Amerikalılar ve Ruslar Kanalİstanbul’u istiyorsa bu proje iptal edilmeli! Sinan Aygün rüşvet vermeli mi?

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez
Amerikalılar ve Ruslar Kanalİstanbul’u istiyorsa bu proje iptal edilmeli! Sinan Aygün rüşvet vermeli mi?
29-12-2019

Maskeli Beşler” film serisini izleyenler bilir. Filmin kahramanları Tezcan, Bahattin, Murat, Zeki ve Kamil isimli beş yakın arkadaş, hiçbir aile tarafından evlat edinilmeyerek yetimhanede büyümüşlerdir. 

Çocukluk yıllarında başlayan dostlukları, günümüze kadar süren beşli, yıllar sonra başları dertten hiç kurtulmayan birbirinden beceriksiz beş hırsız olarak çıkar karşımıza. 

Çok yakın arkadaşlarından birinin çocuğunun amansız bir hastalığa yakalandığını ve tedavi için çok paraya ihtiyaç olduğunu öğrenirler. Bunun üzerine bizim Maskeli Beşler, gereken parayı bulmak üzere harekete geçerler. 

Bu şimdiye kadar yapacakları en büyük soygun olacaktır ancak işler hiç de umulduğu gibi gitmez. Başları dertten kurtulmayan bu beşli, çeşitli yollarla hapishaneden kaçma deneylerinde bulunsa da; hapishaneden ancak genel afla çıkar.

“Ankara’nın Maskeli Beşlisi” kim?

Başkent Ankara’da film senaryosunu aratmayan maskelilerden “kaç grup var, kimler var, bunlar kimlerle irtibatlı?” bilse bilse “MASAK” Mali Suçları Araştırma Kurulu bilir.

Çünkü suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadele ederek etkin bir ekonomi ve temiz bir toplum oluşmasına katkıda bulunmayı kendisine hedef olarak belirleyen “MASAK”, ne eksik ne fazla kelimenin tam anlamıyla “Mali İstihbarat Birimi” değil mi?

Herhalde finans sektöründe ve ekonomik sahada her türlü takip ve izlemeyi yapabilecek yasal ve teknik donanımı vardır. 

Benim merak ettiğim MASAK, aylık ve yıllık dönemsel raporları bağlı bulunduğu Maliye Bakanlığı haricinde hangi yetkili kurumla paylaşıyor?

Raporların dağıtım networkunda, Cumhurbaşkanlığı İçişleri, Dışişleri, Milli Savunma Bakanlığı mutlaka yer alıyordur. Aynı şekilde bu raporlar TSK, MİT ve buna benzer kurumlara da gönderiliyor mudur? 

“Masat” ne bilir misiniz? 

Bıçak bilemekte kullanılan, çelikten yapılmış, çubuk biçiminde araç. Kasapların elinde mutlaka görmüşsünüzdür.  

Bana kalırsa MASAK, hazırladığı mali suçlar raporlarını ilgili kurumlara gönderdikçe bu raporlar mutlaka “masat etkisi” yapıyor.

Isparta’da yaygın kullanılan bir atasözü derki; “Hesapsız kasap ne bıçak bırakır ne masat” 

Togo Mogo Yogo 25 Milyon Çoko…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yalaka gazetecilerin kuşatmasında. Erdoğan’ın yalaka gazetecilerden yaka silktiğini düşünüyorum. 

Muhbir takımı, yalakalıkta sınır tanımadıklarından, bürokrasiyi ve kamuoyunu, parti tabanını yanlış bilgilendirebiliyorlar.

Hatta Erdoğan’ı, yanlış pozisyon almaya dahi zorladıkları söylenebilir. Hoş zaten kimse, çıplak gerçeğin peşinde değil ya!

Şairin dediği gibi "Hayat ne garip /Hayat çok garip”.

CHP Ankara eski Milletvekili Sinan Aygün, Eskişehir yolundaki "Togo Kuleleri" olarak adlandırılan inşaatının mühürlenmesinin ardından, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve ekibinin kendisinden 25 milyon lira rüşvet istediğini iddia etti.

İddiaları reddeden ve "Parsel parsel Ankara'yı satanların hepsinden hesap soracağım" diyen Yavaş, Aygün hakkında suç duyurusunda bulundu.

Sinan Aygün, rüşvet iddiasıyla Melih Gökçek’in başını yaktı…

Sinan Aygün’ün rüşvet iddiası ile ilgili Yavaş’ın, "Bunun arkasında iki kişi var. Biri bu kararları alan belediye yönetimi ve başkanı, o da savcılığa bunların hesabını verecek yakında" ifadesi, bu işin Melih Gökçek’e uzanacağının işareti.

Sakın "-adın ne? -mülayim… -Sert olsan ne yazar?" diye düşünmeyin. Yavaş’tan korkulur. Elindeki dosyalar, ölüyü mezardan çıkartacak cinsten. 

Diyor ki; "15 Temmuz başarılı olsaydı, en karlı bunlar olacaktı. Zaten birkaç konuda gittik ama Gökçek hakkında FETÖ'ye finans sağlamak konusunda savcılığa gideceğiz. 

Gerçekten FETÖ'yle mücadele edilecekse, sadece yelpaze sallayanlarla, Bank Asya'ya para yatıranların değil, bu para babalarının, güç sahiplerinin, ben istediğim zaman istediğimi yaparım diyenlerin ortadan kalkması lazım. İşte o zaman tam olarak cumhurbaşkanının dediği gibi bir hesap sorma dönemi ortaya çıkacak. Yoksa bu benden denirse bu işlerin sonu gelmez" 

Sinan Aygün’ü öne kim iteledi?

Ankara’daki iş dünyasında farklı isimlerin güç birliği ettikleri uzun süredir biliniyor. 

Sosyal medyada yıldırım hızıyla paylaşılan mesajlara bakılırsa İ. Melih Gökçek, Sinan Aygün, Rifat Hisarcıklıoğlu, Salih Bezci, Ankara’nın imar planında etkili olan isimler ve bunlar arasında güç birliği tahmin edilenin ötesinde.  

Muharrem İnce,Külliye’ye giden CHP’li” tartışmasında kendi partisinden bazı milletvekillerini “Yat çetesi olarak nitelendirmişti. Bunlara ne der merak etmiyor musunuz!..

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, göreve geldiği günden itibaren, kendinden önceki başkanın dönemiyle ilgili "Bir dosya hazırlıyoruz, 150’ye yakın terör örgütüne finans sağladığı iddia edilen Gökçek dönemindeki imar artışlarının hepsini ortaya çıkarıyoruz. İlk önce imar artışına karar verenler olacak” demişti. (*)

Düşünsenize Melih Gökçek dönemindeki imar planlarına ilişkin belgeler ortaya saçılsa belki de töhmet altında bırakılacak isimler arasında Ankara’nın en saygın iş insanları yer alabilir.

Rant dedikoduları söylenti olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşür ve Mansur Yavaş, ‘çıplak uyarıcı’ hüviyetine bürünüverir.

İşte, Sinan Aygün’ün “-Yavaş benden rüşvet istedi” iddiasının arka planında geçmişe sünger çekilmesini isteyen rantçı ekibin atraksiyonu var. 

Mansur Yavaş’ın gözünü korkutarak aslında ne kadar güçlü olduklarını göstermek istediler. Ama evdeki pazarlık çarşıya uymadı. 

Çünkü Sinan Aygün, 25 yıllık Melih Gökçek döneminin, yetkili yasal yargı kurumunca mercek altına alınmasına farkında olmadan ön ayak oldu. 

Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Bu kavga mahkemede devam eder, cezaevinde biter. 

İlgilisine not; 

Sinan Aygün’ün Mansur Yavaşı şikâyetinde Külliye’nin dahli söz konusu değil. Klasik “CEHAPE karşıtlığından prim yapmak isteyen yalaka gazeteci takımı” boşuna uğraşmasın, bu işten onlara ekmek çıkmaz. MASAK raporlarına isimleri girerse masatla da çıkaramazlar. 

AnkaPark, Melih Gökçek’in “Çılgın Projesi”ydi, battı bitti… Kanalİstanbul’un sonu AnkaPark’a benzemesin!

Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisi üzerine kurulan ve ticari faaliyete geçebilmesi için yasal düzenleme yapılan Ankapark/ Wonderland Eurasia, "Avrupa'nın en büyük tema parkı" olma iddiasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 20 Mart 2019'da açıldı.

Yaklaşık 25 bin kişiyi sığdırabilecek bir kapasitesi olduğu açıklanan Ankapark, ilk yıl yerli ve yabancı beş milyon turisti ağırlamayı hedefliyordu.

Ancak açılışının üzerinden henüz bir yıl geçmemişken, Ankapark'a ilginin az olması sebebiyle batmakta olan bir yatırım olduğu ve maliyetinin de kurulduğu dönemde açıklanandan fazla olduğu iddiaları tartışılıyor.

Ankapark’tan batıkparka!..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dokuz ay önce açılışını yaptığı ve “Şehrimize çok ciddi katkıları olacak” dediği Ankapark, “batık park” oldu. 

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş gelir gelmez, Ankapark'ın batmakta olduğunu ve maliyetinin 750 milyon dolar olduğunu söyleyince ahali “yok yav” dedi. 

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Melih Gökçek döneminde yapımına başlanılan ve maliyeti 2 milyar lirayı bulan Ankapark'ın işletmesini alan şirket borçlarını ödeyemedi. 

Alacaklı esnaflar haciz işlemi başlattı. Melih Gökçek'in Ankara Büyükşehir Belediyesi kasasından 750 milyon Dolar harcadığı "Rüya proje”si Ankapark’ı işleten Ankapark Turizm Şirketi’nin hisselerine haciz şerhi kondu. 

AnkaPark’ın net maliyeti 750 milyon dolar/4.3 milyar TL. Dünyanın parasını toprağa gömmüşler.

Ruslar Akdeniz’e inmek, Amerikalılar da Karadeniz’e çıkmak için istiyor!..

Kanal İstanbul; Karadeniz ile Akdeniz arasında alternatifsiz bir geçit olan İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini rahatlatmak adına Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir su yolu olma görevini alacak. 

Projenin hayata geçirilmesi halinde, kanalla birlikte İstanbul Boğazı, tanker trafiğine tümüyle kapanacak. İstanbul'da iki yeni yarımada, yeni bir de ada oluşacak.

Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak 45 km uzunluğunda, 150 metre genişliğinde ve 25 metre derinliğinde olacak, maliyetinin 75 milyar TL yani 10 milyar doların üzerinde olması beklenen Kanal İstanbul projesinin devletin mi iktidarın mı projesi olduğu meselesinde kafalar karışık. 

Projeye karşı çıkanların ve projeyi doğru bulanların anlaşabildikleri tek nokta "Kanal İstanbul'un, Türkiye'nin milli güvenlik meselesi" olduğu. 

Projeye neden ihtiyaç duyulduğuna gelince. Projeyi hazırlayanlar yıllar geçtikçe boğaz trafiğinin artmasıyla, yük gemilerinin geçiş güzergahları ve planlamaları için alternatif arayışların başlaması projenin tetikleyicisi olduğunu belirtiyor.  

1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Antlaşması sırasında yıllık 3 bin gemi boğazdan geçmektedir. Günümüzde ise boğazdan geçen deniz taşıtı sayısı yıllık 50 bin civarında. 

Günlük balıkçı ve şehir hatları ile 2 bin 500 araç, boğazı kullanıyor. Boğazdan geçiş yapan deniz taşıtları sayısının 2050'de 100 bine ulaşması tahmin ediliyor.  

Montrö Sözleşmesi sadece Amerikalıları mı ilgilendiriyor? Ruslar Montrö Sözleşmesi’ne çok mu bağlı?

Türkiye, Atlantik ve Avrasya jeopolitik fay hatlarında sıkıştırılmış bir ülke. Türkiye’nin coğrafi konumunu merak edenler için söyleyeyim; tıpkı “kıldan ince kılıçtan keskin Sırat Köprüsü”  gibi. 

O nedenle küresel ve bölgesel denge çok önemli

Tam bağımsız Türkiye’nin garantisi Montrö Sözleşmesi’dir. 

2006’da ABD Kongresi’nde 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi’nin günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiği gündeme getirilmişti. 

ABD Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, Ankara’da 3 Mart 2006’da gazetecilere; "Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” diyen bu hadsiz, Montrö Anlaşması’nı Türk kamuoyunda tartışmıştı. 

Montrö Sözleşmesi’nin değiştirilmesi, ABD’nin jeopolitik çıkarlarına uygunluk gösteriyor çünkü Montrö Sözleşmesi’nin devre dışı kalmasıyla ABD, Rusya’yı Karadeniz’de NATO üzerinden kuşatmasını tamamlayabilecek.

ABD donanmasının Akdeniz’de olduğu gibi Karadeniz’de rahat dolaşımının önü açılırsa Karadeniz’e kıyıdaş ülkelere getireceği tehditle birlikte ülkemiz açısından da son derece ciddi bir beka sorunu ortaya çıkmayacak mı? 

Amerikalılar, Kanalİstanbul’a karşı mı?

Kanalİstanbul, neredeyse 10 yıldır AK Parti iktidarının gündeminde, doğal olarak Amerikalılar’ın da.

Mayıs 2013'te Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde açıkladığı Kanal İstanbul projesiyle, Amerikalı mühendislik şirketi MWH Global'in, ilgilendiği ve Türkiye’deki danışmanlarıyla Kanal İstanbul’un mühendislik detayları hakkında çalışmalar yürüttüğü ortaya çıkmıştı. 

İlginç olan Panama Kanalı’nın yapımcısı ABD’li şirket, sanki Kanalİstanbul projesinin açıklanacağını hissetmiş gibi Türkiye ofisini bir yıl önce faaliyete geçirmiş. (**)

Ruslar’ın Karadeniz’de batırdığı esrarengiz istihbarat gemisi! 

Kamuoyunda Kanalİstanbul’un daha çok Amerikalılar’ın işine yarayacağı söylense de projeyi asıl isteyen Ruslar ise ne olacak? 

Boğaz’ın Karadeniz girişinde bir Rus askeri istihbarat gemisi, hesapta bir ticari gemiyle çarpışması sonucu batmıştı. Tamamen zırhlı olan gemi batarken normal cidarli ticari gemiye hiç bir şey olmamıştı.

Deniz istihbarat uzmanlarına göre, muhtemelen Ruslar, ileride  öngörülen güvenliklerine yönelik bir tehlikeye karşı uluslararası sayılabilecek bir noktada ve tam da Boğaz’ın Karadeniz girişinde askeri gemilerini bilerek batırdılar ve bir nevi bölgeye daimi bir nöbetçi bıraktılar.

Nasıl mı? 

2017'de Ruslar, dünya deniz tarihine geçen bir kazaya imza attılar.

Karadeniz’in Kilyos açıklarında “Liman" isimli Rus bayraklı, Rus istihbarat savaş gemisiyle, Togo bayraklı "Youzarsıf H." adlı 81 metre uzunluğundaki canlı hayvan taşıyan bir yük gemisi çarpıştı.

Rus gemisi, çarpışma sonrası batarken, 78 kişilik mürettebat kurtarıldı. Rus askeri gemisi, çarpışma sonrası battı. 

Kaza, Kilyos'un yaklaşık 18 mil açığında meydana geldi. (***)

Liman” isimli gemi, Sovyetler döneminde Polonya'da inşa edilip 1970'de çalıştırılmaya başlamıştı. 

Gemide, yüzeydeki gemileri ve denizaltıların yerini belirlemek için bir radar istasyonu ve bir akustik dedektörü gibi keşif donanımları yer alıyor. Rus donanmasında görev yapan “Liman”, 1990’dan 2010’a kadar Akdeniz'de önemli görevlerde bulundu. “Liman”, Yugoslavya'ya yapılan NATO askeri operasyonlarını da Adriyatik Denizi'nden yakından izledi. (****)

Rus yetkililer, Türk kurtarma gemilerinin batmakta olan “Liman” adlı Rus savaş ve İstihbarat gemisine müdahale etmesini istemediler. Türk makamları, batan Liman istihbarat gemisinin, uluslararası sularda olduğu için, Rus hükümetinin batığı araştırma ve çıkarmaya hakkı olduğunu, bir yardım talebinde bulunulmadığını ifade etmişti. 

Sonraki günlerde Rusya Deniz Kuvvetleri'nin en önemli araştırma ve kurtarma gemisi “Seliger" ve yeni nesil kurtarma gemisi 60 metre uzunluğundaki “SB-739” gönderildi. 

Rus denizcilik kaynakları, gemilerde bulunan 16 gemici ile 9 uzman araştırma görevlisinden oluşan ekiplerin Rus istihbarat gemisi Liman'daki hassas cihazların çıkarılması için çalışacaklarını belirtmişti. Ancak ne olduysa geminin tamamı çıkarılmadı. (*****)

Eyy idareciler! Amerikalılar için Ruslar’ı, Ruslar için Amerikalılar’ı kızdırmayın!..

Rusya Yüksek Ekonomi Okulu Çevre Ekonomisi ve Çevre Politikası Enstitüsü Başkanı Aleksandr Bagin, “projenin çevresel sonuçlar açısından dengeli olacağını düşünüyorum” diyor.

Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Yakındoğu ve Ortadoğu Merkezi Başkanı Vladimir Fitin, yeni kanalın İstanbul Boğazı’nı yoğunluktan kurtaracağını ve böylelikle daha geniş kapsamlı trafik sağlayacağını düşünüyor. 

Fitin'e göre, Bu durumda ticaret hacmi elbette artacak, bu Rusya’yla olan ticareti de ilgilendiriyor. Bu arada enerji kaynaklarının transitinin yapılacağı ek boru hatlarının döşenmesi kanala alternatif olabilir.” 

Rusya’da Yeni Türkiye Araştırmaları Merkezi Başkanı Yuriy Mavaşev, Kanal İstanbul projesinin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni delebileceği yönündeki tartışmalara “Montrö, sadece İstanbul Boğazı’nı değil, Çanakkale Boğazı’nı, Marmara Denizi’ni ve Karadeniz’in tamamındaki ticari ve askeri gemilerin statüsünü belirliyor. Dolayısıyla projenin Montrö’yü delebileceği iddiaları doğru değil” diyerek katıldı.

Bana kalırsa “Rant” söylentilerinin tam merkezindeki Kanalİstanbul, “Devlet” değil müteahhit projesi. Tıpkı Melih Gökçek'in batıkpark projesi gibi. 

Kanal İstanbul’un açılması ile bölge ülkelerinin ve özellikle de Türkiye’nin güvenlik sigortası Montrö Sözleşmesi etkisizleştirilmiş olacaktır. Baksanıza bu projeyi Ruslar Akdeniz’e inmek, Amerikalılar da Karadeniz’e çıkmak için istiyor.  

Ey Devlet Ricali, milleti daha fazla germeyin, inceldiği yerden kopar.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

(*)  https://www.yenicaggazetesi.com.tr/mansur-yavas-gokcek-donemi-icin-imar-dosyasi-hazirliyoruz-261682h.html

(**) https://www.arkitera.com/haber/kanal-istanbul-projesine-amerikali-bir-sirket-talip-oldu/

(***) https://www.ntv.com.tr/turkiye/karadenizde-yuk-gemisiyle-carpisan-rus-gemisi-batti,Jbnlxb9NQU6oZ_gzlSiG0Q

(****) http://www.milliyet.com.tr/gundem/son-dakika-karadenizde-rus-savas-gemisi-ile-kargo-gemisi-carpisti-78-personel-2440185

(*****) https://www.birgun.net/haber/rus-ozel-ekipleri-batan-geminin-enkazinda-157783

Ömür Çelikdönmez
Ömür Çelikdönmez

Ömür Çelikdönmez kimdir?

1965 Nazilli / Aydın doğumlu. İlk orta ve liseyi Isparta’da bitirdi. Isparta Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, çeşitli gazetelerin (Türkiye, Milli Gazete, Antalya Ekspres vs) Isparta muhabirliğini yaptı. 

Isparta’da neşredilen mahalli gazetelerde haber, yazı ve şiirleri yayımlandı. (Gülkent, Demokrat Isparta, Senirkent Postası vs.) 1984-1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesinde Felsefe öğrenimi gördü. 

1985-1993 arası İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde okudu ve mezun oldu. 

Isparta’da bir siyasi partinin basın müşavirliğini üstlendi ve parti bülteni (Arkadaş) yayınladı. 

Arkadaş FM radyosunun editörlüğünü yürüttü. 

12 Eylül 1994’te Tunceli iline felsefe öğretmeni olarak atandı. Tunceli’de görev yaptığı iki yılda ‘Gökkuşağı’ isimli kültür sanat edebiyat dergisini yayınladı. Ayrıca ‘Dört Mevsim Tunceli’ konulu fotoğraf sergisi açtı. 

Millî Gazete ve Yeni Şafak’ta yazıları yayınlandı. 

Öze Dönüş, İmza, Rind, Paye, Büşra, Palandöken, Avaz, Teos, Açılım, Vizyon, Mor Taka, İktibas, Teneffüs, Cem, Yeşilay, Türk Yurdu, Senirkent Yükseliş, İzmir merkezli Yurtta Uyanış, Zonguldak'ta yayınlanan Zonkişot ve Yörünge gibi dergilerde yazı ve şiirleri neşredildi. 

1991’de İzmir’de yayınlanan Taşra dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 

Yine İzmir’de yayımlanan Harman ve Açılım dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Ezcümle Dergisinin sanat danışmanlığını ve yayın yönetmenliğini üstlendi.

‘Milli Sinema’ ile ilgili bir makalesi, TÜRSAK 93 Sinema Yıllığı’na alıntılandı. 

İlk şiir kitabı ‘Mavi Düş’, İzmir’de Teos yayınlarından 1995’te çıktı. 1996-2002 arası Zonguldak İli Devrek İlçesinde görev yaptı. 

Devrek Lisesi ve Devrek İmam Hatip Lisesi’nde felsefe grubu derslerine girdi. 

2000 yılında Devrek Tarihi kitabı, Devrek Ticaret ve Sanayi Odası’nca yayımlandı. 

Devrek Tarihi kitabı, lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında kaynak gösterildi, atıfta bulunuldu. 

1996-2002 arası Devrek ve Zonguldak’ta yayınlanan Devrek Vizyon, Teneffüs, Devrek Genç Görüş, Eğerci’nin Sesi, Kuvayı Milliyeciler dergilerinde ayrıca Yeni Devrek, Devrek Eksen, Devrek Turizm Gazetesi, Devrek Paragraf ve Devrek Postası gazetelerinde bölge tarihine yönelik araştırmaları yayınlandı.

Zonguldak'ta yayın yapan yerel TV kanalında “ Tarihimize Yolculuk” başlıklı programı hazırladı ve sundu. 

2002’de 18. Uluslararası Baston ve Kültür Festivali Tanıtım Rehberi’ni hazırlayan ekipte yer aldı. 

Sempozyum ve Bienallere katıldı, bildiriler sundu. 

Eğitim iş kolunda faaliyet gösteren Türk Kamusen'e bağlı Türk Eğitim-sen sendikasının ilçe temsilcisiydi. 

Devrek’te görev yaptığı yıllarda bölge kültürüne ve tarihine katkıları nedeniyle Devrek İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce ‘Teşekkür’, İlçe Kaymakamı tarafından ‘Takdir’ belgesi ile ödüllendirildi. 

2003 Ocak’ta Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine atandı. 

Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın Basın Müşavirliğini yaptı. 

2011’de Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünde görevlendirildi. 

2009’da ‘Efsane Doktor Sadettin Sarı Murat’ kitabı, yine aynı yıl ‘Baston Tarihi / Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabı yayımlandı. ‘Baston Tarihi Devrek'ten Bastonla Tarihe Bakış’ kitabın, yasal olmayan şekilde telif ücreti ödenmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ‘Bastonlar’ başlığı ile korsan baskısı yapıldı. haberşanlıurfa, akdenizhaber, haberakdeniz.com.tr, www.ahval.net, haberzonguldak2, haber10, timeturk, fikrikadim, kafkassam, dikGAZETE.com ve MHP Erzurum eski Milletvekili Rıza Müftüoğlu'nun sahibi ve genel yayın yönetmeni olduğu Türk Meclisi internet sitesinde, jeopolitik ve jeostrateji konularında yüzlerce makalesi yayınlandı. 

2013-2018 arası Resmi Gazete’nin basıldığı Başbakanlık Basımevi’nde Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri kadrosuyla çalıştı. 

Isparta ili tarihi ve kültürüne yönelik araştırmalar yapan, ilmi toplantı ve geziler düzenleyen Hamideli Derneği’nin genel sekreterliğini üstlendi.

Halen, dikGAZETE.com haber sitesinde araştırma/analiz yazılarını sürdürmektedir.

.

dikGAZETE.com

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Fanatik 5 yıl önce
Onlardan korkan onlar gibi olsun
Fanatik 5 yıl önce
Onlardan korkan onlar gibi olsun
Fanatik 5 yıl önce
Onlardan korkan onlar gibi olsun
Necdet Çelikdönmez 5 yıl önce
Yazarımız ömür bey konuyu genişçe ele almış olup gerçekleri ortaya koymuştur.Tavsiye ve tespitlerinde yazar haklıdır.Milleti germek iyi değil.Muteahhit projesi için çıkar konusu varsa ve bu Devlet projesi değilse çok yanlış umarım doğru olanda birleşilir.Yazarın kalemine kuvvet yüreğine sağlık esen kalasın selamlar gönderiyoruz üstat...