AYŞE BARIM VE MESLEK ODALARININ GÖREVİ
Ayşe Barım ve birçok meslek odasının görevi, milletimizi özünden koparıp, batıya ram olacak hale getirmektir. Yani maddi ve manevi (kültürel) olarak batıya olan hayranlığımızı devam ettirmektir görevleri.
A. Barım, önce sanat dünyasında yapmış olduğu tekelleşme ile ilgili gözaltına alında
Ama sonra görüldü ki, bu asıl görevinin yanında bir hiçmiş…
Sektörü ele geçirmesi için ona destek verenlerin kendisinden beklediği daha büyük görevleri varmış.
Yani;
Çevirdiği film ve dizilerle milletin özünü değiştirme işi ona yetmemiş; meşru iktidarı alaşağı etme görevi de almış olduğunu çıkan haberlerden öğreniyoruz.
Ayşe Barım, bu işi kültür ve sanat alanında yaparken
Birçok meslek odası, fiili olarak bunu yapar.
Yani;
Ülkemizin bir milim ileriye gitmemesi hatta geriye gitmesi için ellerindeki tüm imkânları sonuna kadar kullanmaktan çekinmezler.
Bunu nasıl yaptıklarını kısaca anlatmaya çalışayım.
1950 KIRILMA NOKTASIDIR!..
1950’ye kadar İttihat-Terakki ve CHP, Milletimizin yönünü batıya çevirmek için siyasi baskı uyguladılar.
Bu dönüşümü, yargıyı siyasallaştırarak ve jandarma dipçiğiyle yapmaya kalktılar.
Ama halkımız; sıkıntılara rağmen direndi ve özüne sahip çıkmaya çalıştı.
Uzun süren bu baskılardan sonra istedikleri neticeyi alamadıkları gibi 1950’de siyasi iktidarlarını da kaybettiler.
CHP YENİLİYOR!..
Batının bilâ kayd-şart (kayıtsız şartsız) temsilcisi olan CHP’nin 1950’de almış olduğu bu büyük yenilginin altında kalmayacağı aşikârdı.
Çünkü;
Her ne kadar siyasi iktidarı kaybetmiş olsa da,
Sermaye
Basın-yayın (medya)
Askeriye
Üniversiteler
Ve bürokraside tartışmasız olarak CHP iktidardaydı.
Demokrat Parti’nin hükmü, sadece parlamentoda geçerliydi. Mecliste almış olduğu kararlar bile bürokratlar eliyle kuşa çevrilip, halka öyle yansıtılıyordu.
Binaenaleyh CHP’nin elindeki sermaye ve medya aracılığı ile eğlence sektörünü kısa sürede domine etmesi (tahakküm-baskı-kontrol) uzun sürmedi.
BU ARADA DİNİ VE MİLLİ CEMAATLER NE YAPIYORDU!..
Milletin özünü teşkil eden bu kesim, uzun yıllar süren harp-darp vs’den sonra elde avuçta ne varsa gitmiş, küçük bir azınlık olan mason ve gayrimüslimlerin elindeki fabrika ve tarlalarda işçi ve ırgat olmuştu. Küçük esnaf olanları da akşama tenceresini kaynatabiliyorsa “Yarabbi şükür!” diyordu.
Ancak;
Halkın kahir ekseriyetini oluşturan bu insanların içinde büyük bir boşluk vardı.
Bir yandan kaybedilmiş bir imparatorluk,
Diğer yandan yasaklanan Ezan, Kur’an ve dini ilimlerin tedrisi vs. gibi değerler büyük bir acı veriyordu.
Üstelik;
Batıdan ithal edilen kılık-kıyafetle dolaşmaktan utanıyor, yazısı değiştirilerek İslam aleyhtarı bir eğitim vermeye çalışan okullara çocuklarını göndermek istemiyordu.
EĞLENCE SEKTÖRÜ…
Tam böyle bir zamanda Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi şok etkisi yapmıştı.
Ezan aslına dönüyor, Kur’an kursları açılarak kısmen de olsa dini eğitimin önü açılıyordu.
Ancak mütedeyyin-muhafazakârlar, büyük bir kitle olmalarına rağmen ellerindeki imkânlar çok kısıtlıydı.
Hâlbuki diğer yanda;
Batı kültürüne hayran küçük bir azınlığın elinde çok büyük sermaye ve imkânlar vardı. Eğlence sektörüne oyuncu, teknik eleman vs. bulmak için de altyapıları hazırdı.
Hemen kolları sıvayıp işe giriştiler.
Halkı dönüştürme işi iktidar ve onun kolluk kuvvetleri vasıtası ile yapılamıyorsa bu sefer soft (yumuşak) güç kullanarak yapılacaktı.
SAVRULMA…
Bu sırada;
Menderes liderliğinde Demokrat Parti iktidar olmuştu…
Ama ona destek veren halk, köylü ve esnaftı.
Yurt dışında eğitim görmüş, devasa şirketlerin distribütörlüğünü almış, Adalar’da Moda’larda ve Boğaz’ın en mutena yerlerinde yaşayanlar ya gayrimüslim azınlık veya CHP seçmeniydi (Bu bugün de böyledir)
Haliyle;
Demokrat Parti’nin 10 yıllık iktidarı kadük kalmıştır.
1960 yılında darbe olup, ardından Menderes de idam edilince CHP ve elitlerine gün doğdu. Hem sinema hem ekonomik hem de siyasi olarak peş peşe filmler çevirmeye, milletin başına da çorap örmeye başladılar.
SİNEMA…
Ayşe Barım’ın öncüleri bu işe hazır olduğu için hemen film ve plak üretimine geçmişlerdi.
Yapılan filmlerin akla mantığa gerçeğe uygun olması veya sanat yönü falan hiç önemli değildi.
Zengin kız, fakir oğlan... Biraz Boğaz görüntüsü bir tane de Paşa Baba’nın Köşkü kiralandı mı bu iş tamamdır.
İnsanlar da eğlenmek ve biraz da içinde bulundukları sıkıntılardan kurtulup, hayal dünyasına dalmak için naçar bu filmlere gidiyordu.
NETİCE…
Ayşe Barım ve öncüleri en az 60 yıldır bu milleti dönüştürmek için uğraştı ama kimse bunun hesabını sormadı.
Ta ki, sektörde tekel oluşturduğu ve Gezi Parkı olaylarını organize ettiği anlaşılıncaya kadar bu böyle sürdü.
Şimdilik bu iki suçtan yargılanacak.
Milleti dönüştürme suçu ise ahirete kaldı.
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
NOT: Bazı meslek odalarının ülkemize nasıl takoz olduklarını başka bir yazıda arz edeceğim inşallah… EB