Atatürk’e ‘Deccal’ Türk devletine ‘Kafir’ diyenler Güneydoğu medreselerinde yetiştiriliyor!

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Atatürk’e ‘Deccal’ Türk devletine ‘Kafir’ diyenler Güneydoğu medreselerinde yetiştiriliyor!
22-01-2020

İngiliz İstihbarat Teşkilatı’nın (MI6) Doğu'daki aşiretlerle görüşmelere başladığı ve yapılacak ikinci darbeye destek olmaları için yüklü miktarda para sözü verdikleri gündemde.

Hatta, asıl hedefin “2. Darbe” değil, Kürt yurttaşlarımızı isyana teşvik olduğu belirtiliyor. (*)

Aslında bu yeni bir iddia değil. Belki de Kürt Nakşi Şeyhi Abdülkerim Çevik'in öldürülmesi, bu isyan hazırlığının işaret fişeği olabilir. 

Çünkü İngiliz İstihbaratı, yüzlerce yıllık tecrübesi ve oryantalist birikimiyle tasavvufi ekollere kolaylıkla sızabiliyor. 

Hatta öyle ki tereyağından kıl çeker gibi, sufilerin ruhu duymadan, onlara Kraliçe’nin talimatlarını harfiyen yaptırabilir. 

Burdurlu hemşehrim Prof. Dr. Mehmet Said Hatipoğlu’nun, İslam’da ilk siyasi kavmiyetçilik hareketi olarak nitelediği 'Halife/İmamlar Kureyştendir' mevzu hadisiyle, İngilizler, Haşimi Arapları, Türkler’in başına bela etmedi mi? 

'Halifenin Kureyşliliği'ne “ilk asırların bir meselesi” gözüyle bakılmasın!

Geçtiğimiz yüzyılda, bu uzun bacaklı sarı çiyanlar, Osmanlı Padişahları’nın Kureyşli olmadıkları ve dolayısıyla da Osmanlılar’ın gayr-i meşru bir İslam devleti olduğu iddiasını dillendirmediler mi?

Bir ülkenin, İslam Fıkhı açısından konumunun tartışılmasında asıl hedef, Türk Devleti’dir.

Allah korusun bu cühela, çakma peygamber torunlarından birisi kalksa "bu devlete itaat farz değildir" dese ve cihad çağrısı yapsa, bu ülkede kan gövdeyi götürür. 

Kürtçe okutulan medreseler “Tevhidi Tedrisat Kanunu”na ters!.. 

Her şeyden önemlisi Medrese yapılanması ve Müderris statüsü; Tevhidi Tedrisat Kanunu’na aykırıdır, kim bunu meşru göstermeye çalışıyorsa Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına muhaliftir, suç işliyordur:

“Madde 1 – Türkiye dahilindeki bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur. 

Madde 2 – Şer'iye ve Evkaf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir. 

Madde 3 – Şer'iye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde mekatip ve medarise tahsis olunan mebaliğ Maarif bütçesine nakledilecektir. 

Madde 4 – Maarif Vekaleti yüksek diniyat mütehassısları yetiştirilmek üzere Darülfünunda bir İlahiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşat edecektir.”  (**)

Kürtçe medrese eğitimi, Kürt milliyetçiliğini tetikliyor!..

3 Mart 1924 tarih ve 430 Kanun numaralı Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra batıdaki medreseler kapatılırken, doğudaki medreseler 'Underground' yani yeraltına indi. 

Varlıklarını devam ettirme gerekçeleri dini eğitim olsaydı zaten adı geçen kanunla dini eğitim ve öğretim Maarif Nezareti yani Milli Eğitim Bakanlığı’nın uhdesine verilmişti ve dini tedrisat devam ettiriliyordu.

Şeyh Said ve Şeyh Esat Erdebili’nin isyanları göz önünde bulundurulduğunda her iki kalkışmanın liderinin de “Kürt Nakşi Şeyhi” olduğu görülür. 

Dolayısıyla günümüzde Kürtçe medrese eğitimi verilen mekânlar, bu isyancı geleneğin devamı niteliğindedir. 

Görünürde cami derneklerine ait Kürtçe medrese eğitimi uygulanan Kürt medreseleri, MEB ile DİB denetimi dışındaki legal olmayan kurumlar. 

Bu medreselerde sadece dini eserler değil, Ehmede Xani'nin Kürtçe kaleme aldığı Mem û Zin ve Nûbahara Bıçûkan adlı eseri ile Meleyi Ciziri'nin divan tarzında yazdığı Kürtçe şiirleri de okutuluyor. 

Kürt medreselerinde Kürtçe, yaygın bir eğitim dilidir. Nitekim sözü edilen Norşin Medresesi’nin eğitim dilinin Kürtçe olmasının gerekçesi kim ne derse desin, Kürt medreselerinde geleneksel eğitim dilinin Kürtçe olmasıdır.

“‘Medrese’de okuyan öğrencilerin ekseriyetle bu dili konuşması” türünden izahat, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenlik anlayışına gölge düşürmez mi? 

Madem bu kurumlar yasal ve  devlete bağlı, o halde medreseye ilim talebiyle kabul edilen öğrencilere Türkçe öğretilmesi gerekmez mi? Medrese ve Kürtçe eğitimde ısrar, devlete meydan okumadır. Aksini iddia eden külahıma anlatsın. 

Norşin Medresesi’nde ve bölgedeki diğer medreselerde okutulan kitaplar:

Mevlit (Kürtçe, Mele Hüseyn-i Batei), Akide-i İman (Ahmed-i Hani), Nûbihar (Ahmed-i Hani, Arapça-Kürtçe sözlük), Nehcu’l Enam (Siirtli Molla Halil’in Kürtçe yazdığı, ahlak içerikli şiirsel kitap), Emsile, Bina, Maksut, İzzi, ‘Awamil, Terkip, Zurûf, Sa’dullah’us-Sağir, Şerhu’l-Muğni, Sutûr, Sadini, Şerhu’l-kıtır, Hellul Meakit, Suyutti, Camii, Qewli Ahmet, Fenari, Cewheruttewhit, Usam İstiare, Muğnit-tulap, Muğnil-lebib ve Cem’ulcewâmıa kitaplarıdır. (***)

Okutulan kitapların münderecatına bakıldığında bu medreselerde Arapça ve Kürtçe gramer bilgisi, Fıkıh ve İlmihal, Tefsir, Siyer, Hadis, Kelam gibi derslerin verildiği anlaşılıyor. 

FETÖ terör örgütü de sözde “Din eğitimi” veriyordu!.. 

Devletin Kur’an Kursları’nda, İmam Hatip Liseleri’nde ve İlahiyat Fakülteleri’nde öğretmediği, öğretemediği dini bilgilerin bu illegal kurumlarca tedrisata dönüştürülmesini,“Allah onlardan razı olsun, dinimizi diyanetimizi öğretiyorlar, Müslümanlığı yaşatıyorlar, Allah’ın  dinine hizmet ediyorlar” anlayışıyla içselleştiren, benimseyen ve savunan milyonlarca Türk vatandaşı olabilir.  

Ama FETÖ terör örgütü yapılanması da aynı bahanelerle, halkın aklını gönlünü iğfal etmedi mi? 

Fıkıh derslerinde Türk Devletine ‘Kafir’, Atatürk'e ‘deccal’ deniliyor mu?..

Aile Hukuku, Devletler Hukuku, Teşkilat ve İdare Hukuku, İktisad Hukuku, Miras ve Ceza Hukuku,  bu medreselerde verilen Fıkıh derslerinin temel bölümlerini  oluşturur. 

Vatandaş sanıyor ki, bu derslerde sadece itikad/inanç yani akaid, güzel ahlak, abdest, namaz, oruç, zekat, hac gibi konularda eğitim öğretim yapılıyor.

Evet, doğrudur bu medreselerde bu bilgiler genellikle Eşari/Şafi Mezhebi zaviyesinden anlatılır.  

Olmayan İslam Ekonomisi ile mevcut ekonomi sistemleri karşılaştırılır, faizle işletilen ekonominin, “Allah’a ve Resul’üne savaş açmak” olduğu söylenir. 

Akaid dersinin Tevhid babının Şirk bahsinde “Hükmün Allah’ın olduğu” anlatılır. Ayet ve Hadis delillerinden kıyasla “Kanun koyucu madem Allah’tır. Kim ki kalkar Allah’ın dininden başka kanun ararsa o kafir olmuştur” çıkarsaması yapılır. 

Bununla da yetinilmez, Atatürk’e, İngilizler’in siyasi aparatı olmuş  Saltanatı ve Hilafeti kaldırdığı için “Deccal denilir, Allah’ın diniyle hükmetmeyenlerin kâfir olduğu öğretilir. 

Aristo mantığı”ndan yarım yamalak devşirme muhakematla, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların dinden dönen mürted kadrolardan teşkil edildiğini ileri sürerek, Türk topraklarının da “Dar ul Harb yani savaş ülkesi olduğu çıkarımında  bulunulur.  

Bu ne demek biliyor musunuz?

Bu aziz milletin karısı kızı, bu kıçı poturlu kafası dolamalı yobazların cariyesi, erkek çocukları da kölesidir. 

Bu aziz milletin kanı, canı, malı ve dahi ırzı  onlara helaldir. Aynen IŞİD / DAEŞ zihniyeti. Devletin hazinesini “yağma Hasan'ın böreği” gibi görürler.  

Minarelerinden ezan seslerinin beş vakit semaya yükseldiği, mavi göklerinde İslam’ın sembolü ayyıldızlı al bayrağın dalgalandığı, Mehmet Akif’in "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda / Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" beytiyle taçlandırdığı bu vatan sathını, “kafir ülkesi” statüsüne sokan marazi zihniyet ne yazık ki buralarda palazlandırılıyor. 

Silahlı saldırıyla öldürülen Kürt Nakşi Şeyhi Abdülkerim Çevik'in  ‘İslam Kardeşliği Çağrısı’, teröre karşı çözüm mü? 

Kürt Nakşi Şeyhi Abdülkerim Çevik'in ölümünden önce İLKHA'ya verdiği bir röportajda, dünya Müslümanlarına seslenmiş;

"Ey Müslümanlar! 

Uyanın artık! Küfür hiçbir zaman size fayda vermez. Müslümanların yardımcısı ve dostu ancak Allah'tır. 

Ey Müslümanlar! 

Birleşerek kardeş olun, güçlerinizi bölerek dağılmayın, bölünüp parçalanmayın, hep birlikte Allah ve Resulüne yönelin. 

Ey Müslümanlar! 

Birbirinize düşmanlık yapmayın. Unutmayın ki, Müslümanlar tarihin hiçbir zamanında bu kadar birbirinden uzaklaşarak zulme uğramamışlardı. Müslümanlar arasına bu kadar nifak tohumları ekilmemişti. İslam âleminin bu zulme uğramasının sebebi aralarındaki ihtilaftandır.

 Ey Müslümanlar! 

Bugün yeryüzünde cereyan eden olaylar, katliamlar, gözyaşları, acılar, yakıp yıkmalar sadece İslam ülkelerinde olmaktadır. Küfür, mallarıyla, güçleriyle birleşerek İslam'a savaş açmıştır. 

Müslüman'ı Müslüman kardeşine düşman etmiştir. Uyanın artık, küfre karşı birleşin ve saflarınızı netleştirin. Safınızı Allah ve Resulü'nün safı olarak belirleyin. 

Aranızdaki ihtilafları bir kenara bırakın. Güçlerinizi küfre karşı birleştirin. Unutmayın ki, ancak müminler birbirinin dostudur" ifadelerini kullanmıştı. (****)

Ne kadar güzel bir çağrı değil mi!..

Kur'an’ı Kerim ve İslam Ümmetçiliği, Araplar'la Türkler'i bir arada tutmaya yetmedi!..

Birinci Dünya Savaşı’nda, İslam Halifesi Osmanlı Padişahı’na isyan eden Araplar’ın başında, İslam Peygamberi’nin torunu Mekke Şerifi Hüseyin Haşimi bulunuyordu.

Haçlı alemine karşı kutsal beldeleri savunan Osmanlı ordusuna saldırmadı mı? İngiliz casusu Lawrence ile beraber Müslüman Türkler’le savaşmadı mı? Nerede kaldı İslam kardeşliği? 

Hizbullah örgütü, kendisine katılmayanları öldürmedi mi!

Kürt Nakşi Şeyhi Abdülkerim Çevik’in, “İslam” temelli kardeşlik çağrısı, eğer bir işe yarasaydı, Hizbullah terör örgütünün, rakip gördüğü diğer cemaatlere mensup Müslümanları domuz bağıyla öldürmemesi gerekmez miydi? 

Kimse kusura bakmasın! 1400 yıldır Müslümanlar birbirini boğazlıyor…

Kuran'ı Kerim'de Âl-i İmrân Suresi 103. Ayet’te; "Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın: Düşmandınız, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. 

Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetlerini açıklar"  buyurulmasına rağmen Cemel, Sıffin savaşlarında Hz. Muhammed’in arkadaşları birbirlerini öldürmedi mi? 

Peygamber’in gözünün nuru torunu Hz. Hüseyin’i, Kerbela'da katledenler Yahudi miydi? Yoksa Hıristiyanlar mıydı?  Kimse kusura bakmasın, 1400 yıldır Müslümanlar birbirini boğazlıyor. 

Irak'ta Müslüman halka kim kurşun sıkıyor? Yemen'de çocukları kim açlığa, hastalığa mahkum ediyor? 

***1980 öncesinde devrim mahkemeleri vardı, şimdi Şeriat Mahkemesi… 

Fikri Sönmez, Ordu'nun Fatsa ilçesinin belediye eski başkanlarından.

Fatsa’yı halk komiteleriyle yönetmeye başladığı ve Fatsa'da sosyalist bir yönetim kurduğu gerekçesiyle, 12 Eylül askeri darbesine giden süreçte yapılan bir askeri operasyonla görevinden alınmış, işkence gördüğü cezaevinde hayatını kaybetmişti. 

"Devrim mahkemeleri" neyse "Şeriat mahkemeleri" de o!..

Kürt Nakşi Şeyhi Abdülkerim Çevik'in, arazi anlaşmazlığı olan iki kişiyi barıştırmak isterken öldürülmesi, “bölgede adli mercilerin haricinde medrese güdümlü şeriat Mahkemesi mi kuruluyor?” sorularını gündeme taşıdı. 

Nasıl oluyor da devleti temsil eden mülki idare amirleri, adliye mensupları, güvenlik güçleri bu tür bir parelel devlet yapılanmasına rıza gösteriyor, izin veriyor, boyun eğiyor? O bölgede “İslam Cumhuriyeti” kuruldu da haberimiz mi yok? 

Nitekim gazete haberlerinde katilin Nakşi Şeyhi Abdülkerim Çevik'ten, arazi anlaşmazlığını, “İslami Hukuku çerçevesinde çözmesini” istediği  yer almıştı.

Şeyhin katili Yakup Şeflekçi, son iki yıla kadar kendi ticaretini yapan, işi gücü yerinde biri olarak tanınıyor. Ancak madde bağımlısı olmasıyla işlerinin kötüye gittiği de bölge halkının malumu. 

Olay sırasında katille maktül ilk kez karşılaşmamış. Önceden Medreseye gelip giden birisi. Ölen de öldüren de birbirine aşina. 

Katil, Şeyh Abdülkerim Çevik'in talebesi olmuş. Öldürmeden önce, “Bana da dua eder misin?” diye dua istemesine ne demeli? Katilin ailesi, şeyhin arazi anlaşmazlığında hakemlik yaptığı için öldürüldüğünü belirtmiş. Acaba bu hakemlik, “Şeriat Mahkemesi”nde hakimlik olmasın? 

“Son Söz” ilk sözdür!.. 

İlk çağ filozoflarından Demokritos der ki "Evrensel akıldan az pay almış olan avam/halk kıt akıllıdır; dış görünüşlere takılır. Ne sürekli değişmenin ne de bu değişmenin arkasındaki değişmeyen ilkelerin bilincindedir

İşte medrese eksenli ve sözde tasavvuf erbabı bu mürid tayfası, bağlı oldukları ve her hatmede, virdde, rabıtada ruhlarına fatihalar bağışladıkları tarikat silsilesindeki şeyhlerin, Hindistan’daki İngiliz Kumpanyası’nın emriyle hareket ettiğinden bile habersiz. 

Kim, bu “tarikat ve şeyhleri” sayesinde bölge halkının terör örgütlerinden uzak durduğunu söylüyorsa kesinlikle “beşinci kol faaliyeti” yapıyordur. 

Gerisi lafı güzaf yani boş laf.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

(*) https://www.star.com.tr/yazar/ikinci-darbe-kapida-mi-yazi-1508259/

(**) https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.430.pdf

(***) Mehmet Çelik, Tasavvuf ve İlmi Birleştiren Bir Kurum Olarak Medreseler (19.ve 20. Yüzyıllarda Norşin Medresesi  Örneği ) - Mardin Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü /Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Mardin 2017. -  http://acikerisim.artuklu.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12514/986/Mehmet%20%C3%87EL%C4%B0K.pdf?sequence=1&isAllowed=y

(****) https://www.milligazete.com.tr/haber/3602266/abdulkerim-cevik-muslumanlara-seslenmisti-ummete-cagrisi-neydi

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Türk ve kürt kardeştir. islam ve iman onları birleştirmiş et ve kemik yapmış. Allah kahretsin provokatörleri. 5 yıl önce
Bu herif aslında bir provakatör dür. Bu herifin akıl hocaları var. Bu herif kendi kafasından hiçbir şey yazmıyor. Ona akıl veren derin bir yapı var. Bu herifin soyunu araştırın kesinlikle türk değildir. Bu herif olsa olsa ya devşirme ya jon yada kökü ecnebilere dayanıyor. Çünkü lozazana katılanların çoğu türk değil ecnebi asıllı idi. Lozanda onlara şu dayatmayı telkin ettiler. Israrla türk olmadıkları hâlde türk milliyetçiliği ve yoz bir ıslamı savunmalarını istediler. Mesela Abdurrahman dilipak herkes çok büyük bir islam yazar biliyor. Halbuki iki yazısından biri ermeni meselesini gündeme alıp gündemde tutuyor. Biri dilipak ın kökeni araştırmış 3 baba ötesinden ermeni asıllı imiş. Ne acayip bir durum demi. işte bu Ömür Çelikdönmez denen herif te kesinlikle türk kökenli değil. Buyurun araştırın bakın bu herifin kökeni kimbilir hangi islam düşmanı köken çıkacak sizde şaşıracaksınız. Bakın aslında bu Ömür Çelikdönmez hiçbir ilmî yok kopyala yapıştır ve bir derin yapının hesabına çalışan sözde islami bir kılıf ama kurdun koyun postuna bürünmüş bir içten islam ve müslüman düşmanı biridir. gündem oluşturmak için ve kendini gündemde tutmak için herşey bunlar için mübahtır. Bir gün kemalist olur ertesi gün şeriatçı olur öbür gün demokrat liberal solcu öbür gün ergenekon feto döneminde fetocu yani bu herif ve bu herif gibiler kılıftan kılıfa bukelemun gibi girerler. Bakın Ömür Çelikdönmez denen şahıs yetmiş ceddi ile daha norşin şeyhi Abdülkerim beyin ayağının tozu etmez. Abdulkerim bey Ahlâkı ile ilim ve irfan dolu bir kişi evrensel ve global dünyaya ayak uyduran başta arapça ve ingilizce perfeck konuşan binlerce kitap okuyup derin bir ilme sahip idi. Hatta bunun yanında fen,sanat,matematik-fizik,kimya astronomi coğrafya yerüstü ve yeraltı bir bilim adamı gibi zekaya ve ilme sahip biri idi. Doğrusu bu ömür denen herif güya bir yerlere mesaj verip böyle yerlere kayyum atmayı dikte ediyor. Dediğim gibi bu herif araştırın kesinlikle neslen ve ırken türk değil muhakak kökü ecnebilere dayanacak ve müslümanların eğitim yerlerine saldırıp bir provakatörluk görevi yapıyor. Bunun yanında da bin senedir et ve kemik olan ķürt ve türk halkını ayrıştırıp fitne togumunu toplumun arasina koyuyor. Bu herif aslında yazıları ile milletimizin milliyetçilik damarını kabartmaya çalışıp yalan dolan provakatörlüğü doğudaki medreseler yok kürtçe eğitim yok milliyet kavramını ele alıp milletler arasında kin ve nefreti oluşturmaya çalışıyor. Bir nevi köpek gibi küsmüş diyelim. Böyle lanet adamlarının böylesi provakatörçe yazılarına nasıl müsade ediliyor çok şaşkınız. Kim bilir belki feto talimatıyla milleti birbirine düşman ettirme yazıları yazdiriliyor yada ergenekon derin yapı adına yazıyor. Bu iki derin yapıdan birinin talimatıyla muhakkak kalemşörlük yapıyordu. Doğuda halka mal olmuş böyle mükemmel ehli ilim irfan sahibi kanaat önderlerimiz hakkında yazıları kabul edilemez. Lütfen yetkililere sesleniyoruz bu provakatör herif cezasız kalmamalı. Bu herif toplumu ayrıştırıp fitne toğumu ekiyor. Kanaat önderlerlerimiz hakkında asılsız mesnetsiz iftiraları görmezden gelemezsiniz. Lütfen yetkilileri göreve davet ediyoruz.
Tevlihwv Rüzgar. 5 yıl önce
Ben hiç uzatmayacagim. Sn.yazar, anayinizin vajinası.
Bakan 5 yıl önce
Peki istanbul hükümeti varken ankara hükümetinin o dönemde yaptığı da paralel bir yapılanma degilmiydi.. istanbul hükümetini yıkan icerdeki hain paralel devlet hain yapilanmaya ne isim koymak gerekir.. insaflı isen buyrun ...Faşist bir kalem ...nefesi zehirli bir şahıs...ülkeyi bölen en büyük hain zihniyet... 100 yıldır bu ilim irfan memleketini bu faşist kemalist zihniyet kısır döngüye koydu..
Önder 5 yıl önce
MI6 nın başaramadığı tek şey Güney Doğu ehli sünnet şeyhlerini satın alamadığıdır. Yoksa bu yazının yazarı da dahil mı6 nın satın almadığı hain mi yok? Eğer Norşin Medresesi hain olsaydı güneydeki o şeyhler işbirliği yapsaydı bugün Güney Doğu çoktan bölünür parçalanırdı işte bunu başaramadınız ya şimdi sağa sola saldırıyorsunuz. En büyük ihaneti bu ülkeye sizin zihniyetinizde olanlar yaptı.
Alperen Mürebbi 5 yıl önce
Allah ve Resûlü'nün ölçülerini "zamanın nâbzını yakalayıcı" bir DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN vasıtasıyla hayâtın bütün sahasına hâkim kılmadıkça haksızlıklara, sapkınlıklara, azgınlıklara, cinayetlere, boşanmalara, aldatmalara, uyuşturu bağımlılıklarına vs. ; seküler/dünyevî ve lâkçi ölçülerle çözüm bulamazsınız aksine daha da çoğaltırsınız; isterseniz yüz yıl, isterseniz bin yıl uğraşın kesinlikle faydasız. Şunu da unutmayın hiçbir hâdise "bütün"den bağımsız değildir ve "parça" halinde düzeltilemez. Her parçanın "bütün"ün rûhuna senkronize olması gerekir.
Akıncı 5 yıl önce
"Kurtuluş Savaşıyla kurtardıklarımız birlik oldu birlikte savaştıklarımızla -bedeli ihanet oldu kanımızın- kara bir bulut gibi kapkara düşünceyle -kiralık düşünceleriyle- “giydiler çıkardıkları çizmeleri” emperyalistlerin. -efendi olma hevesiyle silahları bize döndü-" Salih Mirzabeyoğlu / Aydınlık Savaşçıları. Anlasilan feylesof Ömür hocam arayan ama ne aradigi bilmeyen ne buldugunu da bilmeyen biri olarak Aydinlik savascilari adli şiiri zamaninda ıyi belleyememis..Karanlik fikirli bati mukallidi kamalizmin kalemsorlugune soyunmuş.Yazik....Ama MGV li yillardan belliydi bu mücahit abilerin ileride bozuk düzenin ahbesin tetikcileri olacagi.Bize Ayetullah mutahhariyi Muhammed kutubu İktibas gibi itikadi sapik dergileri okumamiza vesile olan gerçek atatürkçülüğü milli görüşte bulan rahmetli gibilerin vakfindan belliydi bugunlere gelineceği...Yuhhh....yazık....diyalektiklerin celmesine takilanlara.Fikrinin idealinin cilesine namusuna sahio cikamayan reformist modernist çakma mucahidlere...
Gönüldaş Muallim 5 yıl önce
Saçmalık dolu yazı...Emperyalizmi anlamak M.Kamali anlamaktir.Naksi sırrıdır kavgamiz.Şeyh Said Erbilli Esad Edendi Üstaz Suleyman Efendi İskilipli Atif Hoca Son devrin mazlumlarıdir.Anadolu topraklarinda dün oldugu gibi bugün de yarin da Anadolu irfani İslamin batıni ciheti gün gibi Anadolu insanina hikmet cesaret muhabbet sohbet verecektir.Ha Seküler ladini sistemin ürünü olan tasavvufi mekteplerde ki (cihad mektebidir.)vartalar yolun degil yolcularin otelerden habersiz nizamin getirdiği vartalardir.
Gönüldaş Muallim 5 yıl önce
Şu vakıf bu vakıf... Onu bunu bilmem. 28 Şubat Döneminde darbeye karşı erkekçe direnenler bir tarafa o gün yavşayan, kendini görünmezleştirip silikleştiren, 28 şubat darbesi püskürtüldükten sonra ise ortaya çıkıp akademik cart curt dedikodusu yaparak ortalıkta dolaşan tipleri zerre miktarı önemsemiyorum. Bunların büyük bir kısmı dünde samimi değildi bugünde. Bunlar kurdukları vakıflarda alim ve mütefekkir yetiştirmeyi bırakın hakiki alim ve mütefekkirleri ademe mahkum etti, adını anmadı, gençlikle irtibatlarını koparmaya çalıştılar.u Salih Mirzabeyoğlu’nu birilerinin nasıl ademe mahkum ettiğini, işkence altında zindanda unutturulmaya çalışıldığını, eserlerinin nasıl yok sayıldığını çok iyi biliyoruz.Millet biraz güç elde ettimi kendini vazgeçilmez sanıyor. Falan vakıfmış,şuymuş buymuş.Kavganın neresindesin? Kimden yanasın?Bırak maval okumayı da göster, ne ürettiğini görelim, Anadolu ve İslam düşmanlarına karşı verdiğin mücadelenin envanterini çıkar. Kimlerle ne tür ilişkilere girdin bu millet bilsin. Gerçek mücadele adamlarının zaferi üzerine oturdunuz. Şimdi ise kapı göründü. Bütün mesele bu. Ömrüm boyunca bilerek hiçbir haksızlığın yanında yer almadım,yinede almam. Bu sebeple birilerinin milletin merhamet damarlarını kışkırtıp duyar kasmasını hoş bulmuyorum. Şu soruya cevap vermek lazım: KİMSİN SEN?NEYİN KAVGASINI VERDİN Kİ ŞİMDİ DE ONU İSTİYORSUN?
Necdet Çelikdönmez 5 yıl önce
Mükemmel bir yazı ve araştırması konusu işlenmiş tebrik ederim.Akıllı ve sorgulayıcı olmak gerekiyor.Akli birilerinin emrine vermek kul köle Murit olmak çok şeylere vahim kapılar açıyor.Yazarin kalemine kuvvet yüreğine sağlık esenlikler diliyorum.
Salih. 5 yıl önce
Kalemine sağlık usdat. Meselenin bu boyutu benim için defactoydu. Cesurca kaleme almışsın. Yüreğine sağlık.
GökTürk 5 yıl önce
Kalemine ve yüreğine sağlık üstat. 5. Kol faaliyetlerinin üzerimizdeki uygulamalarının verdiği hasarları nasıl gidereceğiz onu da diyeydin hele...
Suphi Yoldaş 5 yıl önce
İrtica İngiliz emperyalizminin ileri karakoludur
Komunist ŞEFİK 5 yıl önce
Devrim şehitleri ölümsüzdür Terzi Fikri unutulmayacak
oğulcan 5 yıl önce
Ayakta alkışlanacak cesur bir yazı
Dervişan 5 yıl önce
Derviş bağrı taş gerek gözü dolu yaş gerek sövene dilsiz dövene elsiz gerek. ALLAH seni ıslah etsin