür!

Mümtaz Mahal ölür, Şah Cihan kalır ve Tac Mahal olur; Şah Cihan ölür!..

Patrona Halil ayağa kalkar, laleler solar ve At Meydanı’nda, atların ardında, ‘Muşkara’lı Damat İbrahim, parça parça ölür!..

Hak eden değil, itaat eden makam bulur her dönem… Ve bir dönem, dedesinden sonra en adil kabul edilen Ömer Bin Abdülaziz ölür!..

1071’de Malazgirt’i alır ve Malazgirt kalır; 1072’de  Alparslan ölür!..

Bir sayha kopar, ardından; ‘Karye’de Habib-i Neccar ölür!..

 “Ah Hüseyin vah Hüseyin!..” Kıyarlar Hüseyin’e; Kerbela ölür!..

“Allah, Ebu Zer’e merhamet etsin. O yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız diriltilecektir.”

Gölde balık, çölde Ebu Zer ölür!..

Ya sen bana gel, ya ben sana gideyim der gönlü yanık fakat ne gelebilir ne gidebilir. ‘Sen üzülme gül yüzlüm, sen üzülme selvi boylum, sen üzülme özüm’ der ve üzüntüden aşık ölür!..

Leyla’nın mezarı aşka boyanır, Mecnun ölür!..

‘Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş’ diyen baba Müslüm Gürses, bir ‘Veda’ bırakarak ölür!.. 

Gece gündüze döner; ay, seneye… ‘Uzun ince yol’ biter ve Veysel ölür; sazı kalır!..

İstediğin kadar konuş; söz uçar, yazı kalır…

Kaybolur rakam ve sene, kronolojik sıra çöker…

16 yılda, 1000 yıl sürecek 28 Şubat ölür!..

Anneler ölürse, çocuklar yaşar; çocuklar ölürse, anneler ölür…

Ben ölürsem, annemde ölür!..

Ve ilkbahar… Bademler çiçek açar… Çağla döker… Datça’da badem vakti olsa da şimdi…

İlk önce kelebekler ve ardından her sene 1 Haziran; bahar ölür!..

:

Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com

Twitter: @AliKaya76476362

(Bu yazı, Mart 2013’te ‘İzdiham, Mart 2016' da, Yeganehaber’de yayınlanmıştır.)

Ali Mevlüt Kaya
Ali Mevlüt Kaya

Ali Mevlüt Kaya kimdir?

Kitap editörlüğü yaptı…

1993’te gazeteciliğe başladı… Gazetenin birkaç bölümünde çalıştı…

Kültür-sanat sayfasında kitap tanıtımı ve kitap eksenli yazılar yazdı.

Beklenen Vakit, Anadolu’da Vakit, Akit, Yeni Akit ve Milat gazetelerine promosyon kitap yazdı.

Gazetenin Marmara ekini hazırladı.

İl İl Türkiye’ yazı dizisi ve kitap çalışması için illeri gezdi, görüşmelerde bulundu, fotoğrafladı. 

Kitapça dergisini çıkardı ve genel yayın yönetmenliğini yaptı.

İzdiham’a haftada bir defa olmak üzere uzun süre yazdı.

Yeni Pazar ve Freud Üniversitesi’ninProfesyonel Gazetecilik Eğitimi’ni tamamlayarak belge aldı.

Anadolu Üniversitesi’nin düzenlediği ‘Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Sertifika Programı’ sınavını kazanarak, sertifika aldı.

Kendi adı ve müstear isimle biri şiir olmak üzere değişik konularda kitapları yayımlandı.

2014 yılında emekli oldu…

Kitap okuyor!...

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Şakir hoca 7 yıl önce
Küçüğüm, baharla-hüzün-ölüm...Muhteşem bir yapıbozum...Tarihte hüzünlü bir yolculuk yaptırdın.Gönlüne-kalemine sağlık..